Hava Durumu

Türk Diyanet Vakıf-Sen'in talepleri

Yazının Giriş Tarihi: 02.10.2019 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.10.2019 06:00

Türk Diyanet Vakıf-Sen Bursa Şubesi "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" kapsamında 15 Temmuz Şehitler Meydanı'nda basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi İbrahim Bulut ile sendikaya bağlı çeşitli şube başkanları ve üyeler de katıldı.

Basın açıklaması ise Türk Diyanet Vakıf-Sen Bursa Şubesi Başkanı Hilmi Şanlı tarafından gerçekleştirildi.

Şanlı camilerin dini hayattaki yerine değindi:

"1986 yılından beri 1-7 Ekim tarihleri arası Camiler Haftası 2003 yılından itibaren de Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır. Camiler dini hayatımızın yaşandığı önemli kutsal mekânlardır. Önemini de Kâbe'nin birer şubesi mesabesinde olmasından alırlar. Camiler insanları sadece bedenen birleştiren yerler değildir. Aynı şekilde ruhları birleştiren maneviyatı sağlamlaştıran birlik ve beraberliğe katkı sağlayan mekânlardır..."

Ardından da Türklerin İslamiyet'i kabul ettikten sonraki sürece değindi ve Ayasofya Camisi'nin ibadete açılmasını talep etti...

MEMLEKETİN HUZUR VE ASAYİŞİNDE

DİYANET'İN VE DİN GÖREVLİSİNİN PAYI

Hilmi şanlı camilerde görev yapan din görevlilerinin önemine değinerek hizmetlerinden büyük bir övgüyle söz etti:

"Din görevlisi vatanı ve milleti için büyük fedakârlıklarda bulunmuş, en zor günlerinde hizmetinde bulunmaktan büyük mutluluk duymuştur. Din görevlisi insanımızın acısını mutluluğunu paylaşmış, hayri hizmetlerde rehberlik yapmış, gelecek nesillere dinini, diyanetini Allah ve peygamber, vatan, millet sevgisi, ana babaya saygı, büyük küçüğe hürmet ve saygıyı, haram ve helali öğretmiş, cemaatinin ve komşularının dertlerini çözmek için elinden gelen gayreti göstererek 24 saat hizmet vermektedir... Bu memleketin huzur ve asayişinde Diyanet'in ve din görevlisinin de payı vardır. Yapılan görevi kimse küçümseyemez, hafife alamaz..."

3600 EK GÖSTERGE VAADİ YERİNE GETİRİLSİN!

Hilmi Şanlı Türk Diyanet Vakıf- Sen Bursa şubesi olarak taleplerini şöyle sıraladı.

"Müftü, vaiz, murakıp, imam hatip, müezzin, kayyum, Kur'an kursu öğreticisi başta olmak üzere din hizmetleri sınıfında çalışan tüm personelin emeklilik göstergeleri yeniden düzenlenmelidir. Yani seçimlerden önce vaat edilen 3600 ek gösterge ivedilikle çıkartılmalıdır.

Tüm Diyanet çalışanlarının Diyanet Hizmeti tazminatı almaları sağlanmalıdır. İbadet yerlerinin durumunu düzenleyen ilgili kanundaki 'İbadethane' kavramı yerine 'cami' kavramı yazılıp acilen değiştirilmelidir.

A grubu camilerde görev yapan personele 'Selatin Camii' tazminatı, B, C, D grubu camilere mahalle imam hatipliği unvanı verilerek 'Özel Bölge Tazminatı' diğer gruplarda görev yapanlara da 'Mahrumiyet Tazminatı' verilmelidir. Diyanet takvim satışı esnafa açılmalı, sırtlık olmadan takoz takvim satışının önü açılmalıdır.
Türkiye genelinde il ve ilçelerin hassasiyet grafikleri arşivi oluşturulmalı ortak tecrübe hafızasından yararlanılmalıdır. Her ilçeye bir bilişim uzmanı ve din psikoloğu istihdamının önü açılmalıdır. Vaiz ve murakıpların özlük hakları ve yetkileri acilen iyileştirilmelidir.

