Hava Durumu

Türkiye'de otizm gerçekliği ve 'Mucize Doktor'! Herkes bir 'Ali Vefa' olamayabilir!

Otizmli doktor olan gencin hayatını anlatan Mucize Doktor'la birlikte 'Otizm' hiç olmadığı kadar ülkenin gündemine oturdu. Peki aslında otizm nedir? 'Ali Vefa' gerçekten bu farklılığı Türkiye gerçekliğinde doğru bir şekilde anlatabildi mi? YeniDönem olarak konuyu 'Artı Yağmur ve Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezi'nin uzmanlarıyla konuştuk.

Haber Giriş Tarihi: 26.12.2019 06:00
Haber Güncellenme Tarihi: 26.12.2019 06:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Türkiye'de otizm gerçekliği ve 'Mucize Doktor'! Herkes bir 'Ali Vefa' olamayabilir!

Otizmin doğru teşhisi, erken tedavinin önemi, toplumun bu konuda neleri göz ardı ettiğiyle ilgili önemli bilgiler veren Çiğdem Kuruca ve Duygu Kızılaltun, "Hem özel gereksinimli bireyin eğitimi, sosyal hayata katılımı, yeteneklerin geliştirilmesi hem de ailelerin bu süreçte her konuda desteklenmesi bir eğitim politikası olmalı" mesajını verdi.

Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Çiğdem Kuruca: Anadolu Üniversitesi özel eğitim alanından mezun oldum. Yüksek lisansımı da Anadolu Üniversitesi'nde dil konuşma terapistliği alanında tamamladım. 10 yıldır konuşma terapisti olarak özel gereksinimi olan çocuklara hizmet veriyorum. Önce bir rehabilitasyon merkezinde, sonrasında bir okulda çalıştım. Uludağ Üniversitesi'nde belli bir dönem okutman olarak derslere girdim. Sonrasında 'Artı Yağmur ve Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezi'ni açtık. Kadromuzu genişlettik ve harika bir ekip kurduk. Kurumumuzu geliştirerek devam ettik.

Duygu Kızılaltun: Uludağ Üniversitesi'nden mezunum. Farklı eğitim kurumlarında 'Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik' bölümlerinde çalıştım. Kurumumuzda müdür olarak çalışmaktayım. Ayrıca aile danışmanlığı ve oyun terapi eğitimleri aldım.

-'Artı yağmur' ismi nereden çıktı?

Kuruca: Önceden sadece dil konuşma bozuklukları üzerine hizmet veriyorduk. Adı da 'Yağmur Dil Konuşma Bozuklukları Merkezi'ydi. 'Artı'sıyla, hizmet verdiğimiz alanlar da genişledi. O yüzden de artıyı ekledik. 3 yıldır da 'Artı Yağmur ve Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezi'nde 12 kişilik bir ekiple hizmet veriyoruz. Ekibimizde Dil-Konuşma Terapistleri, Özel Eğitim Uzmanları, Psikolojik Danışman, Ergoterapist Duyu Bütünleme Terapisti, Aile Danışmanı ve Drama Eğitmeni bulunmaktadır.

-Hangi alanlarda hizmet veriyorsunuz? Dil konuşma bozukluğu nedir ve nasıl tedavi edilir?

Kuruca: Kurumumuzda yaygın gelişimsel bozukluklar, özel öğrenme güçlüğü, zihinsel yetersizlik, dil-konuşma bozuklukları alanlarında her yaştan bireye eğitim, danışmanlık, destek hizmetleri veriyoruz.

Dil dediğimiz olay bir bütün aslında. Sadece konuşmak ya da ses üretmek üzerinden gelişen bir şey değil. Düşünme sürecini anlamlandırma, yorumlama, bir sonraki basamakları tahmin etme gibi süreçleri içeriyor.

