Hava Durumu

ÖMER BESİM KOŞALAY VE 'KIRMIZI EŞOFMAN'IN HİKÂYESİ

Yazının Giriş Tarihi: 23.11.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.11.2020 06:00

(Doğum:1898-Vefat:11 Kasım 1956, 59 yaşında)

Ömer Besim'in en büyük korkusu unutulmuş olmaktı. 59 yaşında hayata veda ettiğinde defnedildiği mezar onu hep hatırlatacaktı. Bir gün hırsızlar mezarındaki prinçten yapılan rölyefi çaldı. Rekorlarıyla bilinen Ömer Besim, mezarından büstü çalınan ilk Türk atlet oldu.

Hayatla tutuştuğu korkunç yarışta hayat onu mağlup edemedi ama o ecele yenildi. 11 Kasım 1956 günü Dolmabahçe Stadı'nda Galatasaray'ın Beşiktaş ile önemli bir maçı vardı.

Kendini yorgun hissettiği için maça gitmek yerine evde radyodan dinlemeyi tercih etmişti. GS, maçı bitime 19 dakika kala İsfendiyar'ın attığı golle 2-1 kazanmış kaptan da bu galibiyete çocuklar gibi sevinmişti.

Radyonun başından kalkıp ihtiyar anacığı ile kardeşi Ferdi'ye "nasıl kazandık ama" dedi ve odadan çıktı. Bu onun son sözleri oldu!

Tuvaletin kapısı önünde yığılıp kaldı. Koca şampiyon arkasında parlak rekorlar, unutulmaz sözler ve yazılar ve binlerce hatıra bırakarak göçüp gitti. Adına ve parlak geçmişine layık muhteşem bir mezarda ebedi uykusunu uyuyor bugün. Nur içinde yatsın.

Not: Rahmetli Ömer Besim'in mezarı çok orijinal bir mezardır. 1959 yılında rahmetli Neriman Tekil tarafından yaptırılmıştır. Kozlu mezarlığındaki 3x1.5 ebadındaki mezarın üst yüzü yeşil sahayı temsilen yeşil mozaikle işlenmiştir. Kabrin en büyük özelliği, zeminden 5 cm yüksekte üzeri kırmızı mozaikle işlenmiş 20 cm genişliğinde ve kabartma şeklinde bir pistin mevcut oluşudur. Pistin ortasında 2 cm yükseklikte futbol sahasını temsilen 1.30x0.65 metre ebadında beyaz renkli mermer bulunmaktadır. Kabrin baş tarafında 10 cm kalınlığında, 75 cm genişliğinde ve 2 metre yüksekliğinde mermer bir başlık mevcuttur, bu başlığın ağırlığı bin kilogramdır. Bu başlığın üzerinde Ömer Besim'in koşucu stilinde ünlü heykeltıraş Kuzgun Acar tarafından yapılan 1.30 metre boyunda prinçten yapılmış bir rölyefi bulunmaktadır. Rölyefin altında GS rozeti ve şu ifade yer alır: ÖMER BESİM KOŞALAY-Türk atletizminin 1 no'lu siması. 1898-1956

MEZARINDAN BÜSTÜ ÇALINAN İLK TÜRK ATLETİ:

Ocak 1970'te Ömer Besim'in Kozlu Mezarlığı'ndaki kabrinin üzerinde bulunan prinçten yapılan koşan adam rölyefi 3 hırsız tarafından hurdacıya satılmak üzere çalınmıştı.

Hırsızlar bir minibüs kiralayıp rölyefi Ok Meydanı'ndaki bir hurdacıya satmak istemişler.

Hurdacı 43 kg olan rölyefi kilosu 10 liradan alacağını söylemiş ama hırsızları taşıyan minibüsün şoförünün kefil olmasını istemiş.

Bu arada minibüs şoförü durumdan ve konuşmalardan işkillenince hırsızın birinin yakasına yapışıyor diğer iki hırsız rölyefi ve arkadaşlarını bırakıp kaçıyorlar.

Şoför hırsızı Zeytinburnu ilçesi Merkezefendi Karakolu'na götürüp polise teslim ediyor. Rölyef Neriman Yekil'in yardımı, mezarlıklar müdürünün talimatı ile ertesi gün yerine takılıyor.

***

Arkasından yazılanlar:

BİR İDEALİSTİN ARKASINDAN....

Ömer Besim'i tanır mıydınız? Bir atletti. Bir cemiyeti, bir şehri, bir memleketi coşturan, sürükleyen pırıl pırıl bir yıldızdı. Atletizm ecnebi mekteplerin, ekalliyet kulüplerinin meşgalesi ve inhisarı altında iken onu en büyük mektep ve kulüplerde tatbik etti. İlk büyük organizasyonları tertip etti bu zor sporu tanıttı ve sevdirdi. Mukadderatın inkâr edildiği bir devirde unutkan, nankör bir nesil tarafından ekarte edildi. Açmıydı, tokmuydu, hastamıydı, bedbahtmıydı, kimse sorup soruşturmadı, tanımadıkları selamını almak için evvelleri peşinden koşarken sonraları, tanıdıkları başlarını çevirdiler. Hayatın darbelerine maruz kaldı.

