Hava Durumu

Ağrı kesici alan 7 kişinin ölümüyle sonuçlanmış ibretlik hikaye!

1982 yılında, Johnson & Johnson şirketine ait Tylenol isimli ağrı kesici kapsüllerin içine yerleştirilen siyanür, Chicago'da 7 kişinin ölümüne yol açtı. Şirketin zor zamanlar yaşadığı, herkesin ağrı kesici almaya korktuğu dönemde işlenen cinayeti, baş şüpheliler ile birlikte inceledik.

Haber Giriş Tarihi: 17.03.2021 19:07
Haber Güncellenme Tarihi: 17.03.2021 19:07
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Ağrı kesici alan 7 kişinin ölümüyle sonuçlanmış ibretlik hikaye!

Esrarengiz olaylar serimizin bu haftaki konusunda, 1980'li yıllarda Johnson & Johnson markasına ait Tylenol ile zehirlenerek ölen 7 kişinin gizemli hikayesi yatıyor. 7 kişi de Tylenol kapsüllerinin içine konulan siyanür sonucunda ölmüş ve katilin kim olduğu ya da neden böyle bir şey yaptığı, hiçbir zaman açığa çıkmamış.

Böylesine büyük bir şirketin 7 kişinin ölümünden suçlanması elbette o zamanlar hem Amerika'da hem de dünya çapında büyük ses getirmiş, Johnson & Johnson büyük bir çöküş yaşamıştı. Dilerseniz, kurbanların profillerine, olayın nasıl geliştiğine ve olası şüphelilere birlikte bakalım. 

7 kişi, Tylenol aldıktan sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılıyor

Her şey 29 Eylül 1982'de Chicago'da başlıyor. Mary Kellerman, Mary Reiner, Mary McFarland, Paula Prince, Adam Janus, Stanley Janus ve Theresa Janus, ekstra güçlü ağrı kesici bir hap olan Tylenol aldıktan sonra rahatsızlanıyor ve hastaneye kaldırıldıktan sonra hayatlarını kaybediyorlar. Marry Kellerman'ın yaşı 12 olmak üzere kurbanların yaşları 12 - 35 arasında değişiyor. 

Kurbanların isimlerine dikkatli baktığımız zaman aynı aileden 3 kişinin öldüğünü görüyoruz. Adam Janus, bir Tylenol hap alıyor ve daha sonra ağır bir şekilde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılıyor, hastanede hayatını kaybediyor. Adam'ın anne ve babası, son derece üzgün bir şekilde evlerinde dönüyor ve yine aynı hapı alan oğulları Stanley ve eşi Theresa'nın da öldüğünü görüyor. 

7 kişinin de aynı sebepten dolayı ölmesi, FBI, ABD yetkilileri ve Johnson & Johnson'ı harekete geçiriyor. Tylenol'ların bulunduğu kapsüllerin incelenmesi için eve Nick Pishos adında bir dedektif gönderiliyor ve Pishos, evden aldığı Tylenol kutusunu başka bir kurban olan Marry Kellerman'ın kutusu ile karşılaştırıyor.

İlk dikkat çeken detay, her iki kutunun da üzerinde bulunan seri numaralarının aynı olması: MC2880. Başka bir dedektif olan Edmund Donoughe, Pishos'tan kutunun koklamasını istiyor ve Pishos kutuyu kokladığında kapsüllerin "badem gibi" koktuğunu belirtiyor".

Tylenor kapsüllerin içinde siyanür olduğu ortaya çıkıyor

Olay, tam burada patlak veriyor. O güne kadar siyanür adlı zehirli kimyasalın badem gibi koktuğu zaten biliniyordu ve kutulardan da böyle koku gelince kutular direkt olarak inceleme altına alınıyor. Bu sırada Chicago başta olmak üzere tüm ülkeyi bir panik havası bürüyor. 7 kurbana yapılan otopsi sonucunda vücutlarında çok yüksek oranlarda siyanür rastlanıyor.

