Hava Durumu

Endülüs'e bir bakış

  İslam tarihinin en muhteşem, farklı ve hazin coğrafyalarından bir tanesidir Endülüs. İsmi, bazı tarih kitaplarına göre kavimler göçüne müteakip bugün ki İspanya bölgesine gelen Vandaluslardan gelir. Arapça söylenişi itibariyle bu bölgeye Endülüs denmiştir ve halen İspanya'da Andalusia adında bir bölge bulunmaktadır.

Haber Giriş Tarihi: 01.06.2017 12:59
Haber Güncellenme Tarihi: 01.06.2017 12:59
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Endülüs'e bir bakış

Rıza Tevfik KALYONCU

Yanlızca İslam medeniyeti açısından değil, Avrupa medeniyetinin tarihi açısından da çok önemli bir yere sahip olan ve farklı köken, inanç ve kültürden gelen toplulukların uzun bir süre boyunca bir biryer arada yaşamasından ötürü bir kültür cümbüşüne sahne olan Endülüs'ün fethi ve müslümanların kontrolüne girmesi bir hayli enteresandır. Endülüs, Emeviler zamanında Tarık bin Ziyad'ın akın ve fetihleriyle ele geçmişti. Fakat Abbasi halifeliği Emevilerin yerini alıca, Abbasilerden kaçan bazı Emeviler, Endülüs'e sığınmışlardı. Devlet yönetimi ve idarecilik konusunda tecrübeli olan bu zevat (başlarında Emevî sülâlesinden Abdurrahmân bin Muâviye gelmektedir) Endülüsteki Emevi ve İslam varlığını bir emirliğe dönüştürdüler ve ilerleyen yıllarda burada kurulan yapı, halifeliğe doğru evrildi.

            İslam tarihi açısından Endülüs ve Endülüs Müslümanlarıyle ilgili detaylı bilgi almak isteyenler Prof. Dr. Mehmet Özdemir'in Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet adlı eserinden ziyadesiyle istifade edebilirler. Endülüs'te İslam varlığı yedi asırdan fazla sürdü ve Hıristiyan Katolikler, Yahudiler, Müslümanlaşan İspanyollar ve hatta İspanyollaşan Müslümanlar bir kültür mozaiği meydana getirdiler. Müslümanlar bile ciddi bir çeşitlilik arz etmekteydi Endülüs'te. Farklı kökenlerden gelen Araplar ve Berberiler Endülüs'ün etnik yapısındaki farklığı ifade etmekteyken farklı mezhepler, hizipler ve fikir akımları ise düşünce dünyasındaki farklılıkları göstermekteydi.

            Öte yandan Endülüs'te bugün sadece İslam tarihi açısından değil insanlık tarihi açısından tartışılmaz bir yere sahip birçok ölümsüz şahsiyet yaşamıştır. Bunlardan bazılarını zikredelim. Endülüs denilince akla ilk gelen isimlerden birisi İbn Rüşd, Aristoteles felsefesini Arapça'nın kavramlarıyla yeniden yorumlayan büyük filozofun hemen hemen bütün eserleri, Latince'ye tercüme edildi ve Batı'da geniş bir yankı uyandırdı. Aynı zamanda bir fakîh (hukukçu) olan İbn Rüşd, Faslu'l Makâl adında din ve felsefe ilişkisini anlatan bir eser kaleme aldı ki kanaatimce halen okunması ve okutulması büyük önem arz eden bir eserdir. Bu eserde İbn Rüşd, din ile felsefeyi tanımlar ve bu iki alanın nasıl birleştiklerini bir müslüman hukukçu perspektifiyle gösterir. Din, ilahi kaynaklıdır ama hikmet ve felsefe de hakikatin bir parçasıdır İbn Rüşd'e göre. Din müntesiplerine düşünmeyi, akletmeyi ve sorgulamayı emreder. Bu sorgulama ona göre felsefe olmadan yapılamayacağı için düşünmek, tabiata ve insana felsefi bir gözle yaklaşmak dinen vaciptir. İbn Rüşd'ün sorgulama ve düşünmeyi merkeze alan felsefesi aslında müslümanlara ve tüm insanlığa, eğitim ve öğretimin salt ezbere, bilgi yüklemeye değil, sorgulama, analiz etme ve derine inme metotlarına dayanması gerektiğini söylemektedir.

            Endülüs, tıpkı İbn Rüşd gibi İslam medeniyetinin her alanında büyük başarılara imza atmış İbn Arabi, İbn Sid el- Batalyevsî (dil bilimci), İbn Ali El- Kalâsadi (matematikçi), Mesleme bin Mecridi (Madridli Mesleme), İbn Hazm, Şâtıbî (hukukçu) birçok sima yetiştirmiştir. Endülüs bu ilim ve bilim insanları için bereketli bir ova olmuştur tabiri caizse. Sadece İslam dünyasıdan değil Avrupa gelen ilim ve fikir adamlarının yetişmesine de katkıda bulunan Endülüs medeniyeti, doğuşu ve gelişimi açısından ne derece ilham vericiyse duraklaması ve çöküşü bakımından da özellikle İslam toplumları için o derece hazindir.

            İç çatışmalar, ayrılık ve hat safhaya ulaşan israf  ve tefessühe mukabil bağnazlık ve kapalılığın toplumu istila etmesi gibi birçok nedenle Endülüs siyasi birliğini yitirmiş ve bu durumdan istifade ederek birleşen Katolik İspanya'nın istilasına uğramıştı. Tarihte hiçbir sonuç ve olay bir anda gerçekleşmediğinden Endülüs Emevi devletinin ve akabinde Endülüs'teki İslam varlığının ortadan kalkması da bir anda ve nedensiz gerçekleşmedi. Endülüs medeniyetinin yıkılmasının nedenlerinden bir tanesi belki de farklılıkların toplumu besleyen birer güç olmaktan çıkıp çatışma ve uzlaşmazlığa dönüşerek toplumun enerjisini tüketmesiydi. Hiç şüphesiz tarihsel olayları tek bir nedene dayandırmak mümkün değildir. Ancak bazı nedenler diğerlerinden daha merkezi bir rol oynayabilir.

            Tıpkı büyük toplum düşünürü İbn Haldun'un ifade ettiği gibi "Toplumların insanlar gibi ömürleri vardır". Bu düşünceden hareketle "nasıl ki enerjisi tükenen ve hiç yenilenmeyen bir insan yavaş yavaş kaçınılmaz bir sona doğru giderse, enerjisi tükenen bir toplum da aynı şekilde kaçınılmaz sona gider" diyebiliriz. Ancak bütün mesele enerjiyi tüketen nedenleri ve etkenleri doğru tespit edip tedbir alabilmekte.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.