Hava Durumu

Hayata dair çeşitleme; Kozluören köyü

Yazının Giriş Tarihi: 09.06.2020 06:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.06.2020 06:09

Dün iki arkadaşımla birlikte Kozluören'deydik. Yemyeşil doğasıyla, çalışkan insanlarıyla şehrin örnek köylerinden biri.

Her ne kadar Büyükşehir Yasası'ndan sonra 600 yıllık köylerin adı mahalle olsa da gönlüm mahalle yazmaya elvermiyor. Bursa Kent Merkezi'ne yarım saat mesafede bir köy...

Korona salgınından sonra insanların konut algısının değiştiğini yazmıştım. 

Misal Şehreküstü'ndeki Doğanbey ucubelerinde oturduğunuzu varsayın! 20. kattasınız. Asansörsüz dairenize ulaşmanız için epeyce sportmen olmanız gerekiyor. Bir binada yaşayan insan, sayılı bir köyün nüfusundan fazla! Yüzlerce kişinin kullandığı asansörü kullanmak zorundasınız!

 Doğanbey'de oturan bir arkadaşımın oğlu, mart sonunda çocuklarını ve eşini, köye dedesinin yanına bıraktı. Ufak bir daire olan ofisinde yaşadı. Şimdi de Doğanbey'deki dairesini satışa çıkardı. Koronavirüs koşullarında satabilirse tabii!

KÖYLERDE ARAZİ ARAYIŞI ARTTI

Önceki yazılarımdan birinde, koronavirüsün insanlarda konut algısını değiştirdiğini, artık bahçe içinde tek katlı müstakil konut aradıklarını yazmıştım.

Önceki gün bu algının ciddi bir arayışa dönüştüğünü gördüm. Korona salgını öncesinde de hayali bahçesinde domates biber ekebileceği prefabrik bir ev olan arkadaşıma, hem arsa bakmaya hem de pazar gününü doğada geçirmeye gittik.

İlk durağımız Kazancı'ydı. Çok kalabalıktı, ama buradaki işletmeler kurallara uymuşlardı. Masalar 'yeni normal' koşullarına göre sosyal mesafe gözetilerek konumlandırılmıştı. 15, 20 kişilik kalabalık kahvaltı masaları yoktu. Oraya gelen aile bireylerinin sosyal mesafe gözetmesine zaten gerek yok!

Kazancı'dan Kozluören'e geçtik. Doğa daha bir yeşil geldi gözüme. Bunda aylardır evde tıkılmanın da etkisi var herhalde. Kozluören'e geçtik.

 İnsanlar Kozluören'in doğasını keşfetmiş, ağaç altları piknikçilerle doluydu. Çocukların sokağa çıkma yasağını takan olmamış. İnsanlar çoluk çocuk kendilerini dışarı atmış durumdaydı.

Kozluören'de evleri sarmaşık gülleri sarıp sarmalamış. İnsanın içini müthiş açıyor. Tertemiz bir köy.

 İlkay Mutluay'ın akrabasının evine uğradık. Bursa merkezde yaşarken köye, bahçesinden şırıl şırıl dere akan bir evi iki yıl önce yapmışlar. Masal evi gibi. Salgında da bahçelerini ekip biçmişler. Salgında şehirde yaşayıp işe mola verenlerin hepsi de köyündeki evine geri dönmüş. 

Dışarıdan çok sayıda kişinin tarla alıp ev yaptığını anlattılar. Talep artınca Kozluören'de tarla, arsa fiyatları uçuşa geçmiş. Tarlalara giderken, insanlar birer, ikişer dönüm tarla alıp, prefabrik içine prefabrik ev yapmışlar. İnsanlar şehrin gürültüsünden, kirli havasından kaçıp kendilerini doğaya atmış. Ağaçtan dut ve kiraz yemenin keyfini de yaşadık.

