Fakat kelimenin Kuran'daki kullanımı, ismini anma ve söyleme anlamını dışlamadan, farklı anlam ufukları barındırır. Bu anlam ufuklarını, Ragıb el- İsfehani'nin muhalled eseri, Müfredat'a (Kuran kavramları sözlüğü) baktığımızda daha yakından müşahede edebiliriz.
Haber Giriş Tarihi: 12.06.2017 19:15
Haber Güncellenme Tarihi: 12.06.2017 19:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Rıza Tevfik KALYONCU
Gündelik hayatımızda unutkanlığımızdan, olayları, isimleri ve fikirleri hafızamızda tutamayışımızdan veya gerektiği durumlarda hatırlayamayışımızdan şikayet ederiz. Hatırlamak, sahip olduğumuz yetiler içerisinde benliğimizin oluşmasına ziyadesiyle etki edenler arasındadır. En yakınımızdaki, bizim için en sevgili olan insanları, mekanları hatırlarız, bu hatırlamalarımız bizi biz yapar. Fakat diğer taraftan da bazı durumları, kişileri ve yaşantıları hatırlamak istemeyiz ama kolay kolay unutamayız. Hatırlama yetisinin kimi zaman insanı zor duruma sokan tarafı da istenmeyen şeyleri zihnimize getirebilmesidir. Dini terminolojide ise gündelik hayattaki "hatırlama" yetisi ve bu yetiden çıkan fiille alakalı olmakla birlikte bu anlamı aşan bir kavram vardır. Zikir kavramı. Genellikle Allah'ı zikretmek, şeklinde kullanılan bu kavram aslında yüce kitabımız Kuran'ı Kerim'in bir sıfatıdır. Peki zikir kelimesinin anlamı nedir? Öncelikle dilimizde kullandığımız anlamı üzerinde duralım zikir kelimesinin. "Zikir, sözünü etme, ismini söyleme ve anma, Allah'ın isimlerini söylemek suretiyle yapılan ibadet"anlamlarına gelir. (Kubbealtı Türkçe Sözlük). Sözlükte verilen anlamlara dikkat edilirse zikr kavramının Türkçemizde "söylemek" fiiliyle yakından irtibatlı bir anlama sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum kelimenin dilimizde kazandığı anlam çerçevesiyle alakalı olabilir.
Fakat kelimenin Kuran'daki kullanımı, ismini anma ve söyleme anlamını dışlamadan, farklı anlam ufukları barındırır. Bu anlam ufuklarını, Ragıb el- İsfehani'nin muhalled eseri, Müfredat'a (Kuran kavramları sözlüğü) baktığımızda daha yakından müşahede edebiliriz. Ragıp, zikr kavramını şu şekilde tanımlıyor: "Bu kelimeyle, insanın elde ettiği bilgileri koruduğu nefsin bir durumu kastedilir. Ezberleme (Hıfz) bilginin elde edilmesi anlamında kullanılırken zikr, bilginin akla getirilmesi anlamında kullanılır. Zikr en genel olarak iki kısma ayrılır. Kalp ile zikir ve dil ile zikir. Bu iki kısım da iki alt dala ayrılır. Unutulan şeyi zikretmek (hatırlamak) ve hafızada olan bir şeyi hatırlamak" (Ragıb el-İsfehani, Müfredat, çev: A.Güneş, M. Yolcu)
Demekki zikr, bilgi ile doğrudan alakalı bir kavramdır. Nitekim büyük filozof İbn Sina'nın zihin teorisine baktığımızda "zikir yetisi" adıyla bir yetiye yer verdiğini görürüz. Zikir, anlamdan bağımsız bir hatırlama ve dil ile tekrarlama eylemi değildir. Hatta, hafızaya aldıktan sonra meydana gelmesi nedeniyle ezberlemekten veya bellemekten daha zor bir işlem olarak da görülebilir. Zikir, ağızdan çıkanın kulak tarafından işitilmesidir bir yönüyle. Bir iç konuşma ve otokontrol mekanizmasının kurulması ve işletilmesi yoluyla zikir sürekli hale getirilebilir. En genel anlamıyla söyleyecek olursak, anlamdan, zihinsel işlemlerden bağımsız olarak zikir, hakiki vechesiyle gerçekleşmez.
Kuran'ın kendisini zikir olarak tasvir edişi ise (Enbiya- 10) insana fıtratını hatırlatması ve onu layık olduğu konuma yükseltme çabası olarak görülebilir. Zira vahyin mesajı, bütünüyle metafizik ve ahlaki bir içeriğe sahiptir. Öncelikli olarak, gayb alemine yani duyulara konu olmayan bilinmeyenler dünyasına iman edilmesi gerektiğini hatırlatan Kuran, ardından düşünce davranış ve fiilerin doğru ve düzgün bir hale getirilmesini talep eder. Nitekim Ragıb el- İsfehani, Zuhruf süresi 44. Ayetteki zikir kelimesine "şeref" anlamını verir. Hakikatte insan şerefi davranış ve uygulamalarıyla kazanır. Tabiri caizse, Kuran'ın zikir oluşu, insana nereden gelip nereye gittiğini hatırlatmasıdır. "Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık (Enbiya 16)" ayetinde işaret edildiği gibi, vahyin temel maksatlarından biri insana "anlamlı" bir varoluş içerisinde bulunduğunu hatırlatmaktır. Selam ve dua ile...
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hatırlamak üzerine
Fakat kelimenin Kuran'daki kullanımı, ismini anma ve söyleme anlamını dışlamadan, farklı anlam ufukları barındırır. Bu anlam ufuklarını, Ragıb el- İsfehani'nin muhalled eseri, Müfredat'a (Kuran kavramları sözlüğü) baktığımızda daha yakından müşahede edebiliriz.
