Hava Durumu

Prof. Dr. Çiler Dursun; röntgenimizi çekmiş!

Yazının Giriş Tarihi: 21.05.2019 03:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.05.2019 03:50

Ulusal Strateji Merkezi öncülüğünde Bursa Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen Sempozyum'da Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Çiler Dursun TÜBİTAK destekli projeyi gündeme getirdi...

Prof. Dr. Çiler Dursun, proje kapsamında araştırma ekibiyle Türkiye'deki kadın habercilerin çalışma koşullarını ve mesleğe bakış açılarını yerel ve ulusal medyada karşılıklı olarak değerlendiren, soruların yanı sıra mülakatın da yer aldığı bir saha çalışması yürüttüklerini anlattı...

(Prof. Dr. Çiler Dursun 'Ulusal' dediği için 'Yaygın' diye yazmadım. Biz yerel basın çalışanları, kendimizi ulusun parçası olarak gördüğümüzden yaygın medya kullanımını yeğliyoruz..."

Araştırma; gazete, televizyon, internet haberciliği üzerinden yürütülmüş... Prof. Dr. Çiler Dursun Türkiye'de bu alanda yapılan en kapsamlı saha çalışmalarından biri olduğuna dikkat çekti.

Ardından da bizi bize anlattı... Birlikte konuşmacı olduğumuz için sunumdaki anket sonuçlarının notunu alamadım...

YEREL VE YAYGIN MEDYADAKİ BENZERLİKLER

Ama en özet haliyle şunları söyledi:

"Yerel ve bölgesel medyada çalışan kadınlar ile ulusal medyada çalışan kadınların yanıtları birbirine benziyor.

Kadın gazeteciler düşük ücretle ve uzun çalışma saatleriyle habercilik yapıyor... Çoğu asgari ücret düzeyinde ücret alıyor.

Gazete yönetimlerinde yeterince yer almıyor. Araştırmanın önemli sonuçlarından biri de kadınların üst görev talebinde çekimser kalması. Aile ve çocuklarına yönelik sorumluluklarını ihmal etmeme çabası olarak değerlendiriliyor...

Ayrımcılığı, çalıştıkları kurumdaki diğer gazetecilerle ve haber kaynaklarında yaşıyor.

Medyada kadın gazeteciler 20-36 yaş arası etkin olarak çalışıyor; çalışma koşulları güvensiz, kriz döneminde en çabuk gözden çıkartılan kesim...

Yerel, bölgesel ve ulusal medyada çalışan kadın gazetecilerde mesleki doyum gözlemledik.

Yüzde yetmişe yaklaşan bir kısmı da sendika ya da meslek örgütlerine üye değil..."

Prof. Dr. Çiler Dursun'un dile getirdiği araştırma sonuçlarından biri de kadın gazetecilerin meslek örgütlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin habercilik sektöründeki sorunlara ciddi bir çözüm bulabileceğini düşünmemesi. Ve beklentilerinin çalıştıkları kurumda odaklanması; onlarla anlaşma zemini sağlandığı takdirde izin günleri, ücret gibi konularda iyileşme olacağını düşünmeleri...

KADIN GAZETECİLERİN BRANŞ TERCİHİ

Ayrıca batıdaki araştırmalarda, kadınların belli haberlere yönlendirdikleri sonucundan hareketle Türkiye'deki durumu araştırdıklarını anlattı:

"Batıdaki araştırmalara göre; kadınlar eğitim, sağlık, kültür magazin gibi yumuşak haber dediğimiz alana yöneliyor. İç ve dış politika, ekonomi, savaş muhabirliği gibi branşlarda kadın gazeteciler çok istihdam edilmiyor.

Türkiye'de sorguladığımızda ise yerel ve bölgesel medyada mevcut muhabirlerin tüm haberlere gittiklerini gördük.

Ulusal medyada kadın habercilere sorduğumuzda eğitim, kültür, sağlık, sanat gibi branşları tercih ettikleri yanıtını aldık. Nedenleri arasında ise mesai saati azlığı, kurum içinde çatışma yaratmayacak ya da dışarıdan politik ya da başka müdahalelerin yaşanmayacağı alan istiyorlar. Arayışları ise iş ve özel hayat arasında dengeyi kurmaya yönelik..."

