Hava Durumu

Bursa Fen Lisesi'ne şaşkına çeviren atama! Türk Eğitim-Sen'den tepki gecikmedi

Eğitim öğretim sistemindeki sakatlıkları sert bir dille eleştiren Türk Eğitim-Sen Bursa 3 No.lu Şube Başkanı Altuğ Meşe, yönetici atamalarında liyakat esasının gözetilmediğini belirtip, Bursa İMKB Fen Lisesi'ne Görsel Sanatlar branşından birisinin müdür olarak atanmasının nedenini sordu.

Haber Giriş Tarihi: 08.01.2020 13:58
Haber Güncellenme Tarihi: 08.01.2020 13:58
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Bursa Fen Lisesi'ne şaşkına çeviren atama! Türk Eğitim-Sen'den tepki gecikmedi

Türk Eğitim-Sen Bursa 3 No.lu Şube Başkanı Altuğ Meşe, atamalarda liyakatın esas alınmadığını belirterek, "Bursa İMKB Fen Lisesi okul müdürlüğüne Görsel Sanatlar branşından birisinin müdür olarak atanması ne kadar doğrudur? Yanlış anlaşılmasın bu öğretmenimiz kendi alanında çok başarılı olabilir, saygı duyarım. Ancak; işini çok iyi yapan bir ayakkabı tamircisine inşaat duvarı ördüremezsiniz." dedi. 

Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi'nde, 17 dersten yetiştirme kursu açıldığını, bu kursu açanşardan bazılarının şikâyet söz konusu olduğunda öğrencilere tek tek mesaj atarak "kursa geldik" demelerini tembihlediği yönünde duyum aldığını da aktaran Meşe, "Bu yıl sadece 4 kurs açılmış bunun 1 tanesi de öğrencilerin devamsızlığı yüzünden kapatılmıştır. Şikâyet üzerine inceleme ve soruşturmaya gelen müdürün hemşehrisi olan müfettiş ne gibi bir işlem yapmıştır?" diye sordu.

Başkan Meşe'nin açıklamaları şu şekilde:

"Biz, 'Okunmuş pirinçler ile sınava girenlerin hakkını okunmuş sorular ile sınava girenlere yedirmeyeceğiz' diyerek yola çıktık. Okunmuş okulların diplomasıyla eğitimcinin hakkını okunmuş kartvizitlerle işe alınanlara ya da işe alanlara yedirmeyeceğiz" dedi.

Bizler Allah'ın her kelamını emir bilir ona göre yaşarız. Müslüman olmanın en büyük meziyeti budur. Biz ''Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir. (Müslim, İman 78) ayeti düsturunca hak yolunda mücadele etmeye and içmiş gözünü budaktan sakınmayan acaba kim var deyip bakmayıp 'Ben varım' deyip doğru yoldan şaşmayan sendikanın Türk Eğitim-Sendikasının savaşan neferleriyiz.

Haksız yere bulunduğu makamı işgal edenleri yerinden kaldıramayacak olsak bile gücümüz yettiğince hakkı duyurmaya çalışıyoruz. Varsın onlar Nemrut'un ateşine odun taşısın, biz Hz.İbrahim' e su taşıyan karıncalarız.

FEN LİSESİ'NE DİKKAT ÇEKEN ATAMA!

Şu anda eğitimdeki en büyük bilinmezlerden birisi proje okullarıdır. Normal şartlarda bu okulların diğer okullardan farkı, çağın gerektirdiği alanlarda proje üreterek ülke kalkınmasında lokomotif görevi görmesidir. Ülkemizdeki proje okullarının yöneticilerinin neredeyse tamamına yakını ne tesadüftür ki bir sendikadandır. Tabii ki Bursa'mızda bu tesadüften nasibini almıştır. Fen liselerine sayısal ve fen bilimleri öğretmenlerinin, İmam Hatip Liselerine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile meslek dersi öğretmenlerinin, Güzel sanatlar liselerine görsel sanatlar ve müzik öğretmenlerinin yönetici olarak atanması tavsiye edilir ve alanı olduğu branşlarda proje üretmesi açısından oldukça yerindedir. Hal böyle iken, Bursa İMKB Fen Lisesi okul müdürlüğüne Görsel Sanatlar branşından birisinin müdür olarak atanması ne kadar doğrudur? Yanlış anlaşılmasın bu öğretmenimiz kendi alanında çok başarılı olabilir, saygı duyarım. Ancak; işini çok iyi yapan bir ayakkabı tamircisine inşaat duvarı ördüremezsiniz. Siz o adama o duvarı ördürürseniz o duvarın altında kalırsınız. Ayakkabı tamircisi ayakkabıyı tamir etsin, duvar ustası da duvarını örsün. Görsel sanatlar branşındaki bir kişinin bu kuruma atanması, bu kuruma atansın diye tavsiye edilen matematik, fizik, kimya, biyoloji öğretmenlerine bir hakarettir. Bu branşlardaki öğretmenlerin buraya uygun görülmemesinin sebebi nedir? Buraya bu branştaki öğretmenlerin hepsi mi liyakatsiz? Yoksa burada bakılan liyakat değil de sadakat midir?