Konuşma dediğimiz boyut da o dildeki kelimeleri söyleyebilme, sesleri doğru çıkarabilme yani fonolojik kısmını içeriyor. Kurumumuzda dil- konuşma bozuklukları alanında akıcı konuşma bozukluğu da dediğimiz kekemelik, gelişimsel dil, edinilmiş dil bozuklukları, sesletim ve ses bilgisi, ses bozuklukları gibi alanlarda hizmetler veriyoruz. Örneğin,  ses tellerinde nodül, polip gibi problemler yaşayan danışanlarımız var. Özellikle öğretmenlerden bu sorun nedeniyle bize gelenler oluyor. Felç geçirmiş ve bunun sonucunda konuşmayı unutmuş danışanlarımız da var.

TEDAVİNİN BAŞARISI KİŞİYE BAĞLI

Dil-konuşma güçlüğünün nasıl tedavi edileceği ise danışanlarımızla değerlendirme yaptıktan sonra karar verdiğimiz bir süreç. Öncelikle problem durumunun ne olduğunu, sebeplerinin neler olabileceğini, hangi yöntem ve tekniklerin uygun olacağını, haftalık seans aralıklarını vb. durumları değerlendiriyoruz. Ardından eğitim/terapi süreçlerine başlıyoruz. Her problem alanı için ayrı, alternatif yöntem ve teknikler var tabii ki... Çocuklar söz konusu olduğunda daha çok oyun ve keyifli etkinliklerle süreci yürütüyoruz.

Kızılaltun: Ayrıca kurumumuzda Ergoterapi Duyu Bütünleme Terapisi alanlarında da hizmetler vermekteyiz. Otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özgül öğrenme güçlüğü, down sendromu gibi duyusal farklılıkları olan tanı gruplarında uyguladığımız ergoterapi duyu bütünleme terapileri ile çocukların zihinsel, bedensel ve duyusal farkındalıkları artmaktadır. Böylece çocukların eğitim süreçleri daha etkili, verimli ve bütünlüklü olarak devam edebilmektedir.

-Kekemeliğin nedenleri nedir? Ne kadar oranda bir başarı sağlanıyor?

Kuruca: Nedenleri arasında genetik, psikolojik ve çevresel faktörler olabilir. Danışanlarımız bize geldiklerinde öncelikle değerlendirme yapıyoruz. Tedavide temel hedefimiz; problemi sıfıra indirmek ancak tedavinin başarı oranı, danışana, yaşına, yaşadığı psikolojik problemlerin derecesine bağlı olarak değişiyor. Bu grupta sadece çocuklar yok, 30-40 yaşında çalıştığımız danışanlarımız da var. Bu problem, küçük çocuklarda daha hızlı ve etkili tedavi ediliyor.

BU HATALARI YAPMAYIN!

Kızılaltun: Dil-konuşma ve diğer özel eğitim alanlarında karşılaştığımız problemlerin en önemli nedenlerinden biri ailelerin, öğretmenlerin, bireyin yaşadığı problemi görmezden gelmesi! Bu kekemelik ve diğer tüm problemlerde de böyle. "Büyüyünce geçer", "Okula başlayınca geçer", "Erkek çocuklar geç konuşur", "Annesi babası da geç konuşmuş", "Çekingen olduğu için oynamıyor" gibi gerekçelerle sorunu öteliyorlar. Bu yüzden de tedavi/eğitim sürecinin uzamasına neden oluyorlar. Ailelere uzmanlardan destek almaları gerektiği hatırlatılmalı.

Ve özellikle okullarda çocuğun içinde bulunduğu iletişim ortamının düzenlenmesi, farkındalığın artırılması konusunda öğretmenler çok önemli role sahip.

SIRA DIŞI HAREKETLER YAPIYORSA DİKKAT!

-En çok merak edilen konu da otizm... Hangi yaşlarda başlıyor? Hangi belirtiler dikkate alınmalı? En çok karşılaştıkları sorunlar neler?

Kuruca: Belirtileri her birey için farklı düzeylerde olabilir. Ama genel olarak belli başlı belirtiler var.

Başkalarıyla göz teması kurmuyorsa, ismini söylediğinizde bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa, parmağıyla istediği şeyi göstermiyorsa, oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa, akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa, bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa, konuşmada akranlarının gerisinde kalmışsa, sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa, aşırı hareketli, hep kendi bildiğince davranıyorsa, gözleri bir şeye takılıp kalıyorsa, bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa, günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa, otizm açısından değerlendirme yapmak gerekir.

