Hava Durumu

Srebrenitsa Barış Yürüyüşü - 6

Yazı dizimizin altıncısında, Barış Yürüyüşü'nün (Marş Mira) birinci günü, kahve su ve meyve ikramları, Türklere özel ilgi ve sevgi; cami, kilise, anıt mezar ve mayınlı bölgeler ile yürüyüş rotasının yapısı ve zorluk derecesi konuları irdelenecektir.

Haber Giriş Tarihi: 22.07.2017 11:46
Haber Güncellenme Tarihi: 22.07.2017 11:46
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Srebrenitsa Barış Yürüyüşü - 6

Prof. Dr. Erkan IŞIĞIÇOK-U.Ü. Öğretim Üyesi ve KALBİR Başkanı

'BARIŞ YÜRÜYÜŞÜ'NÜN BİRİNCİ GÜNÜ

Barış Yürüyüşü (Marş Mira) 2017 başladı ve Nezuk'tan Potoçari'ye doğru giden 77 km'lik yolun ilk gününde dünyanın dört bir tarafından gelen insanlarla birlikte, 8 Temmuz sabahında hafif bir eğimi olan ormanın içinden aşağı doğru yürümeye başladık. Bir önceki akşam şiddetli yağmurun yağması nedeniyle, toprak zemin yumuşaktı ve bazı yerler çamurluydu. Havada toprak kokusu, çamların arasından süzülen güneş, kalplerde hüzün, duruşlarda gurur ve gelecekten umut vardı.

 KAHVE, SU VE MEYVE İKRAMLARI

Seri adımlarla düzenli bir biçimde yürümeye başladık. Sık ormanda biraz yürüdükten sonra tek tük evlerin ve geniş bahçelerin olduğu yerleşim yerlerinden geçtik. Bahçelerinden el sallayan, minnet ve sevgiyle bizlere bakan ve bir şeyler ikram eden insanlarla karşılaşmaya başladık. Keyiflerine düşkün ve sade yaşayan Boşnaklar için kahve son derece önemlidir. Yürüyüş yolunun üzerindeki pek çok evin bahçesinde bazen bütçelerine göre küçük ve mütevazı ikramlar, bazen de birkaç ailenin daha organize biçimde birleşerek kazanlarla kahve ikramlarına ek olarak, su ve meyve ikramları ile karşılaştık. İçtiğim ilk kahvenin tadı hâlâ damağımda. Daha sonraki molalarda hiç o tadı alamadım. İlk kahveyi veren karı kocanın samimiyeti ve ikramlarını aşkla yapmalarının etkisi olduğunu söyleyebilirim. İktisat eğitimi alanlar için; ilk kahvenin tadını alamamamı, ikinci ve daha sonra içtiğim (ilave edilen) kahvelerin marjinal faydasının azaldığı şeklinde yorumlamadığımı hatırlatayım. 

 Farklı ortamlarda sağlık ekiplerinin desteği, acil durumlar ve güvenlik için havadan helikopter takibi, yürüyüş rotalarındaki görevliler, özel güvenlik, vb. önlemler dışında, çeşmelerin olmadığı bölgelerde tankerlerden aparatla 5-6 ayrı kişinin aynı anda su içebileceği seyyar çeşmeler ve yerleşim yerlerindeki halktan gelen içten ikramlar, organizasyonun başarısı olarak değerlendirilebilir. Üç gün boyunca geçtiğimiz yerlerde dondurma, birkaç hediyelik eşya ve kamp alanında yiyecek satanlar dışında, ücretli satış yapan seyyar satıcılara pek rastlamadık. 13.sü yapılan bu etkinliği 'Paraya çevirelim' yönünde bir algının olmaması sevindirici. İlerideki dönemlerde, 'Bu kadar çok sayıdaki kişiye bir şeyler satalım' şeklinde bir yola girildiğinde, işin renginin değişeceğini ve maneviyatının bozulacağını söyleyebilirim.

