Temkinli iyimserlik!

Hayat ne zaman normale dönecek? Salgının yayılma hızını biraz kontrol altına alınca herkes bu sorunun yanıtını arar oldu.

Tespitlerime göre ahali gevşemeye yer arıyor. Bir yetkili çıkıp "Her şey yolunda gidiyor şükürler olsun. Beklediğimizden iyiyiz" dediği an maskesini bir yana, dezenfektanını öte yana fırlatıp kendini sokağa atacak!

Kahvede arkadaşlarıyla kucaklaşacak. Okeye oturacaklar!..

Kadınlar da kendini alışverişe verecek. Mutluluğu AVM'lerde alışverişte arayacak.

Sonra anne babalar kucaklanacak... Sevinç yumağı oluşturulacak...

İşte al sana o zaman ikinci dalga! Yandı gülüm keten önlemler! Sil baştan başlarız 15 gün sonra hepsine!..

Dünya Sağlık Örgütü de belki vaziyetimizin farkında. DSÖ'nün Olay Yönetim Ekibi'nden Catherine Smallwood, "Genel olarak, Türkiye konusunda vaka sayılarının dengeye oturmasıyla birlikte temkinli bir iyimserlik içerisindeyiz" açıklamasını yaptı.

Bereket versin ki "Türkiye bu işi halletti" demedi. Önümüzdeki 45 günde de ne pahasına olursa olsun dememeli. Hep beraber yanmayalım!

"İhtiyatlı iyimserlik" hepimizin kullanması gereken iki kelime...

Sürekli kötü haberleri yayınlayanlara kimileri kızıyor ama ben hayatta kızmıyorum. Milletin gevşememesi için korkması şart.

"Mezarlıklar kalabalıklaşıyor, yoğun bakımlar da doluyor" diyeceksin ki evde otursun. Dışarı az çıksın. Çıkınca da kurallara harfiyen uysun...

Kademeli bir normalleşme başlayacak gibi görünüyor. Mayıs sonu itibarıyla...

Ahaliye iyileşmenin kademeli olarak yapılacağını izah etmek şart.

AVM'ler açılacak ama sınırlı müşteri alacak... Kafe ve restoranlar hizmet verecek ama yüzde 50 kapasiteyle...

Otobüslere, uçaklara bineceğiz ama tam dolu olamayacak. Şehirlerarası otobüslerde kimse kimsenin yanına oturmayacak.

Maçlara gideceğiz belki ama yüzde 25 kapasiteye izin verilecek... 4 koltuktan 1'i dolu olabilecek...

Kahveye gidilecek belki ama 4 kişi masada okey atamayacak... En fazla 2 kişi tavla atabilecek...

Çocuklar parkta eğlenecek ama sırayla...

Ve en önemlisi maske takmaya bir süre daha devam edeceğiz.

Ve Pelin Portakal adında bir ergeni tanıdık dün itibarıyla.

Korona günlerinde Macaristan'dan Bingöl'e uçakla getirilerek karantinaya alınan Pelin kızımız Twitter hesabından kentle ilgili yaptığı, "Budapeşte-Bingöl seferine tanık oldum resmen. Pasaportumdan bu kara lekeyi nasıl silerim" paylaşımı sonrası lince maruz kaldı.

Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da soruşturma başlatıldı.

Dedik ya kız ergen...

Nankör de olabilir... Nankörlük suç değil... 

Bingöl'ü de beğenmeyebilir... Beğenmemek suç değil...

Bu kadar üzerine gitmenin manası yok. Hatalar insanlar için...

Hor görmeyin, ergenliğine verin gitsin...

Tepki çeken bir paylaşım yaptı ve binlerce de cevap aldı. Misliyle karşılık gördü. Uzatmanın manası yok!..

Bu arada Pelin Portakal'ın, Fatih Portakal'ın akrabası olup olmadığı da araştırılıyordu.

Akraba olsa ne değişecek ki? Misal ben tüm 'Aslan' soyadından olan akrabalarımın paylaşımlarından sorumlu tutulabilir miyim?

Portakal soyadı için de aynı bence...

Fatih Portakal ne alaka? Tüm Portakal sülalesi el ele verip devleti küçük düşürmek için çete mi oluşturdu yani?

Komik olmayalım lütfen!..