Johnson & Johnson, tüm halka bir çağrıda bulunarak kutuların bir an önce geri toplatılması gerektiğini belirtiyor, ülke genelindeki bütün mağazaların raflarından tüm Tylenol'lar toplatılıyor. Olay o kadar büyüyor ki ABD genelinde yetkililer, hoparlörlerden insanlara asla Tylenol kullanmaması gerektiğine dair uyarılarda bulunuyor. 

Takvimler 1 Ekim'i gösterdiği zaman 31 milyon Tylenol raflardan toplanmış, Johnson & Johnson 100 milyon dolardan fazla zarara uğramıştı. Skandalın boyutu gerçekten kontrol edilebilir gibi değildi ve şirket, siyanürü kapsüllere kimin karıştırdığını söyleyene 100 bin dolar ödül vereceğini açıklamıştı.

Bu sırada Tylenol katili olarak adlandırılan cinayetin kopyacıları ortaya çıkıyor, kapsüllere kimisi fare zehiri, kimisi başka ölümcül kimyasallar koymaya başlıyor ancak bütün Tylenol'lar kısa sürede toplatıldığı için olası cinayetlerin önüne geçilmiş oluyor. 

8 farklı kutuda siyanür tespit ediliyor

Sadece Tylenol kapsülleri için laboratuvarlar kuruluyor ve yaklaşık 100 milyon kutu inceleme altına alınıyor. Toplamda 8 farklı kutuya ait 50 siyanürlü kapsül tespit ediliyor. Bunlardan 5'i ölen kurbanlara ait, diğer 2'si dağıtımdan toplanan kutular ve en ürkütücü olan son kutu ise, rafta satın alınmayı beklerken gelen emirle birlikte toplatılan kutu. 

Polis, bir bağlantı kurabilmek için kurbanları araştırmaya başlıyor ve Tylenol'ların aynı mağazadan alıp alınmadığına bakıyor. Gariptir ki 7 farklı kurban da Tylenol'ları birbirinden çok farklı yerde bulunan farklı mağazalardan almış. 

Johnson & Johnson'ın hisse değerleri, tabiri caizse gümlemeye başlıyor. Polis, o sırada Chicago'da bulunan akıl hastanelerinden ve hapishanelerden yeni çıkmış herkesi inceleme altına alıyor. Aynı zamanda kurbanların cenazesi, belki katil katılır düşüncesi ile halka açık bir şekilde gerçekleşiyor. 

FBI ve polis, kısa bir sürede katilin kapsülleri nasıl değiştirdiğini çözüyor. Yapılan açıklamaya göre katil, ilk önce bir mağazaya gidip Tylenol alıyor, ardından evinde ya da laborutuvarında bu kapsüllerin içerisinde az ancak ölümcül olmaya yetecek şekilde siyanür ekliyor ve ardından farklı mağazalara bu Tylenol kutularını yerleştiriyor. O zamanlar güvenlik kameraları şimdilerde olduğu gibi yaygın olmadığı için polis her mağazayı inceleme altına alamıyor. 

Önemli olan bir başka detay ise katilin tüm bu eylemleri cinayetlerden bir gün önce yapması. Çünkü kapsüllerin içerisine yerleştirilen siyanür, uzun süre kaldığı zaman kapsülün kendisini eritecek güçlükte ve bu yüzden de katilin birilerini öldürmesi için acele etmesi gerekiyor. Uzun süren araştırma ve sorgular sonucunda ortaya 3 tane şüpheli çıkıyor. Dilerseniz bu üç şüphelinin de kim olduklarına yakından bakalım. 

İlk şüpheli: Roger Arnold

Polisin şüphe duyduğu ilk kişi, 48 yaşındaki bir nakliye görevlisi olan Roger Arnold. Roger'ın şüpheli olmasının sebebi ise adamın bir barda Tylenol cinayetleri hakkında ileri geri konuşması, çarpıcı açıklamalar yapması. Roger'ın söylediklerini de John Stanisha adında bir adam polise iletiyor, ardından Roger polis tarafından sorguya çekiliyor. 

