Hava Durumu

Bursa'nın en eski toplu taşımacılarından otobüsçü Mustafa Yetişen

"Cumhuriyetin ilk yıllarında midibüs tarzı araçlar ve otobüsler genellikle yerli karoserciler tarafından araç şaselerinin üzerine, araç şoför mahallerinin ön camlarının üzerinden kesilip, ağaç iskelet saç ile kaplanarak midibüs tarzı araçlar ve otobüsler yapılırdı. Bu tarz üretimler 60'lı yılların başına kadar devam etti. Yalnız, araçların kapasiteleri büyürken, kasalar, koltuklar, iç lambalar güzelleşti, alüminyum şeritler çeşitlendi."

Haber Giriş Tarihi: 16.06.2017 16:58
Haber Güncellenme Tarihi: 16.06.2017 16:58
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Bursa'nın en eski toplu taşımacılarından otobüsçü Mustafa Yetişen

-Yusuf Kenan Yetişen-

Yıllar önce, bir büyüğüm "Kenan Bey, babanın otobüslerinin resimleri terminal binasında sergileniyor gördün mü" diye sorduğunda şaşırıp "hadi gidip bakalım" dedim. Evet, şehirlerarası terminal binamızda belediyemizin ilk şehir içi otobüslerinin resimleri sergileniyordu. İçim biraz tuhaf oldu ve buranın sorumlusunu öğrenip makamını buldum. Burasının bir şehirlerarası terminal olduğunu buraya otobüs resimlerinin uygun olacağını belirttiğimde çok memnun oldular fakat ellerinde bulunmadığını belirttiler. Ben de kendilerine yardımcı olabileceğimi belirttim. Telefon numaramı verip ayrıldım. Ertesi gün yetkili kişi telefonun diğer ucunda idi ve elimdeki resimleri nasıl paylaşabileceğimi soruyordu. Ben de kolay olduğunu belirtip kendilerine elimizdeki tüm resimleri teslim edip 2 hafta sonra geri aldım. Kısa süre sonra sergi açılışına davet edildim.

Gerçekten özenle büyük ölçülere getirilip güzel bir tarzda seyre hazırlanmışlardı. Yaklaşık iki yıl burada kaldılar, daha sonra da BURSARAY istasyonlarında sergilenmeye devam edildi. Soyadımızı bilen, araçlarımızı tanıyanların bizleri aramaları, resimlerin fotoğraflarının çekilip paylaşılmaları bizleri mutlu etmeye devam ediyor. Yıllar geçerken çekilen bu fotoğrafların anılarını da sizlerle paylaşmak isterim.

YETİŞEN AİLESİ

Aile büyüklerim, 93 Harbi sonrasında (1904), Bosna'dan Anadolu'ya göç etmişler. Dedemin babası Sıtkı, Bursa/ İnegöl, sonra da dedem Mustafa Sıtkı 1937-38 yıllarında İnegöl'de ki Hanını satıp Bursa'ya yerleşmiş. Yeniyol'da yani İnönü Caddesi üzerinde, Yiğit Köhne Camiinin üst bitişiğinde bulunan Gülşen Oteli'ni işletmeye başlamış. Şu an buradan İnönü Caddesi'ni Cumhuriyet Caddesi'ne bağlayan yol geçmektedir. Ablama da bu otelin ismi verilmiş.

Babam, Mustafa Kemal Yetişen (D. 1925), (Namı diğer Boşnak Mustafa, sonraları Yetişen Mustafa) 1947 yılında askerlik görevinden dönüşünde, iyi arkadaşları Şerif Ağa'nın oğulları İhsan, İsmail, Nihat Ağırbaş'ın etkileriyle otomobilcilik mesleğine girmiş. Daha sonraki yıllarda da Şerif Ağa, bugünkü Muammer Sencer karakolunun karşısındaki Gold Oteli'ni ilk yaptıran kişi olmuş, diğer bir ifade ile onlar da babamların mesleğine geçmişler. Bu ailenin fertleri ile arkadaşlığımız da halen devam etmektedir.

Babamın ilk aracı Ford kaptı kaçtı olur ve İnegöl'e yolcu taşımaya başlarlar. Aracı deli lakaplı bir şoför kullanmaktadır. Lakabından anlaşılacağı gibi bir gün yolculardan birine kızar ve araçtan inip gider. Muavinlik yapan babam mecbur kalıp direksiyona geçer ve İnegöl'e gider. Bir süre sonra ehliyet sınavına girer, ehliyetini alır. Sırası gelmişken belirtmekte fayda var diye düşünüyorum, sınava girenlere çok zor mekanik aparatların sökme -takma soruları sorulurmuş. 

