Hava Durumu

Sanat hayatının 55. yılında Bedia Akartürk

Daha çocuk yaştayken taş plağa kaydedilen sesiyle Türkiye'yi kendine hayran bırakan Bedia Akartürk, sanat hayatının 55'inci yılını YeniDönem Gazetesi'ne anlattı.

Haber Giriş Tarihi: 09.07.2017 10:07
Haber Güncellenme Tarihi: 09.07.2017 10:07
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Sanat hayatının 55. yılında Bedia Akartürk

Tam 55 yıl önce çocuk denecek yaştayken İzmir Ödemiş'te sanat hayatına başlayan Bedia Akartürk, yaşını büyüterek İzmir Radyosu'na girmiş. 9 yıl İzmir Radyosu'nda edindiği tecrübenin ardından Ankara Radyosu'na geçmiş ve buradan emekli olmuştur. 55 yıllık sanat hayatının içine 6 sinema filmi ve sayısız albüm sığdırmıştır. Bin ses arasında fark edilecek güzellikte olan sesi ile hayatı boyunca hem yurt içinde hem de yırt dışında konserlerine aralıksız devam edeceğini söyleyen Akartürk "Sanatçının emeklisi olmaz, Allah ömür verdikçe sahnelerde olmaya devam edeceğim" diyor. Bursa'ya yerleşen Bedia Akartürk, evinin kapısını YeniDönem gazetesine açtı. Adeta sanat müzesi gibi olan evinde bizi ağırlayan Akartürk ile sıcak ve samimi bir görüşme yaptık.

O.Ö: Öncelikle geçmiş olsun dilemek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde bir operasyon geçirmişsiniz. Sağlınız şuan nasıl?

 B.A: "Evet katarakt ameliyatı oldum. İnsanın yaşadığı sürece her şey başına gelebilir. Uzağı hiç göremiyordum. Ben özellikle konserlerimde seyircimle göz temasını hiç kaybetmek istemem, en yakınımdaki ile de en uzaktaki ile de göz temasım mutlaka olmalı. Bazen gözlerindeki parıltıyı görmekte zorlanabiliyordum. Ama ameliyat olduktan sonra pırıl pırıl oldu. Bir kartalın gözleri gibi. Allah'a çok şükür çok iyiyim, hiçbir sağlık problemim yok."

O.Ö: Sizi İstanbul'un çilekeşliğinden çıkarıp yeşil Bursa'mıza getiren sebep neydi?

B.A: "Ben kızıma torunuma çok düşkünüm. Hep onlarla beraber olmak istiyorum. Onlardan ayrı geçen bir dakikayı bile hiç istemiyorum. Bizim için büyük bir ev gerekiyordu. İstanbul'da böylesine büyük bir ev bulamazdık. Artık orası çok sıkış tepiş ve çilekeş oldu. Bursa bu konuda çok güzel bir yer.  Hem her yere yakın, hem de rahat. İstediğim zaman İstanbul'a, İzmir'e Ankara'ya hemen gidebiliyorum. Bu yüzden bize de burası nasip oldu ve buraya yerleştik diyelim. Şimdi burada üst katımda kızımla, torunumla oturuyorum."

'55 YIL KOŞARAK GEÇTİ'

O.Ö: Sanat hayatınızın 55'inci yılını kutluyorsunuz. Sanatla geçen bir ömürden biraz bahseder misiniz?

B.A: "55 yılı 10 dakika içine sığdırmam mümkün değil. Zor geçen üzüntülü günlerimde oldu, neşeli günlerim de... Bizim hayatımız biraz daha maceralı geçiyor. Bugün burada seninle konuşurken bir bakıyorum ki yarın Türkiye'nin başka bir ucundayım, bir diğer gün dünyanın başka bir yerinde. 55 yıl hep koşarak geçti diyebilirim. Turnelerle, konserlerle dopdolu bir 55 yıl oldu. İnsanlarla bir arada olmayı hep sevdim. Sağ olsun onlar da beni hep sevdi. Ama zaman zaman çok zorlandığım da oldu. Konserlerimize iyi insanlarda geldi, maalesef kötüsü de. Ben sevenlerimi hiç ayırmadım ama ne kadar zorlanırsam zorlanayım hep idare etmeye çalıştım. 55 yıllık sanat hayatımı gururla yaşadım ve hala yaşıyorum."

Uludağ Üniversitesi'nden Olcay Okun'un yaptığı ve Çalı Mahalle Muhtarı Mustafa Yunguş tarafından Bedia Akartürk'e hediye edilen yağlı boya çalışması.

 

O.Ö: Hiç 'yeter bu kadar' dediğiniz bir olayla karşılaştınız mı?

B.A: "Çeşitli olaylar olmuştur ama benim sanat yolumu etkileyecek şeylere zaten ben izin vermem."

O.Ö: Bedia Akartürk'ün adı her zaman sanatla anıldı. Bir devlet sanatçısı...

B.A: "Halk sanatçısı dersek daha iyi olur."

O.Ö:Halk sanatçısı diye hitap edildiğinde ne düşünüyorsunuz?

B.A: "Evvela 55 yıllık sanat hayatımda çizgimi hiç bozmadığım için gurur duyuyorum. Sanat dünyasında düzgün bir çizgide yürümek büyük bir mesele. Ben hep kendimi halkın sanatçısı olarak gördüm. Halk da bana sevgisini beni sahiplenerek bu zamana kadar benim türkülerimi dinleyerek gösterdi. Bu yüzden ben halkın sanatçısı olarak kaldım ve öyle de kalmaya devam edeceğim."

O.Ö: Sizi bu başarıya götüren en büyük etken kimdi veya neydi?

