Hava Durumu

'Kuş ölür, sen uçuşu hatırla'

Yazının Giriş Tarihi: 20.05.2019 03:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.05.2019 03:44

İran'ın en önemli kadın şairlerinden Füruğ Ferruhzad... Şiirleriyle tüm dünyada büyük etki bırakan bu kadının yaşamı, Derya Günaydın tarafından Nilüfer Sahnesi'ne taşındı. Günaydın, Füruğ'un hayatını şiirsel bir dille anlattı Bursalılara.

İran'da, baskıcı bir rejimin hâkim olduğu topraklarda doğup büyüyen bu kadın, yapılamayanı yaptı, ezberleri bozdu ve 32 yıllık yaşamına 5 önemli kitap sığdırdı.

Füruğ, ataerkil bir ortamda büyümüş olmasından dolayı dönemin siyasi koşullarından uzak kalsa da toplumunu gerileten etkenlerin farkına varmış, bunları içselleştirmiş, özellikle kadınların özlemlerini, yoksunluklarını sanatı sayesinde çok iyi dile getirebilmiştir.

GÜNAH...

O, şiir yazan, şiirlerinde erkek egemen iktidarı, cinselliği, günahı sorgulayan bir kadın olmanın yanında, tüm bunları en cesur ve sert bir şekilde toplumun yüzüne vurabilmeyi başarmış ilk kadındır.

İran'ın o dönemlerinde bir kadının şiir yazması, hele ki erkeğin karşısına kadını koyarak ve kadın gözüyle açık açık aşkı anlatması... Füruğ için sanatta devrim yapmış desek çok da yanlış söylememiş oluruz.

"Günah işledim lezzet dolu bir günah/Titreyen esrik bir tenin yanında/Tanrım ne bileyim ne yaptım ben/O karanlık susku dolu zulada..."

Dönemin iktidarı Rıza Şah'tır ve sansürsüz bir şekilde sanatı icra etmek o kadar kolay olmamıştır. Birçok aydının hapse atıldığı bu dönemde, Sadık Hidayet, 'Kör Baykuş' romanını Rıza Şah'ın sansüründen çekinerek Hindistan'da bastırmış, ülkeye ancak yıllar sonra sokabilmiştir.

ŞİİR DEMEK, HAYAT DEMEK

Füruğ'un hayatında dönüm noktası olan 3 erkek, onun şiirlerinin de esin kaynağı oldu: Ordu mensubu babası Muhammed Ferruhzad, 16 yaşında evlendiği Pevez Şapur ve sonrasında gerçek aşkı tattığı İbrahim Gülistan.

Muhammed Ferruhzad, çocuklarını otoriter bir zihniyetle yetiştirmiş, dış dünyayla çok fazla bağlantı kurmalarına izin vermemiştir. Baskıcı yönetimin etkileri Füruğ'un evinin tam ortasındaydı.

Evde olduğu gibi okuldaki ortamına da uyum sağlayamayan Füruğ'un, babasıyla ilişkisi de epey sorunlu oldu.

Babasının yaşama bakış açısını, kendisinin sorgulayıcı ve özgürlükçü yapısını düşündüğümüzde bu çatışma da kaçınılmaz olmuş elbette.

Mektuplarında 'hayatında olan ve hayalinde olan' babayı anlatan Füruğ, özlemini, isyanını şu sözlerle dile getirir:

"Gecem, gündüzüm bunu düşünmekle geçiyor, kimsenin söylemediği yeni bir şiir, güzel bir şiir söyleyeyim diye. Kendimle baş başa olmadığım ve şiiri düşünmediğim günüm, anlamsız ve bir hiç sayılır. Belki şiir görünüşte beni mutlu kılamaz ancak ben mutluluğu kendim için başka türlü yorumluyorum. Mutluluk benim için... Güzel elbise iyi yaşam ve iyi yemek değil. Ben, ruhum memnun olduğu zaman mutluluk duyuyorum ve şiir benim ruhumu memnun ediyor. Şayet, insanların elde etmek için çırpındıkları o güzellikleri bana verseler ve karşılığında şiir söyleme yeteneğini benden alsalar, intihar ederim. Siz benden vazgeçin, siz bırakın; ben sizce mutsuz ve aylak olayım ancak ben hiçbir zaman yaşamımdan yakınmayacağım."