GEMLİK-YALOVA SEFERLERİ

Daha sonra 1947 model bir Chevrolet marka otobüs alır ve Gemlik, Yalova'ya yolcu taşımaya başlar. Bu süreçte hat bulmak, yolcu almak pek kolay bir iş olmayıp belirli tekeller var imiş. Yani Bursa'dan gelen araç, yolcusunu getirir dönüşte boş dönmek zorunda kalırmış. Zor şartlarda güç kullanarak dönüş yolcusu alma hakkını alırken ikinci aracını da alıyor babam. Sırası gelmişken bir konuyu da anlatayım, her ihtiyaç anında bulunup, alınamadığından, babam bir aracı ile bir tur yapar lastiklerini söküp diğer araca takarmış. Çünkü bir araca sıra ortalama hafta da bir kez gelirken, iki aracın olursa bir hafta da iki defa sefere gitmiş oluyorsun. Bir süre öyle devam eder. Kavgalı ve fırtınalı bir günde doğum haberim babama bildiriliyor. Rahmetli çok sert bir takım vasiyetlerde bulunur ama yıllar sonra bu sözlerini iptal etmiştir. Sırası gelmişken bazı şeyleri de paylaşmak isterim. Bizlerle sohbet etmeyi önemli gördüklerini anlatmayı hiç ihmal etmez, özellikle trafik ile ilgili konularda her daim ikazlarda da bulunurdu. "Birinin hatasını telafi edecek gibi araba kullanın" kendine ait olan bu sloganı ölünceye kadar her yanından ayrılışımda söylerdi.

Daha sonraki yıllarda iyi araçların edinilmeleri ile çalışma alanları çeşitleniyor. Önce Karacabey- Bandırma hattında çalışmaya başladığında Doğu şirketini kuruyor ve yazıhane, Sayılgan -Koza Han arasında idi. Bu hatta çalışan firmalar buralarda bulunur, acımasız rekabet ortamı yaşanırdı. Sonraları Adana- Ankara -İstanbul- İzmir- İzmit-Adapazarı hatlarında çalıştığını gördüm. Bu değişikliklerin sebeplerinin başında ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar gelmekteydi. Bilinçsiz rekabet ortamı hemen tüm tarafları yok etmekteydi. Rekabet hizmet ya da kalitede değil fiyatlarda oluyordu. Bu krizlerde bazen babamın otobüs yerine kamyon çalıştırdığına da şahit olmuşumdur.

KAMYONDAN OTOBÜS

1950'li yılların başında Mercedes Benz araçları ülkemize gelmeye başlıyor. Babam, aldığı Mercedes Benz kamyonu otobüs yaparak, o günün şartlarında performansı yüksek araçlarla tanışmış oluyor ve 2007 yılında vefat edinceye kadar onun, sonra da biz çocuklarının Mercedes marka aracı hiç eksik olmadı. Evinin balkon demirlerinde  Mercedes arması 1967'den beri durmaktadır. Sırası gelmişken bir hususu da paylaşmak isterim, eskiden araçların motorları ön kısmından sokulan kıvrık demir bir çubuk çevrilerek çalıştırılırdı. Mercedes marka araçların motorları mazot tüketir ve torpidoda bulunan çift kademeli bir ufak kolu çevirerek çalışırdı. Bu arada, farklı model araçlarımız, Magirus, M.A.N. otobüslerinin yanında, Playmouth, Chevrolet, Ford-Taunus, Opel v.s. gibi taksilerimiz de oldu.

Yine eskilere dönersek, Cumhuriyetin ilk yıllarında midibüs tarzı araçlar ve otobüsler genellikle yerli karoserciler tarafından araç şaselerinin üzerine, araç şoför mahallerinin ön camlarının üzerinden kesilip, ağaç iskelet saç ile kaplanarak midibüs tarzı araçlar ve otobüsler yapılırdı. Bu tarz üretimler 60'lı yılların başına kadar devam etti. Yalnız, araçların kapasiteleri büyürken, kasalar, koltuklar, iç lambalar güzelleşti, alüminyum şeritler çeşitlendi.

