Hava Durumu

Şehrengiz'in fikir babası, proje mimarı, Gazeteci İbrahim Öge ile Şehrengiz üzerine...

Şehrengiz'in proje mimarı Gazeteci İbrahim Öge ile 100. sayıya özel dergimizi, tarihimizi, şehrimizi konuştuk. 26 yıllık birikiminin yanı sıra iyi bir gözlemci olmasının etkisi ve konulara yansıttığı farklı bakışı ile oldukça ilginç bir sohbet oldu bizimkisi...

Haber Giriş Tarihi: 05.09.2018 06:37
Haber Güncellenme Tarihi: 05.09.2018 06:37
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Şehrengiz'in fikir babası, proje mimarı, Gazeteci İbrahim Öge ile Şehrengiz üzerine...

-Asuman KURT ÖGE-

Bu şehirde 26 senedir gazetecilik yapan İbrahim Öge, Şehrengiz denilince ilk akla gelen isim... Şehrengiz'in fikir babası, proje mimarı... ve aynı zamanda da yazarlarından biri.  15 Nisan 2010'da çıkan ilk sayının heyecanını keşke burada anlatabilsem... Dergi matbaadan çıkıp da elimize ulaştığında Öge dergiyi önce bir koklamış sonra sayfalarını çevirip incelemeye başlamıştı. Şu an elinizdeki yüzüncü sayıya gelinmesine vesile olan kişi... Bu vesile ile 100. Sayıya özel kendisi ile acayip bir söyleşi yaptık. Acayip diyorum çünkü Konumuz Şehrengiz'di elbette ama şu an gündemle ilgili çarpıcı, bilgi dolu bir sohbete tanıklık edeceksiniz. Kaldı ki kendisi ile söyleşi yapmanın mutluluğunu da paylaşmak isterim.

GEÇMİŞİ BİLMEYEN GELECEĞİ ANLAYAMAZ

 "Neydi böyle bir dergi çıkarmaya sizi iten?" diye sordum önce...

 "Bunu en iyi bilenlerden biri sensin. İşin özü şu; Bursa, farklı medeniyetlere başkentlik yapmış şehirlerden biri. Bu şehirde  çok önemli düşün ve bilim insanı yetişti. Dönem farkı gözetmeksizin söylüyorum. Hepsi bu şehre ait insanlar. Bizim dergiyi planladığımız yıllarda maalesef Bursa'da popüler kültürün alıcı bulduğu bir medya anlayışı hakimdi. Çok sayıda magazin dergisi vardı. Şehrengiz dergisinin çıkışı o dönemdeki mevcut yayıncılık anlayışına bir isyandı. İnsanların cemiyetleri, yaşadıkları evler, giydikleri kıyafetler, kullandıkları arabalar, bahçelerindeki düzenlemeler, hobileri alışkanlıkları elbette önemli. Bundan mutluluk duyan, statü olarak gören insanlar var. Ama kolundaki Ro..x marka bir saati göstermek mi, yoksa 'ey okur senin yaşadığın şehir böyle bir şehir' demek mi önemli diye düşündüm. Bursa da bilim üreten, bilgi üreten, hayatın her alanında, askeriyeden ekonomiye, sağlıktan siyasete iz bırakan pek çok insan var. Bunları da anlamak, yaşayanları ve ebediyete uğurladığımız insanları bilmek, geçmişi öğrenmek çok önemli gelmiştir her zaman bana. Geçmişini bilmeyen, geleceğini anlayamaz zaten. Böyle bir düşünceyle Şehrengiz Dergisi'ni planlamıştık. Açıkçası bu dergiyi yapabilecek bilgi kapasitesine sahip değildik o dönemde. Gazeteciler her şeyi azıcık ucundan bilir. Tarih uzmanlık gerektiren bir konu. Dolayısı ile Şehrengiz Dergisi ile birlikte, biz de kendimizi bu anlamda yetiştirmeye çalıştık. Sağ olsunlar, Üniversite'den bir çok öğretim görevlisi, araştırmacılar, bu anlamda ortaya eser koymaya çalışan nice ismin dergi etrafında kenetlenmesi bizi bugünlere getirdi.

