Hava Durumu

Bursa ve Nazım Hikmet gerçeği!

Nazım Hikmet 1902 yılının ocak ayında dünyaya geldi. Yaşamının 10 yıldan fazlasını Bursa'da geçirdi.  En önemli şiirlerini Uludağ'la bakışarak yazdı. Nazım Hikmet Bursa'da sadece şiir yazmadı, pek çok başka iş de yaptı. İşte Bursa ve Nazım Hikmet gerçeği!

Haber Giriş Tarihi: 03.03.2018 07:00
Haber Güncellenme Tarihi: 03.03.2018 07:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Bursa ve Nazım Hikmet gerçeği!

-Yüksel Baysal-

15 Ocak 1902, Nazım Hikmet'in doğum tarihi...

Aradan tam 116 yıl geçti.

Türkiye'nin yetiştirdiği ve yeryüzünün en çok bilinen, tanınan şairi Nazım Hikmet, uzun yıllarını Bursa hapishanesinde geçirdi.

Bir anlamda hemşerimiz oldu.

"Memleketimde İnsan Manzaraları" İsmet İnönü'nün "Kurtuluş Savaşı'nı ikinci kez kazandık" dediği "Kuvayi Milliye" şiirlerini bu kentte yazdı.

Şehrengiz dergisinde doğum günü nedeniyle Nazım'a özel sayfalar ayırdık.

İşte Bursa ve Nazım Hikmet...

Dünyada en çok tanınan iki Türk var.
Biri Mustafa Kemal Atatürk, diğeri Nazım Hikmet...
Biri, mazlum milletlere örnek bir lider, diğeri şiirleriyle dünyaya kendini kabul ettiren bir şair...
Türk tarihinin en önemli dönemeçlerinden biri, kuşkusuz Milli Kurtuluş Savaşı...
Biri, o tarihi yapan ki öbürü o tarihi en güzel şekilde yazan kişi...
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucularından, Milli Kurtuluş Savaşı'nın en önemli ikinci kahramanı İsmet İnönü diyor ki...
"Nazım Hikmet'in şiiriyle, Kurtuluş Savaşı'nı ikinci kez kazandık."

 

NAZIM'IN İZİNİ ARAYAN JAPON!

Şimdi dikkatinizi çekiyorum.
Bu kadar önemli bir destanın yazıldığı mekân Bursa...
Daha doğrusu Bursa Cezaevi...
Tam da, "Bursa tarihi kültürel değerlerine sahip çıkmıyor; hayatının en güzel 10 küsur yılını Bursa'da geçiren Nazım Hikmet ile ilgili hiçbir iz yok" diye düşünürken, vahim bir olayı Kıymet Çoşkun yazmıştı yıllar önce...

Nobuyuki Nakamoto adlı bir Japon, Bursa'ya gelir. Nazım Hikmet sevgisiyle başlayan dostluk ilişkisi bu Japon'u Türkçe öğrenmeye yöneltmiş ve sağlığında büyük usta ile tanışmıştı. Nazım'ın şiirlerini Japonca'ya çeviren Nakamoto, Nazım Hikmet Vakfı Başkanlığı da yapmış olan Kıymet Çoşkun'a başından geçen olayı anlatmıştı.

Çoşkun da şunları yazmıştı:
"Nakamoto, birkaç yıl önce yaptığı son ziyaretini de Nazım Hikmet Kültür Gezisi'ne dönüştürmüş. Ailesi, dostları, yıllardır Türk-Japon dostluğu için çaba gösteren Chieko ve Kanji İşimoto'yla birlikte, şairin ülkesinde gezmiş, sonra da Bursa Cezaevi'ne yani bugünkü Bursa Adliyesi'ne götürmüş dostlarını. Bir plaket, bir yazı aramış koca şairin yıllarını geçirdiği, halkının bağımsızlık savaşının destanını yazdığı bu yerde! Bulamamış! Fotoğraf çekmesine izin vermeyen polisleri 'Siz Nazım Hikmet'in değerini neden bilmiyorsunuz, diye azarlamış!"

 (15 Ocak 2006, Cumhuriyet).