Otizm bizim ülkemizde 3 yaşından önce tanımlanmıyor. Aileler durumun geç farkına vardığı için erken yaşlarda başlamamız gereken eğitimlere maalesef gecikmeli olarak başlıyoruz. Oysa sağlık sistemi gelişmiş birçok ülkede, çocuğun iyi takip edilmesiyle otizm tanısı daha erken konuluyor.

A TİPİK, OTİZME GİDEBİLİYOR

Otizmin haricinde 'A tipik otizm' dediğimiz bir durum da var. Otizmin bazı özelliklerini taşıyan çocuklar çok gözden kaçırılıyor. Bu çocuklar zamanında teşhis edilmediğinde otizme doğru gidebiliyor.

Kızılaltun: 2 yaşında başlanılan bir eğitimle 5 yaş eğitiminin sonuçları aynı olmuyor. Otizmli çocukların ilerleyen zamanlarda akranlarıyla bir araya gelebilmesi için, sosyal yaşama katılabilmesi için, güçlü yönlerinin, yeteneklerinin fark edilip geliştirilebilmesi için, bilişsel, sosyal-duygusal, motor beceriler, öz bakım becerileri gibi alanlarda daha erken eğime başlamak çok önemli... 

AİLELER ÇOK YALNIZ BIRAKILIYOR

-Çocuğa otizm teşhisi konulduktan sonra ailelerin tepkisi nasıl oluyor? Ailelerin bu süreçteki rolü nedir?

Kuruca: Bazı aileler önce reddediyor, sonra yavaş yavaş gerçekliği görmeye, sonra da tedavi/eğitim sürecine katılmaya başlıyor. Öfke, üzüntü, kırgınlık gibi birçok duygu durumunu bir arada yaşıyorlar. Bazı aileler durumu kabullenemedikleri için eğitimlere de gelmiyor. Bu süreçte ailelerin de çok fazla desteğe ihtiyacı olduğu için biz onlara da destek sunuyoruz. Aslında cesaretlendiriyoruz aileleri...

Bunun dışında aileler çok yalnız kalabiliyor. Çocukları için okul bulmakta zorlanıyorlar. Bulsalar bile bu defa öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin farklı yaklaşımlarıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Ek bir engelle daha karşı karşıya geliyorlar.

Kızılaltun: Eğitim sürecinde aileler en önemli paydaşımız. Ancak zaman zaman çocukların duygusal probleminin de olduğunu ya da ailenin kaygılı olduğunu da görüyoruz. O noktada eğitimi tek başına çocuklarla yürütmek yeterli olmuyor. Kurumumuzda psikolojik danışmanlık birimimiz de var. Gerekli durumlarda çocukla birlikte ailelerimize de psikolojik destek sunuyoruz. Örneğin anne-baba tutumları, davranış değiştirme yöntemleri vb. gibi konularda görüşmeler yapıyoruz. Böylece ailelerin süreci daha kolay kabullenmeleri ve çocukların daha erken tedavi sürecine dâhil olmalarını sağlıyoruz. Aynı zamanda gerekirse çocuğun iletişim içerisinde olduğu; bakıcıları, öğretmenleri ve diğer kişilerle de iletişime geçiyoruz.

-Aksaray'da otizmli öğrencilerle ilgili yaşanan, aslında bir Türkiye ayıbı olan olayla ilgili sizin de vereceğiniz mesajlar vardır sanırım...

Kızılaltun: Bu kadar farkındalığın yaratılmaya çalışıldığı bir dönemde böyle bir haberin çıkması çok üzücü! Sosyal medya, diziler, programlar aracılığıyla yapılan farkındalık çalışmalarının çok daha ötesine geçilmeli artık.

