Hava Durumu

MHP Bursa Milletvekili Vahapoğlu: Düzenlemeyi TSK'nin ihtiyacı olması nedeniyle destekliyoruz

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda yapılan değişiklikleri desteklediklerini belirterek, askerin özlük haklarının, sorumluluk ve maruz kaldıkları risklerle uyumlu hâle getirilmesi gerektiğini ifade etti. Gara harekatına dair de önemli noktalara değinen Vahapoğlu, terörle mücadele konusunda kararlılık mesajı verdi.

Haber Giriş Tarihi: 16.02.2021 23:07
Haber Güncellenme Tarihi: 16.02.2021 23:07
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
MHP Bursa Milletvekili Vahapoğlu: Düzenlemeyi TSK'nin ihtiyacı olması nedeniyle destekliyoruz

Genel Kurulda, 250 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz alan Bursa Milletvekili Vahapoğlu, konuşmasına Gara'da verilen 13 şehidi anarak başladı.

Kanun teklifiyle yapılan düzenlemeleri TSK'nin ihtiyacı olması nedeniyle desteklediklerini bildiren Vahapoğlu, şunları söyledi:

"Görüşülmekte olan Kanun Teklifi ile başta 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve ilişkili 16, toplam da 17 kanunda değişiklik yapılmaktadır. Takdir edersiniz ki Devletler bazı konularda koruyucu, muhafaza edici olurken bazı konularda ise değişkenliği zorunlu görmektedir.

Yaşayan tüm canlı organizmalarda olduğu gibi tüm sivil ya da kamu kurum ve kuruluşlarında zaman ve şartlara uygun olarak değişiklikler yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca teşkilatların yanında gelişen şartların zorunlu kıldığı personel ihtiyaçlarının da giderilebilmesi için değişiklikler gerekli olmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin gerektirdiği değişikliklerin hemen her kademede yapılmaya devam edildiği bilinmektedir. Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığının teşkilat yapıları ile görev ve sorumluluklarında yapılan değişikliklere bağlı olarak yapılan mevzuata uyum çalışmaları devam etmektedir. Görüşmekte olduğumuz yasa değişikliğinin bir bölümü de bu konuyla ilgilidir.

Teklif; Uzman Erbaşların özlük haklarıyla ilgili iyileştirici düzenlemelerin, 6000 sayılı kanunla doğan hak kayıplarını giderici hükümlerin, Özel Kuvvetlere alımda aranan şartları taşımadığı daha sonra anlaşılan personele yönelik yapılacak uygulamaların, hukuk sınıfı personelin amir-ast-üst-bağlılık ilkelerinin yeniden belirlenmesi, Sağlık Bakanlığı kadrolarındaki sağlık personelinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev alanlarında da görev yapabilir hale getirilmesi,

Savunma Üniversitesi bünyesinde görev alacak öğretim kadrosuyla ilgili yeni ilkelerin belirlenmesi, nasıp düzeltmesi gereken personellerle ilgili hak kayıplarını ortadan kaldıran yeni kuralların belirlenmiş olması, Milli Savunma Bakanı ile Genel Kurmay Başkanının seferberlik ve savaş halindeki görev ve yetkilerinin yeniden belirlenmesi, Komando Uzman Erbaşların hizmet yıllarının iyileştirilmesi, zati silah verilmesi, devre kaybeden askeri okul öğrencilerinin genel sağlık sigortası kapsamından yararlandırılması, bakım onarım hizmeti gören erbaş ve erlerden acil işlerde mesleki yeterlilik belgesi aranmaması, bedelli askerlik yapacakların tabi olacağı kur hakkında yeni hükümler ve Milletvekillerinin askerlik süreleri konularını kapsamaktadır.

Görüşmekte olduğumuz Yasa Teklifi ile yapılan düzenlemeleri genel anlamda Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacı olduğundan hareketle desteklemekteyiz. Ancak birkaç hususa dikkatleriniz çekmek isterim. Bunlardan birincisi Silahlı Kuvvetler personelinin yaş durumudur. Uzman Erbaşlarımızın yaş haddinin 52'den 55'e çıkarılması ve lüzumu halinde sağlık durumu da el verdiği takdirde 60 yaşına kadar çalıştırılabilmesi.

Askerlik mesleği hiyerarşinin en katı uygulandığı meslektir. Dünyanın tüm orduları katı bir disiplin ve hiyerarşi üzerine kuruludur. 23 yaşındaki bir Astsubay Çavuş ya da Teğmenin 55-60 yaşındaki Uzman Erbaşa emir komuta etmesi zor olacağı gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde getirebilecektir. Ayrıca 44-45 yaşında General olunabilen, 45-48 yaşlarında kadrosuzluktan zorunlu emeklilik durumuna giren subayların durumu ne olacaktır. Bu konuların değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz."

