Hava Durumu

FETÖ'nün hedef ismi Mustafa Önsel'den çok önemli açıklamalar! ABD'nin niyeti Türkiye'yi işgal!

FETÖ'yü en iyi tahlil eden isimlerden biri olan E. Kurmay Albay Mustafa Önsel, müttefik olarak bilinen ABD'nin gerçekte Türk topraklarında gözü olduğunu söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 31.03.2018 09:20
Haber Güncellenme Tarihi: 31.03.2018 09:20
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
FETÖ'nün hedef ismi Mustafa Önsel'den çok önemli açıklamalar! ABD'nin niyeti Türkiye'yi işgal!

-Turgay AKBULUT-

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin vatansever birçok subayı gibi o da Balyoz Kumpası kapsamında cezaevine atıldı ve 4 sene tutuklu kaldı. 19 Haziran 2014'te, Anayasa Mahkemesi'nin 'adil yargılanmadığına dair' kararıyla tahliye edildi. Cezaevi yıllarında "Beşiktaş'ta Sırtlan Pususu", "İstanbul'dan İzmir'e Casusluk Kumpası Kim Bunlar?", "Silivri'de Firavun Töreni" ve "Casusluk Kumpası Kim Bunlar?" isimli kitapları kaleme aldı.

Bu kitaplarda Önsel, ABD karşıtı vatansever Türk subaylarının sahte belgeler ve iftiralarla neden hedef alındığını açık açık anlatıyordu. O tarihlerde sesini duyan oldu mu?

Elbette ki hayır!..

Meslek hayatının büyük bir bölümünü terörle mücadeleye adayan, bir dönem Bursa'da da Kurmay Başkanı olarak görev yapan, Tokat Alay Komutanlığı'nın ardından atandığı Jandarma Genel Komutanlığı Teknik İstihbarat Daire Başkanlığı görevini icra ettiği sırada FETÖ'nün hedef isim haline getirdiği Önsel ile arkadaşımız Turgay Akbulut görüştü.

15 Temmuz gecesi Ankara sokaklarında beylik tabancasıyla FETÖ'cü haydutlara karşı, arkadaşlarıyla birlikte ölümüne mücadele veren Önsel, kaleme aldığı son eseri "1 Köy, 4 Adam ve 6.5 Darbe" isimli kitabının imzasına katılmak için geldiği Bursa Kitap Fuarı'nın son gününde, Akbulut'a verdiği röportajda çarpıcı açıklamalar yaptı.

Vatansever subaylara geçmişte 'cami bombalayacaklar' iftirasını atanların, 15 Temmuz gecesi Türk Milleti'nin iradesinin yansıdığı Gazi TBMM'yi bombaladığını anımsatan Önsel, FETÖ ile mücadelenin hiçbir gevşekliği kaldırmayacağını söylüyor.   

Özetle Önsel diyor ki:

ABD, Türkiye'ye girmek istiyor. Tıpkı Yugoslavya örneğinde olduğu gibi... NATO ve Batılı güçlerin son dönemlerde gerçekleştirdikleri askeri tatbikatlara bir bakın. Bu tatbikatlar bile bir işgal hazırlığıdır."

Arkadaşımız Turgay Akbulut sordu, Önsel cevapladı...

*Sayın Önsel, son kitabınız 1 Köy 4 Adam 6,5 Darbe... Bu 6'ncı kitabınız. Her eseriniz birbirinden değerli ve aydınlatıcı. Bu ülkeye verdiğiniz hizmetlerin karşılığında çok ağır suçlamalarla karşı karşıya kaldınız. Hem askerlik döneminizde hem de sonrasında çok zorlu bir yaşamınız oldu. Mücadeleyle geçen bunca yılın ardından sessiz bir köşede 'kafa dinlemek' yerine 6 kitap yazdınız. Neden yazdınız bu kitapları? Savunma içgüdüsü mü?

"Yol göstermek ve kamuoyunu aydınlatmak için yazdım bu kitapları. Savunma içgüdüsü diyemem buna ama biz yargılanırken çok içerlediğimiz hadiseler yaşandı. Mesela 'camileri bombalayacaklar, halkı kurşunlayacaklardı' denildi bizim için. Biz bu halkın çocuğuyuz, kendi insanlarımızı nasıl öldürebiliriz! Ancak bize bu iftiraları atanların 15 Temmuz'da kendi halkını nasıl bombaladığını gördük. Kitaplarımda bir Türk subayının nasıl yetiştiğini anlatmak istedim. İnsanların kafasında başka şeyler var. Oysa bizler bu toplumun içinden çıkmış, bu halkla aynı şeylere inanan insanlarız. Değerlerimiz, kaygılarımız, sevgimiz ortak. Memur çocuklarıyız, işçi çocuklarıyız, çiftçi çocuklarıyız biz. Türk Silahlı Kuvvetleri Türk halkının yansımasıdır. Bunları herkes görsün istedim. Tabii kitaplarım aynı zamanda kumpaslara ve kumpasçılara karşı bir direniştir. FETÖ ile ilgili bazı karanlık noktaları da aydınlığa kavuşturmaya çalıştık. Halk bu örgütün TSK içinde yuvalanamayacağını sanıyordu. Biz bu örgütün MR'ını çekerek ortaya koyduk."