Acaba Osmanlı Devleti'nin duraklama devrinde '' Kubbealtı lugatı'' na giren ve Osmanlı'nın çöküşünü hızlandıran '' Benim vezir oluşum liyakatimin muhtezası değil, sadakatimin mükafatıdır'' durumu mu söz konusudur?

'ZEKİ MÜREN GÜZEL SANATLAR'DA NELER OLUYOR?    

Hadi biraz da Güzel Sanatlar (!!!) icra edilen Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesine bakalım. Ben dost sohbetinde duyduklarımı aktarayım. Doğruysa da yanlışsa da gerekli incelemeler ve açıklamalar yapılır diye düşünüyorum. İddia odur ki 17 dersten yetiştirme kursu açılmış bu çok güzel bir girişim. Ancak; öğrendiğimiz kadarıyla bu kursu açan arkadaşların bazıları şikâyet söz konusu olduğunda öğrencilere tek tek mesaj atarak arkadaşlarını örgütleyip "kursa geldik" demelerini tembihlemiştir. Hatta "Ben yalan söyleyemem hocam" diyen öğrencilere de sitemde bulunmuştur. Bu 17 arkadaşın bazıları o kadar güzel derslerini öğretmişler ki bu yıl sadece 4 kurs açılmış bunun 1 tanesi de öğrencilerin devamsızlığı yüzünden kapatılmıştır. Şikâyet üzerine inceleme ve soruşturmaya gelen müdürün hemşehrisi olan müfettiş ne gibi bir işlem yapmıştır? Devleti alenen zarara uğratmak, haksız kazanç elde etmek affedilebilir mi? Bizim isteğimiz bu iddiaları tarafsız bir şekilde bakanlık müfettişleri tarafından tekrar bu konunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve hakkın haklıya teslim edilmesidir.

BU KEYFİ UYGULAMALARA NE ZAMAN 'DUR' DENİLECEK?

Öğretmenler; herhangi bir nedenle istihdam alanı daralanlar ile görevli oldukları eğitim kurumlarında alanlarında norm kadro sayısı azalanlar, hizmet puanı üstünlüğüne göre yapılacak değerlendirme sonucu hizmet puanı en az olandan başlamak üzere norm kadro fazlası olarak belirlenir. Hizmet puanının eşitliği halinde sırasıyla; öğretmenlikteki hizmet süresi daha az olan, öğretmenliğe daha sonra başlayan norm kadro fazlası olarak belirlenir. Normal şartlarda böyle yapılması gerekirken puan üstünlüğüne bakılmaksızın norm kadro fazlası olarak puanı yüksek olan öğretmenin başka okula görevlendirmesi yapılmaktadır. Bu keyfi uygulamalara ne zaman dur denilecek. Güzel Sanatlar Lisesi bu gibi konular ile anılarak çirkinleşmemelidir.

Eğitimde ''ben yaptım oldu'' anlayışının bir örneğini anlatayım. Siz elinizi vicdanınıza koyup karar verin.

Herkesin bildiği üzere Osmangazi İlçemizde bir hayırsever tarafından Bağlarbaşı Mahallesinde Şehit Jandarma Er Salim Koçdemir Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin hemen bitişiğinde 24 derslik bir okul yaptırılmıştır. Okul geçen yıl tamamlanmış çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü okul eğitim-öğretime açılamamıştır. Eğitim-öğretime Kasım ayında açılan ''Hasan Gülişan Arseven Kız A.İ.H. Lisesi ile ilgili acemice bir planlama yapılmıştır. Aynı mahallede 1,5 km ileride bulunan Evliya Çelebi İ.H.O. Okulu kapatılarak Kız öğrenciler yeni açılan Hasan Gülişan Arseven Kız A.İ.H. Lisesine, erkek öğrenciler ise Ş.J.Er Selim Koçdemir A.İ.H. Lisesine gönderilmiştir. Aralık ayında kağıt üzerinde yapılmasına rağmen e-okul üzerinde okulların ayrışması gözükmemektedir. Bu zamansız planlama yapılırken uyarılarımıza rağmen hem orta okul hem lise öğrencilerine, velilerine ve öğretmenlerine görüşleri sorulmamış fikirleri alınmamıştır.

BU ÖĞRENCİLERİN VEBALİNİ KİM ÜSTLENECEK?

