Hava Durumu

Erdoğan: Fırat'ın doğusunu yakın zamanda kurtaracağız

G-20 Liderler Zirvesi'nde basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Fırat'ın batısını olduğu gibi doğusunu da bölücü terör örgütünün zulmünden ve işgalinden çok yakın bir zamanda kurtaracağız' dedi.

Haber Giriş Tarihi: 02.12.2018 10:39
Haber Güncellenme Tarihi: 02.12.2018 10:39
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Erdoğan: Fırat'ın doğusunu yakın zamanda kurtaracağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 Liderler Zirvesi'nin düzenlendiği Costa  Salguero Fuar Alanı'nda basın toplantısı düzenledi.

Gerçekleştirdikleri görüşmelerin ülkeler başta olmak üzere tüm  insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, G-20 Zirvelerinin  13'üncüsünü gerçekleştirdiklerini ve bu toplantıların tamamına katıldığını  anımsattı.

Arjantinli yetkilileri zirveye başarıyla ev sahipliği yapmalarından  dolayı tebrik eden Erdoğan, önceki zirvelerde olduğu gibi Buenos Aires  Zirvesi'nde de G-20 ülkeleri olarak kapsamlı bir gündemle bir araya geldiklerini  dile getirdi.

Erdoğan, gerek ekonomik alanda, gerekse küresel ekonomiyi doğrudan  ilgilendiren diğer başlıklarla, karşı karşıya bulunulan risk ve tehditleri  bertaraf edebilmek için neler yapılacağını istişare ettiklerini bildirdi.

Daha güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı bir küresel büyüme  için G-20 ülkelerinin kısa ve orta vadeli politikalarını özetleyen Buenos Aires  Eylem Planı'nı kabul ettiklerini söyleyen Erdoğan, alt yapı yatırımlarının  artırılması konusunun bu yıl Arjantin dönem başkanlığının öncelikleri arasında  olduğunu anımsattı.

Ana konuşmacı olduğu oturumda Türkiye'nin alt yapı yatırımlarındaki  tecrübelerini ve İstanbul Havalimanı başta olmak üzere son dönemde hayata  geçirdikleri projeleri diğer liderlerle paylaşma imkanı bulduğunu dile getiren  Erdoğan, gelecek yıl Japonya dönem başkanlığı süresince kaliteli alt yapı  yatırımlarının sayısının artırılması konusunda mutabakata vardıklarını ifade  etti.

Dijital ekonominin vergilendirilmesi alanında ülkelere özgü faktörleri  ve ülkelerin düzenleme hakkına saygıyı dikkate alan bir çözüm geliştirilmesi  gerektiğini de vurguladıklarına işaret eden Erdoğan, çalışma hayatının geleceği  konusunda ise çalışanları teknolojinin getirdiği yeni düzene nasıl adapte  edeceklerini mütalaa ettiklerini söyledi.

Bu çerçevede G-20 Antalya Zirvesi'nde belirledikleri gençlik hedefini  gerçekleştirmeye yönelik uygulamaları güçlendireceklerini dile getiren Erdoğan,  "Ayrıca çocuk işçiliği, zorla çalıştırılma, insan kaçakçılığı ve modern kölelik  gibi konularda daha etkin faaliyette bulunacağımızı taahhüt ettik." dedi.

Eğitim konusunun G-20 tarihinde ilk kez Arjantin dönem başkanlığında  ele alındığına ve gündeme geldiğini vurgulayan Erdoğan, kendilerinin de Türkiye  olarak kız çocuklarının eğitiminin önemine dikkati çektiklerini vurguladı.

Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütünün sağlık alanındaki sürdürülebilir  kalkınma hedeflerine verdikleri siyasi desteği bir kez daha vurguladıklarına  işaret etti.

Sürdürülebilir gıda geleceğinin G-20 Arjantin dönem başkanlığının bu  seneki önceliklerinden bir diğeri olduğunu hatırlatan Erdoğan, ilgili oturumda  konuşmacı olarak Türkiye'nin yurt içinde ve dışında örnek gösterildiği  girişimlere ilişkin bilgi paylaştığını bildirdi.