*Kitaplarınızda dikkatimi çeken bir kısım var. Özgeçmişinizi verirken, darbeler tarihi üstünden gitmişsiniz. '1960 ihtilalinde doğmamıştı. 12 Mart muhtırasında 10 yaşındaydı. 12 Eylül darbesinde Kara Harp Okulu birinci sınıf öğrencisiydi. 28 Şubat'ta iki yıllık yüzbaşıydı...' ifadeleri yer alıyor özgeçmişinizde. Özgeçmişinizi böyle vermenizin özel bir nedeni var mı?

"Biz yargılanırken, sanki bugüne kadar gerçekleşen tüm darbeleri biz yapmışız gibi bir algı yaratıldı. Bunun için özgeçmişimi böyle kurguladım. Ben tüm darbelere karşıyım. Ancak bunlar tutup 1960 ve 1980 darbelerini bile bizim boynumuza sarmaya çalıştı. Bu duruma atıf yapmaya çalıştık."

*FETÖ'nün kumpası nedeniyle bin 300 gün cezaevinde yattınız. Çok ağır suçlamaların muhatabı oldunuz. O dönem TSK'nın komuta kademesi yeteri kadar destek olamadı size. Hatta sizin ve kumpas mağduru diğer askerlerin suçlu olduğunu düşünen TSK mensupları bile oldu. Bu durum karşısında ne hissettiniz? Kırıldınız mı?

"Kırılmak!.. Hissettiklerimizi anlatmakta kırılmak sözü yetersiz kalır! Çok derin bir kırgınlık yaşadık. Komuta kademesi o dönem bu saldırıyı göremedi. Ortada Türkiye'ye ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı bir iç saldırı vardı. Bunu algılayamadılar. Bakın bir asker, silah arkadaşının ölüsünü bile düşmana bırakmaz. Gider gerekirse kendisi de ölür. Ama sırtını dönüp gitmez. Bu işin onuru, namusu budur. Ancak biz kumpasa uğrarken TSK'nın komuta kademesi yaşananları sıradan hukuki bir süreç olarak gördü. Hatta her şey ortaya çıktıktan sonra bile böyle düşünenler oldu."

*Peki, şunu sormak isterim; şimdiye kadar yazdığınız kitaplarda FETÖ'nün TSK içinde nasıl örgütlendiğini ve ne kadar güçlü olduğunu çok açık bir biçimde ortaya koydunuz. Sizin kitaplarınızı okuyanlar, "15 Temmuz'da aklımıza Mustafa Önsel'in yazdıkları geldi ve darbeyi FETÖ'nün yaptığını hemen anladık" diyor. Yani siz her şeyi bu kadar açık biçimde ortaya koymuşken, meseleye bu kadar vakıfken devlet uyuyor muydu? Böyle bir girişimden ve niyetten nasıl haberleri olmaz?

"Devletin nasıl idare edildiğini anlamakta bazen zorluk çekiyoruz. Ancak 'Nasıl haberleri olmaz!' derseniz bunun öncelikli nedeni gerek MİT'i gerekse de diğer istihbarat ağlarını bu örgütün ele geçirmesi erken uyarı sistemini de engelledi diyebiliriz. Darbe girişiminden haberi olanlar da FETÖ'cü olduğu için kimse duymadan meseleyi o noktaya kadar getirdiler. Tabii bazıları da durumun nerelere varabileceğinin farkındaydı ama umursamadılar. Damdaki hırsızı görüp, 'nasıl olsa damda, eve girmedi' zihniyetinde olan kişiler vardı. Dama çıkan hırsızın eve gireceğini anlamak için çok zeki olmaya gerek yok..."

*15 Temmuz'da Türkiye çok büyük bir travma yaşadı. Belki de bu travmanın şiddetiyle gerçekte ne yaşandığı, meselenin ciddiyeti ve tehlikenin boyutu ilk etapta gözden kaçtı. Hatta yaşananlara hâlâ inanamayanlar var. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Biz 15 Temmuz'da ne yaşadık?

