Hava Durumu

Selanik'ten Bursa'ya... Cumhuriyet'le yaşıt bir göç hikayesi

1923 yılında Türk ve Yunan halklarının mübadelesi için başlayan süreçte, yaklaşık 350 bin Müslüman ile 200 bin Hristiyan ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Bu terk ediş yeni bir hayatın başlangıcıydı aslında...

Haber Giriş Tarihi: 20.01.2018 06:00
Haber Güncellenme Tarihi: 20.01.2018 06:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Selanik'ten Bursa'ya... Cumhuriyet'le yaşıt bir göç hikayesi

-ÖZGE ALKIŞ-

Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan ve tarihe işlenen bir olaydır bu göç, diğer adıyla mübadele... İki ülke insanının topraklarından ayrılıp yeni bir yaşama alışmasıdır... Bir toprakta doğup, bilmediğin bir toprağa gitmek, gemilerle günlerce süregelen bir yolculuğun ardından arkada bırakılanları hayal edip sıfırdan başlamak...

Bu yazımızda Selanik'in Langaza kasabasından Bursa'ya süregelen gerçek bir hikâyeyi ele aldık. Esasında bu hikâye binlerce insanın Konya Karaman'dan Yunanistan'a sürülmesiyle başlıyor. Yazımızın kahramanı İbrahim Turlin, tarihimizin en büyük gerçeklerinden mübadelenin yaşayan bir tanığı, Cumhuriyet'le yaşıt.

1923 Langaza doğumlu İbrahim dedenin ailesi yaşamını Selanik'te devam ettirirken Lozan Antlaşması imzalanır. İmzaların atılmasıyla birlikte onlar gibi binlerce insanın hayatı birdenbire değişir. Şu an yaşamını Bursa'nın Karakoca Köyü'nde sürdüren İbrahim dede, anne ve babasının anlattıklarını bizlerle paylaşıyor; "Selanik'ten vapurla yola çıktık. Vapur bizi Mudanya'ya getiriyor. Bursa'da birkaç gün kaldıktan sonra bizi köylere yerleştirmişler." Gemiyle yapılan yolculuğun çok zor geçtiğini anlatan İbrahim dede, yolculuk sırasında doğum yapanların olduğunu, bazılarının hayvanlarıyla geldiğini, ölümlerin de yaşandığını belirtiyor.  Büyüklerden duyduğuna göre kendi bölgelerinden gemilerle yaklaşık 8 bin kişi getirildiğini anlatıyor...

YENİ TOPRAKLAR

Göç sonrasında ise İbrahim dedenin ailesi ve beraberindekiler Mustafa Kemal Atatürk tarafından Karakoca köyüne yerleştirilir. Devletin nüfus başına 10 dönüm tarla, birer dönüm dut bahçesi ve birer dönüm bağ verdiğini kaydeden mübadele tanığı, tüm bunların Rumlardan kalma olduğunu, toprakla birlikte insanların çiftçilik ve hayvancılık yaparak geçimini sağlamaya başladıklarını anlatıyor. Meyvelik cenneti olan bu köyde göçmenler geçimlerini Rumlardan kalma dut bahçeleri sayesinde İpekböcekçiliği yaparak kazanmaya başlar. Selanik'te ipekböcekçiliğinin bilinmediğini de söyleyen yılların tanığı, göç edenlerin bu işi Bursa'da öğrendiklerini sözlerine ekliyor. Köyde daha sonra yangınların olduğunu bununla birlikte Rumlar kadar bakım yapılmadığını da itiraf eden dede, köyün eski halinden eser kalmadığını bu nedenle dutçuluğun da bittiğini üzülerek anlatıyor. 

Köyü gezdiğimizde Rumlardan kalma birçok evin yıkılmış olduğuna tanık oluyoruz.  Ancak hala bazı evlerde Rumların esintilerini yaşamak mümkün... Köyde yine Rumlardan kalma yıkık bir kilise yenileme için sıra bekliyor.

Cümlelerinin neredeyse tamamında Atatürk'e dua eden dedemiz, "Atatürk bize cennet gibi bir vatan bıraktı. Bu güzel topraklarda yaşıyoruz" diyerek hikâyesine devam ediyor. Doğduğu topraklara hiç gitmeyen İbrahim dede, yine de ailesinin yaşadığı toprakları merak ediyor. Eşinin de göç eden ailelerden olduğunu anlatan İbrahim dede yollarının Bursa'da kesiştiğini belirtiyor.

10 KASIM SABAHI

Atatürk deyince gözleri gururla ışıldayan İbrahim dede, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'la nenesinin aynı köylü olduklarını belirtiyor. Ak düşmüş sakallarına, yılların en büyük tanığı yüzündeki çizgilere rağmen gözleri çakmak çakmak parlayan İbrahim dede, 94 yıldır kalbinde Atatürk sevgisiyle yaşıyor. Atatürk'ün yaşadığı yıllarda ilkokul çağında olan göçmen dedemiz o dönemde hatırladıklarını şöyle dile getiriyor; " Atatürk ülkedeki düşmanları temizledi. O'na çok şey borçluyuz. Bizlere cennet gibi bir vatan bıraktı."

Atatürk'ün ebediyete yolculuk yaptığı 10 Kasım 1938 yılında da on beş yaşında olan İbrahim dede; "O, sabah öğretmen bize Atatürk'ün öldüğünü söyledi. Bütün herkes o gün ağlıyordu. Biz daha çocuktuk. Ama büyükler hep gözü yaşlıydı." sözleriyle içimizdeki özlemi bir kez daha hatırlatıyor.

YA KALANLAR?

Kendi ailesinden Yunanistan'da hiç kimsenin kalmadığını belirten İbrahim dede, kalanların daha sonra Rumlar tarafından baskıya uğradığını anlatıyor. Rumların para için Türk evlerini bastıklarını da dedelerinin anlattığını belirtiyor. Hayatını Karakoca köyünde eşiyle birlikte sessizce sürdüren cumhuriyetle yaşıt İbrahim Dede, yaşanılanların çoğunu unutsa da Türkiye'de yaşamaktan oldukça mutlu...

VATANIMIZ

Yazımızın kahramanı İbrahim dedenin torunu Murat Turlin de büyüklerinden duyduğu hikâyeleri paylaşıyor bizimle... Gemilerle yaşanan zorlu bir yolculuktan sonra gelenlerin Bursa'da farklı köylere dağıtıldığını, yeni bir yurtla birlikte fakirliğinde var olduğunun altını çizen Turlin, ancak zamanla yeni topraklarını da vatan bilip, ülkelerine sahip çıkarak çalışıp ürettiklerini kaydediyor.            

Geçmişin tanıkları büyüklerinin çok değerli olduklarını belirten torun Turlin, onların yaşadıklarını çok daha önce kayıt altına almalarını gerektiğini söylerken aslında özeleştiri de yapıyor.  İnsanın yaşadığı yerden kalkıp başka bir yere gitmesinin ne kadar acı olduğunu vurgulayan Turlin, dedelerinin merkep ölülerinden çarık yaptıklarını anlattıklarını sözlerine ekliyor.

ATATÜRK'LE ÖVÜNÜYORUZ

Mübadeleyi büyüklerinden duyduğu kadar anlatan torun Turlin, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin en büyük değeri..." ifadelerini kullanıyor ve ekliyor; " Atatürk'ün hemşerisi olmanın haklı gururunu yaşıyoruz."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.