İklim konusunun G-20'nin özel önem verdiği başlıklar arasında olduğunu  anımsatan Erdoğan, şunları belirtti:

"G-20 üyeleri arasında en düşük emisyonlara sahip ülkelerden biri  olarak bu alanda gerekli katkıyı yaptık, yapıyoruz. Paris Anlaşması kapsamında  bize verilen taahhütlerin yerine getirilmesini beklediğimizi burada bir kez daha  ifade ettik. Özellikle sorunun asıl müsebbibi olan gelişmiş ülkelerin elini taşın  altına daha fazla koyması, daha fazla mesuliyet üstlenmesi gerektiğinin altını  çizdik."

Enerji konusunun Türkiye için öneme haiz bir diğer konu olduğunu  vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye olarak bir taraftan ekonomik büyümemize bağlı olarak artan  enerji ihtiyacımızı karşılarken diğer taraftan TANAP ve Türk Akım gibi projelerle  Avrupa'nın enerji arz güvenliğine de katkı yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde Hazar  enerji kaynaklarının ülkemiz üzerinden Batı ülkelerine taşınması için çaba  göstermeye devam edeceğiz. Doğu Akdeniz'deki hidro karbon kaynaklarının asli  sahiplerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarının emri vakilerle gasp  edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Türkiye hem kendi hukukunu hem de Kıbrıs  Türkünün hak ve menfaatlerini korumakta kararlıdır. Son dönemde Doğu Akdeniz'de  varlığımızı tahkim etmemiz bu noktadaki tavizsiz tavrımızın bir yansımasıdır. Rum  kesimi, Kıbrıs Türkünün asli haklarını görmezden gelen mütecaviz politikalarını  devam ettirdikçe biz de gerekli önlemleri almayı sürdüreceğiz."

Enerji konusunda bir gerçeğin altının özellikle çizilmesi gerektiğini  belirten Erdoğan, "Maalesef bugün dünya genelinde yaklaşık 1 milyar insan  hayatını elektrikten mahrum bir şekilde devam ettirmek zorunda kalıyor. Köleliğin  bitişinden 150 yıl, sömürgeciliğin bitişinden 60 yıl sonra resmen olmasa bile  fiilen bu iki hastalıklı düşünce de mevcudiyetini sürdürüyor. Kazan kazan esasına  dayanmayan, hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine  inanıyoruz." dedi.

Buenos Aires Zirvesi'nde de 7 milyarı aşkın insanın tamamının refah,  barış ve huzurunun yolunun adaletten geçtiğini ifade ettiklerini söyleyen  Erdoğan, "Bu süreçte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yapısında ihtiyaç  duyulan değişiklikler yanında kalkınma yardımlarının önemine işaret ettik.  Bilhassa mülteciler meselesinde güvenlik ve korku eksenli yaklaşım yerine insanı,  hayatı ve insani değerleri merkeze alan bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini  vurguladık." diye konuştu.

"Suriyeliler yanında çeşitli yerlerden gelen 4 milyonu aşkın mazluma  ev sahipliği yapan bir ülkeyiz" ifadesini kullanan Erdoğan, dünyada en çok  mülteciyi barındıran ülkenin Türkiye olduğunu dile getirdi.

Türkiye olarak sığınmacılar için kendi kaynaklarından 33 milyar dolar  harcadıklarına işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"İşte böyle bir ülke olarak mültecileri toplama kamplarına hapsederek  bir yere varılmayacağına inanıyoruz. Biz insanları mülteci kamplarına  göndermedik, onlara konteynır kentler kurduk, onlara çadır kentler kurduk ve  onları ülkemizin değişik yerlerinde  kiralama sistemleriyle kiracı olarak da olsa  oturuyorlar. Hiç kimse sadece sınırlarını kapatmakla, polisiye tedbirlerle  açlıktan, kıtlıktan, çatışmalardan kaçıp gelen insanları dikenli tel örgülere  mahkum etmekle mülteci sorununa çare bulamaz."