"Meseleyi bir darbe girişimi olarak sınırlandırmak hata olur. Olayın uluslararası boyutunu ve ardındaki dış güçleri görmek lazım... '15 Temmuz gecesi Türkiye'de olan yabancı istihbarat elemanlarının görevi neydi?' bunlar irdelenmeli. Darbe gerçekleşse bugün Türkiye ne halde ve konumda olacaktı bunlar önemli meseleler. Tabii bunlar meselenin arka planı. Sonuç olarak evet biz 15 Temmuz'da açık açık bir darbe yaşadık. Bazılarının dediği gibi 'Kontrollü darbe' sözleri ahmakça... Birileri 'bu kadarını da yapamazlar' gibi bir algı oluşturarak bunun üstünden bu örgüte bir masumiyet alanı yaratmaya çalışıyor. Ama öyle değil. Evet, bu kadarını da yaptılar. Yani bir darbeyi haber alıp onu kontrollü bir şekilde önlemek mümkün değil. Bunu kim hangi güçle yapacak. Eğer o darbenin saati değişmesiydi durum çok vahim olabilirdi. Ancak teşebbüsün saatinin öne çekilmesi muhtemelen planlarını bozdu, panik yarattı. Bu nedenle de başarısız oldu. Bunun dışındaki diğer iddialar akıllıca değil."

*Siz çok önemli bir görevdeyken FETÖ'nün kumpasına uğradınız. Kumpas mağduru diğer askerlere bakınca da saldırıların sistematik, belirli bir amaca ulaşmaya yönelik olduğunu görüyoruz. Sizce FETÖ'nün kumpaslarındaki kriter ne idi? Kimlere kumpas kuracaklarını neye göre belirliyorlardı?

"Evet, hiçbir şeyi gelişigüzel yapmadıkları ortada... Öncelikle ele geçirmek istedikleri birimlerde görev yapanlara yönelik kumpas kurdular. Amaçları kendi adamlarına bu noktalardan yer açmaktı. Bununla birlikte milli duruşu sağlam olanları, anti-Amerikancıları, etki altına alamadıklarını, kendilerine zarar verenleri hedef seçtiler. Bu kişilere yaptıkları zulümler üstünden de geriye kalanlara gözdağı verdiler. Birçok kişi gördü ki gerçek dışı kayıtlarla insanların başı yanabiliyor, iftiralarla hayatlar kararabiliyor. Bir dijital veride sadece adınız geçiyor diye tek delil olmadan yıllarca hapiste yatabiliyorsunuz. Bunun üstünden oluşturulan korkuyla en az 15 bin kişi emekliliğini isteyerek ordudan ayrılmıştır."

*Ağacın Kurdu kitabında diyorsunuz ki; "Milli ordu bu topraklarda yaşamamızın güvencesidir. Ordu içinde herhangi başka bir hiyerarşik yapıya bağlılık, millilik vasfını yok eder. Buna müsaade etmek ihanettir..." diyorsunuz. Bunun üstünden şunu sormak isterim şu an ordumuzun durumu nedir? İkaz ettiğiniz gibi şu an TSK'da farklı grupların hiyerarşik ağına dâhil olmuş gruplar var mı?

"TSK içinde başka hiçbir hiyerarşik yapı kabul edilemez. Buna asla izin verilmemeli. Ne cemaat, ne tarikat ne de siyaset!.. Eğer siz böyle oluşumlara müsaade ederseniz o orduyu da kaybederseniz. O ordu cemaatin, tarikatın ya da siyasetin ordusu olur. Böyle bir ordu halktan kopar. Halk kendi ile ordu arasında bağ kuramaz. 15 Temmuz süreci de bunun tipik bir örneğidir. Ancak 15 Temmuz gibi bir felaketi yaşayan ülkenin bundan gerekli dersleri almadığını görüyoruz."

*TSK içinde başka oluşumlara aidiyet hissedenlerin varlığı aslında tartışmasız bir şekilde önümüzde duruyor. Ancak bunların sayısı aşağı yukarı ne kadar bilemiyoruz. Mesela, FETÖ'nün TSK içindeki güçlü bir yapı kurduğunu çok iyi biliyorduk ancak 15 Temmuz'un ardından gerçekleşen ihraç ve tutuklamalar beni şaşırttı. Yani generallerin neredeyse yarısı ya tutuklandı ya da ihraç edildi. Gerçekten de bu kadar general ve amiral FETÖ'cü olabilir mi?

