Hava Durumu

Türkeş'in yolunu çizdiği, mayası temiz, kararlı bir siyasetçi: Mustafa Hidayet Vahapoğlu

Ülkücü harekete 16 yaşında iken katıldı. Üniversitede fakülte başkanı idi. Jandarma teşkilatında doktora tezini tamamlayan ilk personel oldu. 2007 yılına kadar süren askerlik hayatını kıdemli albay rütbesinde iken bıraktı. Milli Güvenlik Kurulu'nda 20 yıl görev yaptı. 24 Haziran seçimlerinde Bursa 2. bölgeden milletvekili seçilerek TBMM'de milletine hizmet etmeye devam ediyor...

Haber Giriş Tarihi: 05.01.2019 10:33
Haber Güncellenme Tarihi: 05.01.2019 10:33
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Türkeş'in yolunu çizdiği, mayası temiz, kararlı bir siyasetçi: Mustafa Hidayet Vahapoğlu

-Asuman KURT ÖGE-

Sizi tanıyabilir miyiz?Aile kökleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Örneğin dedenizin bir Kuvvacı olduğunu biliyoruz? Ayrıca nerede doğdunuz, anne ve babanız ve kardeşleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aslen Çorum ilinin tarihi ilçelerinden biri olan İskilip ilçesindenim. İskilip, tarihi öneme sahip, Osmanlı döneminde ciddi bir kültür merkezi olan ilçedir. Fransız ünlü seyyah V.Cuniet'in Paris'te 1894 yılında basılan "LA Turguie"dAsie isimli kitabında ve Kastamonu Salnameleri'nden dönemine göre fevkalade önemli bir merkez olduğu anlaşılıyor. Kayı boyundan bir Türk evladıyım. Baba tarafım Hacıvahaplar, anne tarafım ise Yesirağalar (esir sözcüğü mahalli ağızda yesir olarak kullanılır) diye bilinir. Baba tarafım Osmanlıdan itibaren kamu hizmetlerinde, anne tarafım ise ticaretle geçimlerini sağlamıştır. Babam banka müdürü, annem ev hanımı idi. Her ikisi de rahmetli oldu, Allah mekânlarını cennet eylesin. Babamın memuriyeti nedeniyle Anadolu'nun güzelliklerini yaşadık. Türkiye'nin hemen her yöresinde çocukluk, okul ve iş hayatımdan dolayı tanıdığım dostlarım oldu. Ablam ve erkek kardeşimle birlikte üç kardeşiz. Kardeşim jandarma komando subayı iken yüzbaşı rütbesinde vazife malulü oldu, şimdi emekli olarak hayatını sürdürüyor.

SAĞLAM BİR MAYA

Bizim ailede erkek çocukları dedelerinin adını taşır. Ben, dedemin dedesi olan Nakşibendi şeyhlerinden ve Beyazıt Camii imamlarından Mustafa Hidayet dedemin adını taşırım. Mustafa Hidayet dedem aynı zamanda şehzade mektebinde hocalık da yaparmış. Mustafa Hidayet dedem vefat ettiğinde, Vahap dedem Sultan Abdülmecit tarafından okutulmuş. Kardeşim dedemin babası olan Vahap dedemin, oğlum ise Mehmet dedemin adını taşımaktadır. Babamın ve amcamın isimleri de Mustafa Hidayet dedemin dedelerinin isimleridir. Ailemizde yaklaşık üç-dört yüzyıl geriye giden bir isim yaşatma geleneği vardır. Umarım torunlarımız da bu geleneği devam ettirir.

Vahap dedem, müstantik (sorgu hâkimi) iken İstanbul'un işgali üzerine Anadolu'ya geçiyor ve Kuvâ-yi Milliye'ye Çorum, Çankırı, Kastamonu, Yozgat yöresinden asker toplayıp, cepheye gönderiyor. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yöredeki çok sayıda kaymakamlığın açılışını dualarla yapıyor. Bizim ailemizde devletin, milletin birinci öncelik sahibi olmasının sebebi budur. Allah dedelerimizden razı olsun, mayamızı temiz tutmuşlar.

Nasıl bir çocukluk ve gençlik yaşadınız. Meslek tercihinizi nasıl yaptınız? Oldukça önemli bir eğitim hayatınız var ve neden üniforma tercihi yaptınız?

