Hava Durumu

Rusya'nın Türkiye tavrı değişebilir

Zeytin Dalı Harekâtı'nı YeniDönem gazetesine değerlendiren Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Pirinççi, operasyona yeşil ışık yakan Rusya'nın, Türkiye'nin Fırat'ın doğusunu terörden temizlemeye niyetlendiğinde tavrının değişebileceği yorumunu yaptı. Pirinççi, operasyona verilen uluslararası desteği de yükselen ABD karşıtlığına bağladı.

Haber Giriş Tarihi: 26.01.2018 08:06
Haber Güncellenme Tarihi: 26.01.2018 08:06
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Rusya'nın Türkiye tavrı değişebilir

-M. Fatih Dil-

Dünyanın gündemine oturan Türkiye'nin Zeytin Dalı hamlesi, Suriye'de tabloyu bir anda değiştirdi. Fırat Kalkanı Operasyonu'nun ikinci perdesi olarak adlandırılan ve amacı sınır hattını terör unsurlarından temizlemek olarak lanse edilen Zeytin Dalı Operasyonu'nu; olası etkileri, oluşturduğu dengeler ve bize kazandıracakları üzerinden Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Pirinççi ile konuştuk.

Uzun dönemden beri Türkiye sınırının yanı başında bir YPG varlığı mevcuttu. Türkiye ancak geçen sene Fırat Kalkanı operasyonu ve devamı niteliğindeki Zeytin Dalı Operasyonu'yla buraya müdahale edebildi. Sizce Türkiye Afrin Operasyonu'na geç mi kaldı?

Aslında Türkiye genel olarak bu Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD yapılanmasına karşı geç kaldı. Ama bu geç kalmanın sebebini, hem ülke içerisindeki gelişmelere hem de sahadaki dengelere bağlayabiliriz. Mesela bir Rus uçağının düşürülmesi ki bunun iç yüzü daha sonra ortaya çıktı, iki ülke ilişkilerini bozmuştu. Yine aynı şekilde 2015 yılında PKK'nın hendek çukuru kazma faaliyeti Türkiye'nin enerjisini daha çok içeriye harcamasına sebep oldu. Sonra aynı yıl Türkiye 2 önemli seçim yaşadı. Ardından 2016 yılında darbe girişimi yaşadık. Dolayısıyla bir harekât yapmak için çok da müsait değildik. Ayrıca Suriye'nin kuzeyine yapılacak olası bir operasyonda çok hızlı değişen dengelerin oturmuş olması gerekiyordu. Bir tarafta Rusya, diğer tarafta ABD var, İran var ve siz tek başınıza değilsiniz. Evet, operasyon geç kaldı ama bu Türkiye'nin bile isteye ağır davranmasından kaynaklanan bir şey değildi.

Bu harekâtın terörü önlemesine ciddi katkısı olacağı malum. Peki başka ne gibi bir faydaları olacak Türkiye'ye?

Öncelikli hedef tabii ki terörün engellenmesi. PKK unsurlarının büyük çoğunluğunun Suriye'ye kaydırıldığını biliyoruz. Buradaki yığınağın bertaraf edilmesinde bu operasyonun ciddi katkısı olacak. Makro düzeyde baktığımızda da Türkiye bu hamlesiyle Orta Doğu masasında kendisinin de olduğunu cümle âleme gösterdi. Türkiye'nin bu harekâtla verdiği mesajı "Suriye denkleminde ben de varım. Sizler uzak yerlerden burada hesaplar yaparken beni dikkate almazsanız, gelirim sizin planlarınızı bozarım!" şeklinde okumak lazım. Türkiye, bölgesel konularda göz ardı edilmemesi gereken bir aktör olduğunu ispatladı.

Türkiye'nin Suriye operasyonları, tüm sınır hattını kapsayabilir mi? Malum Cumhurbaşkanı Erdoğan bir sonraki hedefin Menbiç olduğunu açıkladı. Hatta Kobani, TelAbyad, Kamışlı bile zikredildi.

