Hava Durumu

Yaşar Kemal'in 'Binboğa'sı: Bir kültür nasıl yok oldu?

Yazının Giriş Tarihi: 04.01.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.01.2021 06:00

'Ağlar bu mezarlıkta Yörükler her gece

Bakıp iri yıldızları davar sanmaktan

Düşünür eski günleri... İskândan önce

Geride kalmanın hüznü yamanmış yaman'

Bir Yörük efsanesidir Binboğalar... Toros Dağları, sevenlerin birbirine kavuşamamasına sinirlenir, bin tane boğaya dönüşüp Çukurova'nın üzerine yürür.

Çukurova'nın bağrından çıkıp dünyaca ünlü olan, eserleri kırk dile çevrilen usta kalem Yaşar Kemal'in "Belki de en gerçekçi romanım" dediği eserdir 'Binboğalar Efsanesi.'

Bir kültürün yok oluş hikâyesidir...

Ailesi de konar-göçerlikten gelme, Kadirli'ye bağlı Hemite köyünde dünyaya gelen Yaşar Kemal, çok iyi gözlemlediği topraklarının kültürünü, ince bir dille eserlerine yansıtmakta müthiş bir başarı göstermiştir.

xxxx

Osmanlı'yla başlayan Cumhuriyet döneminde de devam eden iskân politikası ile konar-göçer yaşayan halk, yerleşik yaşama zorlanmıştır. Bu dönemde meydana gelen çatışmalarda bir kısım Yörük, yerleşik yaşama geçmiş/geçirilmiş olsa da Karaçullu obası gibi, buna uymayan topluluklar da olmuştur.

Karaçullu, konar-göçerliklerini sürdürürken, birçok oba, boş bulduğu araziye yerleşmiştir. Toplumsal koşulların değişmesiyle birlikte yerleşik yaşamdan dolayı neredeyse adım basacak yer kalmamıştır.

Karaçullu, gün gelir, Toroslar'da, konacak tek toprak parçası bulamaz. Nerede bir iki gün durup dinlenecek, hayvanlarını otlatacak olsalar, toprak sahipleri 'ayakbastı parası' diyerek boğazlarına yapışır. Her gelen "burası bizim toprağımız" diyerek Karaçulluları soyup soğana çevirir. Resmi makamlara başvursalar da hiçbir sonuç alamazlar!

Bu nedenle birçok defa saldırıya uğrayan oba halkı, çıkan çatışmalarda nice yiğit delikanlılarını kaybeder. Öyle zaman olur ki yollarda süren sefalette kaybettiklerini gömecek toprak bulamaz.

Oba, bu kavgaların sebebi olarak gösterilmiş; geçimsiz, her gittikleri yere bela götüren konuma düşmüş, düşman olarak görülmüşlerdir.

Soylarını, kültürlerini kaybetmemek adına çektikleri çilenin resmidir 'Binboğa...'

xxxx

Efsaneye göre, dünya kurulduğundan beri, denizlerin ermişi İlyas'la karaların ermişi Hızır her yıl, 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece buluşur. Hızır'la İlyas'ın buluştuğu an, biri Mağrip'ten biri Maşrık'tan iki yıldız doğar. Tam Hızır'la İlyas ellerini birbirlerine uzatırken, onlar da birleşir, tek yıldız olur. Hızır'la İlyas'ın üstüne ışık olup sağılırlar...

Kim ki o gece gözünü kırpmadan gökyüzünü izler ve yıldızların birleştiğini görürse dileği kabul olur. Ama ne dilerse...

O gece herkesin yüreğinin apak, kötü niyetten arınmış olması gerekmektedir.

"Eğer içinizden bir insanı aşağılıyorsanız... Aşağılanacak insan yoktur, bunu böyle bilin. Dünyada kötülük yoktur, iki türlü iyilik vardır. Işıktan bir değnek alın elinize, değneğin bir ucu çok parıltılı, bir ucu daha az parıltılıdır. İşte iyilikle kötülük arasındaki fark bu kadardır. Yüreğinizi bu gece sabaha kadar arı tutun..."

İşte bu gece, tüm obanın umudu, yıldızlarda, obanın ileri geleni, Demirci Ocağı Piri Haydar Usta'dadır.

"Bre koca Allah, hay bire koca Allah... Çukurda bir kışlak ver bana, kışlayım; Aladağ'da bir yaylak ver, yaylayım.  Eskiden vermiştin, şimdi neden geri aldın? Hay bre boz atlı yeşil donlu Hızır, senden de medet umarım."

Hızır'la İlyas el ele tutuşup yıldızlar birleştiğin an, Haydar Usta uyuyakalır, torunu Kerem kendine bir şahin, güzeller güzeli Ceren ise sevdalısı Halil'e kavuşmayı diler.

xxxx

O yıl da oba yazıda kalır... Umutları gittikçe tükenir, sersefil olurlar. Bir sonraki umutları ise Haydar Usta'nın yıllardır bitirmeye uğraştığı altın işlemeli kılıçtadır.

Haydar Usta'nın babası da zamanında yaptığı altın işlemeli kılıcı Binbaşı Ali Bey'e vererek, obasını iskândan kurtarmıştır.

Haydar Usta da altın kılıcı Ramazanoğulları'na, o da olmazsa İsmet Paşa'ya götürecek, obasını bu sefaletten kurtaracaktır. Yayla da bir yaylak, çukurda bir kışlak sahibi olacaklardır. Onların ocağından çıkmış kılıçlara hayran olmayan var mıdır ki bu dünyada?

Haydar Usta uğraşır çırpınır didinir, kılıcı tamamlar, düşer yola...

Romanın sonu okumayanlar için gizli kalsın...

Günümüzde hâlâ az da olsa varlığını sürdüren Yörüklerin işte böyle acı bir tarihi vardır.

Fransızcaya da çevrilen roman, 1979'da Fransa'da 'Yılın En Kitabı' seçilmiştir...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.