"Tutuklanan ya da ihraç edilenlerin tamamı FETÖ'cüdür diyemeyiz. Bu kişilerin bazıları yanlış anlaşılmalar ya da kanıtlanmamış sanık ifadeleri üzerine tutuklandı. Benim de bildiğim, tanıdığım, güvendiğim ve bu örgütle hiçbir ilişiği olmamasına rağmen tutuklanan isimler var. Yargılamalar devam ediyor. Suçsuz olan herkesin özgürlüğüne kavuşması en büyük dileğimiz. Rakamlarla ilgili konuşacak olursak; evet bu kadarı belki FETÖ'cü değil ama ben 3'te 1'inin bu örgütle ilişkili olduğunu düşünüyorum. Burada akla gelen soru; 'Bu kadar general FETÖ'cü ise darbe neden başarısız oldu ya da neden çok az sayıda asker sokağa çıktı.' Bunun cevabını verdim zaten; planlamanın bozulması, zamanlamanın değiştirilmesi konsantrasyonlarını bozdu, paniklemelerini sağladı. Bu nedenle de başarısız oldular."

*15 Temmuz büyük bir trajedi. Muhakkak ki benzeri hadiselerin yaşanmaması adına birtakım önlemler alınmalı. Ancak darbe korkusu ile TSK'nın işleyiş, gelenek, kültür, eğitim, güvenlik ve güç sistemlerini bozacak uygulamalar yapmak ne kadar sağlıklı? Örneğin askeri hastanelerin ve askeri liselerin kapatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu iki kurumun eksikliği TSK'yı nasıl etkiler?

"Dünyada askeri hastanesi olmayan ülke yoktur. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Askeri hastaneler kapatılırsa şehit sayısı artar. Çünkü bu kurumlar ve buradaki doktorlar savaş sağlığı konusunda uzmanlaşmış kişilerdir. Siz bu kurumların yapabileceklerini devlet hastanelerinden bekleyemezsiniz. Siz bir asker doktorun kabiliyetlerini devlet hastanesindeki doktordan bekleyemezsiniz. Tabii askeri hastane sisteminin yok edilmesi beraberinde çürük raporlarında artış getirecektir. Zaten çürük raporlarında şu anda büyük bir artış yaşanmıyor mu? Saçma bir uygulama, bundan dönülmesi ülke menfaatine olacaktır. Askeri liselere gelecek olursak; ilk etapta verilen kapatma kararı doğruydu. Çünkü buralar ağzına kadar FETÖ'cü dolmuştu. Ancak bu temizliğin ardından artık yeniden açılmaları gerekli... Nitelikli ve sadakatli subaylar yetiştirebilmek için askeri liselere ihtiyacımız var. Siz üniversite çağına gelmiş kişileri eğiterek güçlü bir ordu oluşturamazsınız. Öte yandan askeri liselerin kapalı kalması, TSK'nın yeniden bir başka grup veya grupların kontrolüne geçmesinin önünü açar!"

*Askeri liseler başka grupların etki alanı haline geldiği için kapatılmıştı. Ancak çok farklı bir noktaya temas ettiniz. Diyorsunuz ki; 'Askeri liseler olmazsa TSK yeniden farklı grupların kontrolüne girer!' Bunu biraz açabilir miyiz?

"Bakın eğitim sisteminde yaş aralıkları çok mühimdir. Çocukların dünyayı algılamaya başladıkları, birtakım arayışlara girdikleri, inanç sistemlerini kurdukları, çevresi ile yoğun ilişki kurmaya başladıkları yaş aralıkları göz ardı edilerek bir eğitim sistemi oluşturamazsınız. Şimdi TSK; lise çağlarında aldığı bir çocuğu daha nitelikli, disiplinli ve öz değerleriyle yoğrulmuş bir şekilde yetiştirebilir. Bu çocuklara ne verirseniz onu alır. Ancak üniversite yaşına gelmiş, birçok grubun el attığı ya da atmaya çalıştığı, belki kurmaması gereken ilişkiler kurmuş, farklı düşüncelere meyil etmiş gençleri o yaştan sonra doğruya yöneltmek hayli zor olacaktır. Çocuklarımıza kimse el atmadan, devşirmeye çalışmadan eğitim sistemine dâhil edilmelidir. Bir bakıma TSK bünyesinde korumaya alınmalıdırlar. Bu yöntem daha sağlıklı ve güvenlidir. Hatta bence bırakın liseyi, askeri eğitim sistemi ortaokul çağında başlamalı. O yaşlarda bu çocuklara üniformayı giydirip, onun taşıdığı değerlerle buluşmasını sağlamalıyız. Tabii o yaştaki çocuklar silah görmemeli. Ama o üniforma ile tanışmaları çok önemli."