Açıkçası ben bekliyorum. Zaten bu Türkiye'nin ilan ettiği bir şey. 24 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Fırat Kalkanı Harekâtı'nı başlattığında Cumhurbaşkanı Erdoğan operasyonun amacının terör hattını sınırdan uzaklaştırmak olarak açıklamıştı. 'Neden Fırat Kalkanı'ndan sonra Afrin?' diye sorarsak, Afrin izole bir yer ve buranın alınması daha kolay. Operasyonun Menbiç'e de yapılmasını bekliyorum. Çünkü burası olaylar patlak vermeden önce Arap nüfusun bulunduğu bir alandı. Kürt varlığı çok az. Dolayısıyla YPG'nin burada yuvalanmasının pek bir anlamı yok. Ayrıca başta ABD olmak üzere diğer aktörlerin de buradan kolay vazgeçebileceğini düşünüyorum. Ancak Fırat'ın doğusu yani Tel Abyad'dan başlayıp, Kamışla'ya kadar olan alanda zorluklarla karşılaşırız. Çünkü ABD'nin ciddi taahhütleri var oradaki PKK varlığına karşı.

Kaldı ki burası Orta Doğu. Yaşanan girift ilişkiler, taraflar arasındaki anlık çıkarlar sonucunda, hemen bir oldu bittiyle bazen fırsat pencereleri açılıyor. Bu fırsat pencerelerini iyi kullanmak lazım. Fırat Kalkanı Harekâtı ya da  Afrin Operasyonu, işte bu açılan fırsat pencerelerinin sonucu. Bence olası bir Menbiç operasyonunda da bu 'fırsat pencereleri'nin açılmasını bekleyeceğiz.

Fırat Kalkanı Harekâtı'nda Türkiye DEAŞ'la savaştı. Ancak Afrin'de, ABD'nin bölgedeki sağ kolu PYD ile çatışıyoruz. ABD buna nasıl razı olabildi?

Bu 'razı'nın ben Türkiye'nin 'dayanma noktası'yla ilgili olduğunu düşünüyorum. Türkiye sabretti. Çünkü sınır hattımızda PKK/PYD büyürken, müttefik sıfatıyla ABD'nin verdiği sözler vardı. Bu terör örgütüne silah verdi, Menbiç'in işgalinin önünü açtı. ABD devamlı, bunların DEAŞ'la mücadele kapsamında yapıldığını, mücadele bittiğinde silahların geri alınacağını, Menbiç işgalinin biteceğini vaat etmişti. Ama bu sözler tutulmadı. Hatta daha ileri giderek terör örgütünden Sınır Muhafız Birliği kuracağını ilan etti. ABD, Suriye politikasında ciddi bir kredibilite zedelenmesi yaşadı. İki ülke arasında yaşanan FETÖ ve Halkbank gerginliği nedeniyle de ABD, Afrin Operasyonu'na fazla sesini yükseltemedi. Bir de Afrin ABD açısından vazgeçilmeyecek bir noktada değil.

Dünya kamuoyunda da Afrin Harekâtı'na bir destek var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında ABD'nin Suriye politikasına karşı genel bir rahatsızlık söz konusu. Çünkü ABD'nin bölgedeki eylemleri Suriye'nin toprak bütünlüğünü tamamen tehdit ediyor ki bu da kimsenin istemediği bir durum. Ayrıca ABD'nin Kudüs kararı ve Trump'ın yabancı düşmanlığını körükleyen açıklamaları hep bir hoşnutsuzluk yarattı. Bunların hepsini topladığımızda, uluslararası kamuoyunda yaşanan ABD hoşnutsuzluğunun, Türkiye'nin Afrin Operasyonu'na kapı araladığını düşünüyorum.

Yaşanan bunca çatışmadan sonra sizce Suriye eski toprak bütünlüğünü sağlayabilir, eski refahını yakalayabilir mi?

Bugün Esad rejimi ortadan kalksa ya da çatışmalar tamamen dursa Suriye'de yaşamın normale dönmesi için en az 10 yıl gerekir. Şu durumda ülkenin altyapısının yüzde yetmişi artık yok. Diğer taraftan devlet kurumları artık fonksiyon gösteremez halde. Kaldı ki bu krizin en büyük sebeplerinden biri devlet kurumunun ortadan kalkmasıydı. Sonra 5 milyona yakın insan başka ülkelerde sığınmacı statüsünde. Ayrıca 8 milyon Suriyeli ülke içinde yer değiştirmiş durumda. Bunlar başlı başına ciddi sorun. Hem toprak bütünlüğüne baktığımızda onu sağlayacak otorite kim olacak? Bu topraklarda kurumsal bir yapı oluşturmak ve bunun da uluslararası arenada tanınmasını sağlamak ciddi sorun. Dolayısıyla bu unsurlar, istikrarsızlığın belli bir süre daha devam edeceğini öngörmeyi sağlıyor.

