Hava Durumu

Bursa'da öğrencilerinin öğretmen annesi: Necla Kaşıkçı

Hayatını gönüllülük esasında yaşıyor. Her adımını iyilik üzerine atıyor. Bursa'da öğrencilerinin öğretmen annesi Necla Kaşıkçı, "İnsanlar ikiye ayrılır: İyiler ve kötüler" diyor.

Haber Giriş Tarihi: 28.10.2018 13:13
Haber Güncellenme Tarihi: 28.10.2018 13:13
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Bursa'da öğrencilerinin öğretmen annesi: Necla Kaşıkçı

-Asuman Kurt Öge-

Çevresine karşı duyarlı, saygılı ve örnek bir insan. Ha bir de gizli kahramanları var Necla Öğretmenimizin... Gencecik, pırıl pırıl bir insan Necla Öğretmen... Dergi de yaptığımız sohbetimizi keşke canlı olarak aktarabilseydik ki siz değerli okuyucularımız da O'nun bitmeyen enerjisine ve kalbinden dökülen cümlelerine şahit olabilseydiniz. Ordulu. 3 yaşındayken ailesi ile birlikte Bursa'ya taşınmış. Her iki şehirden de sevgiyle bahsediyor. Kültür karmaşası yaşamamış hiç. Hayalinde hep öğretmen olmak varmış...

Kıymetli öğretmenim kendinizden söz eder misiniz? Eğitim hayatınız, mesleğe başlamanız...

"Üniversiteyi Balıkesir'de okudum. Yüksek lisansımı yaptıktan sonra 11 ay eczanede çalıştım. Yaz ortasıydı. Bittiği gibi öğretmenliğe başvurdum.  Çocukluğumdan beri isteğimdi öğretmen olmak. Özel sektörde çalışmaya başladım. 5 yıl dershanede öğretmenlik yaptım. Sistemdeki bazı koşullar sebebiyle okul tercihi yapmadım.  8 yıl bitti öğretmenlikte."

Dershane deneyiminden sonra ne yaptınız peki?

"Ücretli öğretmenliğe geçiş yaptım. Ücretli öğretmenlikte evde eğitim, hastanede eğitim diye hizmetler olduğunu öğrendim. Bana evde eğitim önerisinde bulunuldu. Sonra lösemi tedavisi gören bir kız çocuğu vardı. O çocuğumuza 1 yıl eğitim verdim. 2 yıl önceydi. Onun tekrar hastaneye yatması gerekti. Ankara'da tedavi görüyor. O nedenle devam edemedik.  Ben tekrar başvuruda bulundum. Ayrıca özel ders de veriyorum. Özel derslerde, alan dersimin dışında da eğitim vermeye çalıştım. Mesela 'kitap okumazsan gelmeyeceğim' diyorum çocuğa. Hani biraz tehdit gibi belki ama kitap okumak önemli. Çocuğa diyorum ki 'Sen kitap okumazsan matematiği yapamazsın, matematiği yapamazsan da ben üzülürüm.  İki taraflı da üzülmeyelim.' Mesela bu yıl birlikte çalıştığım öğrencimin elinde ve ayağında sıkıntı vardı. Özellikle elinin çalışmasını istiyorum. O nedenle el kaslarını güçlendirici çalışma yaptırdım ona, resim yaptık el becerisi gerektiren işler yaptık birlikte. Ben engelli öğrencilere de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştığım için herkes beni engelli öğretmeni zannediyor."

Özel çocuklarla çalışmak özel bir çaba gerektiriyor mu? Örneğin sizin farklı öğretme yöntemleriniz var mı?

