Hava Durumu

'Bulgar ya da Bulgar Türk'ü değil; Bulgaristan Türk'ü!

Yazının Giriş Tarihi: 24.07.2019 06:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.07.2019 06:04

Ha, son günlerde bir moda var; Suriyeli denilince, hemen birileri karşısına Balkan Türklerini koyuyor... Keşke 'Balkan Türkleri' diyebilseler, onu da demiyorlar! 

Bulgaristan'dan 1989 yılında toplu göçle gelen göçmenleri "Bulgar Türk'ü" hatta doğrudan "Bulgar" olarak nitelendiriyorlar.

20 Temmuz tarihli ve "Bursa'daki Suriyelilerde bir yıllık artış 24 bin!" başlıklı köşe yazımda Bursa'nın İstanbul, İzmir, İzmit dâhil olmak üzere Mersin, Kahramanmaraş, Adana ve Güneydoğu illeri hariç nüfusa oranla en fazla Suriyeli sığınmacının yaşadığı ilin Bursa olduğunu, artışın 55 günde yüzde 5,70'ten 5,81'e çıktığını yazmıştım... 

Sonuçta şehrin mevcuduna bir Gemlik ve Kestel kadar bir nüfus eklenmiştir. Ve yerel yönetimler ile kamu kurumlarının sosyokültürel ve ekonomik tedbirlerin yanı sıra şehrin altyapısına yönelik tedbirleri de alması gerektiğini vurgulamıştım...

Bu önemli bir konudur, bakar körlük yaparak ya da "Nasıl olsa dönecekler!" geçiştirilecek bir mesele değildir.
İki yıl önce Antalya'da basına verilen eğitimlerde gerek kamu yetkilileri, gerekse sivil toplum kuruluşu temsilcileri Suriyelilerin çoğunluğunun dönmeyeceğini söylemişti. Ve başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine giden Türklerin büyük çoğunluğunun dönmediğini örnek olarak göstermişlerdi.

OLUR... YAZAYIM!

Gazetemizin sosyal medya sayfasında yayımlanan bu haberin altına bir kadın okur "Biraz da Bulgar göçmenlerinden bahsedin Bursa'da 100 binin üzerinde de Bulgar göçmeni mevcut!" diye yorum yapmış... 

Olur yazayım...

Bulgar bir ırkı tanımlar. Türkiye'ye Bulgaristan'dan göç ettirilen, göç eden insanlar öz be öz Karaman Türk'üdür. 

Bulgaristan da dâhil olmak üzere şimdiki Balkan ülkelerinde yaşayan Türkler, Osmanlının Balkanlar'ı Fethi sonrasında Orta Anadolu'dan, ağırlıklı olarak da Karaman'dan gönderilen Türklerdir.

Türkiye'ye ve Bursa'ya yüzyıllar sonra ilk dönüşleri ise Balkan Savaşı dönemindedir. Sonrasında 1939'da, 1950-51 ve 1970-1978 yılları arasında ulusal anlaşmalar dönüş /göç devam etmiştir. Toplamda 285 bin civarında Bulgaristan Türk'ü bu yıllarda Türkiye'ye dönmüştür.

BASKI VE İŞKENCE DÖNEMİ

1989'daki zorunlu göçe gelince...

Öncesinde; 1984 yılından itibaren Komünist lider Todor Jivkov yönetiminde; Bulgaristan Türkleri "soya dönüş süreci" asimilasyon politikasına tabi tutulmuş; "Siz aslında Bulgarsınız! Siz aslında Hristiyan'dınız, Osmanlı Bulgarlığınızı ve dininizi unutturdu, sizi aslında asimile etti" denmiştir.

Bu süreçte okullarda Türkçe yasaklanmış, Türkçe konuşma, müzik dinleme ve gazete, kitap yayınlama yasağı getirilmiş; Türklerin isimleri değiştirilmiştir... Dirilerden sonra ölülere de rahat verilmemiş, mezar taşlarındaki Türk isimler bile değiştirilmiştir... Hatta cenaze namazları bile engellenmiştir.

Bu dönemde camilerin bir kısmı kapatılmış, sadece yaşlıların camiye gitmesine izin verilmiş, sünnet yasaklanmış, çocuklarını gizlice sünnet ettirenler bile karakollarda ağır işkenceye tabi tutulmuş ve hapse atılmıştır...

BELENE KAMPI, İŞKENCELER

Dönemin dinini ve dilini savunan Türk aydınları ve asimilasyon politikasına karşı çıkan binlerce Türk işkenceden geçirilmiş ve Belene gibi ölüm kamplarına, zindanlara atılmıştır...