Mülteci düşmanlığını körükleyerek meseleyi çözdüklerini zannedenlerin  er ya da geç hatalarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacaklarına vurgu yapan  Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dönem sorumluluktan kaçma değil, sorumluluklarını yerine getirme  dönemidir. OECD verilerine göre, 2017 yılında yaklaşık 8,2 milyar resmi kalkınma  yardımı yaptık. Milli gelire oranla dünyada en fazla yardım yapan ülke biz olduk.  Üzülerek belirtmek isterim ki bu süreçte birkaç yakın dostumuz dışında hiçbir  ülkeden doğru düzgün bir yardım almadık, hatta Avrupa Birliği tarafından Suriyeli  mülteciler için söz verilen 3 3 milyar avroluk kaynağın kullanımında bile çok  ciddi güçlükler yaşadık, yaşıyoruz. Şu ana kadar ülkemize uluslararası kuruluşlar  vasıtasıyla, milli bütçemize değil bunu da özellikle ayırt edelim, yaklaşık 2  milyar avro gibi bir rakam ulaşmış durumda, o da milli bütçemize değil,  uluslararası kuruluşlara."

'Hiçbir yapıya izin vermeyeceğiz'

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  "Suriye'nin kuzeyinde ülkemizin ve bölgemizin güvenliğine tehdit oluşturan hiçbir  yapıya izin vermeyeceğiz." dedi. 

Erdoğan, G- 20 Liderler Zirvesi'nin düzenlendiği Costa Salguero Fuar  Alanı'ndaki basın toplantısında, önümüzdeki dönemde G-20 ülkelerinin mülteci  meselesine daha fazla ağırlık vermesi gerektiğine inandığını söyledi.

Bu yılki G-20 Zirvesi'nin küresel ekonomide iş birliğinden ziyade  ticaret savaşlarının konuşulduğu bir dönemde icra edildiğine işaret eden Erdoğan,  halen içinden geçilen süreçte Dünya Ticaret Örgütünün kural ve prensiplerinin çok  ciddi şekilde erozyona uğratıldığını belirtti.

Dünya ticaretinin günden güne kuralları belli, öngörülebilir bir yapı  olmaktan çıktığını, daha kaotik bir şekle büründüğünü vurgulayan Erdoğan, "Ben  yaptım oldu" mantığıyla sadece ticarete değil, uzun bir sürecin kazanımı olan  kurumlara da zarar verileceğini ifade etti.

Erdoğan, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'nin, dünya  ticaret örgütünün değişen şartlara göre yenilenmesini savunduğunu bildirdi.

Küresel ticaretin değişen dinamiklerinin, Dünya Ticaret Örgütünün de  yapısında bazı düzenlemeler yapılmasını gerekli kıldığına dikkati çeken Erdoğan,  ancak bunun, yıkıcı, bozucu, kaosa sebebiyet veren tek taraflı adımlar yerine  sağduyu ile yürütülmesi gereken süreç olduğunun altını çizdi.

"Türkiye olarak üzerinde önemle durduğumuz bir diğer konu, mülteciler  ve terörizm başlıklarıdır." diyen Erdoğan, küresel güvenlikle doğrudan bağlantılı  olarak gördükleri bu konuların G-20'nin gündeminde daha fazla yer tutmaya  başlamasının sevindirici olduğunu dile getirdi.

Erdoğan, "Üzülerek belirtmek isterim ki bu konuda terör örgütleri  arasında ayırım yapan tehlikeli bir anlayışla karşı karşıyayız."  değerlendirmesinde bulundu.

"Korumacılık devam ediyor"

Bu çifte standarda, hem yurt içinde gerçekleşen terör eylemlerinde hem  de Suriye'de bizzat şahit olduklarını aktaran Erdoğan şöyle devam etti:

"Türkiye içinde eylem yapan, sivilleri öldüren, teröre bulaşan  militanlar, siyasi sığınmacı adı altında  Batı ülkelerinde ellerini kollarını  sallayarak gezebiliyor, hatta haraç toplayabiliyor. 15 Temmuz gecesi, darbe  girişiminde bulunup, 251 insanımızın kanına giren FETÖ'cüler, kendilerine  sunduğumuz dosyalar dolusu delile, belgeye rağmen kimi ülkeler tarafından  korunuyor. 2 bin 193 vatandaşımız o gece yaralanmıştır. Onlar da yine aynı  şekilde herkes tarafından biliniyor ama buna rağmen korumacılık devam ediyor.  Müttefiklerimiz tarafından DEAŞ'la mücadele bahanesiyle PKK'lı teröristlerin  binlerce tırlık silahla ve mühimmatla desteklendiğine her gün bizzat şahit  oluyoruz. Böyle ikircikli bir tavrın terörü yok etmek yerine terör örgütlerine  cesaret vereceği açıktır."