"Farklı yaş gruplarında öğrencilerim var. Öğrencilerime matematik dersi veriyorum. Ama dilbilgisinde de problemleri varsa onları da görmezden gelmiyorum. Mesela problem yazacak çocuk ama 'pıroblem' şeklinde yazıyor. Ben oradaki 'ı' harfinin işi varmış gitmiş diyerek orada 'ı' harfinin olmaması gerektiğini eğlenceli bir şekilde öğretmeye çalışıyorum. Farklı anlatmaya çalışıyorum. Matematikte de mesela geometrik cisimler ya da alan hep bir sıkıntıdır. Oyun ile onları öğrenmelerini sağlamaya, basit örneklerle kolay öğrenilebilir hale getirmeye çalışıyorum. Çocuklara bir şeyleri öğretirken eğlenerek öğrenmelerini sağlamaya çalışıyorum. Böyle öğrendiklerinde unutmuyorlar hiçbir şeyi. Bu da yaptığınız işi sevmekle ve ona göre pratik teknikler geliştirebilmekle, yani yetenekle ilgili. Mesela; elinde sıkıntı yaşadığımız öğrencinin eline bir şey vermemişler hiç. Ben ona bir orman resmi yaptırabildim. Sünger baskısı ve pamuklu çöplerle beraber orman resmi yaptık. Yine o çocuk hiç hayal ettiği bir resmi çizmemiş. Tuttum elinden ne çizmek istediğini sordum. 'Evimiz ve çardağımız olsun' dedi. Elinden tutarak hepsini çizdirdim."    

         

Öğrencileriniz size 'Öğretmen anne' ismini takmış. Bu nasıl oldu, hikâyesini anlatır mısınız?

"Bir öğrencim vardı. Maddi durumu çok kötüymüş. Farkında değildik. Veli görüşmesinde annesi durumunun kötü olduğunu ağlayarak anlattı ve iki aydır dershane parasını ödeyemediğini söyledi. Utandığı için de gelememiş. Dışarıdan bakıldığında zengin, umursamaz gibi davranan bir çocuktu. Liseye geçiş sınavına da 2 ay vardı. Ona dedim ki 'dersin bitimine 5 dakika kala yanıma gel, sürekli çalışacağız seninle. Gerçekten de 2 ay boyunca beraber çalıştık.  Zeki bir çocuktu ama bırakırsan o da bırakıyordu. O çalışma ile iyi bir Anadolu lisesine gitti.  Hatta aynı çocuk mezuniyette kepler ve cübbeler para ile verildiği için annesine mezuniyete gitmeyeceğini söylemiş. Kendisi ile yine konuştuk.  İlgili öğretmenlerinden 5 dakikalığına kıyafetleri istemesini söyledim. Mezuniyete de gitti, fotoğraflarını da çektirdi. O gün öğrencimin bana taktığı lakap 'öğretmen anne' oldu."

Öğrencileriniz için çok büyük bir çaba ortaya koyuyorsunuz. Hayata bakış açınızı gerçekten merak ediyorum. Bu konuda bir şeyler söyleyebilir misiniz?

"Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Hiç birimiz cebimizi doldurup da bu dünyadan gidecek değiliz. O sebeple her şeyi hayatımı idame ettirecek kadar istiyorum. İnsanları, tüm canlıları seviyorum. Duyarlı davranmaya çalışıyorum. Ama bir insanın her şeye yetmesi mümkün değil. O nedenle de benim hayatımda öğretmenliğim ağır basıyor. Ben çocuklarıma faydalı, duyarlı olmaya çalışıyorum ki onlar da çevrelerindeki başka insanlara karşı duyarlı davransınlar. Olumsuz duygularım da var tabi. Beni kullanmaya çalışan insanlar oldu mesela hayatımda. Onlara karşı geri çekilmelerim oldu. İnsanlar ikiye ayrılıyor bence: İyi ve kötü olarak."

Sivil toplum kuruluşlarının projelerinde yer alıyorsunuz. Bu çalışmalara nasıl başladınız?