1984 yılından itibaren Türklerin yoğun yaşadığı kent ve köylerde itirazlar baş göstermiş ve Mayıs 1989'da kitlesel gösteriler ülke genelinde yaygınlaşmıştır...

Todor Jivkov, 29 Mayıs 1989'da Bulgar Devlet Televizyonu'ndan yaptığı açıklamasında "Bulgaristan'ı kendi vatanı olarak görmeyen ve dış güçlerin müdahalesiyle ülkelerine karşı koyan, komünist partisine itaat etmeyen, kendini Bulgar hissetmeyen vatandaşlar Bulgaristan'ı terk edebilir" diyerek dönemin Türk hükümetine rest çekmiştir...

Dönemin Başbakanı Turgut Özal da resti görmüş ve sınır kapılarını Bulgaristan'dan gelen Türklere açmıştır...

Zorunlu göç süreci 1989 Mayıs ayında başlamış ve sınır kapıları Ağustos 1989'da kapanıncaya kadar sürmüştü... Sonrası da kolay olmamıştı, bölünen aileler, geride kalan çocuklar olmuştu...

Ayrıca 1989'da Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulan Türklerin sayısının toplamı 350 bin civarındaydı... 

Türklerin zorunlu göçü Bulgaristan tarımına büyük darbe indirdi, köyler boşaldı. Sanayi tesisleri  durdu. Zira Bulgaristan Türkleri çok çalışkandı, ülkedeki tarımın temel direğiydi.  Bulgaristan ekonomisi sarsıldı.

Kısa süre içerisinde Jivkov da iktidardan düştü ve Bulgaristan'da da çok partili sisteme geçildi. Bulgaristan 2007 yılında AB'ye üye oldu ve artık Türklere baskı yapılmıyor. Türk partilerinden belediye başkanları ve milletvekilleri seçilebiliyor...

Kaldı ki gelenlerin hepsi de çalışkan, üretken ve eğitimli Türklerdi. Bursa'ya gelenlerin neredeyse hepsine akrabaları sahip çıktı. Akrabalarının yanına ikişer, üçer aile yerleştiler, bir yıl kadar birlikte yaşayıp kendi evlerine çıktılar.

Şimdi sırf Türk ve Müslüman oldukları için ağır bedeller ödeyen bu insanlara 'Bulgar' ya da 'Bulgar Türk'ü nasıl ve niye denir ki! Ama deniyor işte! Hangi akla hizmetle Suriyeli sığınmacılarla aynı kefeye konur ki!..

"Yazın" demiştin hanım kardeşim... Yazdım!.. Oldu mu? Ayrıca Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin Bursa Göç Müzesi'ni bir ziyaret edin derim!..

BAL-GÖÇ'TEN TEPKİ

Geçenlerde bir  AK Parti Başiskele ilçe  yöneticisi  Suriyelilerden hareketle "Var mısınız çomarlar" diye biten ve Bulgaristan Türklerini Bulgar olarak niteleyen başkasının sayfasından alıntıladığı bir paylaşım yaptı, ardından hem paylaşımı sildi, hem de  özür diledi.  AK Parti teşkilatı tarafından disipline sevk edildi.

Balkan ve Rumeli kökenli AK Partililer de dahil tüm vatandaşlar tepki gösterdi... Bal-Göç Genel Merkez ve Şubeleri adına Genel Başkan Veli Öztürk de bir açıklama yaparak  kınadı:

"Bu ilk değil, dil sürçmesi dahil, bilerek veya bilmeyerek bu ve benzeri beyanatlar hep yapıldı, akabinde de özür dilendi. Bu olayda olduğu gibi, gelecekte de ilgili kurumların müdahalesi ile gereken yapılmıştır ve yapılacaktır.

Evlad-ı Fatihan olarak bizler şanlı tarihimiz boyunca vatan, millet, bayrak ve ezan için mücadele etmiş, canını vermiş, kanını dökmüş, her türlü mezalime, soykırıma, asimilasyona, baskıya, zulme, hor görülmeye, hapislerde ömrünü tüketmeye, bin bir türlü işkenceye göğüs germiş, isimleri, dinleri değiştirilmeye çalışılmış, tüm bunlara rağmen ölümü seçmiş ama milletinden, milliyetinden, dininden, vatanından ve bayrağından asla taviz vermemiş insanlar ve onların evlatlarıyız.

Bu ve benzeri ayrımcılıkları içeren, toplumu ayrıştıran, aşağılayan her söylemin ve eylemin karşısında olduğumuzu, camiamıza yönelik bu ve benzeri saldırıları şiddetle kınadığımızı kamuoyunun bilgisine sunarız..."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.