Hava Durumu

Cennet yiyeceklerinden biridir zeytin, türlü yazılara konu olmuş...

İnsan değil, hayvan değil bir bitki bu. Dört kitapta, üç büyük semavi dinde kutsanmış, adıyla-sanıyla efsanelere, şiirlere, şarkı ve türkülere; roman ve öykülere konu olmuş, esin olmuş... Barışın bayrağı ve müjdecisi, yararsız bir tek yanı olmayan, onmayanları onduran, taşlaşmış yürekleri-bedenleri yumuşatan, dinlendiren bir bitki. Sözünü ettiğim bitkinin zeytin olduğu anlaşılmıştır sanırım...

Haber Giriş Tarihi: 05.06.2017 16:13
Haber Güncellenme Tarihi: 05.06.2017 16:13
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Cennet yiyeceklerinden biridir zeytin, türlü yazılara konu olmuş...

-Recep Helvacı-

Bedri Rahmi Eyüpoğlu diyor ki:

Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim
Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
Yar yar... Seni karasaplı bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım
Yar yar... Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var                                                              

Ne zaman bir zeytinliğin önünden geçsem öncelikle bu dizeler ve daha yazamadığım birçok şiir gelir aklıma ve şu şarkıyı mırıldanırım farkında olmadan:                                        

"Zeytin gözlüm sana meylim nedendir.

Bu sevmenin kabahati kimdedir."

Ve sonra zeytinle ilgili kendi gördüklerim ve okuduklarım canlanır zihnimde:

Kuran'da mesela; Nur suresinin otuz beşinci ayetinde "Allah göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun hali, içinde fitil bulunan lamba gibidir. O, kutsal bir ağaç olan zeytinden tutuşturulmaktadır. Bu ağaç dağın ne doğusunda ne batısındadır, Dağın tam üstünde ve ortasındadır. Yağı ateşle yakılmasa bile neredeyse hemen hemen ışık verecektir. Nur üstüne nur... Allah insanlara böyle örnekler verir. Allah her şeyi bilendir." Mu'ninûn suresinin yirminci ayetinde Sina dağının onun anavatanı olduğu açıklanır. Enam suresinin iki ayetinde, Nahl, Tin ve Abese surelerinde yine zeytinden söz edilmektedir. İlgimi çeken bir nokta; zeytin, adı geçen surelerdeki ayetlerin hemen hepsinde çok taneli ya da salkımlı bitkilerle anılmaktadır: Örneğin üzüm, nar, incir (çekirdeklerinden dolayı) ve hurma. Zeytinin de çiçekleri salkım salkımdır ve bu çiçeklerin ancak yirmide biri meyveye dönüşür.                                                                               

O ANADIR

O Anadır bir bakıma: Tüm ağaçlar gibi o da tohumlarından-çekirdeklerinden ürer. Ama zeytin ağacı gövdesinden başka ağaçlar doğurur.  Yıllardır önünden gelip-geçerim, Gemlik'in Karacaali köyünün bitişiğindeki İğde Altı vilları'nın bahçesinde bir zeytin ağacı vardır. Gövdesinde koskocaman bir ceviz ağacı barındırır. İşte bunun için ben, bu ağaca anadır diyorum ve aynı zamanda üzülüyorum tabi: Çünkü o, villaları yapmak için yok edilen zeytin ağaçlarının -tek-tük- kurtulabilenlerinden biri.

'KÖKLER VE KANATLAR'

Yine öğretmen-yazar arkadaşım Yüksel Albayraktar 'Kökler ve Kanatlar' adlı kitabında Altınoluk'taki siteler arasında gezerken oyuk gövdelerinden koca koca incir ağacı çıkan zeytin ağaçlarından söz eder ve ekler; "zeytin ağaçlarının bu kadar kıyıma uğramasına, ranta kurban edilmesine yüreğim dayanmıyor: İçimin ezikliği hiç geçmeyecek biliyorum. Ben yapmadımsa da ses çıkarmadığım için suçluyum" der.

