Hava Durumu

Memleketimin iç acıtan mevzuları

Yazının Giriş Tarihi: 30.05.2019 06:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.05.2019 06:09

Bazen bu şehirde, bu ülkede nefes almakta zorlanıyorum... Türkiye'yi ayağa kaldıran Zümrüt Apartmanı adlı kitabın yazarı gözaltına alındı. Yayınevi sahibi de öyle...

Dün "Acaba" deyip, kitabın söz konusu sayfasını bilgisayarıma indirip büyüttüm ve okudum, okumaz olaydım. Elim ayağım boşaldı, midem bulandı. Hem dehşete düştüm, hem de öfkeden deliye döndüm.

 En hafif anlatımla bir pedofilin eylemini anlatıyordu...

Herkes gibi ilk tepkimi sosyal medyada verdim. Vatandaşın biri de meseleye hak ve özgürlükler açısından bakmış "Ne o kitap mı yakacaksınız?  Sansürü mü savunuyorsunuz?" diye yazmış.

Okumadan, araştırmadan, incelemeden; bir de kendisine bu abuk yorumuna yanıt verenlerle de tartışmaya başlamış...

SAPIK YAZAR

Ben de kendisine mesaj atıp ailesinde küçük çocuk olup olmadığını sordum; 1,5 yaşında torunu varmış; kitabın meşum sayfasını gönderdim ve dedim ki:

"Ben bu kitabı yakarım! Ya siz?"

 Epeyce bir süre ses çıkmadı... Anladım şoku atlatamadı...

Sonra telefonla aradı; defalarca özür diledi; "Torunum gözümün önüne geldi, fenalaştım" diyerek o yazara da kitaba da saydırdı. "Yorumumu görenlere de rezil oldum, bu sapığın savunucusu durumuna düştüm" dedi...

Ona yanıt verenlerin hepsi de kendisini "Sapık" diye engellediğinden onlardan özür dilemek istedi, ama dileyemedi.

Çok rica etti; bir özür metni yazdı; söz konusu sayfa arkadaşlarıma vekâleten göndermek de yine başa düştü...

Ama çok daha kötü bir yorum da yapıldı; Vatandaşın biri "Bir de meseleye şöyle bakın; adam kurguda ne kadar başarılı ki, herkesi inandırıp çileden çıkarttı" diye yazdı.

Şimdi, öbür kişi işin aslını bilmeden tepki göstermişti.

Ama bu kişi işin aslını bilerek bu mesajı yazdı. "Şaka mı?" diye yanıtladım...

 Yoo, çok da ciddiydi. Birinin edebiyat adına bunları yazması normaldi! 

Bu sapık kitabın normalliğini, savunan biri de anormaldi aslında. O sapkın kitapta bir bebeğe saldırı ve bebeğin ölümü var. Neresi edebiyat bunun? Dünyanın her yerinde, şeytani olanlar hariç her inanç sisteminde, tüm hukuk sistemlerinde suç olan bir eylemi ayan ve beyan ediyor... Ne kurgusu? Bunu hayal etmek bile pedofili eylemidir. Yazıya dökmek ise amacı ne olursa olsun teşviktir. Söz konusu anlatım iki yetişkini kapsamıyor ki!

 Neyse ki toplumda infial yaratan tepki yargıda karşılık buldu. Yazar ve yayınevi sahibi gözaltına alındı... Ama o satırları okumuş oldum, öfkem dinmiyor.

SAPIK DEDE!

Bitmiyor ki! Alın size bir cezasızlık haberi daha!.. Çorlu'da 11 yaşındaki bir kız çocuğu dedesinin onu elle taciz ettiğini, canının çok yandığını öğretmenine söylüyor. Olay Emniyet'e intikal ediyor ve dede tutuklanıyor.

İşin kahreden kısmı ise şu; aynı rezil adamın başka bir kız torununa da cinsel istismardan Savcılık soruşturmasının sürüyor olması... Yani; "Nasıl olsa cezası yok! Yaptığım yanıma kâr kalıyor" ahvali...

ETEK BOYU!

Bir diğer tuhaflık ise yargıdan geldi. Bir hâkim, duruşma avukatının eteğini kısa buluyor. Baroya şikayet etmek adına taraf avukatlarından görüş alıyor; onlar da meslektaşlarının giyiminin Baro'ya aykırı olmadığını beyan edince, çağırdığı görevliye fotoğrafını çektirmek istiyor. Kadın avukat kabul etmeyince de bu durumu tutanağa geçirtiyor... Mevzu kamuoyuna yansıyınca HSYK soruşturma açıyor...

Şortlu, elbiseli ya da hamile kadınlara saldıran sokaktaki Ahmet ya da Mehmet Efendi'ye hiç kızmayalım o zaman... Alim böyle yaparsa; cahil ne yapmaz?