*Sayın Önsel, kitaplarınızda ABD'nin, Türkiye'ye karşı bir işgal hazırlığı içinde olduğunu belirtiyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?

"Bu konu çok derin ve karışık... Oğuzlar Anadolu'ya girdiğinden beri ortada bir 'şark meselesi' var. Bu sorunun ilk ayağı olarak Türkler 400-500 yıl yaşadıkları Balkanlar'dan çok kısa sürede atıldı. Şark meselesinin ikinci ayağı ise Türkleri Anadolu'dan atmak... Bu hayal ürünü ya da ütopik bir mesele değil. Karşımızdaki hakikate bakmalıyız. Bugün Ege'de neredeyse denize giremiyoruz. Akdeniz'de Kıbrıs üzerinden sürekli sıkıştırmaya maruz kalıyoruz. Suriye ve Irak sınırlarımızın durumu ortada...

Hedef 2020'nin ardından Türkiye'yi bölmek... ABD'nin başını çektiği emperyalist ülkeler bu konuda el sıkıştı. ABD, terör örgütü PYD'ye 5 bin tır silahı neden verdi? O bölgede 30 bin kişilik bir 'sınır gücü' kurulacağı söyleniyor. Ancak verilen silahların miktarına bakılırsa bu sayı çok daha büyük olmalı. ABD açık açık PYD'yi Türkiye'ye karşı kullanmak için hazırlıyor. 'Kozmik Oda' hadisesi zaten Türkiye'yi güvenlik ve istihbarat açısından çok sıkıntılı bir duruma düşürdü. 'Kozmik Oda'da herhangi bir işgal girişimine karşı direnişi organize edecek kişilerin bilgileri vardı. Bu bilgilerin ele geçirilmeye çalışılması da işgalin ön hazırlığıdır. Aslında her şey açık biçimde ortada...

ABD, Türkiye'ye girmek istiyor. Tıpkı Yugoslavya örneğinde olduğu gibi... NATO ve Batılı güçlerin son dönemlerde gerçekleştirdikleri askeri tatbikatlara bir bakın. Bu tatbikatlar bile bir işgal hazırlığıdır."

*Tabii soru soruyu açtı. Peki, Sayın Önsel böyle bir işgal girişimine karşı bizler ne yapabiliriz? Bu işgali önleyecek, engelleyecek neler yapabiliriz? Türk milletine burada düşen sorumluluk ve görevler nedir?

"Bakın Türkiye ve Türk Milleti çok güçlüdür. Eğer bizler milli birliğimizi sağlar, iç cepheyi sağlam tutarsak kimse bizimle başa çıkamaz. Tabii emperyalist güçler de bunun farkında. Bu nedenle bizleri bölmek, ayrıştırmak istiyorlar. Buna çok dikkat etmeliyiz. Bir iç çatışma, ayrışma emperyalistlere aradığı fırsatı verir. Bizler bir ve güçlü olmak zorundayız. Aramıza nifak tohumları ekmelerine izin vermemeliyiz. Din, dil, ırk, mezhep, siyaset hatta yaşam şekli üzerinden bizleri ayrıştırmayı, bölmeyi deniyorlar. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Millet olarak 100 yıl sonrayı düşünmek zorundayız. Artık lüks işlerden, uğraşlardan kurtulup, torunlarımızın yaşayacağı ülkeyi düşünmek mecburiyetindeyiz. Burada her vatandaşa sorumluluk düşüyor. Her şeyi devletten beklememek lazım...

Artık hayatı din, mezhep, hayat tarzı üstünden okumayı bırakmalıyız. Eğer bu ülkeye bombalar yağarsa emin olun kimsenin dinine, mezhebine bakmaz... Bomba düşerse herkese düşer!.."

*Sayın Önsel, çok verimli bir röportaj oldu. Türk Milleti'ni aydınlatacak ve yol gösterecek önemli bilgiler verdiniz. Şahsım ve gazetem YeniDönem adına teşekkür ederim.

"Ben teşekkür ederim. Dilerim daha aydınlık ve güzel yarınlara ulaşabiliriz. İhtiyacımız olan şey ayrışmayı ve bölünmeyi bir kenara bırakarak birbirimize sarılmak, karşımızda duran hakikatleri görebilmektir. Şunu da belirtmek isterim ki YeniDönem gazetesi, devletimizin ve milletimizin yanında iç cepheyi dikkate alarak bir yayın anlayışına sahip. Bu da gerçekten önemli..."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.