Farkındalık dediğimiz şey daha çok eğitimle gerçekleşebilir. Tabii ki diziler, filmlerde verilen mesajlar çok iyi niyetli çalışmalar ama çok çabuk tükeniyor ve unutuluyor. Eğitim her zaman bu farkındalığı artıran ana etmenlerden birisi. Biz eğitimi sadece ihtiyacı olanlara sunuyoruz ama bu eğitimi herkesin alması gerekiyor. Örneğin bir sınıfta otizmli bir öğrenci varsa tüm ailelerin de bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor.

Çocuklarda da farkındalık geliştirilmeli. Okulda arkadaşıyla, ırkı, cinsiyeti, kimliği veya engeli nedeniyle dalga geçen, onları dışlayan öğrenciler var. Çocuklara farklılıklarla bir arada yaşama eğitimi en başta verilirse zaten bu sıkıntıların büyük bir kısmı ortadan kalkacak. Bunu çocuğa kazandıracak olan aileler ve öğretmenlerdir.

-Otizmli çocuklara ve yaşadıkları zorluklara değindik. Son günlerde otizmli bir doktoru anlatan dizi var: 'Mucize Doktor'. Çok büyük bir ilgi gördü ve otizmlilere yönelik farkındalık daha da arttı. Siz bir uzman olarak bu diziyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuruca: Dizilerde karakterler çok sınırlı bir durumla tanımlanıyor. Şimdi Oradaki 'Doktor Ali Vefa' karakteri, üstün yeteneğiyle doktor olabilmiş. İletişim anlamında da çok iyi bir yerde. Ama bütün otizmli çocuklar böyle değil elbette. Bütün yapı böyle işlemiyor. Bu durumda otizmlilerin sürecini bütün yönleriyle tam anlamıyla tanıyamıyoruz.

Bu diziyle birlikte otizmli çocukların aileleri de böyle bir beklentiye girmeye başladı. "Otizmli çocuklar çok zeki çocuklar" gibi bir algı oluştu. Üstün yetenekli olduğu kadar, normal düzeyde ve zihinsel yetersizlik yaşayan otizmli bireyler de var. Otizm gerçekliğini yaşayan bir ailenin durumu o kadar kolay değil. Aileler çocuklarıyla ilgili bir sürü sıkıntıyla boğuşurken, dizi de çok büyük başarı sağlamış otizmli bir genç canlandırılıyor. Hepsinin çocuğu bir doktor, mühendis, öğretmen olamayacak maalesef!

Bu tarz diziler farkındalık yaratmak için çok faydalı ama bir yandan da sorunun gerçeğini tam olarak yansıtmıyor. Ali karakteri de otizmin bir basamağı ama her otizmli birey böyle yaşamıyor hayatı. Yani hepsi aynı seviyede ve aynı şartlara sahip değil. Ayrıca dizilerde ve filmlerde özel gereksinimli çocukların özel eğitim almaları gerekliliğinin altı daha çok çizilmeli.

-Son olarak bize ne nasıl mesajlar vermek istersiniz?

Kızılaltun: Ben bu konuda empati becerisinin ve farkındalığın geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sadece özel gereksinimli bireylere yönelik değil, tüm farklılıklara yönelik bir duyarlılık ve hassasiyeti kapsamalı. Bu da yine eğitimle gerçekleşebilir. Hem özel gereksinimli bireyin eğitimi, sosyal hayata katılımı, yeteneklerin geliştirilmesi hem de ailelerin bu süreçte her konuda desteklenmesi bir eğitim politikası olmalı...

Kuruca: Hangi alanda olursa olsun özel gereksinimli bireyler için ilk ve en önemli ihtiyaç özel eğitim ihtiyacıdır. Zamanında özel eğitim desteğinin sağlanabilmesi için de doğru tanı ve değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu noktada ilgili uzman, kişi ve kurumlar iş birliği içinde çalışmalı. Ayrıca sadece bireylerin değil, toplumun, ailelerin, okulların, öğretmenlerin de bu konuda bilinçlendirilmesi önemli. Kişilerin her ne engeli olursa olsun zaten zor başlayan hayatlarını kolaylaştırmak, yaşam alanları sunmak bizim görevimiz...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.