Hava Durumu

Toplumun kadına biçtiği rol ve eşitlik

Yazının Giriş Tarihi: 30.07.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.07.2020 06:00

6284 sayılı Yasa tartışılmaya başlandı. İstanbul Sözleşmesi ise hedef tahtasında!

Sıra, yasalardaki her türlü kadın-erkek eşitliğine geldi!..

 Ataerkil erkek egemen toplum savunucusu milletvekilleri bunu da dillendirmeye başladı. Neymiş efendim; "Erkeğin kas gücü varsa kadının da dilinin kası varmış."

 "Yani kadın çenesini tutmuyor, dayağı hak ediyor" demeye getiriyor!.. 

Takmışlar toplumsal cinsiyet lafına! Biyolojik olarak kadın ve erkeğin istisnalar dışında eşit olduğunu savunmak dangalaklıktır!

Ama bir de toplumun biçtiği rol var; üstelik de yöreden yöreye, ülkeden ülkeye değişir.

Misal dünyanın her yerinde kadınlar araç kullanırken ve pek çok mesleği icra ederken, Arabistan'da daha düne kadar kadınların araç kullanması yasaktı.

Arabistan'da kadınlara hâlâ Türkiye de dâhil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde kadınların yapabildiği işler yasaklı!

Konsere gitmeleri büyük bir reform olarak kamuoyuna yansıtılıyor. ABD gibi dünyanın demokrasi havarisi, ülkelere özgürlük ve demokrasi getireceğiz diye milyonlarca insanı katleden ülkeler de arlanmadan "Aman ne büyük gelişme" diye alkış tutuyor!

 Hindistan'da hâlâ kastlar var, düşük kastlarda kadın önce ailenin, sonra erkeğin malı olarak görülüyor!..

HAYME ANA OLMASAYDI OSMANLI OLUR MUYDU?

Kadim tarihte Orta Asya'da Türklerde kadın hakanlar, kadın boy, oba yöneticileri vardı. Osmanlının kuruluşunda da Hayme Ana'nın eşinin ölümünden sonra obasının başına geçip Anadolu'ya geçirişi vardır. Osmanlıcılar duysunlar; Hayme Ana olmasaydı, Osmanlı diye bir devlet olabilecek miydi? Olmazdı!..

Mesela ülkemizin aşiret gibi feodal ilişkilerin sürdüğü coğrafyada; kız çocuğunun okuması, eş seçimi, maazallah zorla evlendirildiğinde de boşanma gibi bir tercihte bulunması, hatta tecavüze uğrayıp feci halde mağdur olması bile ölüm sebebi olurken...

Benim Saraybosna'dan gelen anne tarafından kadın atalarım arasında, Osmanlı döneminde bile "Bir tokat attı, başka kadına yemeni verdi" diye kocasını korkmadan boşayıp bir de nafaka almayı başaran kadınlar var!..

 Yine baba tarafından kadın atalarım arasında, Osmanlıda Ömer Besim Paşa'nın açtığı ebelik okulunu bitirip diplomalı ebe olarak anılan, üç oğlunu bir akrabasına bırakıp Anadolu'ya geçerek İstiklal Savaşı'na sıhhiye çavuşu olarak katılan, Osmanlıda meslek sahibi olan, Cumhuriyet'in madalya verdiği kadını var...

KADIN DÜŞMANLIĞINI KUSANLAR!

Dediğim gibi kadına bakış açısı yani cinsiyetinden dolayı toplumun yüklediği roller ülkelere, ülkeler içindeki bölgelere, yörelere göre değiştiği gibi kişiden kişiye de değişiyor.

Ama birileri için kadın düşmanlığını kusmanın tam da vakti!

Kadınlar dövüldü, sövüldü, tecavüze uğradı, öldürüldü.

Onlara bunları yapanlara laf yok! Sorun eşitlikteymiş! Kadın-erkek eşit değilmiş!..

