Hava Durumu

Yazı Dizisi 3-Tahran'a ruh veren hanedanlık!

Tahran'a başkentlik ruhunu kazandıran Kaşgar hanlığıdır. Kaşgar hanedanlığı özellikle mimari ve diğer görsel sanatlar açısından kendisini net bir şekilde Tahran'da hissettiriyor.

Haber Giriş Tarihi: 02.12.2019 06:01
Haber Güncellenme Tarihi: 02.12.2019 06:01
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Yazı Dizisi 3-Tahran'a ruh veren hanedanlık!

Yılmaz Ekinci

Bir grup arkadaş ve Bursa'da sevilen hayırsever iş adamı Sami Bilge abinin "İran'a gidiyoruz" demesi ile ben de "geliyorum" deyişim bir oldu. Gezi güzergâhımız Tahran, Kum, Kashan, Medbon, Yezd ve İsfahan'dı. Şiraz ve Persepolis'e gidemeyişimiz kafilede üzüntüye sebep oldu. Buralara gitmek artık başka bir sefere kaldı.

Nihayet uçağımız gecenin bir vaktinde İran'a vardı. Sabahın ışımasıyla Tahran'ı görme fırsatımız oldu. Tahran da diğer başkentler gibi iri ve cüsseli idi. Metrekareye düşen nüfus, trafik, beton, gürültü kirliliği ve benzeri faktörler altında yol alırken, herkes bir an önce İran'ı görme telaşında idi. İlk uğradığımız yer, Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucusu olan Tuğrul Bey'in anıt mezarı oldu. Anıt mezar; mimari açıdan güneşin ışıklarını, zamanı ve sesin dalga boyutunu harmanlayan, yansıtan ve sade bir yapı özelliğine sahipti.

Benim Tahran'da ilgimi çeken ve ona başkentlik ruhunu kazandıran Kaşgarlı hanlığının olmasıydı. Kaşgar hanedanlığı özellikle mimari ve diğer görsel sanatlar açısından kendisini net bir şekilde Tahran'da hissettiriyor. Tahran'da görülmesi gereken yerlerden birisi de Kaşgar hanedanlığından kalma Gülistan Sarayı'dır. Ve görülmesi gereken diğer alanlar ise Azadi Meydanı ve Tahran pazarıdır.

Tahran, İran'ın idari ve siyasi başkentidir. Tarihi çok eskilere gitmez. Bütün başkentler gibi soğuktur. Devletin yüzünü ve görünürlüğünü ensenizde hissedersiniz. Allah'tan Tahran'da fazla kalmadan yola çıkıyoruz. Ama hakkını teslim etmek gerekiyor. İran'ın diğer şehirleri olduğu gibi Tahran da çok yeşildi. Tahran şehrinin %20'si yeşildir. Bu oran İstanbul için %1,5'tir. İran'ın önemli bir bölümü kurak ve çöl olmasına rağmen müthiş bir bahçe kültürü vardır. İran kadim zamanlardan beri  "bahçeli evler diyarı" olarak bilinir. İklimin kurak ve çöl oluşuna rağmen şehirlerin büyük bir kısmı yeşildir; caddeleri geniştir ve caddelerin her iki yanında su kanalları vardır. Bu da hem havayı serinletmekte hem de şehrin yeşillendirilmesini sağlamaktadır. İran'ın büyük bir kısmı çöl olduğu için şehirlerin dışında nerede ise kırsal yerleşim yerleri yok denilecek kadar azdır. Ahalinin çoğu tarihsel ve iklimsel koşullardan dolayı şehirlidir. Bu da insanlara geniş bir sosyalizasyon yeteneği kazandırmıştır.