Babamın memuriyeti nedeniyle yurdun muhtelif yörelerinde ilk, orta ve Lise öğrenimimi, Ankara'da ise yükseköğrenimimi tamamladım. Bizim öğrencilik dönemimizde üniversitelere ön kayıt sistemi ile girilebiliyordu. Bu sistemin işletilişinde sanırım devletin fazla kontrolü de yoktu. Babamızın cebimize koyabildiği üç beş kuruş ile TRT'nin 23 haberlerinde radyodan fakültelerce açıklanan taban puanlarını dinler, gece otobüste yolculuk yapar, gündüz ön kayıt olur ve sonuçları beklerdik. Ön kayıt yaptırdığımız fakültelere bizden daha düşük puanlıların girdiğine şahit olduk ama ne derdimizi anlatacak, ne elimizden tutup hakkımızı savunacak birileri vardı, o nedenle sahipsizliğin ne demek olduğunu iyi bilirim.

Üniversite öğrenimim devam ederken TRT'de kamu hizmetine başladım. Daha sonra Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde teğmen rütbesi ile subay olarak görev aldım. Askerliği tercih sebebime gelecek olur isek...

BAŞBUĞ'UN GÖSTERDİĞİ YOL

16 yaşımdan itibaren Ülkücü idim... Üniversiteye, lisede ocak teşkilatını kurmuş bir genç olarak gelmiştim ve fakülte başkanı idim... Rahmetli Başbuğum Alparslan Türkeş bir gün fakülte başkanlarını toplamıştı, nereden icap etti hatırlamıyorum... Ben orada aslında pilot subay olmak istediğimi, ancak lise bitirme sınavında (bizim zamanımızda lise bitirirken de birkaç dersten sınava girerdik) solcu matematik hocam tarafından ikmale (bugünkü deyişle bütünlemeye) bırakıldığımı bu nedenle Hava Harp Okulu sınavlarına girmediğimi söyledim. Bunun üzerine rahmetli Başbuğum, 'Ara sınıflardan üniversiteyi bitirince de girebilirsin, derslerine çok çalış ve bitirince gir' dedi. Onun sözünü tuttum, üniformayı giymeden bir gün önce Başbuğumun elini öptüm ertesi gün birliğime teslim oldum.

2007 yılına kadar süren askerlik hayatımı, siyasete atılmak üzere kıdemli albay rütbesinde iken kendi isteğimle emekli olarak noktaladım ve emekli dilekçemi verdiğim günün ertesi günü Genel Başkanım Sayın Bahçeli'yi ziyaret ederek,'Ben askerliği bitirdim ve emrinizdeyim' dedim. Böylece üniformamı soyunup aktif siyasete girmiş oldum.

JANDARMANIN İLK DOKTORU

Elime geçen her şeyi okumaya çalışırım. İçimde hep öğrenmek duygusu olmuştur, halen de vardır. Bu duygu ile üsteğmen iken yüksek lisansımı, kıdemli yüzbaşı rütbesinde iken doktoramı tamamladım. Yüksek lisans ve doktora yaparken hep zorluklar içinde mücadele ettim. Birinci sicil amirim olan yüzbaşı 'Tamam okula git ama başına bir şey gelirse haberim yok ha!' derdi. Öğle mesai arasında başkaları subay lokâlinde dinlenirken ben kitap okur, ödev yapardım. Gece uykum 4-5 saati geçmezdi. Nitekim hem yüksek lisans hem doktora kıdemlerimi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararıyla aldım. Doktora kıdeminin verilmemesi üzerine Jandarma Genel Komutanlığı'nı mahkemeye vermiş ve davanın duruşmalı olmasını istemiştim. O duruşmada idareyi anayasal hak olan eğitim öğretimi engellemekle suçladım ve davayı kazandım. O yıllarda Jandarma teşkilatında doktorasını yapan üç personelden biri ancak öğrenimini ve tezini ilk tamamlayan personel bendim. Daha sonra yüksek lisans ve doktora kapısı diğer personele de açıldı, personelin önündeki engeller kaldırıldı.

Türk Silahlı Kuvvetleri aynı zamanda personelini sürekli eğiten bir yapıya sahiptir. Hemen her rütbede sınıfınız, göreviniz ve rütbeniz gereği eğitimden geçirilirsiniz. Bu teğmenlikten korgeneralliğe yükselen personel için de geçerlidir. Şimdi devam ediyor mu bilmiyorum ama ben meslek hayatımda hem kurslardan geçtim hem de bazı kurslarda hocalık da yaptım. 