(Nazım Hikmet eşi Piraye hanım ile)
Ne kadar doğru bir saptama!
Bursa'nın Uludağ'ını şiirine aktaran, mürdüm eriğinden, İznik'in derin sularından söz eden, Uludağ ile bakışan, kaplıcalarında tedavi olan, Yıldız Kahve'den kenti seyreden Nazım'ın hiçbir izine bu şehirde rastlamamak ne kötü!

Nazım'ın yattığı cezaevinin yıkılışını anımsıyorum.
1991 yılıydı sanırım, bazı sivil toplum kuruluşları karşı durmuştu bu yıkıma ama o dönemin Bursa Barosu yöneticileri, sahip çıkmamıştı bu olaya...
Oysa orası bir Nazım Hikmet müzesi olabilirdi.

Nazım Hikmet Bursa Cezaevi'nde-1946

NAZIM İNSAN MIYDI?

Kaldı ki, Bursalıların hafızasında Nazım'ın hatıraları çok taze. Bu konuda ölmeden önce konuştuğum kişilerden biri de Hüseyin Bavlı'ydı.

Bursa eski tüccarlarından olan Hüseyin Bavlı ile Kozahan'daki işyerinde görüşmüştüm.
80'ine merdiven dayamış Hüseyin Bavlı, "Çocukluğumda Nazım Hikmet'i cezaevinde görmeye gittim" demişti.
"Cezaevinde bir komünist şair yatıyor dediler. Biz de üç arkadaş toplandık gittik, Nazım Hikmet'i uzaktan gördük. Uzun boylu, uzun saçlı, yakışıklı bir adamdı."
Hüseyin Bavlı, karşılaştığı kişinin "normal insan" olduğunu görünce hayret ettiğini söylemişti.

Çünkü Nazım'ı görmeden önce, komünistin insan olabileceğini hayal edememişti.
Tabii Nazımla ilgili böyle düşünen sadece dışarıda bulunan Bursalı gençler değildi. Cezaevinde yatanlar da büyük bir hayretle Nazım'ı incelerdi.

 

BÜYÜK USTANIN SAFINA GEÇEN BURSALI!

Eski PTT Müdürü, Başbakanlık Müşaviri Osman Nuri Biçer de babasıyla ilgili bir anıyı aktarmıştı bana...
Cinayetten içeri giren Mudanyalı Mustafa Biçer, -ki Nazım'ın bazı şiirlerinde anılır ismi- cezaevinde bazılarının kışkırtması üzerine, açlık grevinde bulunan Nazım Hikmet'e saldırmak ister.
Sopalarla Nazım'ın koğuşuna giren Mustafa Biçer, "Niçin direniş yapıyorsunuz, siz gavur-komünist misiniz?" diye sorar.
Nazım Hikmet, niçin direniş yaptıklarını Mustafa Biçer'e uzun uzun anlatır.
Bunun üzerine Mustafa Biçer de "Ulan durum buysa, biz de seni destekliyoruz" diyerek, büyük ustanın safına geçer.

 

NAZIM'IN BURSA'YA İLK GELİŞİ!

Nazım, 1940 yılının son günlerinde ikinci kez geliyor Bursa Cezaevine...
Çankırı Cezaevinden Bursa'ya biraz da "dayı paşanın" torpiliyle naklediliyor. Yani Atatürk'ün silah arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'un özel isteğiyle...
Siyatik ağrılarını tedavi etmek için haftada bir kaplıcalara gidiyor.
İlk geldiğinde Kemal Tahir'e şunları yazıyor:
"Bursa'dayım. 933'ten beri Bursa hapishanesinin duvarları, pencereleri, hatta boyaları değişmemiş. Ne eskimişler, ne yenileşmişler. Hatta o zamandan kalma bir iki mahpusa da rastladım. Yalnız onlar beni, ben onları biraz ihtiyarlamış buldum."
Kendisinin de söylediği gibi Nazım'ın Bursa macerası ilk değildi.
Nazım, 1 Haziran 1933 yılında, Bursa Cezaevinden Piraye'ye yazdığı mektupta, sağ salim Bursa'ya ulaştığını, mahkemenin ne zaman başlayacağını bilmediğini belirttikten sonra şunları yazıyor :
"Hapishane penceresinden, yığın yığın yeşillikler akasında Bursa'nın beyazlıkları ve Keşiş'in dumanlara karışan etekleri görünüyor. Ben seni düşünüyorum. Senin çocukluğun bu yeşillikler arasında, bu kocaman, karlı dağın yamacında geçmiş."
Bursa Ağır Ceza Mehkemesi'nde 4 yıla mahkum ediliyor.
1933 yılında Cumhuriyetin 10. Yılı dolayısıyla çıkan aftan yararlanarak, 1.5 yıl yattığı cezaevinden 1934'ün sonlarında tahliye ediliyor.