Yapılan sorgu ve araştırmaların sonucunda ilginç detaylar ortaya çıkıyor. Roger'ın çalıştığı şirket olan Jewel'da, Tylenol cinayetine kurban giden Mary Reiner'ın babası da çalışıyor ancak polis, adam ve Roger arasında sağlam bir bağlantı kuramıyor. Ayrıca Mary'nin Tylenol'u aldığı mağaza, Roger'ın eşinin psikiyatri kliniğinin hemen arkasında bulunuyor. 

Polis, daha detaylı araştırma için Roger'ın evine gidiyor ve evde kimyasallar için kullanılan tüpler, beherler ve bir kutu toz ortaya çıkıyor. Toz üzerinde araştırma yapılıyor ve bunun potasyum karbonat olduğu ortaya çıkıyor, yani siyanür ile bir bağlantısı yok. Polis, Roger'ı yalan dedektörü makinesine sokmak istiyor ancak Roger bunu reddediyor, polisin de elinde yeterince kanıt olmadığı için Roger'ı buna zorlayamıyor. 

Tüm bu sorgulardan yaklaşık 1 yıl sonra Roger, bir bar çıkışında kendisini ispiyonladığı gerekçesiyle John Stanisha'yı silahla iki el ateş ederek öldürüyor ve 30 yıl hüküm giyiyor. Roger, hiçbir zaman Tylenol katili olduğunu itiraf etmiyor ve iyi hal indirimi alarak 15 yıl sonra hapisten çıkıyor. 

İkinci şüpheli: Theodore J. Kaczynski

Polisin ikinci şüpheli olarak gördüğü isim, bugün hala hapishanede yatan ve kendi yaptığı bombalarla 3 kişiyi öldüren, 23 kişiyi de yaralayan Harvard mezunu matematikçi Theodore Kaczynski. 

Kaczynski'yi şüpheli hale getiren ilk durum, kendi yaptığı ve bir zarfla insanlara yolladığı bombanın ilk önce Chicago'da, yani 7 kurbanın hayatını kaybettiği yerde ortaya çıkması.

Yazımızın başında resmi olarak kayıtlara geçmeyen ancak yine de Tylenol'un içerisinde bulunan siyanürden ölen insan Jay Adam Mitchell'i hatırlıyor musunuz? Bu masum adamın öldüğü yer ile ilgili detay, polisi harekete geçiriyor. Mitchell, Sheridan Wyoming'de ölüyor, burası da Chicago'dan yola çıkıp Kaczynski'nin Wyoming'de bulunan kulübesine giden yolun hemen üzerinde bulunuyor.

Kaczynski'nin Wood ismiyle ilgili bir takıntısı bulunuyor

Kaczynski'nin daha önce evlerine bomba gönderdiği insanlarla ilgili garip bir takıntısı bulunuyor. Azılı katil, teknolojiyi benimsemiş insanları hedef alıyor ve kurbanlarının isim ya da soy isimlerinde genellikle Wood ismi bulunuyor. Ayrıca Kaczynski, kurbanlarına gönderdiği bomba zarfta bir odun (İngilizce'de wood) parçası da göndermeyi ihmal etmiyor. 

Wood ismi ile ilgili en garip detay, Johnson & Johnson'ın kurucularından çıkıyor. Üç kurucunun da tam olarak adları şöyle; James Wood Johnson, Edward Wood Johnson, Robert Wood Johnson. Polis ve FBI, Kaczynski'nin Tylenol'ları hedef almasının ardındaki sebebin, kurucuların isimlerinden kaynaklandığını düşünüyor ancak hiçbir zaman yeterli delile ulaşılamıyor.