İDOLÜ ŞEHİT PİLOTTU

Eşiniz hanımefendi ile nasıl tanıştınız, evlilik hikâyeniz ve çocuklarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Nevin hanımla tanışmamızın yegâne sebebi ikimizin de ülkücü olmasıdır. Eşimin ailesi İstanbul'da oturuyordu ve Ankara'ya mühendislik okumaya gelmişti. Öğrenci iken tanıştık, okulu bitirince de evlendik. Allah iki evlat iki de torun nasip etti. Kızım makine mühendisi, oğlum ise pilot.

Oğlum, 1995 yılında teknik bir arıza nedeniyle Ege'de düşen F-4 Pilotu Teğmen Altuğ Karaburun'u idol olarak görür. Ortaokulda iken 'Ben de Altuğ abim gibi askeri pilot olacağım, Yunanlılarla savaş yapacağım hatta şehit olacağım!' diye geziyordu. Bir aileye iki asker yeter, sen sivil pilot ol diye biraz zorladım çocuğu, o da kabul etti ve şimdi hayatını pilot olarak sürdürüyor.

MGK'da tam 20 yıl görev yaptınız. Bu oldukça önemli ve uzun bir süre. Üstelik böyle bir göreve herkesin gelebilmesi ve bu kadar uzun süre disiplin içerisinde çalışması mümkün değil. Bu süre zarfında iki kitap da kaleme aldınız. Biraz bu yıllarla ilgili bize bilgi verebilir misiniz?

Benden sonra olacak mı bilmiyorum ama 1988-2007 yılları arasında bir asker için uzun sayılabilecek bir süre Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nde görev yaptım. Ve 2007 yılında siyasete atılmak üzere kıdemli albay rütbesinde iken kendi isteğim ile emekli oldum.

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 2945 sayılı Kanun ile kurulmuş bir teşkilat idi. Şimdi bu yasada değişiklik yapıldı. Bilinenin aksine MGK benzeri yapılar; ABD, Rusya, Japonya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere gibi hem doğu hem batı ülkelerinde bulunan, değişik isimlerle bilinen bir kuruluştur. Askeri bir kuruluş değildir. Bizim zamanımızda doğrudan başbakana bağlı idi, şimdi cumhurbaşkanına bağlı. Askeri bir kuruluş değil, asker ve sivilin birlikte çalıştıkları bir kurum idi. Benim görev yaptığım süre içinde muvazzaf yani üniforma taşıyan ve emekli asker sayısı Genel Sekreterliğin personel toplamının yüzde on beşini hiçbir zaman geçmemiştir.

DEVLETİN HAFIZASI OLMAK

Türkiye'nin en seçkin okullarından mezun olan gençler uzman yardımcısı olarak başladıkları görevi yükselerek emekli olana kadar sürdürürlerdi. Dolayısıyla çalıştığı alanda örneğin Dışişleri Bakanlığı'nda, İçişleri Bakanlığı'nda, MİT Müsteşarlığı'nda, Hazine Müsteşarlığı'nda ya da Emniyet veya Genelkurmay'da karşılığı olan kadroda görevli personel üç beş yıl çalışıp başka göreve ya da görev yerine giderken Genel Sekreterlik personeli çalıştığı alanın yegâne elemanı olarak yıllarca çalışır, alanda yegâne uzman ve devletin hafızası olurdu. Buna uyum sağlayamayan personel derhal ya kurumuna iade edilir ya da başka bir kuruma gönderilirdi. İşte böyle bir ortamda görev yaptım. 

Belki akademisyenliğe geçiş yapar ve doktora sonrası devam edebilirdim. 'Devletim bana güvendi, yetki verdi, sorumluluk yükledi' dedim ve tüm zor şartlara rıza göstererek görevime devam ettim. Bugün çok doğru karar verdiğime inanıyorum. Kendi adımla yayınladığım bir kitabım, asker oluşum nedeniyle müstear isimle yayınladığım iki kitap çalışmam var. Her üçü de defalarca basıldı. Elimde tamamladığım iki kitap çalışmam var. Ancak zaman bulup yayına hazır hale getiremiyorum.

Bugün MHP Genel Başkan Yardımcısı, Genel Başkan Danışmanı ve Bursa Milletvekili olarak görev yapıyorsunuz. MHP ile yollarınız nasıl kesişti?

Daha önceki sorularınızı cevaplandırırken de söylemiştim:

Ülkücü harekete 16 yaşımda katıldım. Lisemizde teşkilat kurduk, üniversitede fakülte başkanlığı yaptım, fakültemizde öğrenci derneğini ilk kamu hizmetim olan TRT'de TRT-Bir'i kurduk. Ülkücü olmak herhangi bir siyasi akıma şahsi hedef ya da menfaatler için katılmak değil, bir hayat tarzıdır. Ben ülkücü olarak doğduğumu düşünüyorum, çünkü rahmetli babamın bize sağladığı aile ocağımız sanki Ülkü Ocağı idi.