Nazım Hikmet Kültür Merkezi Nazım'ı Yazanlar

 

NAZIM BURSA'YA İKİNCİ KEZ GELİYOR!

Nazım Hikmet, aradan dört yıl geçiyor Türk tarihine Donanma Davası olarak geçen olaydan dolayı tutuklanıp, 28 yıl ceza alıyor. Bir süre Çankırı cezaevinde yattıktan sonra, Nazım'ın yolu yine Bursa'ya düşüyor.
1940 yılında girdiği Bursa Cezaevinde bu kez 10 yıldan fazla kalıyor.
Nazım, Bursa'ya, İstanbul'a yakınlığından ve karısı Piraye'nin onu istediği zaman ziyaret edebilecek olmasından dolayı geliyor.
Hatta bir ara karısının Bursa'ya yerleşmesi de söz konusu oluyor.
Bursa Cezaevindeki ikinci ikametini yakın dostu Zekeriya Sertel şöyle anlatıyor :
Odaya yerleştikten sonra Nazım Hikmet burasını hemen yaşanacak ve rahatça çalışılabilecek bir hale koymaya çalışıyor. Yerleri sıcak su ile yıkatıp ovduruyor. Duvarları badanalatıyor. Pencerelere toprak getirtip çiçekler ekiyor. Duvarları kendisinin ve annesinin yaptığı resimlerle süslüyor. Odayı bir yandan bir resim atölyesi, bir yandan da bir çalışma odası haline getiriyor.

Nobuyuki Nakamoto'nun Nazım Hikmet şiirleri kitabı

 

NAZIM DOKUMA İŞİNE GİRİYOR

Nazım bir yandan kendisine çalışma ortamı hazırlarken, öte yandan para kazanmanın yollarını arıyor. Bursa deyince akla, tekstil, dokuma, ipek, havlu geldiği için Nazım da kolları sıvıyor.
"Burada iki el dokuma tezgahı kurdum. Dayı Paşa (General Ali Fuat Cebesoy) vasıtasıyla da İktisat Vekaleti'ne iplik için başvurdum. İplikleri temin edebilirsem, kimseye muhtaç olmadan sen orda, ben burada geçinebileceğiz."
Nazım Hikmet aradan bir süre geçince Kemal Tahir'e şunları yazıyor:
"Biz burada beş kişi, dokuma tezgahı kurduk. Bu beş ortaktan biri de sensin. Bundan böyle payını muntazaman yollayacağım. Yani artık tezgah sahibi oldun, dokumacılığını tebrik ederim."
Aradan bir süre geçiyor. Nazım, kendi tezgahında dokuduğu pantolon ve gömleği Kemal Tahir'e gönderiyor.
Bir başka mektubunda ise "Kendi dokumamızdan çarşaf ve bez lazımsa göndereyim" diye yazıyor.
1943 yılına gelindiğinde Nazım, dokumacılık konusunda o kadar ustalaşıyor ki, İstanbul'da yerli mallar sergisine kendi icat ettiği bir kumaşla katılıyor.
Kemal Tahir'e bu olayı şöyle anlatıyor :
"Mucidi şahsen özüm olan ve adına beraber çalıştığımız ustanın köyüne izafeten 'Kaymakçıköy Kumaşı' dedim bir çeşit ve esmalı piyasada mevcut olmayan yarı ipek yarı iplik ince bir gömleklik de bu vesileyle dünya yüzünü görecek. Burada daha dokunurken kapış kapış aldılar. Ve ipek memleketi Bursa'nın ipekçi ustaları hayrette kaldılar. Şakayı bırak ama hakikaten harcı alem bir ipekli icat ettim. Halis ipeği halis pamukla karıştırıp, tek çekmesi bakımından da faydalı, demokrat bir ipekli çıkardım."
Aynı sergiye Bursalı "köylü ressam" İbrahim Balaban da, "dokumacılar" isimli bir tablo ile katılıyor.
Nazım Hikmet, ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman'a "Eğer günün birinde hürriyete kavuşursam, iki emelim vardır,  birincisi, hapishanede öğrendiğim dokumacılık sanatını geçim vasıtası yapmak; ikincisi ise eski Türk masallarını Türk edebiyatı için malzeme diye şiir yoluyla işlemek..."