"Roma'yı kuran ve tanrıların soyundan geldiği söylenen Romus ve Romulus kardeşlerin bir zeytin ağacının dibinde doğduklarına inanılır. Başka bir efsanede, Tanrılar tanrısı Zeus bir yarışma düzenler: Yarışmayı kazanan yarışmaya konu olan bölgenin her türlü kontrolünü ele geçirecektir: Konu en büyük mucizeyi gösterip en yararlı bir şey yaratmaktır. Denizler tanrısı Poseidon çok güzel bir at figürü yaratır ve ona can verir güya. Bu hayvan insanı sırtında taşıyacak, istediği her yere ulaştıracak ve savaşların vazgeçilmezi olacaktır. Sonuçta savaşlar, zaferlerinin yanında yıkımlarıyla da belleklerde yer eder... Oysa Athena, yukarıda özelliklerini ve yararlarını anlatmakla bitiremediğimiz zeytin ağacını yeşertir toprakta. Zeus tereddütsüz kararını verir, yarışmanın galibi Athena'dır. Bu başarısından sonra tanrıçanın adı Yunan uygarlığının en önemli şehrinin de adı olur. Olay, Atina'nın sembolü olan Partenon tapınağının alınlığında kabartma figürlerle canlandırılmıştır"anlamında cümleler kurar Yüksel Albayraktar.   

MİLATTAN BİNLERCE YIL ÖNCE

Hazreti Muhammet'in saçlarına ve vücuduna zeytinyağı sürdüğünden söz edilmektedir. Günümüze bozulmadan gelen bir Firavun mezarında zeytinyağı bulunmuştur. Bu demek oluyor ki milattan binlerce yıl önce bile insanlar zeytini ve yağını biliyor ve kullanıyorlardı. Ancak zeytinin besin maddesi olarak ilk kez nerede ne zaman kullanıldığı ve yağının ne zaman çıkarılmaya başladığı saptanamamıştır. İzmir'in Urla ilçesinde zamanımızdan iki bin altı yüz yıl öncesine ait zeytini ezerek yağ çıkarmaya yarayan değirmen kalıntıları yani ilk zeytinyağı imalathanesi bulunmuştur. Yapılan araştırmalardan anlaşılıyor ki zeytin yemede-içmede, aydınlanmada kullanıldığı gibi kozmetik sanayinin ana maddesi olarak da insanların güzelleşmelerinde çok önemli bir yer tutmaktaydı ve tutmaktadır.

Ne güzel değil mi sofrana koy, ekmeğine katık et, yağını çıkar yemeklerinde kullan, sabun yap, şampuan yap temizlen, yağından güneş kremi yap, merhem yap ve katkısız haliyle vücuduna sür yumuşatıcı olarak kullan... Yani her derde deva... Eşimin bir sözü vardır; "İznikliler zeytinin kıymığını bile ziyan etmezler" der. Gerçekten onun yararsız olan hiçbir şeyi yoktur. Bu nedenle halkımız onu cennet taamı (yiyeceği) olarak tanır: Bundan dolayıdır ki antik Yunan uygarlığında zeytin ağacını kesmek insan öldürmekle denk bir suç olarak kabul edilmiş, cezası idam olmuştur. Bugün de asırlık zeytin ağaçlarıyla ünlü İtalya'nın Puglia bölgesindeki zeytin ağaçlarını kesmek bir yana budamak bile izne tabiymiş.