Okumak neyineymiş, evde otursunmuş, erkeğin eşiti olmadığını kabul edip biat etsinmiş, çalışıp da erkekleri işinden gücünden etmesinmiş!..

Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinde kadının hak ve özgürlükleri vardır. Az önceki satırlarda yazdım. Osmanlının kuruluşunda da bir kadının aklı, emeği, yüreği var.

Biz Cumhuriyet'in kadınlara verdiği hakları geliştirememişiz, içselleştirememişiz, bu da biz kadınların kabahatidir!..

 Ama ataerkil toplumun direncini de yabana atmayın! Direniyorlar, bugünlerde de hepten hortladılar!..

Bugün olup bitenler kadının insanda eşitlenmesine karşı gelişen ataerkil dirençtir. Erkek egemen sistem iktidarını, gücünü, alanını, kadınlarla paylaşmak istemiyor!

Zira kadını eşiti olarak değil, malı olarak görüyor!.. Malın ticari tanımı alınıp satılan, ederi olan şeydir. Malına kendin zarar verebilirsin, başkasının malına zarar vermek ise suçtur.

Aynen böyle bakıyorlar! "Kızım, kardeşim, eşim... İstediğimi yaparım. Elle, sopayla, demirle, maşayla döverim, söverim, bıçaklarım, doğrarım, kurşunlarım, asarım, haşlarım, yakarım, size ne!.."

Başörtüsü yasaklarının kalkmasıyla birlikte kadınlar, başta eğitim olmak üzere sosyal ve kültürel alanın yanı sıra kamusal alanda ve siyasette de var olmaya başladılar.

Muhafazakâr kesimde de ciddi olarak kadın haklarını savunan yapılanmalar var. Bir panelde birlikte konuşmacıydık, oradan biliyorum. Her görüşten ve inançtan kadınların buluştukları ortak noktalar var. Bu ortak noktalar sayesinde zaten kadını yok sayan zihniyete, ataerkil sistem savunucularına bir direnç oluşuyor!..

EŞİTLİĞİ SAĞLAYAN ÜLKELERDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR

WEF'in Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu, cinsiyet eşitliği konusunda dünyanın 144 ülkesini sıralıyor. Listenin başında İzlanda, sonunda Ürdün var. Türkiye ise 131. sırada.

6284 sayılı Yasa'ya 'Fatma Şahin Yasası' deyip hor görüyorsunuz ya, İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması için uğraşıyorsunuz ya!..

Bugün kişi başına düşen milli geliri en yüksek, yani fertlerine en yüksek refah düzeyini sunan ülkelere bakın.

Kadını istihdama katan ülkelerdir!

Cinsiyet eşitliğinin en çok sağlandığı ilk üç ülke, İzlanda, Norveç, Finlandiya! 

Norveç'te kişi başına düşen milli gelir 81 bin 807 dolar; İzlanda'da 74 bin 278 dolar, Finlandiya'da 50 bin dolar. 
Bakın bakalım, kadını insanda eşitledikleri için batmışlar mı, yoksa çıkmışlar mı? Haa, Türkiye 144 ülke arasında kaçıncı sırada derseniz, 131. sırada?!..
Türkiye'nin gelişmesini, vatandaşlarının refah içinde yaşamasını savunuyorsanız, kadının insanda eşitlenmesini göz ardı edemezsiniz! Nokta!..

Boşuna uğraşmayın. Mızrak çuvaldan çıktı. Kadınlar kafayı aydırdı. "Hayat benim, dövemezsin, sövemezsin, malın değilim. İnsanım. Öldürülmek değil yaşamak istiyorum" diyor. Kadınlar başta yaşam güvenceleri olmak üzere pek çok insani hakkı için artık direniyor, mücadele ediyor ve bedelini de ölerek ödüyor.

Bugün kadına yönelik şiddetteki artışın, kadın düşmanlarının, ataerkil cinsiyetçilerin seslerini yükseltmesinin de en büyük nedenlerinden biri budur!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.