"TEK İSTEKLERİ İTİBARLARININ İADE EDİLECEĞİ BİR DÜZENLEME"

Vahapoğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Bir diğer konu Milletvekillerinin milletvekilliklerinin devam ettiği sürece askerlik yükümlülüğünden muaf tutulmaları konusu. Bu konunun bağlayıcı olmaması ve Milletvekilinin isteği üzerine milletvekilliği süresi içinde de askerliğin yapılabilmesi halidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda yapılan değişikliklerin gerekliliğine inanıyoruz ve destekliyoruz. Ancak bu konuda bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmesinin gerekliliğine ve ihtiyaç duyulan tüm konuların topluca ele alınacağı bir düzenlemenin gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Örneğin bu kürsüden ben ve Partimizin diğer milletvekillerince defaatle dile getirildiği üzere;

Askerimizin özlük hakları, sorumluluk ve maruz kaldıkları risklerle uyumlu hâle getirilmelidir. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan her rütbedeki personelin özlük haklarını iyileştirecek reform mahiyetinde özel bir çalışma yapılması ihtiyacı bulunmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan binbaşı ve kıdemli binbaşılar, meri mevzuata göre "üstsubay" olarak tanımlanmış olmalarına rağmen aynı kategoride bulundukları albay ve yarbaylara tanınan haklardan yararlanamamaktadırlar. Dolayısıyla başta makam tazminatı olmak üzere bu hakların verilmesi ve emekliliklerine yansıtılması gerekmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 2003 yılından itibaren görev yapmakta olan sözleşmeli subay ve astsubayların kadroya geçirilerek muvazzaflık statüsüne ve güvencesine kavuşturulması gerekmektedir.

Silahlı Kuvvetlerin kadrolarından idari kararlarla ihraç edilen ve resen emekli olarak isimlendirilen çoğu mağdur edilmiş bir grup bulunmaktadır. Bunların ihraç sebepleri, mesleki safahatlarıyla ilgili belgeler dosyalarında mevcuttur. Bu personelin TSK'ya geri dönmek gibi bir talepleri de bulunmamaktadır. Tek istekleri itibarlarının iade edileceği bir düzenlemenin yapılmasıdır.

Astsubaylarımızın mesleğe başlangıç derece ve kademelerinin dokuzuncu derece ikinci kademe olacak şekilde yeniden düzenlenmesine, öğrenim durumlarının dikkate alınacağı şartların getirilmesine ve emekliliklerinde maruz kaldıkları ekonomik kayıplarını giderecek iyileştirmelerin ivedilikle yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli sivil memurlarında özlük haklarında düzenlemelerin yapılması ihtiyacı bulunmaktadır. Sivil memur kadrosunda mühendis, avukat, ihale uzmanı, satın alma uzmanı, psikolog, öğretmen, hemşire ve  idari personel bulunmaktadır. Bu personel sivil sayılmalarına karşılık askeri şartlarda görev yapmaktadırlar. Dolayısıyla görev şartlarının gerekli kıldığı iyileştirmelerin yapılması ihtiyacı bulunmaktadır."

"KAHRAMAN GÜVENLİK GÜÇLERİMİZİN YANINDAYIZ"

Dış güçler yoluyla Türkiye'nin üniter yapısının bozulmaya çalışıldığını aktaran Vahapoğlu, şunları söyledi:

"Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehditlerin genel kaynaklarını, Türk milletine yönelik dini ve milli husumetler, birinci kuşak komşu ülkeler ve bu ülkelerde yaşanan sorunlardan kaynaklanan yansımalar, ülkemizi çevreleyen Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu bölgelerinde yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin ülkemize yansıması,  öncelikli etki alanımız olması gereken bu bölgelere ve ülkelere yönelik küresel aktörlerin plan ve uygulamalarının doğurduğu sorunlar, toprak bütünlüğümüze ve Devletimizin rejimine yönelik faaliyetler, küresel etkisini genişletme arayışındaki ülkelerin ekonomik, politik ve askeri faaliyetlerinde öncelik taşıyan jeopolitik ve jeostratejik konumumuzdan kaynaklanan şartlar oluşturmaktadır.

Tüm bu gelişmelerin yanında batı kaynaklı olup dünya gündemine oturan ve ülkemizin de içinde bulunduğu bölgeyi siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri hâkimiyet ve diğer alanlarda yeniden şekillendirmeye çalışan soğuk savaş sonrası yeni ideolojiler de bulunmaktadır. Bunların başında çağdaş sömürgecilik diye de tanımlayabileceğimiz küreselleşmenin ülkemize yönelik öncelikli hedefi,  Devletimizin dayandığı temel ilkelerden milli devlet, üniter devlet ve laik devlet anlayışının yok edilmesidir. Yerli işbirlikçilerinin de desteğinde bu alanlara yönelen saldırı toplum yapımızı, moral değerlerimizi ve psiko-siyasi yapımızı öncelikli hedef haline getirmiştir.