Bursa ekonomisi, İstanbul'un üreticisi durumunda olduğundan, esnafın İstanbul'a gitmesi ve gelmesi çok meşakkatli ve çok zaman alırdı. Zira, Bursa-Yalova arası 3,5 saat sürüyordu. Babam, Bursa'da ilk kez sabah 03.30 Bursa-Yalova hattını başlatarak, Bursalı esnafın İstanbul'a gidiş-gelişini bir güne indirmesine ortam yaratmıştı. Bu fikir tutulunca, tüm Yalova'ya yolcu taşıyan firmalar, bu sisteme geçti. Bu, 03.30 Bursa- Yalova sisteminin oturmasının pek kolay olmadığını hatırlıyorum, el ilanları yaptırıp dağıtır, şoförler, böyle bir işe alışkın olmadıklarından, ya saatinde gelemez, ya da uyuyup kalırlardı. Babam da, şoförlerin düzeni için çoğu kez aracın birini kullanırdı. 1958-1962 yılları arasında da, İstanbul'a türbe ziyaretleri düzenler ve yine el ilanları dağıtılırdı.

ÜSTTEN CAMLI OTOBÜSLER

1950'li yılların sonlarına doğru, babamın otobüs kasası yaptırmada tecrübe ve vizyonunun artmaya başlaması ile otobüslerimize sık sık alıcılar çıkar ve babam da satardı. Bu dönemde, Avrupa'da üstten camlı otobüsler yapılmaya başlanmış, ama Bursa'da teknik alt yapı buna yeterli değildi.

Babam, bir değişiklik ve cazibe olsun düşüncesi ile otobüslerini alttan camlı yaptırıyordu. Otobüslerimiz, şehirlerarası çalışan firmaların gözbebeği olup fotoğrafları yazıhanelere asılır, karoserciler, Cumhuriyet Bayramı'nda Heykel'deki törene çıkarırlardı. Yanlış hatırlamıyorsam 1959 ya da 1960 yılında babam iki otobüsle Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmıştı.

Çatalfırın'da, şu an Mis Ceren Kuaför Salonu'nun olduğu yerdeki acenteden M.A.N, şase konumunda alınmış, rahmetli Emin Canlı tarafından karoseri yapılmıştı. 1961 yılında Heykel'de şu anki Güllüoğlu Baklava'larının olduğu yerde Köfteci Mehmet Bey'in acentesinden şase konumunda Mercedes (balta burun) alınmış bunun karoserini de Hüseyin Usta yapmıştı. Bu araçlardan M.A.N ile Fenerbahçe-Nice maçına Fransa'ya taraftar, Mercedes ile de Almanya'ya ilk işçi kafilesi (müteahhit inşaatına eleman) götürülmüştü.

ORİJİNAL MODELLER

1960'ların ilk yıllarından sonra, demir profil ile otobüs iskeletleri yapılmaya ve orijinal modellere benzetilmeye çalışıldı. Orijinal modeller ülkemize, ya devlet dairelerine ya da o günün şartlarında az sayıda özel sektöre gelebiliyordu.

Yanılmıyorsam, 1966 yılında, otobüsümüz Uludağ'a çıkarken İnkaya Köyü'nün önünde yolun kayması sonucu devrilmiş, yeni yaptırılan kasa gerçekten güzel olmuştu. Muradiye Külliyesi'nin önünde, park halindeyken fotoğrafı çekilip, kartpostal yapılmıştı. Bu araç ta yine iyi bir fiyata Siirt'e satılmıştı.

Çocukları olarak bizim, baba mesleğini benimsemeyip, 3 kardeşin de üniversite okumuş olması, Türkiye'de otobüs fabrikalarının kurulması (Marsan, Karsan...), tercihteki kararsızlık, ekonomik şartlar, öyle tahmin ediyorum ki, babamın otobüsçülük serüveninin duraklamasına sebep oldu.

OTOBÜSÇÜLER KOOPERATİFİ

Bu dönemde organize sanayi bölgeleri oluşmuş, personel taşıma servis sistemi başlamıştı. Babam da 1-2 otobüsü ile bu servis sistemine katıldı. Yıl 1976'ya gelince, ben üniversiteyi bitirmiş ve Kimya Mühendisi olmuştum. Kardeşim İşletme okuyup Sigorta Eksperi, ablam lise öğretmeni olmuştu.