AVRUPA'YI AYDINLATIYORMUŞ

Öyle kıymetliymiş ki bir zamanlar zeytinyağını, Antakya sahillerinden İtalya'nın Bari limanına  taşıyan düzenli gemi seferleri varmış. Taşınan yağın yüzde doksan beşi kandillerde yakılıyor yani İtalya'yı dolayısıyla belki Avrupa'yı aydınlatıyormuş.  Zeytinyağı taşıyan gemileri günümüzdeki petrol tankerlerine benzetiyor Ayhan Sicimoğlu. Hatta bu gemilerin kaptanlarının Demre'deki Noel Baba'nın kemiklerini İtalya'ya kaçırdıklarını da yazıyor. Aynı yazar Fransa'nın Nis kentinde bir zeytinyağı satan dükkanda "Nerelisiniz?" sorusuna, "Ben Türk'üm" deyince; "Yani zeytinyağının anavatanındansınız." yanıtını almış ve utanmış. Çünkü aklına ülkesinde bir gecede altı bin ağacın kesilişi gelmiş. Yine Sicimoğlu, Hürriyet'in seyahat ekinde zeytin ağaçlarının 3 bin yıl yaşadığından söz ettikten sonra "ben bin 500 yaşında olanına yaslandım ve uyudum" der. Oysa bizim ülkemizde Manisa Kırkağaç'ın Bakır mahallesindekiler bin 650 yıllık olanının altında piknik yapıyorlar. Ülkemizin birçok yerinde yaşı bin yılı aşmış nice zeytin ağaçlarının bulunduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmaktadır.

FIKRALARA KONU OLMUŞ

Şimdi bu kutsal ağaç ve meyvesi hakkındaki yazdıklarımızı iki fıkra ile güçlendirelim:

Adamın biri, sohbet sırasında çok sevdiği iki yiyeceği övüyormuş: "Ben sofraya zeytinle oturur, kabakla kalkarım; o kadar çok severim yani... Hoca efendiden öğrendim ki ikisi de cennetten çıkmaymış. Hazreti Adem cennetten çıkarken bir elinde zeytin diğer elinde kabak varmış" deyince pırasayı çok seven Arnavut çekmiş piştovu, doğrultmuş adama. "Ya pırasa, o da cennetten çıkma değil mi, onu neden söylemiyorsun?" deyince adam korkmuş:  "Sahi demiş, -birden anımsamış gibi yaparak- koltuğunun altına da pırasayı sıkıştırmış."

Bir başka fıkrada ise: Zengin, fakat cimri biri, hoca efendiyi yemeğe davet etmiş. Hoca efendi ziyafet var sevinciyle damlamış adamın evine. Adam durmadan dereden tepeden söz açar bir türlü "sofraya buyur hocam" demezmiş. Uzunca bir beklemeden sonra; "Sizi epeyce beklettim kusura bakmayın hocam," diyerek sofraya davet etmiş. Hoca el gibi kızarmış etlerin hayalini kurarak geçmiş sofranın başına. Bir süre sonra gele gele sofraya bir tabak zeytinle bir somun ekmek gelmiş. Hoca efendi ha gelir ha gelir düşüncesiyle zeytine el sürmeden beklemiş ama başka bir şey gelmemiş. Adam bakmış ki hoca yemiyor, "Hocam sizin, cennetten çıkma olduğu için zeytinden başka bir taam istemeyeceğinizi düşünerek başka bir yemek hazırlamadık, buyurun lütfen deyince, Hoca efendi: "bire mümin, sen hiç kitap okumaz mısın? Orada şöyle yazar: Zeytunine hazellezi ve ille kebabe... Yani mirim, zeytin her ne kadar cennetten çıkmış olsa da böyle ziyafetlerde ille de kebap gerekir."

Zeytin ağacının zamanımızdan otuz dokuz bin yıl önce var olduğu, Yunanistan'ın Ege denizindeki Santorini adasında yapılan kazılar sırasında bulunan fosillerden anlaşılmaktadır. Ayrıca Büyük Sahra'da gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda milattan 12 bin yıl öncesine ait zeytin ağacı buluntularına rastlanmıştır. Sözün kısası ilk insan dünyaya indiğinde zeytin ağacını kendisinin yanında bulmuştur. Bundan dolayı zeytin ağacına dünyadaki ağaçların ilki diyenler vardır.                                                                                                                     

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.