821 milyon 600 bin kişi aç!

Hani şu bizi artık hasta eden, "yediklerimiz kadar" yapan gıdaların günü...

Dünyanın küresel neocon gıda devleri güya açlığa çözüm diye insanlığı genetiği değiştirilmiş, hormonlu gıdalara mahkûm ettiler... Ardından da o bitkilerin ilacını, zehirli gübresini de kakaladılar.

 Yetmezmiş gibi ulus devlet halkının atalarından kalma geleneksel binlerce yıllık kendini çoğaltabilen tohumlarını üretmesinler diye kendi endüstriyel tohumlarını dayattılar.

 Bu kadarla kalsalar iyiydi... Hasta ettikleri insanları iyi edecek ya da süründüre süründüre öldürecek kalitesiz bir yaşam döngüsü içerisinde ömrünü uzatacak ilaçları da tohumu da gübreyi de bitki ilacını da kendi potalarında topladılar. Öyle ya, onların çarkı, 'kazan, kazan, kazan' diye çalışıyor. Bir taşla beş kuş vuruyorlar...

Artı... Bilimi bilimle vuruyorlar. Yani küresel şirketler hatta onların ülke bazlı işbirlikçileri çarklarını döndürmek adına kendileri için bilim üreten bilim insanları buluyorlar. Yaptıklarını onların bilimsel araştırmalarına dayandırıyorlar... Yenidünyanın yeni sömürü düzeni budur...

Ara sıra 'Kral çıplak' diyen bilim insanlarının ise başına gelmedik iş bırakmıyorlar. Akademik kariyerlerinin engellenmesinden tutun da üniversite dışına sürülmesine kadar her yöntem deneniyor. Hiçbiri kâr etmezse hukuki yollardan susturmayı başarıyorlar. Bu hukuki yolların bilirkişileri de yine bilimi bilimle vuran bazı yancı bilim insanları oluyor...

DÜNYA GIDA GÜNÜ

Ahval böyle... Hal böyleyken... Dün Kimya Mühendisleri Odası (KMO), Gıda Mühendisleri Odası (GMO) ve Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Bursa Şubesi başkanları günün anlam ve önemine binaen ortak bir basın açıklaması yaptı...

Bursa Akademik Odalar Yerleşkesi ortak salonunda yapılan açıklamaya KMO Bursa Şubesi Başkanı Rengin Demiröz, ZMO Bursa Şubesi Başkanı Doç.Dr. Erkan Yaslıoğlu ve GMO Bursa Şubesi Başkanı Lale Yıldız'ın yanı sıra çeşitli şube başkanları da destek için katıldı...

"Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi herkes için ulaşılabilir kılmak ve sürdürülebilir gıda ve tarım ekonomi politiği / Güvenli gıda" başlıklı ortak basın açıklaması şu ifadelerle başladı:

 "Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün kuruluş tarihi olan 16 Ekim, Dünya Gıda Günü olarak kutlanmaktadır. "

Şu kutlama sözcüğüne oldukça takığım, aynı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ya da Gazeteciler Günü'nde ya da avukatlar veya hekimler gününde olduğu gibi!.. Böyle günlerde kutlanacak bir şey bulamadığımızdan sorunları gündeme getiriyoruz ve farkındalık oluşturma günü olarak kabul ediyoruz...

Velhasıl, BM istediği kadar kutlasın... Sorun devasa; bir yanda açlıktan ölen çocuklar, insanlar, öte yandan yiyerek ölen ya da hasta edilen başka insanlar! Zaten de basın açıklamasında kutlama, lafın gelişi kullanılmış... Diğer satırlarda sorunun aslına vurgu yapılıyor:

"Her yıl FAO tarafından belirlenen bir tema çerçevesinde yapılan Dünya Gıda Günü etkinliklerinde, gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin konular gündeme taşınarak küresel anlamda büyük önem arz eden açlık ve açlıkla mücadeleye dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. 