Sendeledi, çok sendeledi fakat düşmedi. Ölümünde yüzünü görmek isteyenler, hayatta sık sık söylediği bir sözü dudaklarında yine okuyabildiler. Yuhh bu cemaate....."

Semih Türkdoğan Atletin Sesi sayı 29, Aralık 1964 .....

***

Ömer Besim-Koca Arap, ne muazzam bir başlangıç, ne feci bir akıbet ve ölüm. Ölümünden sonra hataları, küçüle küçüle silinen, yok olan, yalnız hatıralarının azameti ile büyüyen, canlanan, şahlanan, kırmızı eşofmanlı, büyük Galatasaraylı...

Osman Müeyyet Binzet (GS Spor Kulübü Divan Heyeti üyesi) Atletin Sesi, sayı16, Kasım 1963...

***

Aşağı İstinye'nin sarı, yapışkan, ayağı kalçadan çıkaran balçığında eşofmanlarını çıkaran iki genç kız. Emirgan'ın, İstinye ve Tarabya'nın varoşlarında, çam ormanlarının içine saklanmış, katların fiyatı 400-500 milyondur da, o konfordan İstinye'nin aşağılarına inince, kros parkuru diye, soyunma odasız, duşsuz, acımasız bir doğa ile karşılaşırsınız. Süper paralıların kaidelerinin arkasına aldıkları şömineleri ile cumartesi, pazar Boğaz'ı çift cam arkasından seyrettiği saatlerde bu parkurda "Zatürre Olimpiyatı" için 600'e yakın genç kız ve erkek soyunmuş. Ömer Besim Kır Koşusu'nu koşarken, ayakları ile de Ömer Besim Hocalarını anacaklar. Ömer Besim Koşalay, benim gibi yaşı 52'ye sobe demişler için, büyük bir atlet, bir büyük şampiyondu. Sabah ayrı pistte, öğleden sonra ayrı pistte rekor kırardı. Devamlı koştu. Devamlı koştuğu için, Kızılay'a koştuğu için, yarını düşünmeden koştuğu için, koşusu bittiğinde Galatasaray aristokrasisinden koparılıp Çiçek Pasajı'na postalanmıştı. O koşarken bira ile bile barışık olmayan büyük sporculuğu bir şeylere küsmüş olacak ki son pisti Çiçek Pasajı olmuştu... Gece nedir, gündüz nedir gibi kavramlar ortadan kalkmış, yaşamı rakı olmuştu. Çöküşünü 50 kiloluk bir zayıflıkla dolaştırdığı son iki-üç yılda sık sık pasajın bir mermer masasını bölüştüğümüz çok olmuştu. Ağır içerdi... Günde 15 saat maraton içerdi.... İçerken meze sevmezdi... Genellikle rakı kadehinin önünde bol su ile yıkanmış, limonlanmış bir demet maydanoz bulunurdu... İçerken dalardı... İçerken gözlerini insanın üzerinde yutmaz, duvarlarda, tavanda, ampullerde dolaştırırdı... Çok sık parmaklarını tabağa uzatır, maydanoz demetini karıştırırdı... Öyle yaptığı zamanlarda hep öyle sorduğum soruyu yeni imiş gibi yine sorardım "Hocam maydanozu neden eşeliyorsun?" Ömer Besim'in cevabı takılmış bir plaktı "Atlet arıyorum evladım, atlet. İstanbul'un yeşili gitti, ciğeri bitti... Artık İstanbul'dan çıkmaz, belki bu maydanoz tabağından çıkar...."

İstinye üstü çamlarının arasında bir trilyonerli Dünya... İstinye'nin aşağısında bir damla suyu çamurlu vücutlarına sürmekten mahrum koşan fakat yıkanamayan, duşsuz bir atletizm gecekondusu...

Yerin üstündeki genç kızlı bir atletizm ordusu koşarken, her adımda yerin altındaki bir büyük şampiyon anıldı. Ya o yerin altındaki o büyük şampiyon, yerin üstündekileri, yani bizleri nasıl andı? O sesi duyabilsek, duyabilsek....

İslam Çupi 31 Ocak 1984 Milliyet gazetesi

KAYNAKLAR:

1-Atletin Sesi sayı: 9, Nisan 1963, sayfa: 3,

2-Atletin Sesi sayı: 16, Kasım 1963, Sayfa: 1-2,

3-Atletin Sesi sayı: 17, Aralık 1963, sayfa: 1,2-5,

4-Atletin Sesi sayı: 29, Aralık 1964, sayfa: 4-5,

5-Atletin Sesi sayı: 88, Kasım 1969, sayfa: 10-14,

6-Atletin Sesi sayı: 90, Ocak 1970, sayfa: 12-16,

7-Atletin Sesi sayı: 213, Kasım 2008, sayfa: 22-24....

8-Dünden Bugüne Galatasaray (1905-1982) Süleyman Tekil, 1983, Sayfa: 344-46,

9-Milliyet gazetesi, 31 Ocak 1984, köşe yazısı İslam Çupi,

10-Sporda Ünlüler Ansiklopedisi, Ergun Hiçyılmaz, Ekol Yayınları Mayıs 1986, sayfa: 204,

11-Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi, Cem Atabeyoğlu, Fotospor Yayınları, 1991, sayfa: 268,

12-Galatasaray Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, 2002, sayfa: 338

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.