Hava Durumu

Koronavirüs günleri, hurafeleri ve asılsız söylentiler!

Yazının Giriş Tarihi: 24.03.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.03.2020 06:00

Koronavirüs ile yatıyoruz, koronavirüs ile kalkıyoruz... Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu'nun "Değerli yalnızlık" diye bir teorisi vardı. Değerli yalnızlığı öğrenemedik ama korona günlerinde "Derin yalnızlık" içimize işledi...

Az önce torunumu görüntülü aradım. Zira 9'uncu yaş günüydü... Sosyal medyada bir şey paylaşırken özellikle de kaynağına bakın, araştırın! Cumartesi günü arabayla geldiler. Aracın içinde uzaktan görüştük. 50 günlük olanı da gözlerimle sevdim. Evlatlarımı da öyle. Zor geldi. Benim gibi çok sayıda insan aynı durumda... Torunlarıyla, evlatlarıyla birbirlerini uzaktan seviyorlar.
Biz tedbir alanlardanız. Mümkün olduğunca evden dışarı çıkmamaya bakıyorum. Yanlış anlamayın, mevzu ölüm korkusu yani bana hastalık bulaştırmaları değil. Asıl derdim, onları arkamdan vicdan azabı ile baş başa bırakmamak...
Bir de hiç umuru olmayanlar var! Cumartesi günü markete giderken insanlarla aramda sosyal mesafeyi koruyabilmek için caddeden yürümek zorunda kaldım. Kaldırımlar dar! Neredeyse eziliyordum.

STOKÇULUĞA ALET EDİLEN ÇOCUKLAR

Zincir markette makarna ve kuru gıda reyonları boşalmıştı... Kasiyer delikanlı isyan ediyordu; "Başkalarını düşünmeden aldılar. Şimdi insanlar 1 paket makarna bile bulamıyor" diye...

Sosyal mesafeyi korumaya çalışarak kasaya gittim. Markete kolonya gelmiş, fiyatı da çok uygundu ama kişi başına 2'şer tane veriyorlardı. Ben de aldım, biri oğluma, biri de kendime...

 Yaşları 5, 6, 7 arasında değişen 5 küçük çocuk. Muhtemelen iki komşu aileden... El ele tutuşmalarından kardeş oldukları belli. Her birinin elinde iki kolonya! Kasiyer genç "Anne, babalarınız gelsin" diyerek beşine sadece 1 tane verdi...

Ve ekledi: "Abla biz bunları tanıyoruz. Anneler, babaları, nineleri, dedeleri ayrı ayrı gelip ikişer tane aldılar, şimdi de ne kadar çocuk varsa hepsini yolluyorlar!.."

Çocukların en büyüğü zor anlaşılır bir Türkçeyle epeyce bir "Biz kardeş değiliz" dedi ve hep bir ağızdan yaygara kopardılar. Market çalışanını "Sus ablam, cevap verme, onlar çocuk. Bırak gitsinler. Bir de analarını babalarını alıp gelirler. Başını derde sokma" diye uyardım. "Haklısın abla" diyerek sustu...

Market çalışanları stokçulardan yılmış durumdaydılar. Eldiven ve maske ile hizmet vererek kendilerini korumaya çalışıyorlardı.

MAHALLEMİN BANKLARI

65 yaş üstüne gelen sokağa çıkma yasağının yaşlıları pek de etkilemediği ortada. Özelikle de erkekler sokaklarda, bulabildikleri bankta oturuyor ya da dolaşıyorlar. Özellikle dar gelirli kesimin yaşadığı, emeklisi bol mahallelerde yaşlılar camide, varsa açık alanlardaki banklarda ve parklarda sosyalleşebiliyorlardı. Şimdi o da onları korumak amacıyla ellerinden alındı. Aslında çok da yerinde bir karar...

70 yaş ve üstü erkeklerin çoğunluğu eşinin dırdırından şikâyetçi. "Neden dışardasınız?" diye sorduğumuzda "Evde hanım istemiyor, kovalıyor" diyorlar.

 Kadınlara da çok iş düşüyor. 50, 60 yıl aynı yastığa baş koydukları adamların kendi tabirleriyle "kahırlarını" bu kritik günlerde biraz daha çekecekler...

 Ama yaşı 70 ve üzeri olan kadınlara ulaşmak da çok zor. Sosyal medya kullanmıyorlar, televizyonda gündüz kuşağı programlarının dışında haberler de dâhil pek bir şey izlemiyorlar! İşte burada iş biraz daha bilinçli olan evlatlarına düşüyor.

Mahallemin muhtarı Neşe Gülyurt ile görüştüm. Genç, dinamik ve çok da çalışkan bir muhtar. Mahalleyi dezenfekte ettirmek için uğraşıyor

Mahallenin yaşlıları Emirsultan Mezarlığı'nın İncirli Caddesi ile bitişen yerindeki banklarda oturup duruyorlar. Neşe Gülyurt "Abla kaldırtmaya çalışıyorum" dedi. İşini biraz daha kolaylaştırmak adına Yıldırım Belediye Başkan Yardımcısı Ali mollasalih ile görüştüm. Banklar kaldırılacak...

(Mahallemin yaşlıları duyarsa çok kızacak bana, ama duymaları da pek mümkün değil, zira sosyal medya kullanmıyorlar, gazete okumuyorlar!)

