Milli yelkenci Alican Kaynar'dan YeniDönem'e çok özel açıklamalar: Bu sefer hedefim madalya

Ali ŞAHİN

"Türkiye pek çok branşta madalya kazanırken her madalya aslında o spora tanıtım ve yeni sporcular kazandırmak anlamına geliyor. Aynı zamanda spora yönlendirilen bireylerin kişisel gelişimleri de fark yaratıyor" diyerek başladığımız yolculukta Dünya Şampiyonu milli jimnastikçi Ümit Şamiloğlu'nun ardından Olimpik Milli Yelkenci Alican Kaynar ile de bir sohbet gerçekleştirdik. Milli yelkencinin hayat hikayesinden bu sporun ülkemizdeki durumuna kadar bir çok şeyi konuştuk. Biz sorduk Alican Kaynar yanıtladı...

Alican Bey kısaca sizi tanımak ve yelken sporuna nasıl başladığınızı öğrenmek isteriz.

1988 İstanbul doğumluyum. Evli ve bir kız çocuk babasıyım. Yelkene 6 yaşında Fenerbahçe Spor Kulübü'nde başladım. Spor hayatım her alanda çok yoğun buna bağlı olarak çok dolu bir seyahat ve antrenman programı içinde olduğumuz için açıkçası kalan vaktimi ailemle geçiriyorum ve bir şekilde kendimi motive etme fırsatı buluyorum.

Yelken sporuna dediğim gibi 6 yaşında başladım. Biraz küçüktüm, şu an için 8-9 yaşında başlamak daha çok tavsiye ediliyor. Babamın etkisi bu spora yönelmemi sağladı, kendisi yelken yapıyordu. Kendisi beni Fenerbahçe'ye götürdü, yelken yapmaktan keyif almaya başladığımı görünce devam ettim.

Finn sınıfını tercih etme nedeniniz neydi?

Ben 6 sene optimist, 8 sene laser sınıflarında yarıştıktan sonra finn sınıfına geçiş yaptım. Olimpiyatlarda yelkende 10 tekne sınıfı var. Finn ağırsıklet olarak geçiyor. Tek kişisiniz ve sporcuların fiziksel özellikleri önemli. Tekne ve yelkeni kişiye özel. Yelkenin gelişimi için özel bir sınıf hatta teknenin akademisi olarak geçer. Bu gibi özellikleri ve birçok ülkede yaygın olarak yapılmasından dolayı tercih ettim.

Yelken sporu 3 tarafı denizlerle çevrili olmamıza karşın hak ettiği değeri aslında göremiyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu yalnızca yelkene özel değil. 3 tarafı denizlerle çevrili, güzel rüzgarı olan bir ülkedeyiz ama su sporlarına karşı çok ilgimiz yok. Son dönemde özellikle kulübüm nezdinde yatırım yapan markalar sayesinde güzel ilerlemeler sağladık. Farklı branşlara da yatırım yapan markalar olduğunu görmek çok güzel ama daha hızlı gelişim ve komple sporcuların yetişmesi için özellikle altyapı ve okullar bazında geliştirmeler yapılmalı.

Kazandığınız bireysel başarıların yanı sıra Milli forma ile de pek çok organizasyona katıldınız. Bunların en büyüğü de kuşkusuz Olimpiyatlardı. İlk olimpiyat mücadelenizde neler hissettiniz?

İlk olimpiyat mücadelemde büyük bir heyecan vardı. Özel bir hedef ya da madalya umudu ile Londra'ya gittiğimi söyleyemem ama 4 senede bir yapılan, sporun bu en önemli organizasyonunda bulunmak büyük bir keyifti. Orada yaşadıklarım, gördüklerim, diğer sporcuların yaptıklarını gözlemlemem kariyerimi şekillendirdi diyebilirim. Olimpik bir sporcu olmanın farkını orada bulunduğunuzda anlıyorsunuz.

Bu yıl da Tokyo 2020 Olimpiyatları için Türkiye adına ilk kota alan sporculardan birisi oldunuz. Japonya ile ilgili hedefleriniz beklentileriniz nelerdir?

2012 ve 2016 oyunları için kotaları 2. Ve 3. Elemelerde geçmiştim. Bu sefer ilk elemede ülke sayıları sınırlandı. 2018'deki Dünya Şampiyonası'nda da kotayı 8 ülke alabildi. Ülkemi bu 8 içerisine sokmayı başardım. Buna bağlı olarak da, erken zaman diliminde Tokyo 2020 için de hazırlıklar başlamış oldu. Benim 3. olimpiyatım olacak. Artık deneyim bakımından bir eksiğim yok, ekip olarak da iyi bir hazırlık içerisindeyiz. Oyunlara kadar kamp programım ve katılacağım yarışlar belirlendi. Bu sefer hedefim madalya. Tabii ki yelken geçmişine bakıldığında ülke olarak çok kuvvetli olduğumuz bir spor olarak görünmese de yavaş yavaş gelişim gösteriyoruz. Bu gelişimin de artık bir madalya ile süslenmesi, süreci de hızlandıracaktır düşüncesindeyim.

Yelken sporu ile uğraşmaya başlamanız hayatınızda ne gibi değişikliklere neden oldu? Size kazandırdıkları neler?

Yelken benim için artık hayatın vazgeçilmezleri arasında. Küçük yaşlardan itibaren içiçe yaşıyoruz. Bana sportif kariyer açısından kazandırdığı başarıların yanısıra hayatımda sakin kalmam, detaylara önem vermem, doğru konsantrasyon, problemleri çözebilme yeteneği gibi alanlarda büyük faydası olduğunu söyleyebilirim. Denize çıktığımda artık evimde gibiyim, ev de insanın güven duyduğu yerdir.

Şu an genç neslin spora yönlendirilmesi konusunda ülke olarak bir sorunumuz olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ailelere bu konudaki tutumlarını değiştirmeleri konusunda neler söylemek istersiniz.

Yeni nesil ailelerin spora çocuklarını daha fazla teşvik etmeye başladıklarını görüyorum. Benimde küçük bir kızım var, ileride o da sporu hayatının bir parçası yapmasını isterim. Herkes profesyonel olacak diye bir şart yok ama kaliteli hayat için spor önemli bir araç diyebilirim. Çocuklarının sportif yeteneklerine engel olan ya da desteklemeyen ailelere tavsiyem ise çocuklarının kendilerini keşfetmelerine izin versinler. Yelkeni atletizm, yüzme, tenis farketmez sporda kazanılan disiplin ve felsefe çocuklarınızın geleceğinin şekillenmesinde de her zaman önemli bir yer tutacaktır. Ben çok şanslıydım, buralara kadar gelmemdeki ana sebep önce annem babamın desteği daha sonra da eşimin desteği diyebilirim.

Belirtmek istediğiniz başka bir şey varsa o konuyu da okuyucularımızla paylaşmak isteriz...

Genç sporcu arkadaşlarıma bir tavsiyede bulunmak isterim. Hayal etsinler, hayallerinin peşinden koşsunlar. Benin en büyük hayalim olimpiyat oyunları ve madalyaydı. Şimdi oraya 3.kez madalya hedefi ile gideceğim. Çok çalışsınlar ama kendilerini görmek istedikleri yerin hayalini kurmaktan vazgeçmesinler.