Kadın olmanın dayanılmaz ağırlığı!

1857'den beri bir "kadın günü" meselesi var olmuş dünya üzerinde...

Aslında yaradılıştan beri var olan kadın meselesi 'gün'e evirilmiş.

163 senedir bazen "emekçi kadın günü" olmuş, anma günü yapılmış, bazen de "kadın günü" diye kutlanmış...

Konuyu hep erenler çok iyi bilmiş, özlü sözler söylenmiş!

Yani her zamanki gibi mevzu bahis kadın olunca yine kafalar karışmış...

***

Wikipedia'da 'kadın günü'ne dair şöyle yazıyor:

"Dünya Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Bu, kadın hakları hareketinde bir odak noktasıdır."

Güzel...

Lakin siyasi ve sosyal bilinci bir türlü karanlıktan aydınlığa geçememiş insan doğası içerisinde kadın, 163 senedir kadın hakları hareketinde hala at gözlüklerini çıkaramamış ve hatta her geçen gün artan toplumsal yozlaşmanın kurbanı olmaya devam etmiş görünüyor...

Bakın, ülke bazında da kafalar karışık bu konuda!

Bu 8 Mart'ı bazı ülkeler resmi tatil ilan etmiş.

Hatta "Kim Milyoner Olmak İster?" yarışmasında bu durum bir soruya konu olmuştu:

8 Mart Dünya Kadınlar Günü hangi ülkede resmi tatildir?

A) Fransa, B) Kanada, C) Arjantin, D) Özbekistan (Cevap: D şıkkı)

***

Bazı ülkelerde hiç önemsenmiyor bile.

Çin'de olduğu gibi...

Bir kısmı için bir protesto günü.

Rusya, 8 Mart'ı devrim niteliğinde kutlayanlardan. Küba'da ise kadınlar sokaklarda naralar atıyorlar...

Bir de sevgililer günü kıvamında kutlayanlar var.

Polonya'da bayram havasında geçiyor. Erkekler eşlerini yemeğe çıkarıyor, güller veriyor...

***

Bize gelince; kadınlığın kutlandığı bir gün olarak öne çıkıyor.

Emekçi kadınlara vurgu yapılan bir havası da var ama daha çok tek karanfilin eşliğinde kutlama mesajları içeriyor.

Allah'ın takdiri ile 'kadın' olarak doğduk diye kutlanıyor gibi...

Erkeklerin incelik ve nezaket gösterdiği bir gün olarak da dikkat çekiyor ülkemizde!

Tabi kadın olup da iş hayatında pozisyon itibariyle iyi durumda olanlar seminerlerde, konferanslarda, kendisini izlemeye gelmiş kadınlara eşitlik ve özgürlükten bahseden konuşmalar da yapıyorlar.

Tüm bu yapılanlar kadınları mutlu etmek ve daha güzel bir dünya içindir illaki...

Hâlbuki kadın olmanın dayanılmaz ağırlığı hepimizin omuzlarındadır hala!

Biliriz ki tüm dünyada olduğu gibi bizde de eşit değildir hiçbir şey.

Belki de her geçen gün kadının sosyal, siyasi ve ekonomik durumu daha da kötüye gitmektedir.

Gerçekte ise kadının özgürleşmeye ihtiyacı var.

Demek istediğim davranışsal özgürlükten ziyade, düşünsel özgürlük...

"Ben bilmem beyim bilir" cümlesinin tam anlamıyla gerçeklikten çıkıp, sadece parodi anlama bürünmesidir kadının özgürlüğünden kastettiğim.

Hala bazı ülkelerde kadının seçme ve seçilme hakkının olmayışı utanç vericidir.

Bizde ise dünya kadınlarının pek çoğundan önce elde edilmiş olan seçme ve seçilme hakkı erkek hâkimiyeti altındadır hala pek çok ailede!

Bu durumda, 8 Mart gibi günler bir kandırmacadan ibarettir...

***

Sevgili Kadın!

Sonuç olarak; emin ol, hayatta hiçbir şey sandığımız kadar büyük, önemli ve korkunç değil.

Yeter ki sen kadın olarak erkekle eşit yaratıldığının farkında ol.

Özgüvenli ol. Okumaktan, öğrenmekten korkma!

Bil ki Allah katında da erkekle eşitsin, dünya üzerinde de...

Seni boş lakırdılarla Allah tarafından ikincil yaratıldığına ikna etmeye çalışanlar olacaktır.

Onlara de ki:

Kadın ve erkek bir bütünün parçalarıdır. Bir arada insan olurlar.

Bu nedenle; insanlık hak ve değerleri açısından da eşittirler.

Kadın, erkek hâkimiyeti üzerine yaratılmamıştır.

Sosyal yaşam içerisinde her iki cinsiyet birbirlerine destek olduklarında ancak insan olurlar.

Ve...

Sevgili Kadın!

Rüzgârı hep arkana al ve güneş her zaman yüzüne baksın!

Her anımızda tüm kadınlar, gerçek anlamda eşit, özgür ve eğitimli olsun...