Füruğ için şiir hayatın ta kendisi, yaşama anlamı ve amacıdır. O her ne kadar şiire âşıksa da sırf bu nedenle babası tarafından işe yaramadığını ve babasının sevgisini kazanamadığını düşünür, kahrolur, içten içe kanar. Babasına seslendiği mektubunda tanrının şiiri, şeytan olarak içine yerleştirdiğini ve bunun onun suçu olmadığından bahseder...

"Benim en büyük derdim sizin beni tanımamış olmanızdır ve hiçbir zaman da tanımak istemediniz ve belki de hâlâ siz benim hakkımda düşündüğünüzde, beni uçarı ve aşk romanlarından kafasında aptalca düşünceler oluşan bir kadın olarak biliyorsunuz. Keşke öyle olsaydım ve mutlu olabilseydim. İşte o zaman... Anlamsız binlerce işlerle yetinirdim ve daha büyük ve daha güzel bir dünyayı tanımazdım ve bir ipek böceği gibi kendi kozamın sınırlı ve karanlık dünyasında kıvranır, büyürdüm ve hayatımı sona getirirdim. Fakat ben böyle yaşayamazdım..."

YASA VE ANNELİK

Füruğ, 16 yaşında kendisinden yaşça büyük Pevez Şapur'la evlenir ve aslında onun koca evi baba evinin devamı olur. Bu evlilikten bir oğlu olur, evliliği 3 yıl sonra sona erer.

İran yasalarına göre, çocuğun velayeti babaya verilir. Füruğ'un hayatına bir de çocuk özlemi eklenir:

"Seni istiyorum ve biliyorum/Asla koynuma almayacağım/Sen o aydın ve pırıl pırıl gökyüzüsün/ Ben bu kafeste bir tutsağım"

"Boş bir anda düşlüyorum/Bu sessiz hapishaneden uçmayı/Gülerek gardiyan adamın gözüne/Yanında yaşama yeniden başlamayı"

Toplumunun yazılı/yazısız kuralları nedeniyle birçok sıkıntıyla baş etmek zorunda kalmış bir de bunların üstüne çocuğuna hasret bir yaşam sürmüştür.

Dini/ahlâki ögelerin arkasına sığınan erk iktidarının ikiyüzlülüğünü de satırlarına şöyle aktarmıştır:

"Kaçıyorum bu insanlardan/ Görünüşte benimle olan/ Fakat içlerinde hakaretten/ Eteğime bin bir yama yamayan"

VE AŞKIN BAŞLANGICI...

Füruğ'un yaşamı İran'ın en önemli öykücülerinden İbrahim Gülistan'la çok farklı bir boyuta evrilir. En verimli ve başarılı şiirlerini bu dönemde üretir.

"Şimdi kentin kirli gürültüsü yeniden/balıkların karmaşık sürüsü gibi/benim kıyımımın karanlığından uzaklaşıyor/ şimdi pencereler kendini yeniden/ dağınık ıtırların dokunuşunun lezzetinde açılmış buluyor/ şimdi ağaçların tümü uyumuş bahçede kabuk atıyor/ ve toprak, binlerce delikle/ ayın sersem zerreciklerini kendi içine çekiyor..."

Şairliğin dışında gazetelerde editörlük de yapan bu cesur kadın, Gülüstan'la tanışmasıyla sinema sektörüne de girer ve birçok belgesel/ kısa filme imzasını atar.

"Yeniden Doğuş" adlı kitabıyla şiirde zirveye ulaşan Füruğ, "İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına" adlı şiir kitabını tamamlayamadan 32 yaşında geçirdiği bir kaza sonucu hayatını kaybeder.

**Haşim Hüsrevşahî Füruğ'un "Yaralarım Aşktandır" kitabını okumanızı da öneririm.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.