16 yaşımda girdiğim ülkücü hareketten hiçbir zaman kopmadım, uzaklaşmadım. Askerdim ama arkadaşlarım, aile dostlarım hep ülkücü hareketin içinde olmuş insanlardı.

LİDER VE DOKTORA HOCASI

Sayın Genel Başkanımızı 1973 yılından itibaren tanıyorum. Doktorada hocamız da olmuştu. Bir sohbetimizde 'Üniversite yıllarımızda ağabeyimiz idiniz, doktorada hocamız, şimdi ise liderimizsiniz' dediğimde tebessüm etmişti.

2007 yılında Çorum 2. sıra adayı idim. Çorum'dan milletvekili çıkaramadık. Seçim sonrasında başdanışman olarak kalmamı istedi, emir telakki ettim. Liderim, Genel Başkanım Sayın Bahçeli, yapılan ilk büyük kurultayda 2009 yılında Merkez Yönetim Kurulu'na aldı, 2012-2015 büyük kurultaylarında da başdanışman ve MYK üyesi olarak devam ettim. 2015 yılında genel sekreter yardımcısı olarak görevlendirildim, 24 Haziran 2018 Haziran seçimlerinden sonra da genel başkan yardımcısı olarak görev verdi.

Ben bir ülkücünün, ülkücü hareket içinde görevlendirilebileceği tüm görevleri üstlendim. Yüce Allah'tan her ülkücü kardeşime de nasip etsin diyor, bana da başarı nasip ederek bu gök kubbede hoş seda bırakmama imkân vermesini diliyorum.

Sözün kısası ben, çocukluğundan itibaren Ülkücü Hareket'in içinde yer almış; Türkiye'nin, Türk dünyasının milletler ve devletler ailesi içinde ancak Ülkücü Hareket sayesinde ve MHP'nin iktidarında hak ettiği yere ulaşabileceğine inanmış bir ülkücü olarak bulunuyorum. Benim dünyam, hayat felsefem, hayallerim, rüyalarım, hedeflerim Ülkücü Hareket ve MHP'dir. 

Ülkücü Hareket ve MHP'nin iktidarıdır. Allah inşallah onu da gösterecektir, çünkü biz yolların en doğrusundayız ve niyetimiz, hedefimiz samimidir, tertemizdir.

DAVAYA HİZMET ETMEK

Bursa milletvekili adayı olarak listede adınızı görünce neler hissettiniz. Daha doğrusu bize Bursa Milletvekili seçilişinizin sürecini anlatır mısınız? Ayrıca bugün sakini olduğunuz Bursa'nın kronik sorunlarının çözümü hakkında fikirlerinizi alabilir miyiz?

1 Kasım 2015 seçimlerinde Ankara 1. bölgeden milletvekili adayı idim. Ankara 1. bölgeden partimizin aldığı oylarla seçimi kazanmıştım ancak gece yarısı yurt dışı oylar sisteme dâhil olunca bin 902 oyla milletvekilliğini HDP'ye kaptırdık. Zira yurt dışından gelen HDP oyları MHP'ye gelen oylardan yaklaşık 6 bin fazla idi. 'Nasip' dedim, 'Hayırlısı bu' dedim. Benim hedefim milletvekili olmak değil, inandığım davama hizmet emekti. Çünkü ben geride çok onurlu, itibarlı görevleri bırakarak gelmiştim ve milletvekilliği sıfatı bana sadece ömrümü verdiğim davama milletvekili olarak hizmet etme imkânı verecekti. Seçimden sonuç alamadığımdan değil, TBMM'de MHP'nin sandalye sayısının bir eksik kalacağına üzüldük.

O günler yurt içi ve dışı mihrakların güdümündeki baykuşların, hainlerin, MHP'nin üzerinde abanmaya çalıştığı kara günlerdi. Biz Türkiye'nin ve Türk dünyasının yegâne güvencesi olan liderimize ve yine Türkiye'nin ve Türk dünyasının sigortası olan Ülkücü Hareket'in siyasi oluşumu MHP'ye sahip çıkmalıydık. Liderimize ve partimize yönelen saldırıları defetmek üzere mücadelenin içine girdik. 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimine darbecilerin, MHP gibi bir partiyi ele geçirmiş olarak girdiklerini bir düşünün ve işin ciddiyetini oradan çıkarın.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.