Hava Durumu

Türklerde hayvan sevgisi, atadan kalan bir mirastır...  

Türklerde öteden beri, hayvanlar sosyal hayatın bir parçası olmuş, korunup gözetilmiştir. Osmanlı'da onlar için vakıflar kurulmuş, mimari yapılarda bile hayvanların barınma ihtiyaçları unutulmamıştır. Ve bunun en güzel örneklerini Bursa'daki yapılarda görmek mümkündür...       

Haber Giriş Tarihi: 02.06.2017 17:03
Haber Güncellenme Tarihi: 02.06.2017 17:03
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Türklerde hayvan sevgisi, atadan kalan bir mirastır...  

-Kerim Bayramoğlu-

Türkler'de, hayvanlar da insanlar gibi sosyal hayatın, toplumun birer parçası halindeydi. Öyle ki Avrupa'da, özellikle Rönesans döneminde hayvanlar aşağılanırken, Türkler tarafından el üstünde tutulmaktaydı. Orta Asya'dan beri at üstünde büyüyen Türkler, yerleşik hayata geçmeleri ve İslamiyet'i kabul etmeleri ile hayvanlara karşı bakışları önemli ölçüde değişti. Sinek, pire, bit, karınca gibi hayvanların öldürülmesinden dahi kaçınılıyordu. Hatta bu duruma en güzel örneklerden bir tanesi Kanuni Sultan Süleyman ile Ebussuud Efendi arasında geçen 'Karınca Hikâyesi'dir: Bir gün Topkapı Sarayı'nın arka bahçesinde bazı meyve ağaçlarının karıncalar tarafından sarıldığını gören Kanuni, bir türlü karar vermez ilaçlanıp öldürülmesine, dinen caiz olup olmadığını danışmak ister ve Ebussuud Efendiye sorma kararı alır. Ancak yerinde bulamaz. Sorusunu bir kâğıda yazarak odasına bırakır. Bir süre sonra Ebussuud Efendi gelir, kâğıt parçasını okur. Anlar ki Sultan'ın sorusudur. Sorunun cevabını altına yazar. Bir süre sonra Sultan Süleyman tekrar gelir. Ebussuud Efendi yine yoktur ama sorusunun altına bir cevap yazılmıştır. Kanuni Şöyle sormuştur; Meyve ağaçlarını sarınca karınca, Günah var mı karıncayı kırınca. Ebussuud Efendi'nin cevabı; Yarın Hakkın divanına varınca, Süleyman'dan hakkın alır karınca.

SEYYAHLARIN GÖZÜYLE

Osmanlı'da hayvanların bakımı ve beslenmesi amacıyla; zayıf hayvanların otlayıp beslenmesi için meralar ve çayırlar vakfedilmiş, kış aylarında sokak hayvanlarının beslenmesi, hasta hayvanların tedavisi ve bakımı için vakıflar kurulmuştur. Bu hayvan sevgisi yabancı Seyyahların da gözünden kaçmamış ve seyahatnamelerinde sıkça bahsedilmiştir. Türk düşmanı olarak ün yapmış bir avukat olan Guer'in kayıtlarında: "Osmanlılar sahipsiz hayvanları beslemek için Vakıf kurmuş, ücretli adamlar tutmuşlardır. Bu adamlar sokak başlarında kedilere, köpeklere et dağıtırlar. Bu hayvanlar o sadakaya alışmış olduklarından, besicilerin sesini duyar duymaz hemen sokak başına koşar" demiştir.

1587 yılında 3.Murat yük hayvanlarına taşıyabileceklerinden daha fazla yük yüklenmesini bir fermanla yasaklamıştır. İlerleyen yıllarda ise Cuma günleri bu hayvanların dinlenmesi hatta sahiplerinin dahi binmemesi kararı alınmıştır. Karara uymayanlar ise dönemin zabıtaları tarafından yakalanıp cezalandırılmıştır. Yine Askeriyede top çeken büyükbaş hayvanlar kasaplara satılmıyor ve ölene kadar bakımları yapılıyordu.

İsveç Sefiri İgnatius Mouradgea d' Ohsson 18.yüzyıl'daki Türklerin örf ve adetlerinden bahsederken, yük taşıyan hayvanların korunmasından şöyle bahsetmiştir: "Hayırseverlik o derecededir ki, hayvanları bile içine alır. Hiç bir kimse, hayvanlara kötü muamele etmez ve ettirmez. Bir kimse devesine, atına yahut katırına fazla yük yükletse, hayvanını fazla yorsa, polis derhal buna müdahale eder, eziyeti önler ve hayvanı dinlenmeye sevk eder; Buna salahiyeti (yetkisi) vardır. Hergün bu gibi hareketlerin misalini görmek mümkündür ki, bütün bunlar hiç şüphesiz Türk milletini şereflendirmektedir" demiştir.

 17 yüzyılda gezgin Jean du Mont "Türklerin hayırları hayvanlar için bile geçerlidir. Özellikle köpeklere karşı çok müşfiktirler... Türklerde kedi-köpek, at gibi eti için beslenmeyen hayvanları öldürmek suçtur" diye yazmıştır.