Kuzeyden güneye doğru yol alırken, Kum şehrine giriyoruz. Kum kenti, dini bir kenttir. Mollaların ve İmam Humeyni'nin yetiştiği bir şehirdir. Kentin merkezine doğru yaklaştıkça mahşeri bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Hz. Hüseyin'in ölüm matemi imiş. Her taraf kadın, çocuk ve gençlerle dolu idi. Salavat getirenler, ağlayanlar ve sesli bir şekilde Kuran okuyan mahşeri bir kalabalık eşliğinde Masume Hanım'ın türbesine giriyoruz. Rehberler eşliğinde kalabalıktan zor çıkabiliyoruz.

Kum şehrinde fazla kalamıyoruz ve Kashan'a doğru yola çıkıyoruz. Yol boyunca çıplak dağlar ve ovalardan geçiyoruz. Kırsal yerleşim yerleri yok gibidir. Her taraf bozkır ve bomboş. Sanki bir boşluktan geçercesine Kashan'a varıyoruz.

Kashan eski zenginlerin, bezirgânların yaşadığı bir şehir imiş. Kashan, Tahran ve İsfahan güzergâhı üzerinde olan bir şehirdir. Kashan göz alıcı mimari yapısıyla keşfedilmeye değer bir yerdir. Kashan'ın zenginliği eski kervansaray yollarının üzerinde yer almış olmasındandır. Kashan'da en çok ilgimi çeken şey eski konakların oluşu idi. 2000 yıllık tarihi evler sizi âdete büyülüyor. Kashan'da görülmesi gereken yerler; Fin bahçesi, Sultan Amir Ahmet Hamamı, Burojerdi Tarih Evi, Agha Bozorg Camisi ve eski konaklardır.

Kashan'dan sonra Yezd'e doğru yola çıkıyoruz. Yol uzun ve kafile sabırsız. Epey bir mesafe aldıktan sonra yol üstünde Merbod şehrine giriyoruz. Merbod, mistisizm kokuyor. Bahçeli evler, tarihi yapılar ve güvercinlerin barındığı bir yere götürüyorlar bizi. Harika bir mimarı ve herkesi kendine hayran bırakıyor. Ayrıca daha önceleri hiç görmediğimiz farklı bir mimari ile karşılaşıyoruz. Çöl sıcakları için eski çağlardan bu yana kullanılan doğal buzdolaplarını görüyoruz. Şaşırıyoruz. Öğle vakti oluyor ve tarihi bir kervansaraya gidip yemek siparişini veriyoruz. Hayatımda yediğim en güzel pirzola servisi ile karşılaşıyorum. Safran ile yapılmış pilavı da ilk defa burada tadıyorum.

Yezd şehrine doğru yola çıkıyoruz. Akşam serinliğinde Yezd şehrine giriyoruz. Yezd şehri, çöller arasında gizemli bir şehir gibi karşılıyor bizi. Çöl ortasında bir vaha gibi görünüyor. İran'ın en antik ve en gizemli şehridir dersem yeridir. Yezd şehri kerpiç ve toprak evlerle mükemmel bir kompozisyona sahiptir. Bu şehirde gözüme çarpan iki mühendislik olgusunu fark ediyorum. Birincisi bu şehrin suyunun 2000 yıldır ve hiç bozulmadan 50 km uzak dağlardan Qanat sistemiyle getirilmiş olmasıdır. İkincisi ise evleri klima gibi serinleten "badgir" denilen rüzgâr bacalarının oluşu idi. Şehre ayrı bir görüntü veriyor.

Yezd şehri aynı zamanda Zerdüşt'ün şehri olarak bilinir. Zerdüşt tapınağı buradadır. Bu şehirde görülmesi gereken birçok yapı söz konusudur. Özellikle Amir Çakmak Camisi, Su Müzesi, Eski Yezd yerleşim yeri, Zerdüşt Tapınağı  ve Zerdüştlerin gömüldüğü alan mutlaka görülmesi gereken yerlerdir.

Gecenin bir vaktinde otele gidip dinlenmeye çekiliyoruz.

Yazı Dizisi 1-Acının ve inancın ülkesi: İran

Yazı Dizisi 2-Büyük İskender'i İran'a çeken sebep

Yazı Dizisi 4-İsfahan: Dünyanın yarısı

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.