Büyükşehir müftülükleri halen 'İl Müftülüğü' konseptinde çalışıyor. Acilen icraya karışmayan merkez ilçeleri pasifize etmeyen büyükşehir valilikleri gibi temsil konumuna dönüştürülmelidir..."

NİKÂHLARI VAİZ YA DA DİNİ HİZMET UZMANI KIYSIN!

Nikâh memurluğu yetkisinin nikâhı akdeden müftü olmasını ya da nikâh kıyma yetkisinin vaizlere ve din hizmetleri uzmanlarına da verilmesini isterken, bunu da nikâh merasimlerinin müftüleri çok meşgul etmesi olarak gerekçelendirdi...

Oruç ve namaz ibadetlerinde Diyanet Başkanlığı takviminin esas alınmasını isteyen Hilmi Şanlı "Vakıf camileri ve müştemilatının idari yetkileri müftülüklere devredilmelidir. Şartlı bağış yapılıp Büyükşehir Yasaları gereği belediyelere geçen cami, tarla ve arsaların Diyanet Vakfı'na devri sağlanmalıdır" dedi...

KIŞLALARDA DİN EĞİTİMİ VERİLSİN

Hilmi Şanlı şu uyarılarda bulundu:

"Çeşitli grupların ya da dini oluşum şekli verilmiş grupların camilere alternatif cuma kılmaları önlenmelidir. Bu şekilde kılınan namazların İslam fıkıhına göre gerekli şartları taşımadığı için sahih olmadığı kamuoyuna deklare edilmelidir. Sahte peygamber, sahte mesih, sahte evliya kavramları titiz bir dil ile topluma anlatılmalı, bu kavramların İslam örfündeki karşılıklarının yıpratılmamasına dikkat edilmelidir..."

Ve KYK ile yapılan protokolün bir benzerini Genelkurmay Başkanlığı ile bir yapılıp kışlalarda da bir proje kapsamında din eğitim verilmesini; ibadet yerlerinin durumunu düzenleyen yasadaki  ibadethane kavramının cami ile acilen değiştirilmesini talep etti...

FETÖ TEHLİKESİNE KARŞI AKTİF OLUNSUN

Şanlı sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yeni-yakın FETÖ tehlikelerine karşı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatları daha aktif olmalıdır.

Hadissiz ve sünnetsiz Kur'an mealciliğini savunan kimi akımlara mensup meslek dersi öğretmenleri bulunmaktadır. Din Eğitimi Genel Müdürlüğü ile irtibata geçilmeli ve bunlar hakkında gerekli işlemlerin tesis edilmesi sağlanmalıdır...

Türkiye'de son dönemlerde yaygınlaşan ve uyuşturucu kadar tehlikeli olan, Dünya Kiliseler Birliği'nin zımnen desteklediği 'deizm'e karşı etkili ülke geneline eş güdümlü projeler geliştirilmeli..."

İZLENİMLER

Şimdi... Gençlerin neden dinden imandan çıkıp deizme kaydığını yabancı misyonerlik çalışmalarıyla izah etmek en kolaycı yoldur. Gençliğin orta ve lise öğreniminir imam hatipleştiği bir dönemde neden deizme hatta ateizme kaydığının ciddi bir araştırmasının yapılması gerekir. Yapılmış mı? Yok! Önce muhafazakârların söylemeleriyle haberdar olduk. Sonrasında İmam Hatip Lisesi'nde okuyan akraba çocuklarında tezahür edip de ebeveynleri ne yapacaklarını sorduklarında dank etti kafama!

 Öte yandan, her şey bu kadar iyiydi, güzeldi, doğruydu!  FETÖ, Adnan Oktar Örgütü, IŞİD'çi Türkler uzaydan mı geldi? Din referansı ile yola çıkıp insanların beynini dumura uğratan bu terörize yapılar hangi boşluktan yararlanarak on binlerce insanımızı mankurtlaştırdılar? Diyanet'in bunda hiç mi vebali yoktur?

Milli ve manevi değerler diyoruz! Bizim en büyük milli değerimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk değil midir? Atatürksüz 30 Ağustos Cuma hutbesini yazıp camilerde okutturanlar kimdi?..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.