Bir terör örgütü eliyle diğerinin yok edilemeyeceğinin acı  tecrübelerle ortaya çıktığını anlatan Erdoğan, Türkiye'nin geride bırakılan süre  zarfında DEAŞ'la mücadeleden yabancı terörist savaşçıların engellenmesine kadar  çok ciddi çaba yürüttüğünü belirtti.

Erdoğan, "DEAŞ ve benzeri terör örgütleriyle irtibatından şüphelenilen  70 bin kişiye ülkemize giriş yasağı koyduk. Suriye'deki terör örgütleriyle  irtibatı tespit edilen 7 bin kişiyi sınır dışı ettik." diye konuştu.

"Çifte standart değil, samimiyet bekliyoruz"

Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 binin üzerinde DEAŞ'lı, Zeytin Dalı  Harekatı ile de 4 bin 500 civarında PYD'li teröristin etkisiz hale getirildiğini  bildiren Erdoğan, şehitler verme pahasına Suriye'de DEAŞ'a tarihinin en ağır  darbelerini indirdiklerini, bu mücadelenin devam edeceğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suriye'nin kuzeyinde ülkemizin ve bölgemizin güvenliğine tehdit  oluşturan hiçbir yapıya izin vermeyeceğiz. Fırat'ın batısını olduğu gibi doğusunu  da bölücü terör örgütünün zulmünden ve işgalinden çok yakın bir zamanda  kurtaracağız. Biz bu tür konularda müttefiklerimizden çifte standart değil,  samimiyet bekliyoruz.

Dört yıla yakın süredir derinleşerek devam eden Yemen krizine artık  acilen çözüm bulunması gerekiyor. Bu konuda dünyanın çok ama çok sessiz kaldığını  görüyoruz. Arakan'la ilgili olarak dünyanın çok ama çok sessiz kaldığını  görüyoruz. Bu ülkede yaşanan insani kriz sadece Müslümanların değil insanlığın  tamamının yüreğini burkacak boyuta ulaşmıştır.

Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların, yıkıntıların altından  çıkartılan masum bedenlerin sorumluluğu bu meseleye karşı duyarsız kalan  uluslararası toplumun tamamına aittir. Yeteri kadar petrol zenginliği olmadığı  için dönülüp bakılmayan bir coğrafyanın mazlumları olan Yemen halkının acıları en  kısa sürede dindirilmelidir. Yemen'in bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü  ve birliği mutlaka korunmalıdır. Bu temelde varılacak kapsayıcı bir siyasi çözüm  kalıcı barış ve istikrar için tek yol olarak görünüyor. Müzakere sürecini  canlandırmak için Birleşmiş Milletler çerçevesinde sürdürülen çabaları  destekliyoruz. Bu çerçevede 2 yılı aşkın süredir bir araya gelmeyen tarafların  İsveç'te toplanmalarıyla başlayan sürecin Yemen'e en kısa sürede barışı  getirmesini umut ediyoruz."

'Bizim için bu olay alçakça bir cinayettir ve öyle de kalacaktır'

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili, "Bu olayı asla siyasi bir mesele  olarak görmedik. Bizim için bu olay alçakça bir cinayettir ve öyle de kalacaktır.  Bu vahşi cinayetin emrini vereninden uygulayanına kadar tüm sorumluları ortaya  çıkartılmadan ne İslam dünyasının ne de dünya kamuoyunun tatmin olması mümkün  değildir." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G- 20 Liderler Zirvesi'nin düzenlendiği Costa  Salguero Fuar Alanı'nda basın toplantısı düzenledi.

İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluk binasında işlenen Kaşıkçı  cinayetinin uzun süre dünya kamuoyunun gündeminde önemli yer tuttuğunu belirten  Erdoğan, Kaşıkçı cinayeti konusunda ortaya konan tavrın pek çok ülke bakımından  önemli bir sınama olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin bu meselede en başından beri hukukun, ahlakın ve vicdanın  gerektirdiği yerde durduğunu dile getiren Erdoğan, "Hadiseden haberdar olduğumuz  andan itibaren, Kaşıkçı cinayetini aydınlatmak için tüm imkanlarımızı seferber  ettik. Suudi yönetimi tarafından önce inkar edilen, ardından çarpıtılmaya  çalışılan ve nihayetinde kabullenilen bu cinayet, Türkiye'nin kararlı tavrı  sayesinde açığa çıkmıştır. Biz bu olayı asla siyasi bir mesele olarak görmedik,  görmeyeceğiz. Bizim için bu olay alçakça bir cinayettir ve öyle de kalacaktır."  diye konuştu.

'Cemal Kaşıkçı'nın 7,5 dakika içerisinde  boğularak öldürüldüğünün belgeleri var'

Türk adli ve idari makamların Suudi Arabistan'dan cinayet soruşturması  konusunda gerekli desteği göremediğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Veliaht Prens'in suç sabit olmadıkça kimseyi suçlayamayız yaklaşımını  kabullenmek mümkün değildir. Zira 15 kişinin Suudi Arabistan'dan 2 uçakla  İstanbul'a gelmesi ve İstanbul'da daha önce kendi ifadeleriyle planlı bir  operasyon olduğunu söylemelerine rağmen, akabinde bundan da kendilerinin  vazgeçtiklerini görüyoruz. Hatta bu öyle bir durum arzediyor ki bizzat Dışişleri  Bakanları bu konuyla ilgili olarak daha önce bunu inkar ederken ve yine  yetkililerin Cemal Kaşıkçı'nın Başkonsolosluktan çıkıp gittiğini söylemelerine  rağmen... Kaşıkçı Başkonsolosluktan çıkıp gidiyor dışarıda kim var, nişanlısı  var. Nişanlısını zaten içeri almadılar ve Cemal Kaşıkçı konsolosluk binasını terk  ettiği zaman nişanlısının yanına niye gelmesin, onu niye alıp da oradan öyle  ayrılmasın? Bütün bunlar hep kendilerinin tezatlarıdır, kendi yalanları olarak  ortaya çıkmıştır. Ve ortada daha sonra Cemal Kaşıkçı'nın 7,5 dakika içerisinde  boğularak öldürüldüğünün belgeleri var, ifadeleri var. Biz bunları dünya ile  paylaştık. Bizden kimler istediyse bu belgeleri kendileriyle paylaştık."

"Bu sadece Türkiye'nin meselesi değildir"

Erdoğan, Türkiye'nin olaya ilişkin bilgi ve belgeleri Amerika başta  olmak üzere Suudi Arabistan'a, İngiltere'ye, Almanya'ya, Fransız yetkililere, tüm  talep edenlere verdiklerini ifade ederek, "Yine biz her an buna hazırız. Çünkü bu  sadece Türkiye'nin meselesi değildir." dedi.

Suçun işlendiği yerin İstanbul olması nedeniyle suçluların iadesinin  istendiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Suudi yetkililer hala bunu bize vermiyor, veremiyor. Şimdi 'biz  yargılıyoruz' diyorlar. İçeride 22 kişinin şu anda tutuklu olduğunu ve bunların  içerisinde idamla yargılanacak olanların olduğunu söylüyorlar. Veliaht Prens 'ben  başsavcımı size gönderebilir miyim' dediğinde, 'buyurun gönderin' dedim. Başsavcı  geldi ve İstanbul'da başsavcımla görüşmelerini yaptılar. Ancak Suudi  Arabistan'dan gelen başsavcı ne yazık ki kendi bilgi belgelerini benim  başsavcımla İstanbul'da görüşmedi, paylaşmadı, ona vermedi. Sadece bizden  istediler. Bizim başsavcımız elimizdeki bilgi belgeleri de ayrıca kendine verdi.  Ben Hadimul Harameyn Şerifeyn ile de iki kez görüştüm. Onunla da bu bilgileri  paylaştık. Şimdi süreci takip ediyoruz. Ama dediğim gibi bu hele hele siz değerli  basın mensupları için çok daha önemli, sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın  meselesidir. Biz şu ana kadar Suudi Arabistan makamlarından cesedin akıbeti,  yerel iş birlikçiler ifadesini kullanan Dışişleri Bakanı'na, ona da sorduk.  'Kimdir bu yerel iş birlikçileri, bunu bize açıklayacaksınız.' Bu yerel iş  birlikçilerin kimliği ve istihbarat görevlilerinden emirleri kimden aldığına dair  sorularımızın cevabını alamadık."