Türkiye'nin, Rusya ile Suriye'de aynı düzlemde buluşmasını nasıl değerlendirmeliyiz?

Rusya ile Türkiye arasındaki çıkar yakınlaşmanın temelinde ABD'nin Rusya'ya karşı uygulamış olduğu politikalar var. Yoksa Rusya tabii ki Afrin'in Esad rejiminin elinde olmasını ister. Ama burada ABD'ye duyulan güvensizlik ve tehdit algısı var bu da Rusya ve Türkiye'yi birleştiriyor. Türkiye açısından da sınır hattındaki YPG varlığının ulusal güvenliği tehdit etmesi meselesi var.

Ha şu da var. Şimdi Rusya ile yakın ilişki içerisinde olabiliriz ama bu, iş birliğinin uzun soluklu olacağı anlamına gelmez. Afrin'de birlikte çalışıyor olabiliriz ama Menbiç'te ya da Fırat'ın doğusunda bu ilişkinin boyutu ne olur orası meçhul.

Türkiye'de bazı gruplar hükümetin Esad rejimiyle barışması gerektiğini ancak bu şekilde Suriye'de, Türkiye'nin elinin güçleneceğini savunuyor. Sizce rejimle barışmak gerekir mi?

Türkiye, Suriye politikasında en baştan beri Esad'ın karşısında. Ama asıl meselenin barışıp barışılmaması değil de iş birliğinin yapılması. Bu daha önemli. Kaldı ki şu an zaten Esad rejimiyle bir iş birliği yapılıyor. Afrin'de Türk savaş uçaklarının ülkenin hava sahasını kullanması bunun bir sonucu.

Bu kapsamda şu bilgiyi vermek yararlı olacaktır. Arap ülkelerinde, özellikle Türkiye'nin komşusu olduğu Suriye ve Irak'ta bu daha da belirgin, tarihsel geri plandan kaynaklı şöyle bir endişe var. Acaba Türkler, Osmanlı gibi bizi etki altına alabilir mi ya da bizden toprak koparabilir mi? Bu korku oldukça belirgin ilişkilerde. Mesela Irak'la aramızda bir Başika krizi baş göstermişti hatırlarsanız. Ülkenin üçte biri DEAŞ'ın elinde, onunla ilgilenmiyor, Irak hükümeti yattı kalktı Başika'dan askerlerimizi çıkarmamızı istedi. Esad rejiminde de bu korkuyu hissediyorsunuz.

Son olarak Avrupa ile PKK arasındaki yakın ilişkiden bahsetmek istiyorum. Hatırlanacağı üzere Avrupa'nin bir PKK/PYD sempatisi var. Ancak son zamanlarda, Suriye'deki PYD unsurlarına karşı desteği oldukça azaldı bu ülkelerin. Ayrıca Almanya'da mesela PKK sempatizanlarına karşı soruşturmalar artırıldı. Bunu nasıl anlamalıyız?

Aslında tarih biraz iyi incelenirse, bölgedeki önemli aktörlerden Türkiye göz ardı edilerek yapılan ittifaklar hep hüsran olmuştur. Bölgedeki Kürtlerin başta ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleriyle yaptıkları kirli ittifaklar hep kendilerine dönmüş, bu ülkeler tarafından taşeron olarak kullanıldıktan sonra zararlı çıkmışlardır. Şimdi PKK/PYD noktasında da aynı durumu görüyoruz. Bunlar zamanında sırtlarını Esad'a, ABD'ye, Rusya'ya, Avrupa'ya dayamışlardı ve Türkiye'ye karşı düşmanca tavır gösterdiler. Ama görüldüğü gibi siyasi konjonktür değişince zor duruma düşüyorlar. Dolayısıyla bunlar tarihten hiç ders almıyor, akıllanmıyorlar. Eğer tarihten ibret alınsaydı Türkiye'ye rağmen bir şey yapamayacaklarını görebilirlerdi. İş birliği yapacakları kim varsa ilkesiz bir şekilde iş birliği yaptılar, şimdi de bunun bedelini ödüyorlar. Türkiye'ye  lusal güvenlik tehdidi oluşturdukları zaman da gereken cevabı alıyorlar.

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.