Hava Durumu

Bursa'da kanser hastalarına uzmanından uyarı: Modern tıbba güvenin

Her yıl yaklaşık 150 bin kanser tanısı konan ülkemizde birçok vatandaş modern tıbbı reddedip, 'alternatif tıp' denilen tedavi tekniklerine canını emanet ediyor. Hastalara,  'mucize yaşadım!' diyenlere inanmamalarını söyleyen Klinik Onkolog Mustafa Canhoroz, 'şifa tüccarları'na karşı uyarıda bulundu.

Haber Giriş Tarihi: 05.08.2019 06:27
Haber Güncellenme Tarihi: 05.08.2019 06:27
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Bursa'da kanser hastalarına uzmanından uyarı: Modern tıbba güvenin

Mehmet Fatih DİL

Kanser, günümüzde kalp ve damar hastalıklarının ardından en fazla ölüme sebep olan hastalık. Her yıl on binlerce vatandaşımız bu illetten kurtulmak için varını yoğunu, moralini, parasını... Kısacası her şeyini harcıyor. Kimi kurtulabiliyor kimi de maalesef hayatını kaybediyor.

Geçen günlerde Bursa'da bir kadın İngilizce öğretmeninin, bilinçsiz bir aile hekiminin yanlış yönlendirmesiyle, modern tıbba yüz çevirip hayatını kaybetmesi, akıllara piyasadaki 'şifa tüccarları'nı getirdi.

Hatırlayacaksınız, 32 yaşında meme kanseri teşhisi konan öğretmen Merve Gülşah Şahin, kemoterapiyi reddetmesinin ardından 'alternatif tıp'a yönelmiş, 2. evrede olan hastalığı bir sene sonunda 4. evreye kadar ilerlemiş, son anda kemoterapiye ikna olsa da yaşamını yitirmişti.

TEŞHİS KOYMAK KOLAY DEĞİL

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Medicana Bursa Hastanesi'nden Medikal Onkolog Mustafa Canhoroz, hastalar için kanser teşhisi koymanın kolay olmadığını, bu yüzden de zaman zaman bu gibi üzücü vakalara rastlanabildiğini söyledi. Hemen hemen herkesin çevresinde üzücü bir kanser hikayesi olduğundan bahseden Canhoroz "Hastaların biz teşhisi onlara açıkladığımız zaman verdikleri ilk tepki stresle birlikte inkârdır. Bu da bazı hastaları modern tıbbın dışında başka yollara itiyor. Kanser maalesef hızlı ilerleyen bir hastalık. Bu yüzden teşhis edildiği anda tedaviye başlanması, hayati önemde" diye konuştu.

MUCİZE YAŞAMAK İSTİYORLAR

Hastaların tedaviyi reddedip başka yollar aramasının çeşitli sebepleri olduğundan bahseden Uzm. Dr. Canhoroz, hastanın psikolojik sorunlarının olmasının bunda birinci etken olduğunu savunuyor. Piyasadaki bazı dedikoduların da insanları tedaviden uzaklaştırdığını söyleyen Uzman Onkolog, "Kanserin aslında tedavisi var ama kapitalist sistemde insanları sömürmek için koca bir endüstri kurulmuş deniyor. Buna örnek olarak da İsrail'de kimsenin kanser olmadığı söyleniyor. Ya da Küba'da kanser aşısının bulunduğu ancak yine aynı sebeplerden piyasaya getirilmediği belirtiliyor. Ama bunların hepsi söylenti. Mesela Küba'da uygulanan aşı, immuneterapinin (bağışıklık sistemi güçlendirici) bir çeşidi. Bunları biz de kullanıyoruz" değerlendirmesini yaptı.

Kanser hastalarını tedaviden uzaklaştıran başka bir etmenin de 'yüksek maneviyat' olduğunu söyleyen Canhoroz "Böyle insanlar her şeyi doğayla ya da başka şekilde çözebileceklerini düşünüyorlar. Ya da doğaüstü şeylere inanmak, mucize yaşamak istiyorlar. Ama işte her zaman mucize gerçekleşmiyor. Ben mucizelere inanmıyorum!" dedi.

TIBBIN ALTERNATİFİ OLMAZ

Medikal Onkolog Mustafa Canhoroz, geleneksel tıp denilen tedavi yöntemlerinin son zamanlarda devlet tarafından da sertifikasyon uygulamasıyla kontrol altına alınmaya çalışıldığından da bahsetti. Bu uygulamaların kesinlikle tıbbın alternatifi olarak görülemeyeceğinin altını çizen Canhoroz, "Bunlar her zaman her devirde olacak. Bu yöntemler maalesef halk arasında yok edebildiğimiz, silebileceğimiz şeyler değil. Bakanlığın amacı bu yöntemlerin 'merdiven altına" inmemesi. Özellikle hacamat ve sülük tedavisinde kan çıkıyor malum. Bu uygulamalar hijyene dikkat edilmediğinde tehlikeli hastalıklara davetiye çıkarabilir" dedi.

Doğada bulunan bazı bitkilerin kanser tedavisi sürecinde hastaları rahatlattığını söyleyen Canhoroz, örnek olarak zerdeçal ve zencefili verdi. Bunların hastaya enerji verdiğini hatırlatan onkolog doktor, fiziksel olarak da meditasyon yapmanın, stressiz huzurlu bir yaşamın, yüksek moralin de tedavi sürecindeki hastaya iyi geldiğini, verilen ilaçların yan etkileriyle başa çıkmada önemli rol oynadığını anlattı.