KORONAVİRÜS HURAFELERİ

Öte yandan sosyal medyada alabildiğine bir bilgi kirliliği var... Bir kısmı hurafe, bir kısmı da asılsız bilgi...

Mesela şöyle bir paylaşım var:

"Arkadaşlar, Türkiye'ye girmiş bulunan korona virüsü 24 saatte öldürüyormuş ve tek panzehri üzüm sirkesi imiş. Lütfen evlerinizi temizlerken kovaya bir çay bardağı üzüm sirkesi ilave edin. Aynı işlemi bulaşık makinesi ve çamaşır makinesinde de yapacağız. Çok çok önemli. İhmal etmeyin ve bu mesajı yayabildiğiniz kadar yayın!"

Akla zarar!.. Bütün dünya biliminin çare ve aşı bulmak için uğraştığı koronavirüsü üzüm sirkesi 24 saatte öldürüyormuş! "Halıların tüyünü, bulaşık makinesinde bardakları, çamaşır makinesinde kazakları parlatır" dense sıkıntı yok!

Ama koronavirüsle sosyal mesafe, el yıkama, evi dezenfekte etme gibi her gün anlatılan kuralları yok sayıp sadece sirke ile başa çıkılacağını sanmak, savunmak yanlış ötesi bir şey...

Yahu onca bilim insanı koronavirüse çare bulmak için didiniyor, uğraşıyor. Tüm dünya bilimi salak mı? Bir deli kuyuya bir taş atıyor, kırk akıllı çıkartamıyor. O hallerdeyiz!..
Ağzına, burnuna saç kurutma makinesi mi tutan ararsınız... Her gün ağzını kolonya ya da rakıyla çalkalayanı mı!..

Hiçbir önleyici yanı olmadığı defalarca açıklanmasına, hatta zararlı olduğu belirtilmesine karşın hâlâ "Tuzlu suyu burnunuza çekin ve gargara yapın, virüsü öldürüyor" paylaşımı yapıyor insanlar.
Oysa bilim insanları nasıl korunacağını anlatıp duruyor. "Ellerini yirmi saniye adamakıllı yıka, evde kal, kalamıyorsan da sosyal mesafeyi koru. Dışarıdaysan sık sık ellerini dezenfekte et. Eve gelince üstünü başını çıkar, temizlen. Dışarıdan aldığın paketli malzemeleri yıka, eve ayakkabıyla girme! Korona belirtisi gösteriyorsan hemen hastaneye başvur."

Korona belirtilerini de ezberledik zaten; "Kuru öksürük, yoğun nefes darlığı, burun akıntısı ve yüksek ateş..."

Ve ne yazık ki, bunlar en masum koronavirüs hurafeleri. Bir kişi bile bunlara inanıp tedbiri elden bıraksa vebali var...
 

ASILSIZ KORONAVİRÜS SÖYLENTİLERİ

Önceki gün sosyal medya hesabından şöyle bir paylaşım yaptım:

"Sosyal medyada 'Bursa sağlık örgütünün açıklaması' diye ilçe ve mahallelerin koronavirüslü vaka listesi dolaşıyor. Bursa sağlık örgütü diye bir şey yoktur. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü, Bursa Tabip Odası ve sağlık sendikaları vardır. Başından belli uyduruk olduğu... İlk kaynağına dek baktım.

Kaynak kişi de zaten "Tam olarak bilmediğini ona da 112'den çalışan birinden geldiğini" yazmış, paylaşımına itiraz edenlere yanıt verdiği yorumlarda...

Bursa'da koronavirüslü hasta yok diyemem, ama böyle bir liste yok. (Elbette ki, Türkiye'deki 1236 koronavirüs vakasından Bursa da payına düşen almıştır!)

Ama bu özellikle belli bir ilçede yoğunluğun gösterildiği tuhaf listelere inanıp da yanılıp paylaşmayın. Herkesin canı burnunda zaten! İnsanlara durduk yerde panik yaptırmayın!.."

Zira kendi ilçesini liste başında gören insanlar çok panik yapmışlardı. Bunları okuyan pek çok kişi sayfasından söz konusu paylaşımı kaldırdı.

Nitekim Bursa İl Sağlık Müdürlüğü de dün yaptığı açıklamada önceki gün dolaşıma giren ve hızla yayılan bu paylaşımı yalanladı...
(Bu biraz da yetkililerin yaptığı açıklamalarda şehir adlarının yer almamasından kaynaklanıyor. Ancak şehirleri açıklasalar, büyükşehirlerin çoğu Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen nüfusa sahip. Kaçış olacak ve gittikleri yörelerde de hastalık yayılacak. Böyle de bir risk var...)

Yine sosyal medyada hızla yayılan, Şehir Hastanesi'ne giden ve sağlık çalışanlarının toplu taşımada kullandığı bir büyük otobüsün küçük midibüse çevrildiği ile ilgili görüntülü paylaşımdı. Büyükşehir Belediyesi yetkilileriyle yaptığım görüşmede, küçük midibüsün muhtemelen bir arıza nedeniyle tek bir kez sefere konulduğunu, daha sonra büyük otobüs ile seferlerin devam ettiği yer aldı...

Sosyal medyada bir şey paylaşırken özellikle de kaynağına bakın, araştırın! Her paylaşılanı doğru kabul edip sayfanızda paylaşmayın!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.