Adli soruşturmayı yürüten başsavcılığın ne yazık ki Suudi Arabistan'da  tutuklu bulunan cinayet zanlılarına erişiminin bulunmadığını dile getiren  Erdoğan, "Bu kişilerin Türkiye'de yargılanmalarının uluslararası toplumda  oluşabilecek soru işaretlerinin ortadan kaldırılmasına faydalı olacağına  inanıyorum. Bu vahşi cinayetin emrini vereninden, uygulayanına kadar tüm  sorumluları ortaya çıkartılmadan ne İslam dünyasının ne de dünya kamuoyunun  tatmin olması mümkün değildir. Bizim Suudi Arabistan devletini ve kraliyet  ailesini yıpratmak veya zarar vermek gibi bir niyetimiz asla yoktur. Cinayetin  tüm yönleriyle ortaya çıkarılması ve sorumluların tamamının yargılanmalarının  Suudi Arabistan'ın da çıkarına olacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.

G-20'nin sadece üye ülkeler değil tüm dünya için önemli bir platform  olduğunu belirten Erdoğan, bu yapının itibarını ve gücünü artırmasını insanlığın  ortak faydası olarak gördüklerini söyledi.

Erdoğan, dünya ekonomisinin ve nüfusunun çok büyük bir bölümünü temsil  eden böyle bir yapının sonuçsuz tartışmalarla yıpratılmasının, kısır gündemlere  mahkum edilmesinin doğru olmadığını kaydetti.

Mevcut yapısıyla dahi üye ve katılımcı ülkeler arasında yakın istişare  ve iş birliği zemini oluşturan küresel düzeyde etkinliğe sahip G-20'nin daha güçlü  hale getirilmesi gerektiğine inandıklarını ifade eden Erdoğan, "Japonya Osaka  zirvesinden başlayarak G-20'nin kapsayıcılığını ve somut sonuçlar alma  kapasitesini geliştirecek formüller geliştirilmesini teklif ediyoruz. Siyasetten  ticarete, terörden kadın ve gençlik meselelerine kadar dünya barışının, huzurun,  refahın artmasına katkıda bulunacak bir G-20 idealine ulaşmak için hep birlikte  çalışmalıyız. Türkiye, G-20'nin etkinliğinin artırılması için daimi sekreteryaya  ev sahipliği yapmak dahil, üzerine düşen tüm görevleri yerine getirmeye  hazırdır." dedi.

'Kısmi olarak vizelerin kaldırılması kararını Sayın Putin verdi'

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya  ile vize muafiyetine ilişkin, "Yaptığımız görüşmelerle vizeler konusunda kısmi  olarak vizelerin kaldırılması kararını Sayın Putin verdi." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 Liderler Zirvesi'nin düzenlendiği Costa  Salguero Fuar Alanı'ndaki basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin  sorularını yanıtladı.

Erdoğan, zirve kapsamında ABD Başkanı Donald Trump ile yaptıkları  görüşmeye ilişkin soru üzerine ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin stratejik  ortaklığa dayalı olduğunu söyledi.

İki stratejik ortak olarak öncelikle kuzey Suriye'de Fırat'ın doğusu,  Münbiç ve bu çevrede Fırat Kalkanı gibi devam eden süreci değerlendirme fırsatı  bulduklarını belirten Erdoğan, "Hatta bu arada İdlib'i de değerlendirme imkanımız  oldu ama aslolan şu anda masada Münbiç konusu. Münbiç'i kendileriyle ele aldık.  Özellikle de PYD-YPG terör örgütlerine yönelik yaklaşımımızı kendileriyle  paylaşarak Münbiç'i bu terör örgütlerinden temizlemede birlikte nasıl hareket  ederiz, bunu konuştuk." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Mike  Pompeo'nun daha önce gerçekleştirdikleri görüşmede Münbiç konusundaki yol  haritasının belirlendiğini hatırlatan Erdoğan, bu haritanın üzerinden aylar  geçtiğini ancak bu konudaki mutabakatın canlılığını koruduğuna yönelik  temennisinin olduğunu söyledi.