16. Yüzyılda Lami Çelebi gibi önemli bir düşün insanının kaleme aldığı Bursa Şehrengizi var. İsim olarak da ondan esinlenmiştik. Sağ olsun o dönem bu ismi bize öneren de Doçent Doktor Uğur Dolgun olmuştu. İnsanlar önce ismi biraz yadırgamıştı. 'Şehricengiz' diyenler oldu, 'şehri engiz' diyenler vardı. Sonuçta Prusa Şehrengiz olarak ismi tescilli dergimiz, sekiz yılda okurları ile birlikte önemli bir yayın organı haline geldi. Tabi derginin bugünlere gelmesinin en büyük sebeplerinden biri Asuman Kurt Öge'dir. Herkesin inancını yitirdiği an dahi, bu ay dergiye ne koyacağız, ne yazacağız dendiği an bile imdada Asuman Kurt Öge yetişmiştir. Bugün bu dergiyle birlikte anılması gereken en önemli isim Asuman Kurt Öge'dir. Yürekten teşekkür ediyorum."

ŞEHRİN GÜZELLİKLERİ ANLATILIYOR

Bu cümlelerin tabi ki bendenizi çok gururlandırdığını belirtmeliyim. Lütfen" körler sağırlar birbirini ağırlar demeyin" hemen. Dergi yayıncılığı yapanlar bilir; gerçekten zor bir iştir. İşimiz ciddi, hemen konumuza dönelim.

Şerhengiz'in kelime anlamını bilmeyenler olabilir diyerek ne demek acaba diye sorduğumda Şehrengiz'in Divan edebiyatında; Şehrin güzelliklerinin, nitelikli insanlarının anlatıldığı eser olarak geçtiğini öğreniyoruz ve "İlk olarak Bosna'da, daha sonra Osmanlı döneminde çeşitli iller de bu anlamda yayınlar çıkarılmış, Türk edebiyatında önemli bir başlık olduğunu söyleyebiliriz" diyor Öge.

Evet, ben biliyorum ki ilk sayı çıktığında pek çok kişi 'kaç sayı devam edebilirsiniz ki?' demişti. Hatta 'Bursa'da yazılmamış ne kaldı' diyenler de olmuştu. Ve bugün "dalya" dedik. Bu konu hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum Gazeteci İbrahim Öge'nin. Acaba daha yazılacak şeyler var mı Bursa'da?

 "Bursa, altı ve üstü ile çok zengin bir şehir. Sayısız insan yetiştirmiş, somut ve soyut anlamda ciddi bir hazine var. Yazılarak bitirilecek bir şey değil. Bir tarih, kültür, sanat medeniyetinden bahsediyoruz. Çok zengin bir rezerv var. Bunun bitmesi mümkün değil. Siz bugün yaşıyorsunuz ama 1-2 sene önceki insanın, herhangi bir üretimi ile öne çıkmış birinin de Bursa'yı ilgilendirdiğini bilmek lazım. Mesela dünya çapında derece yapmış bir sporcunun o günlere nasıl geldiğini anlatmak bizim konumuz. Tarih deyince illa binlerce yıl öncesinden bahsetmiyoruz. Dünün tarihi de Şehrengiz'in konusu. Dolayısı ile bitmez. Çünkü araştırmacılar, yazarlar her gün üretiyorlar. Örneğin yeni bir tez; Bursa isminin 'Bursahanda' şeklinde olduğu ve Asurlar döneminde önemli bir ticaret merkezi olduğu söyleniyor. Dolayısıyla sadece isme dair bile yazılacak pek çok şey var.

Bir Strabon örneği var. Geografia eserinde Bursa'yı anlatıyor. Bir bakıyorsunuz Kartacalı Hannibal'ı anlatıyor. Gemlik'e nasıl geldiğini, kaleyi, su kanallarını nasıl inşa ettiğini...

