Hava Durumu

Yeliz Toy: Eğitim çalışanları aşılanmalıydı!

Yazının Giriş Tarihi: 03.03.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.03.2021 06:00

Sanki alacakaranlık kuşağından geçiyoruz. Bizim kuşak darbeler, depremler derken bir de küresel salgınlaş yüzleşti!..

Fantastik, bilim kurgu filmlerinde izliyorduk, dünyayı altüst eden salgınları; gerçi ilaç sanayisine büyük yatırım yapan teknoloji devi CEO'ları küresel salgınlar konusunda bir şeyler gevelemiştiler ama hiç ihtimal vermemiştik.
Bilim insanları da küresel ısınma ve eriyen buzulların, hastalık yapma potansiyeli olan kadim virüsleri ortaya çıkarıp büyük salgınlara yol açacağı konusunda uyarıp duruyordu....

 Bizdeki bile bile lades misali bir durummuş. Biliyorduk, ama hiç ihtimal vermedik. 

2019 yılı sonlarında Çin'de başlayan salgın 2020'nin şubatında başta İtalya, İspanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde ortalığı kasıp kavururken biz pek bir rahattık...
İlk vakadan 11 Mart 2020'de haberimiz oldu. 16 Mart'tan itibaren başta okullar olmak üzere kapanmalar başladı. İlk 3 ay çok panikledik. Kadın erkek çoluk çocuk obsesifleştik.

Hazirandan itibaren "Yeni normalleşme" denildi. Açıldık, saçıldık. Zincirden boşanmış gibi daha beter dipdibeleştik!

28 Temmuz'da vakalar buharlaştı; daha bir rahatladık. Salgın yokmuş gibi yaşamaya devam ettik. Eylüle gelindiğinde sosyal medyalarımız yavaş yavaş taziye evine dönüşmeye başlamıştı. Ekim ve kasım aylarında hepten taziye evi oldu. Hepimiz farkındaydık, salgın bahar aylarındakinden çok daha beter bir yayılma içerisindeydi, çok da can alıyordu.

 Neyse ki Sağlık Bakanlığı doğru vaka sayısını açıklama kararı aldı ve birdenbire 38 bin vaka ile yüzleştik. Ekimde açılan okullar yeniden kapatıldı. Sınıftaki öğrenci sayısı 20'yi geçmeyen gelişmiş ülkelerde fiziki mesafe, okul hijyeninin sağlanması gibi sorunlar olmadığından yüz yüze eğitimi sürdürdüler...

ZATEN DERSLİKLER YETERSİZDİ!

Türkiye'de ise hâlâ derslik sayısı yetersizdi... Bursa'da hâlâ 40, 45 öğrencilik sınıflarda eğitim yapan okullar vardı.

Hatta kimi okullarda seyreltilmiş sınıflarda bile fiziki mesafe sağlanamıyordu. Özellikle de ilkokullarda çocukların teneffüslerde, koridorlarda fiziki mesafenin denetlenmesi mümkün değildi.

Nasihatle çocukların kendilerinin ve dolayısıyla da ailelerinin sağlığını koruması beklendi...
Yani hep yapıldığı gibi sorumluluk bireye yüklenmişti...

Özetle bir yıldır doğru düzgün eğitim yapılamıyor. Özellikle anaokulu, ilkokul ve ortaokulda uzaktan eğitimin hiç verimli olmadığı net bir şekilde görüldü.

 Özel okullar her kademeden öğrenciyle bire bir ilgilenirken, haftanın beş hatta altı günü ders yaparken devlet okullarındaki öğrenciler iki gün 6'şardan 12 dersle yetinmek zorunda kaldılar. Özel okullarla devlet okulları arasındaki fark hepten büyüdü.

 Ve düne gelindiğinde Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı risk haritasında orta ve düşük risk grubunda yer alan illerde okulların açılacağını söyleyiverdi...

Ancak herkesin kafası karıştı... Okullar açılacak mıydı, açılmayacak mıydı? Bursa Valiliği'nin internet sitesi kilitlendi.

İlk açıklama Eğitim-İş Bursa Şubesi Başkanı Yeliz Toy'dan geldi. Hızlı bir şekilde organize olup toplanan sendika şube yönetim kurulu, Sağlık Bakanlığı risk haritalarını inceledi ve Bursa'da 2 Mart'tan itibaren her kademede eğitimin başlayacağını bildirdi.

Ancak İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün aynı hızlı refleksi gösterdiği söylenemez... Devletin bürokrasi çarkları işlemeye başladı. Millî Eğitim Bakanlığı'ndan açıklama beklendi muhtemelen... Oysa okulların mart ayından itibaren açılacağı tartışılıyordu. Acil eylem planlarının, okullar nezdinde ders programları dâhil olmak üzere hazır olması gerekiyordu...

YELİZ TOY: HAZIRLIKLAR YETERSİZ

Dün Eğitim-İş Bursa Şubesi Başkanı Yeliz Toy ile görüştüm; "Ne yazık ki kovid-19 salgını başlayalı bir yıl oldu. Bu bir yıl eğitime hazırlık açısından verimli değerlendirilemedi. Derslik sayısında olması gereken artış sağlanamadı. Yeterli hazırlıklar yapılamadı. Hâlâ 40, 50 kişilik sınıflar var." dedi.

Önceki akşam yaşanan curcunayı sordum; zira insanlar televizyonda açıklamayı duyar duymaz doğru bilgiye ulaşmak için telefonlarına sarıldılar. Beni bile en az 20 kişi aradı. Yeliz Toy da doğruladı; "Öğretmenlere ders programı okulun açıldığı gün erken saatlerde verildi. Öğrencilerin bir kısmı okula geldi, bir kısmı gelmedi. Servisler hazır değil. Aileler planlama yapamadı. Pek çok aile çocuğunu okula gönderemedi. Zaten okullar da hazır değil. Hiçbir şey değişmedi. Bir yıl öncesinden fark yok. Ek önlem yok, ek sınıf yok! Birkaç ay önce niye kapattık? Ya da açılacaktı, niye önceden planlanmadı? Önceki gün bütün gece öğretmenler ne yapacaklarını bilemediler. Gece yarısı öğretmenlere bilgi geldi. Böyle bir durumda İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün önceden hazırlık yapması gerekirdi. Okulların açılma ihtimali az çok biliniyordu!.."

Yeliz Toy yüz yüze eğitime kesinlikle geçilmesi gerektiğini söylerken sürdürülebilir eğitime dikkat çekti:

"Öğrenciler okula haftanın iki günü gelecek. Çünkü sınıf mevcudu yüksek, fiziki mesafe sağlanamıyor. Derslik olsaydı, öğrenciler 40 kişilik değil de 20, 25 kişilik sınıflarda okusaydı, öğrenci açısından tam bir kazanım sağlanacaktı. İki günlük akademik eğitim yetersiz. Sürdürülebilir eğitim için öğretmenlerin aşılanması şarttı. Öncelikli aşılamada yer almalıydı. Sağlık çalışanları gibi eğitim çalışanlarının da tamamı aşılanmalıydı!.."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.