Buna karşılık, o topraklarda gözü olan ve 'Biz de buradayız' diyen yedi düvelin ve özellikle ABD, AB ülkeleri ve BM'nin ücretsiz bir şeyler dağıtıyor olması, timsah gözyaşı olarak değerlendirilebilir. O kadar insanın katledilmesine göz yumacaksınız ve ondan sonra su, elma, muz, vb. dağıtarak 'Sizin yanınızdayız.' diyeceksiniz. Başlangıçta ayrıntıyı bilmeden aldığımız tüm bu ikramların çoğundan yemiş olsak da Bosnalı halkın bize kendi elleriyle bahçesinde yetiştirdikleri ve ikram ettikleri küçük armutlarını ve dağıttıkları kahvelerin tadı damağımızda kaldı.

TÜRKLERE ÖZEL İLGİ VE SEVGİ

Bosnalı Boşnakların bize ve Türk bayrağına saygıları görülmeye değerdi. Bunu çok sayıda kişinin elindeki Bosna ve Türk bayraklarından anlamak mümkün. Bunun dışında, herkesi ikramlara davet etmelerine karşın, bizi gördüklerinde Boşnakça cümlelerinin arasında 'Buyurun, buyurun', 'Turski', 'Arkadaş, arkadaş' vb. kelimeleri samimi bir biçimde kullanıyorlardı. Bu ilgi ve sevgi karşısında duygulanmamak ve gururlanmamak elde değil. Hayatımda ilk kez hiç tanımadığım ama akrabamdan daha sıcak bir biçimde kadın, erkek, yaşlı, çoluk, çocuk bu kadar insana el salladığımı ve sarıldığımı hatırlamıyorum. Hemen eklemeliyim ki, orta yaşlı nüfusun sayısının oldukça az olması hemen dikkatimizi çekti ve onların Bosna Savaşı'nda hayatını kaybeden 200 binin üzerindeki kişi olduğunu anlamak zor olmadı.

BBB'nin bizlere dağıtmamız için verdiği şapka ve penyeleri verdiğim kişilerin sevinçleri, çocuklarla 'çak' hareketiyle selamlaşmamın yansıması, kapılarının önünden geçerken Türk bayrağına sarılı yürüyen Ferudun Bey'i görenlerin el sallamaları ve bize karşı tutum ve davranışları muhteşemdi. Özellikle gözü yaşlı gördüğüm çok sayıda yaşlı teyzenin elini öperek, az çok bildiğim Boşnakça ile hatır sormam karşısındaki sevgileri ve yaklaşımları hâlâ gözümün önünde canlanıyor.

Bazen 'kakositetka (nasılsın teyze)', bazen 'kakosimajko (nasılsın anne)', bazen de 'kakosinana (nasılsın nine)' diye hatır sorarak elini öptüğüm muhtemelen eşini, çocuklarını, akrabalarını veya komşularını kaybeden bu gözü yaşlı annelerin pek çoğunun, elini öptükten sonra bana sarılması ve bazen tamamını bazen de birazını anladığım konuşmalarını ve sevgi dolu bakışlarını, ömrümün sonuna kadar unutacağımı sanmıyorum. Her ayrıldığımız kişinin de Allahunamaned (Allah'a emanet) diyerek sizi uğurlaması karşısında dilinizin ve damağınızın kurumaması mümkün değil. Zaman zaman asfaltta yürümekle birlikte, özellikle orman içinden yürüdüğümüz yerlerden geçerken, ister istemez aklınıza buralardan geçen insanların çektikleri acılar geliyor. Bu ağacın altında kimler dinlenmişti veya bu bastığımız yerlerde kimlerin kanı dökülmüştü? Daha neler neler!..

CAMİ, KİLİSE, ANIT MEZAR VE MAYINLI BÖLGELER

Yürüyüşün ilk gününde geçtiğimiz yerlerin, ağırlıklı olarak Müslüman Boşnakların yaşadığı yerleşim alanları olması nedeniyle, daha çok camilerle karşılaştık. İkinci ve üçüncü günkü yürüyüşlerde zaman zaman kiliselere de rastladık. Yürüyüşte hiç müzik veya protesto niteliğinde bir eylem yoktu. Sadece camilerden Boşnakça ve Arapça ilahiler okundu. İlahilerin okunduğu ortamdan geçtiğinizde, maneviyatınızın yükselmemesi mümkün değil. Ayrıca, sık sık rastladığımız irili ufaklı mezarlık ve anıt mezarlar ise orada yaşanan katliamın boyutunu gözler önüne sermekteydi. Dikkatimizi çeken bir diğer konu ise pek çok yerde mayınlı arazinin varlığı oldu. Rotanın dışına çıkılmaması ve bu bölgelere girilmemesi için çok sayıda uyarıcı levhalarla ve mayın temizleme araçlarıyla karşılaştık.