BU ŞEHİR ÜRETEN BİR ŞEHİR

Yine günümüzle geçmişi örtüştürebilecek popüler yazılar da Şehrengiz'e konu olabiliyor. Bir konu belki 20 farklı başlıkta, farklı yönleri, olayları ve kişileri ile Şehrengiz'de yer bulabilir. Mesela; Osmanlı'da veba salgınları veya depremler... 1855 depreminde esnafın yaraları nasıl sarıldı? O zamanki sosyal devlet anlayışı nasıldı? Bir ana konunun etrafında pek çok dal konu var. Bunların hepsi Şehrengiz için yazı konusu. Bu konuda eleştiri yapılmıştı gerçekten ne kadar devam edebilirsiniz diye? Bithynia var, Selçuklu var, Osmanlı dönemi var, Mysia uygarlığı var, Cumhuriyet dönemi var. Ve bu şehirden bugün olduğu gibi o dönemlerde de askeri, siyasi, edebi vs. pek çok kişi çıkmış. Mesela senin kaleme aldığın bir yazıda Sezar'ın Bursa'da yaptığı askerliğini yazdık. Sonra; Askania bölgesinden Troya'ya nasıl geçildiğini, Troya'dan Roma'ya gidildiğini vs.. pek çok şeyi bu dergide yazdık. Çanakkale Savaşı'nda antik çağdaki isimler öne çıktı. Örneğin Agamemnon zırhlısı.  Dolayısı ile konu sıkıntısı yaşanmıyor. Bu şehir üreten bir şehir ve yaşanmışlıkları çok fazla olan bir şehir."

Uzun süredir çıkan bir dergiden konuşuyoruz. Her ay farklı konularda pek çok makalenin yer aldığı, ana temasının tarih, kültür ve sanat olduğu bir dergi. Hepinizin de bildiği gibi "Türkiye'nin En İyi Yerel Tarih ve Kültür Dergisi". İyi de tarih ve toplumsal kültür neden bu kadar önemli diye sormazlar mı Öge'ye?

TARİHİNİ BİLMEDEN OLMAZ

 "Tarihini bilmeyenin geleceğe yön vermesi mümkün değil. Bir örnekle anlatayım: 'Genç Plinius'un Anadolu Mektupları' diye bir kitap var. Yapı Kredi Yayınlarına ait. O kitapta İ.S 1. Yüzyılda Bithynia'ya vali olarak atanan Genç Plinius'un İmparatora yazdığı mektuplardan bahseder. Bu mektuplar da Plinius İmparator'a Prusa şehrinde herkesin kafasına göre, bir planlamaya dahil olmadan konut yaptığından bahsetmiş ve şikayetçi olmuş. Bu durumun da kamu hizmetlerini aksattığından dem vurmuş. Yıl 2018 devlet bir imar affı çıkardı. Yüzde 70'i kaçak yapı stoğu olan bir şehirde yaşıyoruz. Bu şehir 2000 yıl önce de kaçak yapı ile mücadele ediyormuş. Olaylar aynı. Bunu bilirseniz; O zaman konut planlamasını devletin kendi eli ile yapması lazım yada buna bir model oluşturmak lazım dersiniz.

Sadece bu konu değil. Mesela İznik'te kamu görevlilerinin rüşvet almasından yakınmış Plinius. Bugün rüşvet en önemli sosyal problemlerden bir tanesi değil mi? Alan da veren de suçlu nihai anlamda. Ama bugün de devam ediyor.

Sonra, İznik'teki Roma Tiyatrosu yapımı ile ilgili ödenek talep ediyor. O dönemin valisi şehrin kültür sanat ihtiyacı için ödenek talep ediyor. Bugün de Bursa'da ödenek talep edilen yatırımlar yok mu? O Roma Tiyatrosu hala bitirilemedi bildiğim kadarıyla.

Başka bir konu Nikomedia şehri. Yangından bahsediyor. Herkes oturdu, şehri seyretti diyor. İmece usulü kovalarla su taşıyıp yangın söndürebilirdi ama sadece izlendi diye anlatıyor. E bugün de çevrede bir olay olsa herkesin eli cep telefonuna gidiyor, olayı kaydetme telaşına düşüyor. Ama kimse bir şey yapmıyor. Demek ki bu coğrafyada insanların karakteristik özellikler aynı. Dolayısı ile tarih bize ders almayı ve hatayı tekrar etmemek gerektiğini öğretir.  Biz bu olaya böyle bakmalıyız.

Kaldı ki bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin başına gelenler... Biz Sevr masasından kalktık. Misakı Milli dedik. Osmanlı'nın son döneminde kurgulanan tezgahlar aynen bugün de kurgulanmıyor mu? Kişiler değişiyor ama tezgah aynı. Bursa tarihi açısından da bu başlıklara bakmadan, geçmişte neler yaşandığını, bu şehrin nasıl reaksiyon verdiğini bilmeden, geleceği uygulayamayız.