"Üniversite yıllarımda arkadaşlarımla beraber Çocuk Esirme Kurumu'na gittik ne yapabiliriz diye. Oradaki yetkili bize, 'Eğer çocuklara destek vermek istiyorsanız her hafta gelmelisiniz. Gelmediğiniz zamanlarda çocuklar problem yaşarlar' dedi. E bizim sınav haftalarımız var. Eve gelmek gerekiyor yaz tatili var derken çocuklar ziyan olmasın diye orada gönüllü ablalık, ağabeylik yapamadık. Dershanede öğretmenlik yaptığım yıllarda da mesai saatlerinin yoğunluğu sebebiyle çok fazla fırsat bulamıyorsunuz farklı alanlarda uğraşılara. Ben evde eğitime başladığım zaman fırsatlarımı değerlendirmeye başladım. İlk olarak LÖSEV de gönüllü olarak başladım. LÖSEV'de geçen sene gönüllü öğretmenlik yaptım. Sonra Cumhurbaşkanlığı projesi var 'Gönül Elçileri' adı altında. Bursa ayrı, ilçeler ayrı uyguluyor bu projeyi. Rehberlik öğretmenleri ve sosyologlar çalışıyor. Rehberlik öğretmenleri okulda tespitini yapıyor. Sosyologlar da bu çocukların evine ziyaret yapıyor. Özellikle öksüz, yetim ve dullara yönelik şehit gazi çocuklarının da kapsam içine alındığı bir proje. Orada ben gönüllü olarak çalışmak istiyordum. Dışarıdan da gönüllü almaya geçen sene başladılar. Kaymakamlık bünyesinde çalışılıyor ve gerçekten ihtiyaç sahiplerine gidiyorlar. Daha sonra 'İlmek İlmek Sevgi' Grubu ile tanıştım. Onlara 'Ben sizinle geleyim. Siz pazartesileri örgü için toplandığınız zaman bana da çocuklar için kitap ve kırtasiye malzemeleri getirsinler' dedim. Kabul ettiler. Onlar benim annem, ablam, teyzem oldu. Toplanan malzemeleri engelliler derneğine, kanserle savaş derneğine, down kardeşliğine götürdük. Bursa Down Kardeşliği Derneği'nde de bu yıl gönüllü öğretmenlik yaptım."

'İlmek İlmek Sevgi' Grubu'nu duymamıştım daha önce. Bu grubu bize tanıtabilir misiniz?

"İlmek İlmek Sevgi, bir Facebook grubu. Onlarla bağlantım şöyle oldu. Geçen yıl LÖSEV'de gönüllü öğretmenlik yaparken, Üstün Ezer'in düzenlediği bir panele gittik. Başka gönüllüler de vardı ve gazeteciler vardı. Gazeteci Olcay Erözden de oradaydı. Sivil Gündem Platform internet sitesinin sahibi. Kendisi 3 yıldır 'Fark Yaratanlar' adı altında ödül töreni düzenleniyormuş. Kendisi ile orada tanıştıktan sonra sosyal medya üzerinden benim çalışmalarımı gözlemlemiş. Ödül töreni zamanı ödül listesi açıklandığında kendi adımı gördüm listede gurur duydum. Ve bana 'Fark Yaratan Özel Ödülü' verildi. 'Eski Bursalılar Burada' Facebook grubu kurucusu Kemal Müezzinoğlu da orada plaket aldı. Kemal Beye 'kimin için ne yapabilirim'  diye sorduğumda 'Facebook sayfamızı beğenin lütfen' dedi. O sayfada 'İlmek İlmek Sevgi' grubuna rastladım. Orada ihtiyaçlı çocuklara örgü atkı, bere, çorap, oyuncak yapmak için ip ihtiyacı duyurusu yapıyordu. Ben zaten kitap topluyordum çocuklara iletmek için. Benim de kitap, kırtasiye, ihtiyaç malzemesi duyurularıma yer verdiler 'Eski Bursalılar Burada sayfasında. Kemal Bey, grup yöneticilerinden Jale Varlı hanıma iletmiş bu durumu. Onların aracılığı ile kitap, kırtasiye malzemesi, çamaşır, ayakkabı toplandı. Aynı anda ipler örüldü, örgüden oyuncaklar yapıldı. Hazırlanan tüm malzeme Orhaneli'nde bir köy okuluna çocuklara götürdüler. Birlikte çalışmalarımız devam ediyor."

Peki Necla öğretmenin hayalleri yok mu hiç? Bize hayallerinizden söz edebilir misiniz?

 "Gerçek anlamda bir aile oluşturmak istiyorum. Ne zaman öleceğimiz belli değil. Ben sağlıklı, sıhhatli ve iyi olarak yaşayıp, iyi olarak ölmek istiyorum. Öğretmenlik mesleğine hep devam etmek istiyorum.  Gönüllülük esası çalışmalarım devam etsin istiyorum. Öğretmenlik benim hamurumda var. Bir internet sitesi hazırlığı yapıyoruz kardeşimle. Malzemeleri tamamlamaya çalışıyorum. Çünkü videolar çekilecek. Burada bilgilerimi çocuklarla paylaşmak istiyorum. Benim çocuklara aşılamaya çalıştığım şey: İnsan her zaman iyilik tarafında olmalı."

Böylesine güzel insanların hayatımızda hep var olması dileklerimizle Necla Öğretmenimize çok teşekkür ediyorum bu keyifli sohbet için.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.