Sözlerimin sonunda 10 Şubat 2021 günü başlatılan "Pençe Kartal-2 Harekâtı" ile ilgili bazı konulara değinmek istiyorum. Bilindiği üzere Devletimizin güvenlikten sorumlu tüm birimleri PKK terör örgütünü bitirmek üzere tam bir kararlılık içinde hareket etmektedirler. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğümüz personeli ile güvenlik korucularımızın hudut güvenliği ve terörle mücadeledeki kararlılık ve azimleri takdire şayandır.

Bu kapsamda kar-kış, yağmur çamur demeden en küçük rütbeli personelinden Bakanına kadar ciddi bir mücadele verildiğine şahit olmaktayız. Birgün Milli Savunma ve İçişleri Bakanlarımızı diğer bir gün GenelKurmay Başkanını, Jandarma Genel Komutanını, Emniyet Genel Müdürünü veya bir valimizi operasyondaki asker ya da polisimizin yanında görmekteyiz.

Başta terörle mücadele olmak üzere ülkenin sınır emniyetinden sokaktaki herhangi bir asayiş olayına kadar emniyet ve asayişini ilgilendiren tüm konularda görevli güvenlik personel en önemli desteği siyasi kararlılıktan almaktadır. Bugün bu destek vardır.

Mevcut durumda Cumhurbaşkanından Bakana kadar siyasi sorumluların bu desteği veren kararlılıkta oldukları ve kahraman güvenlik güçlerimizin arkasında durduklarını görmenin memnuniyeti içindeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de dün olduğu gibi bugün de yarında kahraman güvenlik güçlerimizin yanındayız, onlarla beraberiz."

"BU BİR VEKALET SAVAŞININ SOMUTLAŞMIŞ HALİDİR"

Pençe Kartal-2 Harekatı'nda Türk ordusunun büyük bir başarı gösterdiğini belirten Vahapoğlu, operasyona dair de önemli detaylar paylaştı:

"Bilindiği üzere  "Pençe Kartal-2 Harekatı'nda Gara dağı bölgesini hedefleyen 25-30 Km derinlik ve 75 Km genişlikteki bir arazi parçasında 10 Şubat 2021 günü başlayan bir operasyon yapılmıştır. Irak topraklarındaki bu operasyon planlanışı, icrası ve sonuçları itibarıyla ülkemizin göğsünü kabartması gereken nitelikli bir askeri başarıdır. Türk ordusu destan yazmaya devam etmektedir. Bu çapta bir askeri operasyonu çok az sayıdaki ülkenin silahlı kuvvetleri yapabilmektedir.

Operasyonda kara birliklerimiz helikopterlerle sorumluluk alanlarına intikal ederken rahmetle andığımız üç yiğidimizi şehit vermiş bulunmaktayız. Yine operasyon sonunda terör örgütünün korunaklı bir mağarada devletimizle pazarlık maksadıyla alıkoyduğu 13 vatandaşımızı şehit ettiği tespit edilmiş ve kahramanlarımızın naaşları yurda getirilmiştir. Harekat sonrası 48 teröristin ölü, 2 teröristin ise sağ olarak ele geçirildiği bilgisi kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Operasyonda ABD ve Rus menşeli anti tank savar roket atar, Rus ve Çin menşeli ağır makineli tüfek, Rus menşeli kalaşnikof silah, keskin nişancı silahı, ABD menşeli M16 A2 Karabina 727 model piyade tüfeği, Stinger hava savunma füzesi, termal gece görüş dürbünü, gece görüş gözlüğü, gündüz görüş el dürbünü gibi malzeme ele geçmiştir. Bu bilgileri şunun için veriyorum. Tek tük bulunma, çalınma vs hariç hiçbir bir silah, üretici ülkenin izni olmadan bir başka ülkeye gidemez. Silah kaçakçılığının tamamı üretici ülkenin izni ve/veya dahli ile yapılır.

Öyleyse burada saydıklarımızın dışında silah üreten AB ülkelerinin, Rusya'nın, Çin'in, Kanada'nın, Güney Afrika ülkelerinin silah ve mühimmatı PKK üzerinde çıkıyorsa bunun adı konulmalıdır. Bu bir vekalet savaşının somutlaşmış halidir. PKK'nın üzerinde ele geçen her silahın üreticisi olan ülke onu Türkiye'ye karşı kullanıyor demektir. Türkiye'nin ya da bölgenin istikrarsızlaşmasında menfaati var demektir. Emperyalizmin bir başka şekli düşük yoğunluklu silahlı mücadeleler yoluyla yürütülmektedir.