4+4+4'ün pedagojik amaçlarından biri de her çocuğun kendi akran grupları ile eğitim-öğretim görmesi gerekirken 10 yaşındaki çocuk ile 18 yaşındaki delikanlı aynı koridoru aynı bahçeyi aynı tuvaleti aynı kantini kullanmaktadır. Annesinin gözetiminde öğle yemeklerini yiyen çocuklar evlerine uzak oldukları için kendi başlarına yemek yemek zorunda bırakılmıştır. Kendi çocukları söz konusu olduğunda kıyameti koparanlar milletin çocuğu olduğunda onların aleyhinde olacak bir durumdan kaçınmamışlardır. Şimdi düşünün 8.sınıfta olup LGS' ye girecek öğrencilerin vebalini kim üstlenecek.

DERSİNE Mİ YETİŞECEK, NÖBETİNE Mİ?

Hem ortaokul hem lise öğretmenleri zamanında bu birleşmeden haberdar olsaydı kendi yollarını çizip kendi planlarını yapabilirlerdi. Bazı öğretmenler norm fazlası olduğu için re'sen ataması yapılmıştır. Burada yapılanlar ''dere geçilirken at değiştirilmez'' atasözünün açıklayıcısı gibidir. Önceden oluşturulan sınıflar dağıtılmış, sene başında kurulan düzenin hepsi alt üst olmuş, hangi öğrencinin hangi dersten hangi öğretmenden sınav olduğu birbirine girmiş her şey arapsaçına dönmüştür. Bir binanın 3. katında dersi olan öğretmenin diğer binanın 2.katında nöbetçi olarak görev yapabilmesi ne kadar faydalıdır? Söyleyin şimdi bu öğretmen dersine mi yetişsin nöbetine mi?

LİYAKAT MI, SADAKAT MI KAZANDI?

Hadi biraz da üniversiteye gidelim. Size üniversitede yükselmenin en kolay yolunu anlatayım. Öncelikle malum sendikanın ateşli bir sevdalısı olmanız gerek. Sonra hiçbir atanma kriterinin olmadığı sekreterliğe rektör tarafından uygun görülüp teklif edileceksiniz. Bir müddet burada görev yaptıktan sonra dilekçe vererek bir alt birimdeki daire müdürlüklerine geçiş yapmak isteyeceksiniz. Normal şartlarda sınava girip yükselmeniz gererken yere üst birimden geldiğiniz için bu mevkiiyi yasal olarak hak etmiş olacaksınız. Yine sizlere soralım liyakat mı yoksa sadakat mı kazanmıştır?

PARALAR İNŞAATA HARCANDI!

Gençlerimizin öğretmen olabilmeleri için formasyon eğitimi almaları gerekmektedir. Üniversitemiz var olsun YÖK ile Milli Eğitim Bakanlığı protokol imzalamamış olmasına rağmen formasyon eğitimi vermektedir. Formasyon için öğrencilerden alınan paralar ile derse giren akademisyen ve diğer görevlilerin ücretleri ödenmesi gerekirken, üniversite yönetimi bu parayı kampüste yarım kalan inşaatlar da kullanmıştır ve bundan sonra da kullanmaya devam edeceklerdir.

PARALEL YAPILANMA...

Dün paralel yapılanma ile devletin tüm sinir uçlarına kadar sirayet edenler bugün ''onları temizleyeceğiz'' diyerek aynı yöntemler ile kadrolaşmaya devam etmektedirler. Devletin öncelikli sorunu budur. Bir devlet memurunun bir kamu yöneticisinin sadakat göstereceği tek yer DEVLET'tir. Böyle olmadığı taktirde daha nice 15 Temmuz' lara ülkemiz maruz kalacaktır.

Okullarımıza ataması yapılan son 20 bin yönetici sınav esasıyla ehliyet, liyakat ve başarısına göre tespit edilmiştir. Bu kişilerin sadakati artık devletedir. İnanıyorum ki bu yöneticiler karar verirken herhangi bir sendikanın, cemaatin, tarikatın, nüfuslu kişinin çıkarlarına göre değil milletinin ve devletinin çıkarlarına göre hareket edecektir.

Türk adının taşımasından onur ve kıvanç duyduğum Türk Eğitim-Sen Bursa 3 No lu Şube Başkanı olarak ve bu sendikaya gönül vermiş, haksızlık karşısında kararlı bir şekilde mücadelesini devam ettiren tüm üyelerimizin yegane amacı devletini ve milletini çıkarlarını korumaktır.

Hakkı için gerektiğinde can verip nam alan bu millet elbet bu olanlara da cevap verecektir. Gün olur Hak yolunda yine can verip nam alırız."

                                                                                  

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.