Hava Durumu

Hayata dair bir çeşitleme; mahallemden Bursa'nın çınarlarına

Yazının Giriş Tarihi: 08.12.2019 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2019 06:00

Yıldırım Belediye Başkanı Yardımcısı Mert Vahit Arslan ile görüşürken; hazır yeri gelmişken benim mahallemi de sorayım dedim:

"8 yıldır İncirli Caddesi'nde Hacıseyfettin Mahallesi'nde oturuyorum; belediyenin çöp toplama dışında varlığına dair bir emareye hiç rastlamadım..."

İncirli Caddesi sonunda Davutkadı Camisi yanındaki kamulaştırılan alanın restore edilerek park ve muhtarlık binası yapılacağını söyledi...

Azimli, çalışkan muhtarımız Neşe Gülyurt ile konuştum...

"Mahallemizin muhtarlık binasına, sağlık ocağına, YILMEK ya da BUSMEK kurslarının yapılacağı bir mahalle konağına ihtiyacı var.

Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Aktaş'a ilettim. Fen İşleri Daire Başkanı Feridun Tarım, Hacıseyfettin Camisi yanındaki arsada incelemelerde bulundu.

Orada Büyükşehir Belediyesi 1,5 dönümlük arsayı kamulaştırmış, sadece 70 metrekarelik bir metruk ev kaldı. O da kamulaştırıldıktan sonra 2020 yılındaki projeler arasında  Hacıseyfettin  Mahalle Konağı'nın da yer alacağı söylendi."

Konuyu yakından takip ettiğini, belediyelerdeki tüm toplantılara katıldığını anlattı.

Ardından da ekledi:

"Önceki gün de Yıldırım Belediye Başkanımız Oktay Yılmaz mahallemizdeydi. Taksi duraklarının oradaki yere birlikte gittik.

Mahallenin en uç noktası olduğunu, muhtarlık binasının burada mahalleli açısından sıkıntı yaratacağını anlattım.

Mahallemiz İncirli Hamamı'na ve Beyazıt Caddesi'ne dek uzanıyor. Park yapılacak yer Yeşilyayla'ya doğru en uçtaki yer.

 Başkanımız Oktay Yılmaz'a da anlattık. Oraya muhtarlık binası olamayacağını o da gördü.  Park düzenleme çalışmalarının önümüzdeki hafta gündeme alınacağını söyledi.

Taksiciler de yeni, daha geniş taksi durağı talep ettiler. Kuruyup kesilen çınarın bulunduğu yer de meydan olarak düzenlenecek.

Şu anda mahallemizdeki kadınlara yönelik hiçbir aktivite yok. Meydancık'ta YILMEK vardı, üst katta kadınlar kurslara katılıyor, alt katta da çocukları eğitim alıyordu. Kapatıldı. Mahalle konağına ihtiyaç had safhada.  Bir de yine üst tarafta Davutkadı Camisi'ne yakın tramvay durağında kapalı durak talebimizi ilettik, UKOME geldi, inceledi. Durak yapılacak..."

Şehrin merkezindeki en eski mahallelerden biri olan Hacıseyfettin, çöküntü bölgesine dönüşüyor. Sosyal belediyecilik hizmetlerine ihtiyacı var. Dış çeperdeki mahalleleri kurtaralım derken, göz önündekileri kaybetmeyelim...

Kamberler'de sosyal yönü unutulan kentsel dönüşüm sonrası mahallenin demografik yapısı ve asayişi bozuldu. Şimdi de Suriyelilerin yoğun taşınmasıyla ikinci demografik çözülme dalgası geldi.

 Muhtar Neşe Gülyurt, "Mahallemize taşınan Suriyelilerin çoğunluğu eğitimli; diplomalarını gösteriyorlar. Bugüne dek sorunlu bir aile çıkmadı" diyerek içimizi rahatlattı.
 

ÇINARÖNÜ VE DUAÇINARI / ÇINAR KESİMİ

Yeri gelmişken; İncirli Caddesi'nin Yeşilyayla'ya (Tayyareci Mehmet Ali Caddesi'ne) geçişteki en uç yere Çınarönü denir. Taksi durağının olduğu mevkidir.

 Adını oradaki çınardan alıyordu. Hani kesilen çınar var ya, işte ondan. Kesilmeden önce yaz kış yapraksızdı, kurumuştu.

 Çevredeki esnafa sorduğumda ağacın Nostaljik Tramvay hatları döşenirken yapılan kazıdan sonra kuruduğunu, köklerinin zarar gördüğünü düşündüklerini söylediler. Ne kadar doğrudur bilemem... 

Bildiğim şudur; yıllardır kurumuş halde öyle duruyor ve fırtınada tehlike arz ediyordu, gövdesinin olmasa da o görkemli dallarının kırılıp devrilip can ve mal kaybına yol açma riski vardı. Kesildi...

Tarihi çınar kesildi diye "Bursa'nın çınarları katlediliyor" diye sosyal medya ayağa kalktı.