BİLMEK ZORUNDAYIZ

Eğer siz Bithynia Kralının mezarının olduğu yeri turizme açmak yerine yanına tuvalet yaparsanız, bu içler acısı bir durumdur. Her döneme ait bulguları örtmek değil, açıp incelemek, çalışıp bakmak lazım. İznik niye yerin altında kalmış? Bu incelenmeli. Bir şehir niye batar? Demek ki orada zeminde sıkıntı var. Bina imalatını ona göre yapmak zorundayız. Bilmek zorundayız. Bursa'da yürürken o ruhu hissetmek zorundayız.

Söylemeye çalıştığım şey şu: Bu anlamda Bursa'da bir eksiklik vardı. Umarım Şehrengiz bu eksikliğe katkı koyabilmiştir."

26 yıldır Gazeteci olan İbrahim Öge'nin olaylara bakışındaki hassasiyeti gayet iyi anlıyorum. Yaşadığımız şehirler için, orada yaşayanlar için herkes üzerine düşeni yapmalı. Toplumsal farkındalık, tarih bilinci çok önemli elbette.

 "Bu millette yeterince tarih bilinci olmuş olsaydı Bu şehirdeki güzelim Osmanlı konakları yıkılarak yerine yan yatmış pişmaniye kutusuna benzer apartmanlar dikilmezdi. Burada belirli bütçeler ayrılıyor, restorasyonlar yapılıyor ama dönemsel bir ayrım da var. Mesela; siyasal dinciler 'Aman elleme altından bir şey çıkar falan' diyor. Biz tarihe böyle bakamayız. Kuranı Kerim'de Allah diyor ki; Sizden önce yaşamış olanların yaşadıkları yerlere gidin, bakın, ibret alın. Dönemsel anlamda ayrım, yani birini kabul edip öbürünü ret etmek diye bir şey olmaz. Yahudilere, Hıristiyanlara, Müslümanlara ait izler var bu bölgede. Sonuçta bunlar insana ait izler. Buna bakmak lazım.

BURSA'DA OSMANLI ARKEOLOJİSİ

Bursa'da Fen Edebiyat Fakültesi'nin Arkeoloji bölümü var. Ama genel olarak bakıldığında Türkiye'de Osmanlı yada Selçuklu Arkeolojisi ile ilgili bir Fakülte yok. Duydunuz mu hiç? Bursa gibi bir yerde neden Osmanlı Arkeolojisi diye bir bölüm kurulmaz, Dal haline getirilmez? Burası Ulucami'nin, Yeşil Türbe'nin, Kozahan'ın, Geyve Han'ın, Fidan han'ın, Muradiye'nin olduğu, Surların, Hisar'ın olduğu bir şehir. Burada Osmanlı yoğunluğu var... Hemen İznik'te de Selçuklu var. O da bizim.

Bizim bu topraklardaki varlığımız Malazgirt Savaşı ile ilgili değil ki. Resmi tarihte büyük hatalar var. Biz Anadolu'ya 8-10 bin yıl önce gelmişiz, Türk yurdundan bahsediyoruz. Troya'da Oğuz'un Salur Boyu'nun tamgası var. Hakkari'de Kayı Boyu'nun tamgası var. Yozgat'ta, Ankara'da, bu toprakların her yerini Türklükle tamgalamışız. Bize ait bunlar. Belki sonraki süreçte dinsel anlamda ayrışmalar olmuş olabilir ama bizim bakışımız şu: Türklük bir karakterdir, din ise bir tercihtir. Sonuçta ben bir kültürden, medeniyetten geliyorum. Birine benzeyerek tarihimi yorumlayamam. Yada ben Arap'ın bakışı ile Mekke'deki Osmanlı Kalesi'ni yıkamam. Ben eğer o vahşi Arap bakışına sahip olursam kendi kültürümü yok etmiş olurum. Dolayısı ile bizim bu anlamdaki şuuru milli bir hale getirmemiz gerek.

Atatürk'ün yaptıklarına bir bakın; Daha Cumhuriyet yeni kurulmuş, ilk önce arkeolog, ressam yetişmesi için gençleri yurtdışına okumaya göndermiş. En iyi örneklerden biri İlmiye Çığ Hanımefendi. Dünya çapında bir Sümerolog. Var mı üzerine başka biri? Allah ömür versin, ortaya koyduğu eserler var."

TARİHİ DÖNEMSELLEŞTİRİYORUZ

Şehrengiz'de bugüne kadar dönem ayrımı yapılmaksızın pek çok farklı konu ele alındı incelendi. Hiç yazılmamış olan da yazıldı, yazılmış olana farklı bir çerçeveden de bakıldı. Tarih, kültür alanında bir nebze de sahiplik bilinci oluşturmaya çalıştık. Ama Bursa tarihsel zenginliğinin ne kadar farkında acaba?         