Trump ile Halkbank konusunu da görüştüklerine değinen Erdoğan, "Şu  anda bizim elimizdeki bilgiler neyse kendilerine bu bilgileri, belgeleri verdik.  Bankamızın yetkilileri de şu anda zaten Amerika'da bulunuyorlar ve orada süreci  takip ediyorlar." dedi.

Erdoğan, görüşmede Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah  Gülen'in iadesinin de gündeme geldiğine dikkati çekerek, "Ben umudumu yitirmek  istemiyorum, umutluyum. Temenni ederim ki bu konuda da FETÖ terör örgütüne  yönelik olumlu adımları atarız." ifadelerini kullandı.

"Rusya ile kararlı şekilde sürdürmeye niyetliyiz"

İdlib mutabakatının dünyaya verdiği mesaja ilişkin soru üzerine  Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İdlib, nüfusu itibarıyla çok büyük bir yerleşim merkezi. Bu sorun  eğer çözülmemiş olsaydı yüz binlerce insan nereye yüklenecekti? Yine Hatay  tarafından ülkemize yüklenecekti ve yeni bir mülteci akınıyla karşı karşıya  kalacaktık. Rusya ile burada sağladığımız mutabakat, bu Soçi Mutabakatı, İstanbul  Zirvesi ki orada da Rusya, Almanya, Fransa, dörtlü bir zirveyi gerçekleştirdik  ama ana başlığımız İdlib idi.

Orada İdlib ile ilgili yaptığımız görüşmeler neticesinde attığımız  kararlı adımlarla İdlib'deki bazı sıkıntılara rağmen çünkü hala terör sıkıntısı  esiyor, bunlarla mücadeleyi birlikte yürütüyoruz ama Rusya ile buradaki  dayanışmamız bizim burada terör örgütlerine yönelik, Rusya'nın rejime yönelik  attığı kararlı adımlarla şu anda burada duruma bir hakimiyet olarak sahibiz. Bu  hakimiyetin devamı, oradaki halkın da rahatlıkla evlerine dönme imkanını  sağlamıştır ve şu anda İdlib halkı peyderpey ülkesine, topraklarına dönüyor. Biz  de bunu gördükçe kendimizi başarılı addediyoruz ve bu süreci Rusya ile kararlı  şekilde sürdürmeye niyetliyiz."

Erdoğan, Rusya ile vize muafiyeti konusuna ilişkin de "Putin ile  yaptığımız görüşmeler, gerekse arkadaşlarımızın yaptığı görüşmelerle vizelerin  kısmi olarak kaldırılması kararını Sayın Putin verdi. Biz tabii bu işin tamamına  yönelik bu kararın alınmasını kendilerinden talep ettik. Temenni ederim ki  tamamına yakını da vizeler konusunda alınır." diye konuştu.

Tır taşımacılığına yönelik önemli adımlar atıldığına dikkati çeken  Erdoğan, ekim sonu itibarıyla Rusya'dan yaklaşık 5 milyon 700 bin turistin  Türkiye'ye geldiğini söyledi.

Yıl sonu itibarıyla bu sayının 6 milyonu bulacağını düşündüğünü ifade  eden Erdoğan, gelecek yıl sayının daha da artacağına inandığını vurguladı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Savunma sanayisinde attığımız adımlar, birlikte dayanışma, bunlar da  gayet güzel bir şekilde gelişiyor. Bizim Rusya ile belirlediğimiz ticaret hacmi  çok ileri. Biliyorsunuz, 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmayı belirledik.  Putin'in de ifadesiyle niye olmasın? Şu anda gayet iyi bir şekilde bunu  ilerletiyoruz ve hızla da bu, ilerlemeye devam edecek."

"Dörtlü bir zirve yapacaklar"

Erdoğan, bir soru üzerine de "Türkiye'ye kimse 'Ermenilere karşı  soykırım uygulamıştır.' diyemez." ifadesini kullandı.

