Hava Durumu

İstanbul Sözleşmesi'ne kadınlar sahip çıkıyor!

Yazının Giriş Tarihi: 04.08.2020 06:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.08.2020 06:06

Yıllardır kadının insanda eşitlenmesini savunurken, farklı sosyal kesimlere, inançlara, siyasi görüşe sahip kadınların, sadece kadın olmaktan kaynaklanan ortak sorunları olduğuna da inandım.

Bu yüzden de adı terör örgütleriyle anılmamış her türlü kadın hareketini destekledim. Kimisi bir toplu iğne ucu kadar destek veriyordu, kimisi ise yaşamının merkezine koymuştu. Olsun, deryada damla misali herkesin koyduğu katkı kıymetliydi.
Zira... Başı örtülü ya da açık, hangi sosyal kesimden ve hangi siyasi görüş veya inanca mensup olursa olsun tüm kadınlar, sadece kadın olmaktan dolayı hayatlarının bir döneminde sözel ya da fiziki şiddete, tacize, mobbinge maruz kalmışlardır.

Bu hiç değişmiyor! Eşinden dayak yiyen profesör de tanıdım, doktor da, mühendis de, memur da, işçi de, ev kadını da, köylü kadını da!.. 

Hepimiz aynı yollardan geçtik. "Ben hayatımda hiç tacize uğramadım, sırf kadın olduğum için mobbinge maruz kalmadım" diyen bir kadın yalan söylüyordur, ya da kendini aldatıyordur!

Misal bir kadın olarak iş yaşamında ya da siyasette normal yollardan başarılı olmak istiyorsanız, bir erkekten beş kat daha fazla çalışmak, bir erkekten on kat daha az hata yapmak, bir erkekten 50 kat daha az sesinizi yükseltmeniz gerekir. Ya da cinsel olarak istismar edilmenize göz yummanız!.. Birinci yol zordur, ama daha güvenlidir. Zira kadınsanız, gençliğiniz ve güzelliğinizin bir süresi vardır; o süre bittiğinde çöp olursunuz.

MIZRAK ÇUVALDAN ÇIKMIŞTIR

Bayram öncesi "Toplumun kadına biçtiği rol ve eşitlik" başlıklı yazımda, 6284 sayılı Yasa'yı ve İstanbul Sözleşmesi'ni hedef tahtasına oturtanlara şöyle demiştim;

"Boşuna uğraşmayın. Mızrak çuvaldan çıktı. Kadınlar kafayı aydırdı. "Hayat benim, dövemezsin, sövemezsin, malın değilim. İnsanım. Öldürülmek değil yaşamak istiyorum" diyor. Kadınlar başta yaşam güvenceleri olmak üzere pek çok insani hakkı için artık direniyor, mücadele ediyor ve bedelini de ölerek ödüyor."

Aynen de öyle oluyor. Her görüşten kadın itiraz ediyor; sesini yükseltiyor...
Ak Partili kadınlar 6284 sayılı Yasa'nın mimarı olan ve İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanmasında katkısı olan Fatma Şahin'e de sahip çıkıyorlar.

AK PARTİLİ BETÜL SAYAN KAYA'DAN TEPKİ!

Mesela AK Parti İstanbul Milletvekili Betül Sayan Kaya, Twitter hesabından şu paylaşımları yaptı:

"Ayasofya'nın zincirlerinin kırıldığı, tüm dünyanın Türkiye'yi konuştuğu tarihi bir atmosferde, yıllardır yürürlükte olan bir sözleşmenin gündeme oturtulmasını manidar buluyorum.

AK Parti olarak bizi biz yapan kadim değerlerimizi yaşatmak ve gelecek nesillere aktararak ülkemizi büyütmek için 18 yıldır tüm samimiyetimizle çalışıyoruz. İnsanı eşrefi mahlukat olarak gören bizler şiddetin her türlüsüne kimden geldiğine bakmaksızın karşıyız.

Kadına yönelik şiddeti de bu bağlamda insanlığa ihanet olarak görüyoruz. Şiddetle mücadeleye yönelik bugüne dek toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yaptığımız hukuki düzenlemeleri bundan sonra da gerektiği takdirde güncelleyerek yapmaya devam edeceğiz.

Bunun yanında şiddetle mücadelede en önemli unsur şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesidir. Güçlü Türkiye inşasında kız çocuklarının eğitiminden kadının toplumdaki yerine, ailenin güçlendirilmesi ve desteklenmesi her zaman öncelikli konularımız olmaya devam edecektir."

KADEM'DEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÇIKIŞI

KADEM'in ne dediği de önemli. KADEM kurumsal sitesinde 16 madde halinde İstanbul Sözleşmesi'nin ne olduğunu, amacını anlatan bir metin yayınlandı... İstanbul Sözleşmesi'ne dair eleştirileri tek tek soru cevap şeklinde yanıtladı. Sayfaya hepsini sığdırmam mümkün değil; tamamını okumak isteyenler https://kadem.org.tr'yi tıklayabilir.

KADEM'in açıklamasında İstanbul Sözleşmesi özet olarak şöyle tanımlanıyor:

"Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa Sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dâhil 34 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye, Sözleşme'yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır. Böylece Türkiye sözleşmeyi onaylayan ilk ülke olmuştur.

İstanbul Sözleşmesi'nde, sözleşmeyi parlamentolarından geçirmiş hükümetlerin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin her türüyle mücadele etmek için bir dizi kapsamlı tedbir alması istenmektedir. Sözleşmenin her bir maddesinde şiddet eylemlerinin meydana gelmesinin önlenmesi, mağdurlara yardım edilmesi ve faillerin adalet önüne çıkartılması amaçlanmaktadır.

Sözleşme, örneğin aile içi şiddet, ısrarlı takip, cinsel taciz ve psikolojik şiddet gibi, kadına yönelik farklı şiddet türlerinin suç olarak kabul edilmesini ve bunlara karşı yasal yaptırımlar getirilmesini gerekli kılmaktadır."

SÖZEL ŞİDDETE MARUZ BIRAKILIYOR

Erkek egemen sistem var gücüyle kadının insanda eşitlenmesine karşı çıkıyor. Dertleri sadece İstanbul Sözleşmesi değil; hedeflerinde 6284 sayılı Yasa da var.

Sistemin sözcüleri, yasanın çıkmasına vesile olan dönemin Bakan'ı, şimdinin Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin'i ve bazı AK Partili kadınları olabilecek en ağır cinsiyetçi hakaretlerle sözel şiddete maruz bırakıyor.

Geçti Bor'un pazarı, sürün eşeği Niğde'ye!

Türkiye'yi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkartmayı belki başarabilirler; zira toplumun en hassas uçlarından saldırıyorlar, İstanbul Sözleşmesi'ni savunmayı, eşcinselliği savunmakla aynı kefeye koyuyorlar.

Oysa sözleşmede tek bir yerde sözü geçiyor. Orada da eşcinselliği değil, eşcinsellerin şiddete maruz kalmamasını, öldürülmemelerini savunuyor. Peki ne yapılsın! Cadı avına çıkıp yakılsın mı? Öldürülsün mü? Sanki eşcinseller, bundan 20, 30, 100, 200, 300, 500, bin, 2 bin, 5 bin yıl önce yoktu da, İstanbul sözleşmesiyle var oldular!

Sonuç ne olursa olsun, kadınlar açısından mızrak çuvaldan çıkmıştır!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.