 YÜRÜYÜŞ ROTASININ YAPISI VE ZORLUK DERECESİ

Üç gün boyunca süren Barış Yürüyüşü (Marş Mira) rotasının zorluk derecesi dağcılar için orta seviye olmakla birlikte, spor veya yürüyüş yapmayanlar açısından oldukça zor bir parkurdur. Kuşkusuz, arazinin pek çok noktasında iniş ve çıkışların olması ve özellikle asfalttaki yürüyüş parkuru daha da zorlaştırmaktadır. Önde giden grup, yaklaşık her 45-60 dakikada bir, 10-15 dakika mola vermesinin dışında; isteyen gruptan koparak istediği kadar mola verebiliyordu.

Aslında 6 Temmuz'da Nezuk'un daha gerisindeki Vukovar'dan başlayan ultra maraton dışında, 8 Temmuz'da bizimle birlikte çok farklı yerlerden yürünen ve 100 km'yi geçen rotalar da vardı. Bizim üç gün boyunca toplam 77 km net yürüdüğümüz rotada, günlük ortalama 25 km yol katetmekle birlikte, ikinci ve üçüncü günün açık arazide güneşin altında ve asfaltta yürünen kısmının daha fazla olması nedeniyle, daha da zor olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca, havanın sıcak olması nedeniyle, üç gün boyunca çok fazla terleyerek su kaybettiğimi ve bunu gidermek için de yaklaşık 5 km başına 1 litre su içmeye gayret ettiğimi belirtebilirim. Zaman zaman alnımdan damlayan tere rağmen ve biraz da performansımı zorlayarak yürümeye çalıştım.

Kuşkusuz, yanımda usta dağcılardan Nazif Makas, Ferudun Baykara, Ali İştem ve Ayşe Arabacı ile dağcı olmamakla birlikte, performansına hayran kaldığım Dr. Hüseyin H. Serdar ile yürümek de oldukça zor. 7 bin metre yüksekliğinde zirvelere çıkmış bu profesyonel dağcıların arasında benim gibi amatör bir dağcı olarak kaldığınızda, boncuk boncuk terlemeniz ve suya sarmanız kaçınılmaz olur. Kuşkusuz, bu esnadaki dayanma gücüm, insanların bu 'Ölüm Yolun'da delik ve yırtık ayakkabılar ile aç, susuz ve su toplamış ayaklarla yaşam mücadelesi verdikleri ve hareket eden her nesneye ateş eden nişancı Sırp kasaplarından kaçtıklarını hatırlamak olmuştur.

 Oysa bizler, utanmadan konforlu dağcı ayakkabılarımız ile ellerimizde baton, sırtlarımızdaki küçük çantalarımızda terlediğimizde değiştirebileceğimiz penyeler; sabah, öğle ve akşam bize özenle ulaştırılan BBB'nin yemekleri, sık sık karşılaştığımız çeşmeler ve su konteynerlerine ek, kahve ve meyve ikramları ile yürüyor ve onları anlamaya çalışıyorduk. Kuşkusuz, gösterdiğimiz çabayı hafife almamakla birlikte, biraz terlemişiz, biraz yorulmuşuz, rampa çıkarken biraz zorlanmışız, asfaltta uzun süre yürürken ayaklarımızın altının soyulması çok mu? En azından bizler ölüm korkusu yaşamadan yürürken, 22 yıl önce o acıları yaşayan insanların dayanılmaz koşullarda ve görünmemek adına sadece geceleri yürüdüklerini ve onların korku içinde kan dökerken, sizin onlara göre son derece konforlu koşullarda ter döktüğünüzü düşündüğünüzde, film kopuyor ve ister istemez başka dünyalara gidiyorsunuz.

Srebrenitsa Barış Yürüyüşü - 1 Srebrenitsa Barış Yürüyüşü-2Srebrenitsa Barış Yürüyüşü - 3 Srebrenitsa Barış Yürüyüşü - 4 Srebrenitsa Barış Yürüyüşü - 5 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.