Şu anda Türkiye'de 100 bin Ermeni'nin yaşadığına işaret eden Erdoğan,  şunları söyledi:

"Bunların yaklaşık 30 bini vatandaştır, diğerleri ise Ermenistan'dan  kaçarak ülkemize gelen ve ülkemizde şu anda bizim de onlara müsaade ettiğimiz  Ermenilerdir. Şu anda 100 bin Ermeni ülkemizde yaşıyor. Biz 'Sen vatandaş  değilsin, seni deport ediyoruz.' demedik. İnsani davrandık, davranıyoruz. Onlar  hala ülkemizde yaşamaya devam ediyorlar."

Soykırım iddialarının tarihçilere bırakılması gerektiğinin altını  çizen Erdoğan, "Tarihçiler bu konuda ne diyor? Kimler kime soykırım uygulamış?  Bizim tarihimizde böyle bir uygulama yok. Bunu çok açık, net söyleriz ve her  türlü tartışmaya gireriz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerginlikte  Türkiye'nin, ara buluculuk yapma gibi bir durumunun olup olmadığının sorulması  üzerine konuyla ilgili hem Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko  ile görüştüğünü söyledi.

Görüşmeler esnasında gelinen bir nokta olduğuna dikkati çeken Erdoğan,  "Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya, dörtlü bir zirve yapacaklar. Temenni ederim  ki bu zirveyle birlikte burada yeni bir süreç başlamış olur ve daha olumsuz bir  şekle dönüşmez." diye konuştu.

"Veliaht Prens'in inanamadığım bir cevabı oldu"

Bir gazetecinin, Kaşıkçı cinayetinin tüm dünyanın sorunu olduğuna  ilişkin sözlerini hatırlatarak, "Zirvedeki diğer liderler, bunun farkındalar mı?  Zirvede bununla ilgili başka bir konuşma oldu mu?" şeklindeki sorusu üzerine  Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Üzülerek söylüyorum, maalesef gündeme girmediğini söylemek herhalde  haddi tecavüz değildir. Sadece Liderler Zirvesi'nde bu konuyu Kanada Başbakanı  Trudeau açtı ve Veliaht Prens'in buna inanamadığım bir cevabı oldu. Az önce onu  zaten söyledim. Tabii bunu tamamlamak bize düşerdi fakat Sayın Başkan, 'Öğlen  ikinci oturumu başlatacağız.' deyince orada konuya giremedik."

Erdoğan, yaptığı görüşmelerde liderlere konuyu büyük oranda açma  fırsatı bulduğunu yineleyerek, "Biz zaten istihbarat teşkilatımızla bunu bütün  dünyaya duyurduk, duyuruyoruz. Bu konuyla ilgili özellikle Amerikan basını, Batı  basını olsun, onlar da takip ediyorlar ve bizim de istihbarat teşkilatı  başkanlığımız ne tür talepleri olursa cevapları veriyor, gereken bilgileri de  onlara aktarıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Veliaht Prens'in, Kaşıkçı'nın ölümünden bahsedildiğinde inanılmaz  şekilde cevap verdiğini söyleyerek ne demek istediniz?" sorusu üzerine ise  Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suç sabit olmadıktan sonra kalkıp da Suudi Arabistan'ı suçlamak  olmaz.' anlamında bir ifade kullandı. Bu dediğinin hukuk dilinde bir geçerliliği  var ama biz zaten adeta bu suçun sabit olduğuna dair delilleri söylerken kendi  yetkililerinin kullandığı ifadeler var. Planlı bir operasyon olduğunu kendi  yetkilileri söyledi, söylüyor. Bunun üzerine de zaten başsavcılarını İstanbul'a  gönderme arzusunu Veliaht Prens bana söyledi, 'Gelebilir.' dedim.

Geldiler, başsavcımla görüştüler. Başsavcım, onlara gerekli bilgi,  doküman verirken onlar herhangi bir bilgi, dokümanı başsavcımıza vermediler. Bu  şekilde bir süreç işledi, işliyor. Bir de önemli olan şu, 22 kişi tutuklu, 5'inin  idamla yargılandığını söylüyorlar. Biz de neticeyi göreceğiz. Bundan sonraki  süreçte de elimize devamlı gelen, gelecek ne bilgi, belge varsa bunları  paylaşmaya hazır olduğumuzu kendilerine de söyledik. Dünyaya da söylüyoruz."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.