Artı Prof. Dr. Çiler Dursun, kadın gazetecilerin haberin eril diline müdahil olamadıklarını anlattı...

Ve kadingazetecilerblog.wordpress.com sitesini ve @KdnGazeteciler twitter hesabını kurduklarını, buradan bilgi alınabileceğini söyledi.

Prof. Dr. Çiler Dursun ve ekibinin yürüttüğü araştırma Türkiye'deki kadın gazetecilerin genel bir röntgenini çekiyor...

MEDYANIN CİNSİYETÇİ DİLİ

Medyanın kadın haberlerinde sorunlu bir dili var... İlk elden müdahillik kadın gazetecilerden beklenir. Ama azız. Bu alanda bir mücadele verilecekse, erkekleri katmadan başarmak mümkün değil.

Medyanın sorunlu ve cinsiyetçi bir diline yakın geçmişten örnek vereyim... 4, 5 yıl öncesine ait, ajans çıkışlı olduğundan tüm basının aynı ifadeleri yinelediği haberin alt başlığı aynen şöyleydi:

 "Kocası hapishanede olan kadın, yeni sevgilisiyle gezerken eski sevgilisi tarafından öldürüldü..." Cinayet saati verilmişti, gece yarısından sonraydı. Tam hatırlayamadığım için yazmadım...

Haber öylesine cinsiyetçi bir dille yazılmıştı ki okuyanın aklına ilk gelen "Su testisi su yolunda kırılır" oluyordu... Yani ölmeyi hak ettiği! Haberde kadın ahlâki olarak yargılanmış ve öldürülmesi normalleştirilmişti. Oysa bu bir kadın cinayetiydi!.. 

Bir de tersten okuma yapalım... Diyelim ki eşi cezaevinde olan bir erkek yeni sevgilisiyle gezerken eski sevgilisine denk gelse, öldürülmez ama hadi öldürülse o haberi yazan eril bakış ne diyecekti? Tahminim öldürülmesine yazıklanacağı yönündedir.

Diğer örnek ise 2,5 yıl önce Umurbeyli genç kızın evlenmeyi kabul etmediği için "Israrlı, takipçi manyak" tarafından katledilmesiydi. Yerel ve yaygın medyada haber, "Çılgın aşık" "Platonik aşık" tanımlayan başlıklarla yayımlanmıştı. Oysa hem aşk, hem de çılgınlık (cezai ehliyetsizlik hali, delilik) katile masumiyet yükleyen, artı kadın katil adaylarını cesaretlendiren ifadelerdir. Böyle bir haberin çıktısı şudur:

 "Yazııık, adamcağız platonik aşıkmış. Aşkından çıldırmış! Delirmiş yani! Aklı başında değilmiş ki zaten!"
Son yıllarda özellikle kadın cinayetlerindeki cinsiyetçi dile yönelik bir farkındalık oluştu. Kadın gazeteciler ve akademi de elini taşın altına koydu ve kadına, çocuğa şiddetle ilgili konuların nasıl haberleştirileceğine dair kitapçıklar yayınlandı.

ÖRNEKLERİ VAR, EĞİTİM DÜZENLENEBİLİR
Artık medya kadın cinayetlerinde, taciz ve tecavüzlerde cezasızlığı, kravat, takım elbise indirimleri haberleşmeye başladı. Yeterli mi, değil... İşte bu yüzden katıldığım her çalıştayda, her platformda medyanın cinsiyetçi dilini gündeme getiriyor, kayıt altına aldırıyor ve ilgili kamu kurumları, meslek örgütleri ve iletişim fakültelerinden akademisyenlerin de yer aldığı geniş ölçekli eğitim öneriyorum.

Bu tür eğitimlerin örnekleri vardır; Suriyeli sığınmacıların ve uyuşturucu konularının haberleştirilmesi için BYEGM öncülüğünde kamu kuruluşları, STK ve üniversitelerin katılımıyla eğitimler düzenlenmiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yeni adıyla TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, üniversitelerin iletişim fakülteleri ve kadın merkezleri, gazeteci meslek örgütlerinin içinde olduğu bir eğitim düzenlenebilir...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.