Hava Durumu

Türkiye yaşlanıyor...

Yazının Giriş Tarihi: 16.06.2019 06:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.06.2019 06:01

Kimi zaman TÜİK istatistiklerini gözden geçiririm... TÜİK verileri demografiden sosyolojiye, ekonomiye dek bugüne ve geleceğe dair bir projeksiyon sunar.

 Aslında bu verileri akademinin yani üniversitenin işleyip, değerlendirip bir yol haritası olarak halka ya da kamu kurumlarına, belediyelere, ilgili bakanlıklara sunması gerekir.

(Seçim, geçim, Suriyeliler, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzler derken, gündelik yaşamın peşine takılmaktan bu tür konulara göz atamaz hale geldik zaten!)

Mesela... TÜİK'in yaşlı nüfusa dair 2018 araştırması diyor ki: "Yaşlı nüfus son beş yılda yüzde 16 arttı..."

Sadece bu tespit bile huzurevleri ve yaşlı bakım evleri, yaşlıların gün içinde sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılabileceği, hayata dâhil olabileceği gündüz bakımevleri gibi konularda yerel yönetimlere ve ilgili bakanlıklara görev yükler.

 Sadece yerel yönetimlere mi? Aile, Sosyal Politikalar ve Çalışma Bakanlığı'na da... Artan yaşlı nüfus beraberinde yaşlı bakım sorunları getiriyor, yaşlıların pek çoğu başta yürüme zorlukları, görme, işitme bozuklukları olmak üzere engelli konumuna geçiyor.

Yaşlanan nüfusun sağlık hizmetleri ihtiyacı artıyor. İşte bu noktada erişilebilir sağlık hizmetlerinin verilmesi önemli. Bu da Sağlık Bakanlığı'nı ilgilendiren bir konu. 

Şehirden 30 kilometre uzaktaki bir hastaneye yaşlıların kolayca erişebileceğini düşünebiliyor musunuz? Geriatri biliminin hem Sağlık Bakanlığı hastanelerinde hem de üniversite hastanelerinde geliştirilip büyütülmesi, gerekiyor... Yani üniversiteleri de ilgilendiriyor. Artı yaşlılardaki yüksek yoksulluk oranı gibi sosyal konular da var!

65 YAŞ ÜSTÜ NÜFUS YÜZDE 8,8

2000'li yıllardan beri nüfusta yaşlı oranının her yıl arttığını ve yaşlıların kendine özgü yaşam ve bakım sorunlarının ortaya çıkacağını, alzaymır hastalığının katlanarak artacağını, toplumun buna hazır olması gerektiğini yazıp duruyorum...  

İşte o günlere geldik. 65 ve üstünü yaşlı kabul eden TÜİK verilerine göre;

"2014 yılında 6 milyon 192 bin 962 kişi iken, son beş yılda yüzde 16 artarak 2018 yılında 7 milyon 186 bin 204 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2014 yılında yüzde 8 iken, 2018 yılında yüzde 8,8'e yükseldi."

YAŞLILARIN YÜZDE 56'SI KADIN

TÜİK'in konuyla ilgili basın bülteninde şöyle bir tespit de var: "Yaşlı nüfusun 2018 yılında yüzde 44,1'ini erkek nüfus, yüzde 55,9'unu kadın nüfus oluşturdu..."

Konuşmacı olduğum panel, sempozyum, çalıştay gibi mecralarda hep söylediğim, yıllardır yazdığım konulardan biri tam da bu işte...

Son yıllarda toplumsal cinsiyet ayrımcılığının kadınlar üzerindeki cinayet, taciz, tecavüzle yoğunlaşan şiddeti yazıp duruyoruz da... Erkekler üzerinde de yarattığı bir mağduriyet var aslında.

ERKEK EGEMENLİĞİNİN BEDELİ ERKEN ÖLMEK!
Erkek egemen toplumda erkek olmanın da bir bedeli var. Erkeklere biçilen toplumsal cinsiyet rolünde, erkekler ağlamamalı, duygularını göstermeli; işi olmalı, para kazanmalı ve ailesine bakmalı... Cinsiyetçi bakış açısı erkeğin işsizliğini hoş görmez.

Ev kadını vardır, ama ev erkeği yoktur. İstihdamdaki varlıkları daha çok olduğundan iş ve meslek kazalarına daha çok maruz kalırlar, trafik kazalarında daha çok ölür ve yaralanırlar. Kadın hastaneye gidip sağlık yardımı alır, sorunlarını çevresiyle konuşur yani içini döker.

