Hava Durumu

"O da nasiplensin"

Yazının Giriş Tarihi: 28.11.2018 06:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.11.2018 06:05

Dün Heykel'de bir sürü sıkıcı işim vardı.  Hallettim. Çekirge'ye gitmem gerekti... Zübeydehanım Doğumevi Kükürtlü dolmuşuna bindim...

Dolmüş sürücüsü genç biriydi...  25, 28 yaşlarında esmer, zayıf... Hani pırtık sökük kot pantolonlar var ya, gençlerin pek bir sevdiği; onlardan giymişti. Yırtık yerlerinden teni gözüküyordu. Saçları iki yandan ayrılmış tepeye doğru kabartılmıştı.

Hani derler ya "Zamane gençleri"... Hah işte tam öyle bir görüntü veriyordu...

Dolmuşta dört kadındık. Yanımdaki kadın Şehreküstü'nde inince, dolmuşta bir kişilik yer oluştu.

Birkaç metre gittik, lambalarda durduk. Bir kadın yaklaştı, binmek istedi... Sürücü genç, "arkadaki araca geçin" dedi...

Hiç anlam veremedik. Üçümüz de gayri ihtiyari sorduk; "Niye almadınız kadını?" diye

Yanıt çok kısaydı:

"O da nasiplensin!"

Nutkumuz tutuldu. Kısa ama hiç beklemediğimiz, çok derinliği olan bir yanıttı... 
Üstelik ekmeğin aslanın ağzında olduğu bir dönemde ve dolmuşçuluk gibi müşteri kapma telaşı yüzünden kazaların olduğu, kavgaların yaşandığı bir sektör çalışanından gelmişti...

Genç bir sürücü, ekmeğini meslektaşıyla paylaşıyordu.

Hepimiz çok takdir ettik. Bizim takdirlerimizi pek de umursamadı. Anladım ki onun normali buydu...

Bu coğrafyada yüzlerce yıl öncesinde Ahilik teşkilatı vardı. Mesleğin kuralları, ürünlerin kalitesi, ustaların yetiştirilmesi Ahi loncaları tarafından belirlenirdi.

Ahilik Selçuklu döneminde, 12 yüzyılda Anadolu'da ortaya çıkmıştı.  Hacı Bektaş Veli'nin önerisiyle Ahi Evran tarafından kurulduğu söylenir. Tarihçiler Osmanlının kuruluşunda ve güçlenmesinde Ahi teşkilatının da katkısı olduğunu yazar.

Ahilik, ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin, iyiliğin birleştiği bir sosyoekonomik düzendi.

Dün, yüzlerce yıllık kadim Ahilik geleneğinin vücut bulmuş haline "Zamane genci" bir dolmuş sürücüsünde tanık olduk.

Dolmuş Altıparmak'a geldiğinde başka bir müşteri yanımdaki koltuğu doldurdu. Yani o da nasibini almış oldu...

İnmeden önce adını sordum; "Ercan" dedi...

"Ablam sen bugünümün armağanısın" dedim. 

Gerçekten de öyleydi. Canım çok sıkkındı. İçimi öylesine açtı ki insana, insanlığa dair umut verdi.

Bir de şunu belirtmek istiyorum. Hiçbir zaman insanları dış görünüşüyle değerlendirmem, ama bilirim ki özellikle de bizim nesilde gençlerin görüntülerinden kaynaklı önyargı çoktur...

Dün Ercan, gençlere yönelik önyargıları da yıktı geçti...

Evlat, aklına ama en çok da yüreğine sağlık...

MAVİ YILDIZ

Cumalıkızık'ta 17 yıl işletmecilik yapan Hüseyin Çolak turizm sektöründeki deneyimini mayıs ayında hizmete açtığı 600 kişilik işletmesinde sürdürüyor...

Cumalıkızık'ın en fazla konuk ağırlayan işletmesi olan Mavi Yıldız, ahşap ağırlıklı, görüntüsü doğa ile örtüşen içinde çocuk parkı ve mescit olan tesis kış aylarında da hizmet vermeyi sürdürüyor...

Hüseyin Çolak'a "Farkınız nedir?" diye sorduğumda turizm deneyiminden söz etti ve "İşin mutfağından geliyorum...  Turizm otelcilik mezunuyum. 1998 yılında Alkoçlar'da çalıştım. 2002'de Kınalı Kar filmiyle birlikte Cumalıkızık'ın tanınırlığı arttı ve burada işe başladım. 17 yıl çalıştım. Hayallerim vardı. Ürünlerimizin seçiminde çok hassas yaklaşıyoruz. En iyisini, en kalitelisini sunmaya çalışıyoruz. Reçellerimizin hepsini kendimiz yapıyoruz. 8 ton reçel yapıldı. Sadece kahvaltı değil et mangal çeşitlerimiz de var. Cumalıkızık'ta genelde işletmeler 17.00-18.00 gibi kapanır. Akşam yemek yenecek mekân yoktu. Biz bu hizmeti sağladık."

Tur operatörleriyle ve Pendik, Arnavutköy gibi İstanbul ve yakın çevre il belediyeleri ile çalıştıklarını, turizm fuarlarında yer aldıklarını anlattı.

Duvarlarında ressam Metin Kaanisaoğlu'nun eserlerini görmek sıra dışıydı. Adının neden Mavi Yıldız olduğuna gelince, Trabzon'daki Kaldırak yaylasında nisan mayıs ayında açan ve adına festival yapılan bir çiçeğin adıymış. Oradan esinlenmiş.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.