Dünya Gıda Günü'nde dünyadaki açlık problemlerinin belirlenmesi ve çözüm yollarının gösterilmesi, ülkeler arasındaki gıda üretimi birlikteliği ile gıdaların üretimi-tüketimi ve satış noktalarındaki hijyen ve sanitasyon etkinliğinin sağlanması, yeterli ve dengeli beslenmenin öneminin belirtilmesi ve bu konularda farkındalık yaratılması, herkesin güvenli ve besleyici gıdalara ulaşmasına katkı sunulması amaçlanmaktadır."

Ve insanlığın utancı açlığa atıfta bulunuluyor:

"BM'nin raporuna göre 821,6 milyon insan yani dünya nüfusunun yüzde 11'i açlık çekmektedir. Açlık oranının en yüksek olduğu yer Afrika kıtasıdır. Kıta genelinde her beş kişiden biri, Doğu Afrika'da ise her üç kişiden biri açtır.

 Rapora göre Afrika nüfusunun yüzde 20'si, Asya nüfusunun ise yüzde 12'den fazlası aç görünürken,  Latin Amerika ve Karayipler'de bu oran yüzde 7'nin altındadır. Dünya genelinde yaklaşık 149 milyon çocuğun açlıkla bağlantılı gelişim sorunları yaşadığı rapor edilmektedir. Çağımızın hastalığı aşırı ve lüks tüketim alışkanlığı, gıdaya adil ulaşmanın önündeki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır.

 Aynı zamanda bu alışkanlık gıdada israfı beraberinde getirmektedir. Bu kadar aç insanın olduğu bir dünyada, üretilen gıda maddelerinin yüzde 10'unun tüketilmeyerek çöpe atılması anlaşılmayacak bir durumdur.

 Yılda yaklaşık 1,3 milyar ton gıda çöpe giderek heba olmaktadır. Sadece bu tüketilmeyen ya da tüketilemeyen, çöp olarak son bulan üretim fazlasıyla bile açlık çeken insanları doyurabilmek mümkündür."

TARIMDAKİ GERİLEME

Çok uluslu şirketlerin gıdadaki hâkimiyetine dikkat çekilen açıklamada Türkiye'nin ahvaline de değiniliyor:

"Ülkemizde ise 60'lı ve 70'li yılların planlı dönemlerinden sonra 24 Ocak 80 kararları ve onun ardından gelen 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte tarımdaki desteklemelerin tarımsal üretimi artırmak ve kırsalda istihdam artışını sağlamak şeklindeki yaklaşımından uzaklaşılmıştır.

IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü' nün zorlamaları doğrultusunda tarım ve gıdada köklü dönüşümler yaşanmıştır. EBK, SEK, Zirai Donatım Kurumu, TEKEL, Türkiye Şeker Fabrikaları, Azot Sanayi-Türkiye Gübre Fabrikaları ve Yem Sanayi gibi kamu iktisadi teşekküllerinin bir kısmı özelleştirilmiş, bir kısmı da kapatılmıştır.

 TMO gibi KİT' lerle birlikte, Tariş, Çukobirlik, Fiskobirlik gibi üretici kooperatif ve birliklerinin ise içi boşaltılarak işlevsizleştirilmiştir.

Bütün bunların sonucunda 80'lerden bu yana uygulanan neoliberal tarım politikaları bizi gıdada dışa bağımlı hale getirmiş, çiftçiler tarımsal üretimden vazgeçmeye başlamıştır."

Tarım üreticilerinin eriyişinin ise sürdüğüne değinildi:

"TÜİK verilerine göre ülkemizde her yıl ortalama bir milyonluk nüfus artışına rağmen 2002 yılında tarımda istihdam edilen nüfus 7 milyon 458 bin kişi yani çalışan nüfusun yüzde 35'i iken bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 5 Milyon 480 bin kişiden 5 Milyon 173 bin kişiye düşerek 307 bin kişi azalmış yani İstihdam edilenlerin yüzde 18,3'üne gerilemiştir."