 

NAZIM VE KAPLICALAR!

Nazım'ın Bursa'ya gelmesinin en önemli nedeni, sağlık sorunları nedeniyle kaplıca tedavisi görme isteğidir.
Nitekim, Bursa'ya yeni geldiği günlerde, Kemal Tahir'e şunları yazıyor:
"Daha kaplıcalara gitmedim. Yakında tedavi başlayacak. Yalnız biraz pahalı, 50 kuruş, temizi olduğundan haftada bir iki gün ancak gidebileceğim."
Aradan yaklaşık yirmi gün geçmeden, yani 1940 yılının son günlerinde Kemal Tahir'e gönderdiği dördüncü mektupta, "Bugün sabah, siftah banyoyu yaptık. Bana 175 kuruşa mal oldu. Kül oldum. Siyatiği tedavi edelim derken açlık tehlikesi baş gösterecek" diye yakınıyor.
1941 yılının şubat ayında Kemal Tahir'e yazdığı mektupta ise son durumu şöyle anlatıyor:
"Bugün banyoya gittim. Yıkandım. Rahatladım. O kadar rahatım ki, sana bu mektubu yazarken adeta utanıyorum."

 

BURSA İLİKLERİNE İŞLİYOR!

Nazım Bursa'ya geldikten kısa bir süre sonra, şiirlerine bu kentin havası sinmeye başlıyor. İkinci Dünya Savaşı'nı girmeyen ülke vatandaşının rahatlığını anlattığı şiirde "Bursa cezaevinde inadıma yazıyorum bunları" diyerek, yaşadığı mekana vurgu yapıyor.
Bursa havası öylesine işler ki içine, yazacağı bir roman için "Muhit : Bursa köylükleri, Bursa vilayeti, Bursa ve İstanbul ve İzmir şehirleriyle İzmir'de bir köy, Bursa'da bir kaza, Mudanya" diye yazıyor.
Öyle bir zaman geliyor ki, Nazım, benzetmelerinde bile Bursa ile ilgili öğeler kullanıyor:
"Öyle bir neşem var ki, Bursa'nın tepesindeki Uludağ birdenbire yere batsa, yeniden yaratacak kadar kuvvetli ve sevinçliyim."
Nazım ve Bursa ile ilgili en güzel benzetmeyi, karısı Piraye yapıyor:
"Bir gün Piraye ile Çankırı ve Bursa iklimleri hakkında konuşuyorduk, bana dedi ki : "Sen Bursa ovası gibi yumuşak, yeşilliği rahatça fışkıran, az emekle çok verensin. Bundan dolayı ruhunun zıddı olan Çankırı iklimini seviyorsun. Ben ise dedi, "Çankırı gibi haşinim, bundan dolayı Bursa iklimini seviyorum."

SONUÇ!

Nazım'ın hangi şiirine bakarsanız Bursa'nın izi var. Nazım ile ilgili hangi kitabı okursanız Bursa'ya değindiği görürsünüz.
Her şey bir yana Milli Kurtuluş Destanı'na, bu kentin topraklarında son nokta konuldu. Çoğu kez bu kentin havasını soluyarak, bu kentin insanından söz ederek kaleme aldı destanını Nazım.
Dahası Nazım, "İnsan Manzaraları'na 1941'de Bursa hapishanesinde başladım" diye yazar.
Ama ne yazık ki, bu şehirde Nazım'ın çok az izi var.

Gölgesinin altında mezarının bulunmasını istediği İznik'in Müşküle köyündeki çınar ağacına bile tahammül edemediler.

****

Bu yazının dipnotu: Nazım Hikmet'in Çekirge banyolarında kaldığı Hüsnü Güzel'in içindeki Servinaz otel Nazım Hikmet'in izini taşıyacak bir yer haline getirilebilirse, ne güzel olur!

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.