 "Biz tarihi dönemselleştiriyoruz. Herkes diyor ki; Bursa turizm içerisinde istediği payı alamıyor. E böyle olursa alamaz tabi. Sen İznik'teki senato sarayını ortaya çıkarmadığın müddetçe... Bursa'da Mysia diye bir uygarlık var mesela.

Ama farkında değiliz, önemsemiyoruz. Biraz önce söyledim Bithynia kralının mezarının durumunu. Şimdi Aşıkpaşazade Tarihine baktığınız zaman -Ruhu şad olsun. Nihal Atsız'ın bize kazandırdığı bir eserdir-  Orada Sultan Orhangazi döneminden bahsediyor.  Hisar'ın oradan şehrin doğusuna doğru Nekropol vardı ve herkes korkardı oradan. Aklımda kalan böyle. Demek ki orada Bursa tarihi açısından önem arz eden pek çok insan yatıyor. Bunlardan biri Geyve Hanın yanında Cumhuriyet caddesinden çıkılan tarafta Bithynia Kral mezarı. Yanında tuvalet var. O mezarın anahtarı eskiden tuvalet bekçisinde dururdu, ondan alınırdı. Hala öyle mi bilmiyorum. Bu kadar çok tarihi eser yağmasının yapıldığı başka bir şehir var mı? Yani Zodiak Mozaiğinin çalındığı bir şehir. Dünyada iki yer de var. Bir Tunus tarafında var bir de burada vardı. Sen müthiş bir değeri kaybettin. Bu konuda çok büyük eksiklikler var.

Şimdi hakkını yememek lazım. Son 10- 15 yılda birazcık bilinç oluştuysa bunda belediyelerin dönem ayrımı yapılsa da büyük katkısı var. Keşke dönem ayrımı yapılmaksızın hepsine Bursa da bir politika geliştirilse. Mesela; Tophane'deki Aziz Mikail Kilisesi'nin Bursa turizmine ne katacağını bilemiyorum. Kapatın üstünü demekle olmaz, gizlemekle olmaz.  Aziz Mikail Kilisesi bildiğim kadarıyla Hıristiyanlık dünyası açısından merak edilen kiliselerden biri."

EVİMİ KİTAPLARLA DOLDURSAM

Sohbetimize devam ederken Öge'nin telefonu çalıyor. Bir dost ile kısa bir muhabbet yapıp ona bir kitap tavsiye ederek konuşmasını sonlandırıyor. O konuşurken benim de aklıma evdeki Öge'nin hatırı sayılır kitaplarla dolu kütüphanesi geliyor. Belki karakteri, belki mesleği ile ilgili ama sürekli okuyan biri O. Okumak neden önemli acaba? 

 "Keşke elimden gelse de alabildiğim kadar kitap toplasam, evimin her tarafını kitaplarla doldursam. Çünkü dünyadaki bütün insanlara küresel müesses nizamın dayattığı yeni bir din, yeni bir dil ve yeni bir yönetim anlayışı var. Bunu başarabilmeleri için de konvansiyonel anlamda kullandığımız bütün materyaller değişmeye başladı. Bakın eğitim konusunda geldiğimiz noktaya. Ve bugün kitaptan öğren dediğin şeyleri 'Google Amca'ya sorsana diyorlar.  Google'daki verilerin ne kadar gerçekçi olduğunu, dayanağını görmek istiyorum ancak göremiyorum. Kaynaksız, mesnetsiz bir çok bilgi var. Sosyal medya bugün bir okul haline getirildi. Maalesef gençleri uydurma bir tarih, uydurma bir kültür, uydurma bir dille yeni modern çağa hazırlamaya çalışıyorlar.  Kökten kopartmaya çalışıyorlar. Hani 'Hepimiz Ermeni'yiz' diye İstanbul'da gezen soytarılar vardı, hatırlıyorsunuz... Şimdi aslında onların kopma nedeni tarihi bilmemeleri. Dolayısıyla öyle bir durum oluşturuldu ki medya anlamında bir tekel söz konusu, CNN BBC gibi yayınlar... Türkiye'de de benzerleri var. Aklı gözünde bir nesil oluşturuldu. Aklı gözünde nedir? Görselle bilgilenen.  Geçtiğimiz günlerde bir yakınımızın çocuğunu hayvanat bahçesine götürdüm. Çocuk sadece hayvana bakıyor. O hayvanın saatte kaç km koştuğunu, hangi bölgede yaşadığını, neyle beslendiğini o hayvanın özelliklerini bilmeden dış görünüşü ile şeklen bir bilgi ile yetiniyor. Hayvana bakıyor ama bilgi tabelasını okumak hiç aklına gelmiyor.