O günün şartları, otobüsçülerin yaşamlarını gün geçtikçe zorlaştırıyordu. Kendilerine, kooperatif kurmalarını önerdim. Kooperatif fikri zor da olsa benimsendi ve babam kurucu ortak (diğer ortakları; Avni İstanbullu, Şaban Orakçı, Kazım Duru, ...) ben yönetici olarak (BUROK) Bursa Otobüsçüler Kooperatifini 1976 yılında kurduk.

Sistemin içinden gelen bir kişi olmam sonucu, kooperatifte döner servis listesi oluşturdum. Bu sistem, kooperatifin 40 yıldır aksaksız yürümesinin ana sebebidir diye düşünüyorum. Bu döner servis konusu ilginçtir. Şöyle organize etmiştim. Ortalama bir günlük ciroyu belirleyip, seferlerin bitiş ve başka servisin başlangıç noktalarını ayarlama ile araçların minimum yol ve mazot sarfiyatını sağlanmış oluyordum. Her listeye ve otobüse de bir sıra numarası verdim. Her ayın sonunda liste bir sonraki numaralı araca geçiyordu. Bu yolla şoförlerin yolcular ile iletişimini de kısıtlı tutar oluyorduk. Çok yıllar sonra öğrendim ki benzer bir düzen Kuzey Avrupa da balıkçılar arasında uygulanmış ve bunu bilimselleştiren kişi bir NOBEL ödülü almış. Ben kurduğum sistemin 40 yıldır devam etmesinin ve baba mesleğime bir katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşıyorum.

TEKSTİLE GEÇİŞ

BUROK'un ilk aldığı ihale Sümerbank Merinos Fabrikası'nın Personel Taşımacılığı idi. Servisler başlayıp, günlük işlemler yürürken, müessese idari Md. Muavini Ercan Bey, bir gün bana, "Sen diğer şoförlere benzemiyorsun, seninle diyalog rahat oluyor, otur bakalım Kenan Bey, birer kahve içelim"  dedi. Önce şaşırmış sonra kendimi tanıtıp, bu müesseseye girmeyi çok arzu edip, çok çaba sarf ettiğimi, giremeyince de babamın mesleğine katkıda bulunmaya çalıştığımı belirttim. Sonra günlük konular hakkında görüştük. Aradan bir hafta geçmişti ki, müesseseye kabul ediliş kağıdım geldi. Bu vesile ile benim de iş hayatımın tekstil ağırlıklı gelişeceğinin kaderi belirlenmiş oldu. Bu arada şu anıyı da paylaşmak isterim, girişim konfeksiyon kadrosundan olmuştu. Bir süre sonra konfeksiyon bölümü üretime başlamış beni de oraya Pierre Cardin'den gelen üretim organizatörlerine tercüman olarak görevlendirdiler. Önce sıkıntı hissettim ama işi anlatırken öğrendiğim bu meslek, iş hayatımın son 10-15 yılında ana üretim şeklimi oluşturdu.

Ben fabrikalarda yöneticiliği bırakıp kendimize bir üretim düzeni kararı aldığımda bu kez babam yaşlanmış idi ve otobüslerini satıp önce makinelerin montajlarında refakatçi, sonraki yıllarda personelin yemek üretiminin başında oldu. GALİBA ÖDEŞİYORDUK !! 

Bu dönemlere ait tanıdığım bu meslekle ilgili kişiler şunlardır:

Tamirciler: Arif Usta, Mercedesci Ali Altun, onun kalfaları Ekrem, Mümin Avcı. Makasçı Selahattin Usta (Nail Yenice'nin kayınpederi).

Yazıhane sahipleri: Şeref Yazıhanesi-(Topal) Sabri Koltukluoğlu, Yalova Seyahat- Kör Cemal, Otokar Turizm-Hüseyin Cakalı, Özen Yazıhanesi - Mehmet Özen, Kamil Koç.

Karoserciler:  Emin Canlı, Hüseyin Usta (Şoförler Cemiyeti'nin yerinde), Karakaş Nurettin, İsmail Yeşilova bildiğim popüler karosercilerdi.            

NOT: İlk dokuma tezgahlarımızı da yine krem ve ördekbaşı yeşil renge boyamıştık. Ve rahmetli babamın mermer mezarını pek istemese de krem ve yeşil mermerden yaptırıp, ismini de sarı pirinç dökme harflerden yazdırdık.

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.