80'LERDE ZAKKUM MODAYDI

Canhoroz, kanser tedavisi hakkında halk arasında dile getirilen yanlış söylentilere de değindi. Geçmişten bu yana, zaman zaman belli bir maddenin bu konuda 'parlatıldığını' söyleyen Canhoroz, "Üniversitedeyken hocalarımız anlatırdı. 1980'lerde de zakkum, kanserin şifası olarak lanse edilmiş. Onu da eczacı biri yapıyormuş o dönem. Lenfoma ya da lösemi gibi tedavi oranları yüksek kanser türlerinde bile sırf bu yüzden çok çocuk kaybedilmiş. Sonra bir ara kaplumbağa kanı ve eti çok meşhurmuş. Şimdilerde de köpek balığı eti ve kıkırdağı revaçta mesela. Sonra eşek sütü çıktı, anne sütü dediler. Bunların hepsi tevatür. Ben hastalarıma hep diyorum; hazine aramak gibi bu. Hep anlatılır ya 'filanca şurada gizli hazine bulmuş' diye. Böyle hikâyeler paylaşılır. Ama bulan çok azdır. Ben şahsen bulana rastlamadım henüz" ifadelerini kullandı.

Farmakoloji biliminin, halihazırda doğadaki birçok bitkiden faydalandığını ve ilaç yapımında kullandığını söyleyen Doktor Canhoroz, bunların ilaç formuna gelene kadar birçok testten geçtiğini, ancak çoğunun ilaç olamadan süreçte elendiğini kaydetti. Canhoroz, "Biz ilaç olarak hastalara sonuçları, yan etkileri öngörülebilir, dozları ayarlanabilir bildiğimiz maddeler veriyoruz. Bunlar yıllarca, yoğun testlerden geçmiş maddeler. Bu çok uzun ve meşakkatli bir iş. 15 20 yıllık bir süreç ortalama. Zakkum için de çalışmalar yapıldı. Ancak böyle ilaç formuna getirilemedi maalesef. Bu yüzden biz tedavi sürecinde alınabilen diğer takviyeleri tamamlayıcı olarak görüyoruz" dedi.

KEMOTERAPİYE KARŞI ÖNYARGI VAR

Modern tıbbın kanser için cerrahi işlemler, radyoterapi, kemoterapi, hormon tedavisi gibi yöntemleri olduğunu kaydeden Uzman Doktor Canhoroz, özellikle kemoterapiye karşı halk arasında bir önyargı olduğunu söyledi. Bir kürün zehir olup olmadığının onun kullanım dozuna bağlı olduğunun altını çizen onkolog, "Suyu da günde 50 litre içerseniz ölürsünüz. Kanser dediğimiz şey bakteriyel ya da mikrobik bir şey değil. Bizim içimizden çıkan bir şey. Dokularımızdaki hücrelerin bir sebepten yapılarının bozulmasıyla bölünme düzeni bozuluyor ve hastalık ortaya çıkıyor. İşte biz tedavi yöntemleriyle bunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Ben bu tedaviyi şöyle tanımlıyorum: Bir elma ağacında sağlam elmaların yanında çürük elmalar da var. Ağacı salladığımız zamana çürüklerin yanında sağlamlardan da düşenler olur. İşte kemoterapide biz bu çürük hücreleri sarsıp yok etmeye çalışıyoruz. Ama bunun yanında saç dökülmesi, kusma, halsizlik, sindirim problemlerine sebep olabiliyor. Ama dediğim gibi bunlar ölçülebilir ve öngörülebilir şeyler oluyor ki zaten burada hekimlik sanatı devreye giriyor" dedi.

KORKULACAK BİR ŞEY DEĞİL

Başta kemoterapi olmak üzere tedaviye başlandığında hastaların rahatladığını da kaydeden Canhoroz, "Ama maalesef biz her zaman %100 başarı garantisi vermiyoruz. O yüzden de zaten biz tedavi esnasında tekrar tekrar ölçümler yapıyoruz 'Gerçekten doğru yolda mıyız?' diye. Ama son 20 yıldır medikal onkoloji çok yol katetti. Aslında hastalar kemoterapiden değil kansere bağlı nedenlerden hayatlarını kaybediyorlar. Mesela ben doktor olarak kemoterapi sırasında kaybettiğim hasta çok çok azdır. O yüzden kemoterapi korkulacak bir şey değil. Zaten biz de bunu tedaviye faydası olacaksa veriyoruz yoksa hastaları uğraştırmıyoruz" ifadelerini kullandı.

KANSER KONUSUNDA BİLİNÇLENİN

Her ölümcül hastalık gibi kanserden de korkulması gerektiğini söyleyen Canhoroz, herkesin bu konuda bilinçli olmasını, zamanında gerekli tetkikleri ve testleri yaptırması gerektiğini vurguladı. Tetkik yöntemlerinin gelişmesiyle özellikle kadınlarda meme ve rahim ağzı kanserlerinin ve her bireyin ileri yaşlardaki kolon kanserlerinin saptanmasının, erken evrelerde mümkün olduğunu söyleyen Canhoroz, vatandaşlara korunma yöntemleriyle ilgili tavsiyelerde bulundu.

Başarılı onkolog "Kalp damar sağlığı için ne yapıyorsak kanserden korunmak için de onları yapmalıyız. Akdeniz tipi beslenme çok önemli mesela. Radyasyon, sigara ve alkol gibi kanserojenlerden uzak durmak gerekiyor. Bunların haricinde obezite de önemli bir risk faktörü. Dengeli uyku, dengeli beslenmeyi hayat stili haline getirmeliyiz. Ayrıca Bursa bir sanayi şehri. Tehlikeli, zehirli iş yerlerinde çalışanlar, iş güvenlik kanunlarına azami uyacak, muhakkak koruyucu gözlük ve elbise giyecekler" diye konuştu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.