2009 yılında FBI, gelişmiş teknolojiler ile birlikte tekrar bir tarama yapmak istiyor ve hapishanede yatan Kaczynski'den DNA örneği talep ediyor. Kaczynski, bu örneğin sadece gönüllü olarak verilebileceğini, bazı istediği şartlar yerine getirilmediği sürece DNA örneği vermeyeceğini belirtiyor. 

İşte Kaczynski'nin öne sürdüğü şart:

Kaczynski, istenilen DNA örneği üzerine şu ifadeleri kullanıyor; "Yetkililer, FBI'ın benden DNA örneği almak için hazırlık yaptığını söyledi ama onlara DNA örneğimi gönüllü olarak verip vermeyeceğimi hala bilmiyorlar. DNA örneğimi sadece bir şartla veririm. Mahkeme, bana ait olan eşyaları ABD Federal Kolluk Kuvvetleri'ne açık artırma ile vermeyecek. FBI'ın tamamen dürüst olacağına inansam bile, DNA örnekleri bazen yanlış çıkabiliyor ve masum insanların uzun süre hüküm giymesine yol açabiliyor. Yüzde 2 - 3 oranında suçlu çıksam bile sırf bu yüzden hüküm giymeyeceğimi nereden bilebilirim? 1996 yılında kulübemden aldığımız bazı eşyalar, daha önce siyanür kullanmadığımı kanıtlayabilir. Bu yüzden bu eşyaları başka yerlere açık artırma ile satmayın."

Kaczynski'nin aslında bahsettiği şey tam olarak şuydu. Onun masum olduğunu kanıtlayacak eşyalar, Federal Kolluk Kuvvetlerince açık artırma ile satılırsa, geriye masum olduğunu kanıtlayacak hiçbir delil kalmayacak ve DNA örneklerinde %3'lük bile bir uyuşma olursa, Kaczynski işlemediği bir suç yüzünden hüküm giyecekti. 

FBI bu teklifi reddetti ve Kaczynski'nin kulübesinden alınan eşyalar açık artırma ile satıldı, Kaczynski de DNA örneği vermeyi reddederek Tylenol cinayeti ile arasında herhangi bir bağ kurulmasını engelledi.

Üçüncü ve baş şüpheli: James Lewis 

James Lewis, cinayetler gerçekleşmeden hemen önce Johnson & Johnson'a yazdığı bir mektup yüzünden baş şüpheli olarak görülüyor. Dilerseniz o mektubun detaylarına daha yakından bakalım.

"Baylar, gördüğünüz üzere kapsüllerin içerisinde siyanür yerleştirip bunları raflara dizmek hiç de zor bir şey değil. Olayın en güzel yanı ise, jelatin içine gizlenmiş bu siyanürü alan insanlar, çok kısa bir sürede hallolmuş oluyor. Bu da sizin önlem almanıza fırsat yaratmıyor. Eğer kapsüllerin nasıl bir zarara yol açtığını umursamıyorsanız, bir şey yapmanıza gerek yok. Şimdiye kadar bu kapsülleri değiştirmek için 50 dolardan az bir para harcadım ve her bir kutuyu değiştirmek sadece 10 dakikamı alıyor. Eğer cinayetleri durdurmak istiyorsanız, aşağıda verdiğim banka hesabına 1 milyon dolar yatırmanız gerekiyor.  #84-49-597."

FBI, bu mektubu inceliyor ve zarfın üzerinde bulunan parmak izinin New York'ta yaşayan James Lewis'a ait olduğu ortaya çıkıyor. Tutuklama emri çıktıktan birkaç gün sonra Lewis, bir kütüphanede yakalanıyor. Mektupta yer verilen banka hesabının Lewis'a ait olmadığı çıkınca, daha detaylı bir araştırma yapılmaya başlanıyor. 