 Ama erkek sıkıntılarını paylaşmaz, konuşmaz, anlatmaz, içinde tutar ve bir gün o içinde tuttukları yüreğine, beynine iniverir. Artı, kadınlar sık sık hastaneye gider, sağlık yardımına bir şekilde erişmeye bakar ama erkekler hastalıklarını öteler, sağlıkları açısından yumurta kapıya dayanmadan kımıldamaz. 

Toplumun erkeğe biçtiği rol, onu kadın üzerinde üstün ve egemen kılar. Başta da dediğim gibi bunun bir bedeli var. O bedel de erken ölmektir. Şöyle etrafınıza bakın, ya da çocukluğunuzu anımsayın; eşi vefat etmiş Ayşe, Fatma, Zeynep, Kıymet teyzelere...

Ne kadar çok olduğunu göreceksiniz...

TÜİK verilerine göre, eşi ölmüş yaşlı erkeklerin oranı yüzde 12,2 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 49,2! Yani, 55 yaşa kadar eşit olan nüfus dengesi, 55 yaştan sonra hızla erkeklerin aleyhine kadınların lehine bozulur.
(Tabii bu yazdıklarım çoğunluğa dairdir!)

DAHA DA YAŞLANIYOR

TÜİK'in nüfus projeksiyonuna göre "Yaşlı nüfus oranının 2023 yılında yüzde 10,2, 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacağı" öngörülüyor...

Türkiye'de 100 yaş ve üzerinde 5 bin 202 yaşlı var. Yaşlı nüfusun kendi içindeki ayrımına gelince:

"2014 yılında yaşlı nüfusun yüzde 60,9'u 65-74 yaş grubunda, yüzde 31,4'ü 75-84 yaş grubunda ve yüzde 7,7'si 85 ve daha yukarı yaş grubunda...

2018 yılında ise yüzde 62,2'si 65-74 yaş grubunda, yüzde 28,6'sı 75-84 yaş grubunda ve yüzde 9,2'si 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer alıyor..."

2018 yılı itibarıyla dünyadaki genel duruma gelince; Türkiye'de nüfusun yüzde 8,8'ini yaşlı nüfus oluştururken, dünyada ise bu oran yüzde 9,1...

En yüksek yaşlı nüfusa sahip ilk üç ülke ise şöyle; Monako yüzde 33,2; Japonya yüzde 28,4; Almanya yüzde 22,4...

Yine TÜİK verilerine göre;

"Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2014 yılında 30,7 iken 2018 yılında 32 oldu. Ortanca yaş 2018 yılında erkeklerde 31,4, kadınlarda 32,7 olarak gerçekleşti.

Nüfus projeksiyonlarına göre, ortanca yaşın 2023 yılında 33,5, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45 olacağı öngörüldü."

ERKEKLER 75, KADINLAR 81

Doğuşta beklenen yaşam süresine gelince:

"Hayat Tabloları, 2015-2017 sonuçlarına göre, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 78 yıl, erkekler için 75,3 yıl ve kadınlar için 80,8 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıl oldu.

 Ülkemizde 65 yaşına ulaşan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 17,7 yıl oldu. Erkekler için bu sürenin 16 yıl, kadınlar için 19,2 yıl olduğu gözlendi. Diğer bir ifade ile 65 yaşına ulaşan kadınların erkeklerden ortalama 3,2 yıl daha fazla yaşayacağı tahmin edildi. Beklenen yaşam süresi 75 yaşında 10,7 yıl iken 85 yaşında 5,9 yıl oldu."

Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2014 yılında yüzde 11,8 iken bu oran 2018 yılında yüzde 12,9'a yükseldi.

 Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2023 yılında yüzde 15,2, 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörüldü."

Türkiye'de en çok yaşlının yaşadığı il yüzde 18,3 ile Sinop... En düşük olduğu il ise yüzde 3,2 ile Şırnak ve Hakkâri...

YAŞLILARIN YÜZDE 19,6'SI OKURYAZAR DEĞİL
Yaşlı nüfus içinde okuma yazma bilmeyenlerin oranı 2013'te yüzde 23,9 iken, 2017'de yüzde 19,6'ya çıkmış... Üniversite mezunu oranı yüzde 6,2...

Yaşlı nüfusun iş gücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 20,6, kadınlarda yüzde 5,6 olmak üzere ortalama yüzde 12,2... Çalışan yaşlı nüfusun yüzde 68,7'si ise tarım; yüzde 24'ü hizmet sektöründe çalışıyor...

Bir de yoksulluk oranı var... TÜİK verilerine göre, yaşlı yoksulluk oranı 2013 yılında yüzde 17,9 iken 2017 itibarıyla yüzde 15,5'e düşmüş... Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kalma burada da kendini gösteriyor. Zira 2017 itibarıyla yaşlı kadınların yoksulluk oranı yüzde 17 iken, yaşlı erkeklerin ise yüzde 13,5...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.