Birkaç kişiyi uyardım; "o ağaç yıllardır kurumuştu; devrilirse katliam olurdu" diye. Kimse tınlamadı. Birisi "Sen ne zaman belediyenin sözcüsü oldun" deyince bıraktım uyarmayı... Takım tutar gibi taraf olursanız, yanılabiliyorsunuz.

Her daim doğanın korunmasından, ağaçların kesilmemesinden yanayım. Ancak o ağacın yıllardır kurumuş olduğuna,  kaç bahardır hiç yeşermediğine de tanığım. 

Nadiren de olsa; sahiden kesilmesi gereken kurumuş bir ağaçtı, kesildi... Ha, kurumaması için önlem alınabilir miydi?  

İnsan düşünmeden duramıyor...

1. Murat'ı katleden Obiliç'in adını taşıyan kasabadaki 1. Murat türbesinin bahçesindeki hasta ağacın bakımını bile yapan dönemin büyükşehir Belediyesi, Çınarönü'nün çınarını da koruyamaz mıydı?

BUÜ GÜZEL SANATLAR GALERİSİ ÖNÜNDEKİ KÜTÜKLERİN HİKAYESİ

Duaçınarı'nın meşhur çınarı bile korunamadı...

Hatırlıyorum da, yıllar önce kuruyup kesildiğinde, dönemin Eğitim Fakültesi resim bölümü öğretim üyelerinden ve Bursa'nın en önemli ressamlarından Yrd. Doç. Dr. Merih Ercan üşenmeyip iki parçasını almış, bir kamyonetle Uludağ Üniversitesi Görükle Kampusu'na taşımıştı.

Ve Rektörlük'ten izin alarak Bursa'nın tarihi çınarına tarihi eser muamelesi yapıp, Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü Güzel Sanatlar Galerisi'nin önüne iki parça halinde anır eser olarak yerleştirmişti.

Duaçınarı'nın eski Bursalılar nezdinde anlatılan, bilinen ve kentte kayda geçmiş öyküsünü kaç kişi biliyor ya da o kütüklerin aslında ne olduğunu?

Pek çok kaynakta öyküler farklıdır ama ortak anlatımda Duaçınarı'nı Somuncu Baba'nın diktiği yer alır;

"Yıldırım Beyazıt Ulucami tamamlandığında ilk namazı Emir Sultan'ın kıldırmasını ister. Emir Sultan ise Somuncu Baba'nın imamlık için kendinden üstün olduğunu söyler.

Somuncu Baba namazı kıldırır, Fatiha Suresi'ni 7 ayrı şekilde tefsir eder. Ancak ilim sırrı ortaya çıktığı ve ahalinin ilgisi çok arttığı için bu mütevazı gönül insanı Bursa'dan gitmeye karar verir.

 Molla Fenari, Emir Sultan ve devrin diğer alimleri çok üzülür, kalması için ikna etmeye çalışırlar, ama ikna edemezler. Bursa için dua etmesini sterler. Somuncu Baba toprağa bir çınar diker ve ellerini açarak dua eder.

 O çınarın adı Duaçınarı olur ve Bursa'da bir semte adını verir... Güçlü kökleri, geniş gövdesi ve yüzyıllarca yaşaması nedeniyle çınar Bursa ve Osmanlı devletiyle özleştirilir aslında...

Yani... Uludağ Üniversitesi Rektörlük Sanat Galerisi'nin giriş kapısının önünde yıllarca duran iki ağaç gövdesi rastgele birer kütük değildi. Yüzyıllar öncesine, Bursa erenlerine dek uzanan bir hikayesi vardı.

Prof. Dr. Yusuf Ulcay'ın rektörlüğü döneminde Güzel Sanatlar Galerisi kapatıldı. Öğrenci İşleri Otomasyon Müdürlüğü oldu, galeri de Mete Cengiz Kültür Merkezi'nin giriş salonuna taşındı.

(Oysa sergi salonlarına özel ışıklandırma, resim askılarıyla dört dörtlük profesyonel bir sanat galerisiydi. Kültür Merkezi salonu gerçek bir güzel sanatlar galerisinin yerini tutmaz.)

Duaçınarı'na ait ağaç parçaların atıldığını düşünmüştüm; ama Öğrenci İşleri Otomasyon Müdürlüğü'nün önünde hala durduğunu öğrenince sevindim. Muhtemelen bir sanat eseri olduğu düşünülüp yerinde bırakılmış.

Batı'da olsaydı, o Duaçınarı kesinlikle kesilmez, kuru haliyle de olsa bir kısmı anıt olarak toprakta bırakılır, koruma altına alınır; üstüne de hikâyesinin anlatıldığı bir levha çakılırdı.

Yazı bazen sizi alıp başka bir yere götürüyor... Bugün de böyle oldu. Mahallemden girdim; Çınarönü derken Duaçınarı'na, Bursa'ya ve ecdada geldim...

 Anılar bellekte kaldığı sürece sadece bana ait oluyor; yazınca kent belleğine kaydoluyor.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.