James, zamanında annesini baltayla kovalamış

Banka hesabının Frederick Miller McCahey adında bir adama ait olduğu ve adamın, Lewis'in eşini yaklaşık 500 dolar karşılığında dolandırdığı ortaya çıkıyor. İddialara göre Lewis, Miller'ın dolandırıcılığını ortaya çıkarmak ve FBI'ın ilgisini çekmek için gerçek olmayan bir hikaye uydurmuş. Lewis'in geçmişi inceleniyor, daha önce 19 yaşındayken annesini baltayla kovaladığı, Vietnam Savaşı'na katılmamak için deli taklidi yaptığı, bir adamı öldürdüğü ve karısıyla kimlik değiştirerek Chicago'ya kaçtığı öğreniliyor. 

Polis artık tamam biz Tylenol katilini bulduk derken, bambaşka bir detay ortaya çıkıyor. Lewis ve karısına ait tren biletini ele geçiren polis, Tylenol cinayetleri işlenmeden 1 hafta önce ikilinin New York'a gittiğini tespit ediyor. Polis, 1 haftada kapsüllerin içine siyanür koymanın mümkün olmayacağını, bu süre zarfında siyanürün kapsülü ve hatta kutuyu eritebileceğini açıklıyor ve Lewis için yeni bir teori ortaya konuyor.

Cinayetlerin işlendiği dönemde James'in Chicago'da olmadığı ortaya çıkıyor

Teoriye göre Lewis ilk önce trenle New York'a gidiyor, ardından sahte bir kimlikle uçağa atlayıp Chicago'ya geliyor, araba kiralıyor ve kapsüllerin içine siyanür dolduruyor. Bütün kutuları farklı mağazalara dağıttıktan sonra yine aynı yöntemle New York'a geri dönüyor. 

Ne polisin teorisi, ne de elde edilen kanıtlar Lewis'i tutuklamaya yetmiyor ancak Lewis daha sonra adam gasp etmekten 13 yıl hapis cezası yiyor. Hiçbir zaman Tylenol cinayetleri ile ilişkilendirilemeyen Lewis, hapisten çıktıktan sonra Zehir! Doktorların İkilemi adlı bir kitap çıkarıyor. Kitapla birlikte tekrar okların hedefi olan Lewis, kitabın hiçbir şekilde Tylenol ile bağlantılı olmadığını, anlattığı zehirlenme hikayelerinin tamamen hayal ürünü olduğunu belirtti. 

Tylenol cinayetinin katili, hiçbir zaman bulunamıyor, ne kadar delil elde edilirse edilsin değil katil, cinayetin ardındaki motif bile açığa çıkarılamıyor. Açıkçası ben katilin yukarıda yazdığım şüphelilerden birisi olmadığını, bunu yapan adamın Johnson & Johnson ismini karalamak isteyen birisi olduğunu düşünüyorum. Daha önce de belirttiğimiz gibi şirketin hisseleri Tylenol cinayetinden sonra bir hayli düşmüş ve markanın itibarını toparlaması uzun zaman almıştı. 

Katilin amacı sadece en çok kullanılan hapları değiştirip insanları hedef almak olsaydı, o zamanlar ve şimdi bile Amerika'da en sık kullanılan, Pfizer şirketine ait Advil hapları hedef alabilirdi. Ancak katil, özenle sadece Johnson & Johnson markasına ait kapsülleri tercih ediyor, bu da insanın aklına bazı şüpheler getiriyor.

Bonus: Tylenol cinayetleri, ilaç kutularına güvenlik bantlarının getirilmesini zorunlu kılıyor 

Birçoğumuz ilaç kutularında dikkatlice paketlenmiş güvenlik bantlarını, sadece baskı ile döndürülebilen kapaklarla karşılaşmışızdır. Tüm bu güvenlik önlemleri, Tylenol cinayetleri işlendikten sonra, ABD Sağlık Bakanlığı'nın emri ile birlikte ilk önce Johnson & Johnson şirketinde, ardından tüm ilaç şirketlerinde kullanılmaya başlanıyor.  

Kaynak: Webtekno

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.