B.A: "Ben ne yaptıysam, her şey eşimin sayesinde oldu. 47 yıl süren evliliğimden sonra eşim vefat etti. O öldükten sonra kendimi yalnız hissettiğim çok zaman oldu. Ama hayat devam ediyor. Böyle bir şeyi hiç ummuyorsunuz. Ben eşim olmadan bir hayat düşünmezdim. Ama hayatta ummadığınız şeyler de başınıza gelebiliyor. Şimdi kızımla, torunumla birlikte hayatımıza sabırla devam ediyoruz. Her şeyi sabırla karşılıyor ve Allah'a havale ediyoruz."

'TÜRKÜLERİME AŞIĞIM'

O.Ö: Size yaşama sevgisini, sanat sevgisini veren en büyük şey nedir?

B.A: "Ben sanatıma ve türkülerime aşığım. Türkülerimiz insanlarımıza her şeye katlanma gücü ve yaşam bilgisi veriyor. Gençlerimiz türküleri inceleseler içinde ne kadar çok bilgi olduğunu anlayacaklar. Erkekler askere gittiğinde, kadınlar eşlerine ve oğullarına hasret duyduğunda türkülere sarılacaklar. Bir kadın ilk evlendiğinde ilk kez çamaşır yıkadığında mutlaka ağlar ve içinden hep türkü söylemek, türkü dinlemek gelir. Anne babasının özlemi, evinin kardeşlerinin özlemi mutlaka bir türkü dinletir. Bu yüzden türkülerimizi öyle kolay kolay kenara atamayız. Türkü bizim örfümüz, adetimizdir. Neşemizi, üzüntümüzü, kederimizi her şeyi belirten türkülerimizdir. Bunlardan kopmak köklerimizden kopmaktır. Hiçbir müzik eğitimi görmeyen dağdaki çoban, alıyor eline sazı aşık oluyor, çalıları, çiçekleri anlatıyor, söz dönüp dolaşıp sevgiliye geliyor. Kültür olarak bu kadar zengin olan bir başka ülke daha yok."

O.Ö: Türkülerin, yeni versiyonları piyasaya çıkıyor. Eski ruhundan çok, insanları eğlendirmek için POP veya ROCK müziğe daha yakın türde. Siz bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?

B.A: "Aşık Veysel zamanında "Ben domatesi olduğu gibi severim" demiş. Türkülerimiz çok güzel, melodileri, sözleri, verdiği huzur bu melodiler bırakılacak melodi değil, bu yüzden onlar da haklı. Halkımız bu türküleri bizden ayrı dinler, onlardan ayrı. Zamanın, devrin değişmesine uyacağız."

O.Ö: Sizin türkülerinizin de değişik türlerde söylenmesi sizi rahatsız eder mi?

B.A: "Hayır etmez. Beni hatırlarlar. Benim için hiç sorun olmaz. Bu müziği dinleyen gençler belki bilmez ama annelerinden babalarından 'Aa bu Bedia Akartürk'ün türküsü' der."

O.Ö: Teknoloji çağını yaşıyoruz ve şimdi ünlü olmak için veya sanatçı olmak için sosyal medyada video paylaşmak yetiyor. Bu şekilde ünlü olanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

B.A: "Bilmiyorum, onları takip etmiyorum. Ama sabun köpüğü gibi silinir gider onlar. Temelsiz hiçbir şey olmaz, gelir ve giderler... Temel sağlam atılırsa 2 günde değil aradan 55 yıl geçse unutulmazsın."

Bedia Akartürk'ün sanat hayatına başladığı Ödemiş Musiki Cemiyeti kadrosunda iken 1956

'SANATÇININ EMEKLİSİ OLMAZ'

O.Ö: Hiç emekli olmayı düşündünüz mü, ne zamana kadar sizi sahnelerde görmeye devam edeceğiz?

B.A: "Sanatçının emeklisi olmaz. Ne şairin, ne ressamın, ne çalanın ne de söyleyenin. Sanatından emin olan herkes sanatını asla bırakmaz. Bende sesimden emin olduğum sürece sahnede olmaya devam edeceğim. Allah bana ne kadar ömür verirse ben de o kadar daha sahnede olmaya devam edeceğim Allah'ın izniyle."

O.Ö: Doğup büyüdüğünüz Ödemiş'te sizin adınıza bir müze kuruldu. Bu müzeden bahseder misiniz biraz?

B.A: "Bana gurur veren bir başka etkende bu müzedir. 2008 yılında doğup büyüdüğüm İzmir'de benim adıma sanat müzesi açıldı. Benim ilk eserlerimden son eserlerime kadar her şeyi orada sergiliyoruz. Sahne kıyafetlerinden, resimlerime kadar, el emeğim ile yaptığım bebeklere kadar her şey sergileniyor. Yaşarken böyle bir müzeye sahip olduğum için gururluyum."

Ödemiş Musiki Cemiyeti konserinden bir sahne 1957

O.Ö: Türkiye'nin en uzun festivali 56'ncı Bursa Festivali kapsamında da 24 Temmuz'da sahneye çıkacaksınız konser öncesi görüşlerinizi alabilir miyiz?

B.A: "55 yıldır her konser öncesi olduğu gibi şimdi de heyecanlıyım. Bursa'da olmaktan, Bursa'da sevenlerimle buluşmaktan dolayı çok mutluyum. Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne bu güzel festivalde beni davet ettikleri için çok teşekkür ediyorum. Bu süreçte bana çok nazik davrandılar, sürekli ziyaret ettiler, çalışmalara yardımcı oldular. Bu festivalde emeği geçen herkese tek tek teşekkür ederim."

O.Ö: Bizi evinize kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

B.A: "Benim kapım herkese açık. Ben size teşekkür ederim."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.