Misal; FSM'de eşi ve çocuğuyla yürüyen bir kadına, adamın biri etek giydiği için eşinin ve çocuğunun yanında tekme tokat saldırıyor...

Aslında o hakim ile bu adamın zihniyet açısından aralarında bir fark yok. Fark sadece zihniyetin dönüştüğü eylem biçiminde...

YOZLAŞMANIN SON HALKASI: ECRİN BEBEK

Beni deli eden, anlamak için internetten defalarca izlediğim bir konu da Ecrin bebeğin önce kaybolup sonra da kemiklerinin bulunması...

Olayın geçtiği yer Samsun Vezirköprü ilçesinin bir köyü; 21 seçmeni var; toplam yaşayanı 30 kişi falan...

Müge Anlı'nın Tatlı Sert Programı'nı internetten defalarca izledim; anlayabilmek adına... Ve Anlı'yı bir kez daha takdir ettim. İzlemesi bile insanı kahrediyor! Muhataplık zor ötesi bir şey olmalı!

Bebeğin annesi Sevcan ve üvey babası Deniz! Neden üvey baba? Şimdiki karısı, dayısı Cengiz'in  'karım' dediği nikahsız yaşadığı kadın! Dayı sizlere ömür! Sevcan, Cengiz ile birlikte yaşarken Deniz ile aldatmış. Deniz, Cengiz'in ablasının oğlu! Çok yakın akraba yani!

Dayıya da bu ilişkiyi Deniz'in kardeşi Özkan anlatmış; kavgalı olduğu abisini öldürtmek için! Dayı Cengiz'in yüreğine inip öldüğünde Ecrin 4 aylıkmış. 

Ama Cengiz de vukuatlı biriymiş. Sevcan'ın ablasıyla 4 yıllık nikâhsız beraberliği sırasında ,kendisinden 25 yaş küçük olan 14 yaşındaki Sevcan'ı kaçırmış.

Yani Sevcan ablasının sevgilisi tarafından kaçırılmış! Adam ölünceye kadar da ailesi Sevcan'ı bulamamış.

Ama bu dayının bir sürü kadınla nikahsız, nikahlı beraberliğinden hiç çocuğu olmamış! Dayı Cengiz'in kardeşleri şüphelense de tam gerçeği TV programında Sevcan'ın itiraflarıyla öğreniyor... Ayrıca Sevcan, ölen eşinin kendisini sattığını söylüyor. Ama çocuğun babasının da para karşılığı birlikte olmadığı biri olduğunu da itiraf ediyor. Haydaa!

Yani, öldürülen minik Ecrin'in babası baba değil, nenesi nene değil; amcaları amca değil. Minik Ecrin anasının dışında hiç kimsenin bir şeyi değil!

En büyük şüpheli üvey amca Özkan ile üvey babaanne! Deniz ve Özkan, Habil-Kabil gibi birbirinden nefret eden hep kavgalı iki kardeş! Minik kızın kaybolduğu gün de kavgalılarmış! Deniz hamile Sevcan'ı hastaneye götürüyor, minik Ecrin'i üvey babaanneye bırakıyorlar, üvey amca Özkan da evde! Ve hepi topu 20 yetişkinin yaşadığı köyde minik Ecrin kayboluyor!

Dağ tepe aranıyor, taranıyor! Bulunamıyor, sonra ormancılar köpekler ya da vahşi hayvanların dişlediği kemik parçalarını ve yolun ortasında tertemiz hiç giyilmemiş gibi duran ayakkabısı ile çamurlu kazağı buluyor!

Üvey babaanne ve üvey dayıya göre minik kızı şeytan almış götürmüş; şeytan arada sırada onlara gözükürmüş zaten! Kurt, kartal filan da kaçırmış olabilirmiş! 18 yaşındaki üvey amca Özkan'ın telefonundan yenge, yeğen gibi başlıklarla yapılan porno taramaları çıkıyor! 

DALLAS GİBİ DERDİK, ONU DA AŞTIK!

Bizim kuşak böyle karmaşık, ahlâka mugayir ilişkilerin yaşandığı ortamlara "Dallas gibi" der... Ve genelde bu tür ilişkilerin de kentlerde yaşandığı düşünülür.

Sosyolojik olarak köyden kente göçün etkisi konuşulur. Palu ailesi buna tipik örnektir.

Anadolu köyleri ise aklımızda hep temiz, saf, dürüst, ahlâklı insanların yaşadığı yöreler olarak yer etmiştir...

Ne yazık ki buradaki olaylar ve ilişkiler silsilesinde, toplumsal yozlaşmanın kırsala da bulaştığını görüyoruz.

Ecrin bebeğin öldürülmesi de bu yoz ilişkiler zincirinin en üzücü, en kahreden son halkasıdır...

Ecrin bebeğin katilleri bulunur, cezasını da çeker! Peki, bu toplumsal değer yitirilişinin önüne nasıl geçilecek?

Nasıl önlem alınacak?..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.