Rıza Tevfik KALYONCU
Gündelik hayatımızda unutkanlığımızdan, olayları, isimleri ve fikirleri hafızamızda tutamayışımızdan veya gerektiği durumlarda hatırlayamayışımızdan şikayet ederiz. Hatırlamak, sahip olduğumuz yetiler içerisinde benliğimizin oluşmasına ziyadesiyle etki edenler arasındadır. En yakınımızdaki, bizim için en sevgili olan insanları, mekanları hatırlarız, bu hatırlamalarımız bizi biz yapar. Fakat diğer taraftan da bazı durumları, kişileri ve yaşantıları hatırlamak istemeyiz ama kolay kolay unutamayız. Hatırlama yetisinin kimi zaman insanı zor duruma sokan tarafı da istenmeyen şeyleri zihnimize getirebilmesidir. Dini terminolojide ise gündelik hayattaki "hatırlama" yetisi ve bu yetiden çıkan fiille alakalı olmakla birlikte bu anlamı aşan bir kavram vardır. Zikir kavramı. Genellikle Allah'ı zikretmek, şeklinde kullanılan bu kavram aslında yüce kitabımız Kuran'ı Kerim'in bir sıfatıdır. Peki zikir kelimesinin anlamı nedir? Öncelikle dilimizde kullandığımız anlamı üzerinde duralım zikir kelimesinin. "Zikir, sözünü etme, ismini söyleme ve anma, Allah'ın isimlerini söylemek suretiyle yapılan ibadet"anlamlarına gelir. (Kubbealtı Türkçe Sözlük). Sözlükte verilen anlamlara dikkat edilirse zikr kavramının Türkçemizde "söylemek" fiiliyle yakından irtibatlı bir anlama sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum kelimenin dilimizde kazandığı anlam çerçevesiyle alakalı olabilir.
Fakat kelimenin Kuran'daki kullanımı, ismini anma ve söyleme anlamını dışlamadan, farklı anlam ufukları barındırır. Bu anlam ufuklarını, Ragıb el- İsfehani'nin muhalled eseri, Müfredat'a (Kuran kavramları sözlüğü) baktığımızda daha yakından müşahede edebiliriz. Ragıp, zikr kavramını şu şekilde tanımlıyor: "Bu kelimeyle, insanın elde ettiği bilgileri koruduğu nefsin bir durumu kastedilir. Ezberleme (Hıfz) bilginin elde edilmesi anlamında kullanılırken zikr, bilginin akla getirilmesi anlamında kullanılır. Zikr en genel olarak iki kısma ayrılır. Kalp ile zikir ve dil ile zikir. Bu iki kısım da iki alt dala ayrılır. Unutulan şeyi zikretmek (hatırlamak) ve hafızada olan bir şeyi hatırlamak" (Ragıb el-İsfehani, Müfredat, çev: A.Güneş, M. Yolcu)
Demekki zikr, bilgi ile doğrudan alakalı bir kavramdır. Nitekim büyük filozof İbn Sina'nın zihin teorisine baktığımızda "zikir yetisi" adıyla bir yetiye yer verdiğini görürüz. Zikir, anlamdan bağımsız bir hatırlama ve dil ile tekrarlama eylemi değildir. Hatta, hafızaya aldıktan sonra meydana gelmesi nedeniyle ezberlemekten veya bellemekten daha zor bir işlem olarak da görülebilir. Zikir, ağızdan çıkanın kulak tarafından işitilmesidir bir yönüyle. Bir iç konuşma ve otokontrol mekanizmasının kurulması ve işletilmesi yoluyla zikir sürekli hale getirilebilir. En genel anlamıyla söyleyecek olursak, anlamdan, zihinsel işlemlerden bağımsız olarak zikir, hakiki vechesiyle gerçekleşmez.
Kuran'ın kendisini zikir olarak tasvir edişi ise (Enbiya- 10) insana fıtratını hatırlatması ve onu layık olduğu konuma yükseltme çabası olarak görülebilir. Zira vahyin mesajı, bütünüyle metafizik ve ahlaki bir içeriğe sahiptir. Öncelikli olarak, gayb alemine yani duyulara konu olmayan bilinmeyenler dünyasına iman edilmesi gerektiğini hatırlatan Kuran, ardından düşünce davranış ve fiilerin doğru ve düzgün bir hale getirilmesini talep eder. Nitekim Ragıb el- İsfehani, Zuhruf süresi 44. Ayetteki zikir kelimesine "şeref" anlamını verir. Hakikatte insan şerefi davranış ve uygulamalarıyla kazanır. Tabiri caizse, Kuran'ın zikir oluşu, insana nereden gelip nereye gittiğini hatırlatmasıdır. "Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık (Enbiya 16)" ayetinde işaret edildiği gibi, vahyin temel maksatlarından biri insana "anlamlı" bir varoluş içerisinde bulunduğunu hatırlatmaktır. Selam ve dua ile...
En Çok Okunan Haberler
Olağan Seçimli Genel Kurul tarihi açıklandı
Bursaspor Divan Kurulu 25 Nisan'da toplanıyor
Bursaspor'dan Kumlukalanspor'a ziyaret
Başkan Özvar: Türkiye'deki üniversitelerin yüzde 99.8'i dolu
Bursaspor-Diyarbekir Spor maçına ilişkin sıcak gelişme
Büyük oyuncuya büyük rol
Kırmızı Kedi’ye Çinli yazar ve şair akını
Netflix müjdeyi verdi: Devam filmi geliyor!
Gazze'de can kaybı 33 bini aştı