Türkiye'nin milli güvenliğini sağlamak maksadıyla yaptığı askeri operasyonlara en önce bu silahları üreten ülkelerin karşı çıktığını görmekteyiz. PKK bölgede önceliği Türkiye olan bir kriminal suç ve terör örgütüdür. Vekaleten silahlı eylem yürütmektedir. Onun yaptığı, ülkemiz ve bölge üzerinde hesabı olan devletlerin Türkiye ve bölgeye yönelik planlarına şiddet yoluyla politik destek sağlamaktır.

PKK küresel bir suç örgütüdür. Suriye'de Esad'la birliktedir, Marksist-Leninist ideolojide olduğunu iddia eder ancak vahşi kapitalizmin ağababası ABD'nin Orta Doğu'daki maşasıdır, sözde kara gücüdür. Kurulduğu tarihten bu yana Rusya ile Moskova'da temsilcilik açacak kadar iç içedir. PKK'nın Irak ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile İran ile hiçbir sorunu bulunmamaktadır.

Hatta bu ülkeler ile konu Türkiye karşıtı eylemler olduğunda çok rahat işbirliği yapabilmektedirler.  PKK, Mısır'ın finansmanı ile Libya'ya Türkiye'nin desteklediği meşru hükümet güçleri ile çatışmak üzere terörist gönderebilmektedir.

PKK, silahlı propagandaya başladığı tarihten bu yana Yunanistan'ın himayesindedir, Öcalan'a sahte pasaport verecek, büyükelçiliklerinde koruyacak kadar yakındırlar, Yunanistan'ın tüm politik ve askeri çıkarlarına hizmet edebilmektedir, İsrail ile Lübnan'daki kamplarına dokunulmamasından, Irak'ın kuzeyine yerleşmede Barzani-Talabani'nin ikna edilmesine kadar pek çok olayın içinde ve işbirliği içindedir.

PKK, Azerbaycan'ın Ermenistan'ın işgalindeki Karabağ topraklarını kurtarmak üzere verdiği mücadelede Ermenistan'ın saflarında Azerbaycan'a karşı savaşabilmektedir.

Uyuşturucu kaçakçılığının Avrupa'ya ve kısmen de Amerika kıtasından AB ülkeleri ile Türkiye'ye yönelik uyuşturucu trafiğinin ana taşıyıcısı-nakledicisi ve dağıtıcısı konumundadır.

PKK, FETÖ ile çok kolay anlaşabilmektedir. Halen işbirliği halindedirler. PKK'ya yönelik tüm operasyonlara ilk tepki FETÖ'cülerden gelmektedir. İki suç örgütünün sanal klavye sallayıcıları yakın ilişki ve işbirliği halindedirler.

Varlığı ile huzur ve güven ortamını kirleten, insanlığa ve küresel barışa tehdit oluşturan bu örgütün dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler tarafından aleni ya da dolaylı desteklenmesi, artık tahammül edilemez bir hal almıştır.

Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığının Gara'da bir mağarada alçakça katledilen 11'i asker ve polis 2'si sivil kamu görevlisi olan  vatandaşlarımız  hakkındaki "Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK'nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz" ifadesi ne müttefiklikle ne dostlukla bağdaşmayan terör seviciliğinden ve işbirlikçilikten başka bir şey değildir.

Dışişleri Bakanı Blinken Dışişleri Bakanımız Sn. Çavuşoğlu ile görüşmesinde bu ifadeyi "sorumlu PKK" değerlendirmesi" ile tekzip etse de tatmin edici değildir. Nitekim bu çirkin kamu diplomasisi taktiklerine karşılık olarak MHP Lideri Sn. Devlet Bahçeli'nin, Sn. Cumhurbaşkanının ve Sn. Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanlarının net tavırları muhataplarına gereken mesajı vermiş bulunmaktadır."

"OYUNLARI BOŞA ÇIKARILACAK"

Terörün temizleneceğini, teröre destek veren her tür güç odağı ile  yurtiçi ve yurtdışında sonuna kadar mücadele edileceğini sözlerini ekleyen Vahaboğlu, 

"Türkiye hem dost bildiğimiz hem de komşumuz olan ve dostane ilişkiler kurmaya çalıştığımız ülkelerin hasmane tavırlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.

Türkiye Siyonistlerin, Helenistlerin ve bu ikiliyi kullanan ABD ve AB ülkeleri gibi ağa babalar ile Slavistlerin üzerimizdeki oyunlarının farkındadır.  Bunların oyunları boşa çıkarılacaktır.. Türkiye bunu yapacak güçte ve kararlılıktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşülmekte olan teklifi desteklediğimizi ifade eder, Gazi Meclisimize saygılarımı sunarken tüm şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğilirim" ifadelerini kullandı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.