 

KOZLUÖREN'DEKİ TAŞ OCAĞININ HİKÂYESİ

Aslında Kozluören'e daha önce de birkaç kez gitmiştim. İlk gidişimiz 2007 Aralık ayındaydı. Civarda Babasultan göleti yapılıyordu. Gölet için taş alınacak yer gerekiyordu. Müteahhit firma Kozluören köyünün en verimli topraklarının hemen yanı başındaki Harmanlar mevkisinde araziden taş almak istiyordu.

Taş alınacak bölgede, kayanın bittiği yerde tarım arazileri başlıyordu. Armut bahçeleri, çilek ve ahududu tarlaları vardı. Taş ocağında dinamit kullanılacaktı. Köylüler aptal değildi, çıkan tozların meyve bahçelerinde, tarlalarda bitkilerin tozlaşmasını önleyeceği, ürün verimliliğini etkileyeceğini biliyorlardı!

Firma kararlıydı... Bölgedeki meşe, çam, armut ağaçlarını kesmeye başlamıştı bile. Köylü durdurmak istedi. Jandarma müdahale etti. Köylü feryat ediyordu, ama dinleyen yoktu. Olay kamuoyuna yansıdı. Davalar açıldı.

Kozluören'de ağustos 2008'de Meydanı'nda açık havada  "Taşocağı ve çevresel etkileri" başlıklı panel ve çevre şenliği gerçekleştirildi. Yarışmalar yapıldı, sergi düzenlendi. Etkinliğe köylü kadınların hepsi katıldı.

Panele İnegöl Ziraat Odası Başkanı Niyazi Özbil, dönemin Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı İlhan Demiröz, Çevrem Derneği Başkanı Hüseyin H. Serdar katılmıştı. Ben yönetmiştim.

Taş ocağı alanında erken Bizans döneminden kalma taş mezarlar vardı. Hatta köylülerin çektiği defineciler tarafından kırılmış mezarların fotoğrafları bile mevcuttu.

Üniversiteden Prof. Dr. Mustafa Şahin ve ekibi, taş ocağı yapılmak istenilen alanda Bizans ve Roma mezarlarını saptamıştı.

KÖYLÜLER 'BU TAŞ İŞE YARAMAZ' DEMİŞLERDİ!

Dönemin Kestel Kaymakamı Erhan Özdemir de paneli izleyenler arasındaydı. Kaymakam "Her şeyin bir bedeli var. DSİ gölet yapmışsa, oraya da baraj yapacak. Taş alındıktan sonra alan düzeltilecek, uygun yerler ağaçlandırılacak" demişti.

Bulundukları bölgede yüzlerce yılın deneyimini taşıyan köylüler ise "Oradan alınan taş baraj inşaatında işe yaramaz. Sünger gibi delikli taş. Bununla suyu tutamazsınız" diye feryat ediyorlardı. Ama hiç kimseyi inandıramamışlardı!

İzleyen günlerde Kaymakam'ın büyük desteği ile bölgeye jandarma yığılmış, dozerler girmiş ve alan yerle bir edilmişti. Hatta köylülerin alanda ne yapıldığını görmemeleri için civardaki ceviz ağacına tırmanmaları bile engellenmişti.

 İddialar arasında daha önce definecilerin fink ettiği alandaki eski Roma ve Bizans mezarlarında define aranmak istediği de yer almıştı... Taş ocağı faaliyete geçmişti..
Ama kısa bir süre sonra köylülerin ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Çarıklı alimler haklıydı!

Çıkarılan taşlar hiçbir işe yaramamıştı. Köylülerin dediği barajda kullanılacak evsafa sahip değildiler.

Ne "Jandarmayı yığarım, o taşı da çıkartırım" diyen Kaymakam, ne DSİ ne de ilgili firma köylülerden ve kamuoyundan özür diledi! Bu arada bölgedeki antik mezarların tamamı yok edildi, ağaçlar da kesildiği ile kaldı!..
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.