KÖKLERDEN KOPMAMAK LAZIM

Seninle hafta sonu kültür gezileri yapıyoruz bazen. Hatırlarsın günü birlik gittiğimiz Troya Antik kenti gezisinde, atın önünde iki kare fotoğraf çektirip de Facebook da paylaştığımızda "vay efendim tatile gitmişsiniz" diyorlar. Günübirlik bir kültür gezisi olduğu akıllarına gelmiyor. Kimse bilgi anlamında bir paylaşımda bulunmuyor. O nedenle köklerden kopmamak için ana kaynağından bilgilenip o konuyu bilgi dağarcığınıza eklemelisiniz. Yani kitap okumalısınız.

Bakın bugün Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine çirkin saldırılar yapılıyor.  Bu devleti kuran yiğit insanlara hiç hak etmedikleri bir yaklaşım sergileniyor.  Eğer kitaplar okunsaydı, Tarih denen bu bilimden faydalanılsaydı... Bunu yazın lütfen: "Keşke Yunan işgal etseydi daha iyi olurdu" diyen var ya, benim bir Gazeteci olarak vasiyetim var: Eğer bu adam ölürse ve onu Türkiye Cumhuriyeti topraklarına gömerlerse bu memlekete birazcık emeğim geçtiyse hakkımı helal etmeyeceğim. Bu insanı lütfen Atina'ya defnetsinler. Onun bu topraklarda yeri yok. Başındaki Bizans fesi ve boynundaki Hırvat kravatıyla bize öğretebileceği bir şey yok.  Türk Milleti'nin içerisinde yeri yok.

Söylemek istediğim şu; Okumak, gerçekleri öğrenmek için çok önemli yoksa başkalarının söylediği her şeyi doğru kabul edersiniz.  Atatürk 2 bin, 3 bin kitap okumuş, kitap yazmış, geometri alanında ortaya eser koymuş birinden bahsediyoruz. Bana Türkiye Cumhuriyeti'nde  2 bin  kitap okumuş bir başbakan, bakan söyleyin. Eğer okursanız siz, Atatürk'ten sonra bu ülkeye gelenlerin hangi vakıfların desteği ile geldiklerini öğrenirsiniz.  Türk kimliğinin nasıl ayaklar altına alınmaya çalışıldığını görürsünüz. Meselenin Türklüğe karşı bir saldırı meselesi olduğunu görürsünüz. Çünkü batı dünyasının dinle bir derdi yok. Tek dertleri Türklük. O nedenle bilincimizi korumak, değerlerimizi korumak için bilmek, öğrenmek zorundayız. Okumak, okutturmak, okuma alışkanlığı kazanmak büyük önem arz ediyor."

BAKICISI TELEVİZYON OLANIN...

Bir şey daha; bakıcısı televizyon olan çocuğun hayatı film olur Asuman Hanım. O nedenle anne babalar çocuklarına örnek olacak okuma konusunda. Onları televizyon ve bilgisayardan uzaklaştırıp okumaya yönlendirecek. Hani anneler çocuklarına masal okurdu. Ben öyle aileleri özlüyorum..."

Gazeteci İbrahim Öge son olarak da neden Şehrengiz'in okunması gerektiği konusunda düşüncelerini paylaştı:  "Nasıl bir şehirde yaşadığımızı, bu şehrin zenginliklerinin neler olduğunu öğrenmek istiyorsanız Şehrengiz okumalısınız. Bizim bu dergiyi hazırlarken ki amaçlarımızdan biri de bu şehre olan saygıyı artırmaktır. Bu şehir, gerçekten saygı duyulacak bir şehir. Şehrine saygı duymayan insan, kendine de saygı duymaz. Nitekim aidiyet duygusu uyandırmak için uğraşıyoruz.  Bu şehre saygı duyulsaydı eğer bugün Nilüfer Deresi'nde hala balıklar yüzüyor olurdu."

Teşekkürler.

   

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.