1655'de dokuz ay yurdumuzda yaşayan Jean Thevenot anılarında "ölen bazı kişiler mallarını haftada birkaç defa köpek ve kedileri beslemek üzere bırakırlar; bu vasiyetlerini yerine getirmek için sadakatli ve dindar bir şekilde bunu yapan fırıncı veya kasaplara paralarını bırakırlar" diye yazmıştır.

Osmanlı'da halk, vasiyetnamesinde sokak köpeklerine de yer verir, onlara da bir miktar ayırırdı. 'Mancacılık' diye bir meslek vardı. Mancacı, kedi köpek yiyeceği demek olan mancayı satar; dileyen, mancacıdan aldığı yiyecekleri hayvanlara verir, dileyen de parasını verir, mancacı onların yerine sokak hayvanlarını düzenli olarak beslerdi.

OSMANLI'DA KUŞLAR

Osmanlı'daki kuş sevgisi diğerlerine göre farklılık göstermektedir. Kuş sevgisini, mimari yapılarda görürüz. Özellikle camilerin duvarlarında süslü ve şık kuş evleri, kuşlara verilen önemin adeta mimari belgesi niteliğindedir. İlk kuş evi, on üçüncü Asırda, Sivas'taki İzzettin Keykavus Şifahanesi'nde yapılmıştır. On beşinci yüzyılda Osmanlı ile beraber yaygınlaşmıştır.

 Osmanlı'nın ilk başkenti Bursa'da da kuşlara verilen önemi görmekteyiz. Yıldırım Beyazıt'ın yaptırdığı Ulu Camii'nin Batı Cephesi ve Güney Doğu cephe duvarlarında ki kuş oyuklarını görmemiz mümkün. Ayrıca Yeşil Camii'nin Kuzey duvarında da kuş yuvası girişleri görülmektedir. Kuş evlerine en güzel örnek ise Emirsultan Camii'dir. Camii'nin Kuzey duvarında bulunan zarif kuş evi, kuş oyukları dikkat çekmektedir. Ayrıca Emirsultan'ın avlusunda bulunan Şadırvan ise günün her saati gelen kuşların yaz aylarında serinledikleri yerlerden birisidir.

Bursa'da hayvanlar ile özdeşleşmiş kişiler de mevcuttur. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisi Bursa'nın fethine katılan Geyikli Baba'dır. Evcilleştirdiği geyiğinin üstünde, süvari olarak Bursa'nın fethine katılmış ve halk tarafından kendisine 'Geyikli Baba' denmiştir.

Bir başka örnek ise; Bursa Muradiye mahallesinde bulunan, 16.yüzyılda kurulan 'Mir'i Büdela Tekkesi'dir. Halk tarafından 'Kedili Tekke' olarak anılmasının en büyük sebebi, ebetteki Tekkenin kurucusu ve Şeyhi Ahmet Herevi'nin kedisi ve tekkede yaşanların kedileri bakmasıdır. Halk tarafından 'Kedili Tekke'ye ciğer adanır, Tekkenin kedileri ve civardaki kediler böylece doyurulurdu.

AHMET HAŞİM DE BAHSEDER

Ahmet Haşim'in Bursa hatıralarını yazdığı ve 1928 yılında yayınladığı 'Gurabahane-i Laklakan' isimli yazısında; Bursa Hayranı Fransız Konsolosu Greguvar Bay ile tanışmaları ve evini nasıl Gurabahane-i Laklakan (Leylek Hastanesi) yaptığından bahseder ve önemli detaylar verir: Greguvar Bay "Bilmem Bursa'yı gezerken gördünüz mü? Haffaflar (ayakkabıcılar) Çarşısı'nın ortasında bir meydan var. Bu meydan malul (sakat) bazı hayvanların dar-ül acezesidir(düşkünler evi). Kanadı veya bacağı kırık olan leylekler, bunamış kargalar, kör ve sağır baykuşlar burada halkın sadakası ile beslenir. Haffaf esnafının aylıkla tuttuğu belki yüz yaşında, baktığı sakat leylekler kadar sakat bir ihtiyar, toparlanan sadaka parası ile her gün işkembe alır, temizler, parçalar ve insan merhametine iltica eden bu zavallı kuşlara dağıtır. Haffaflar Çarşısı'ndaki sakat leyleklerin bir iki tanesini buraya aldım. Ben de artık bir ihtiyar sakat leylekten başka neyim? Bu köşe  onlar ve benim için bir Gurebahanedir. Son günlerimizi burada birlikte yaşayıp bitireceğiz. Onun için köşke Gurebahane-i Laklakan ismini verdim..." Bursa'da sokak hayvanlarına ne kadar değer verildiğinin bir belgesidir Ahmet Haşim'in bu yazısı.

Günümüzde halen ülkemizde ve Bursa'da sokak hayvanlarının hayatta kalabilmesi, daha iyi yaşam sürebilmeleri için halk ve belediyeler tarafından pek çok çalışma yapılmaktadır. Sokaklara su kapları ve mamalar konulmakta, sokak hayvanlarının sığınması için kulübeler, kuşlar için yuvalar, modern hayvan barınakları ve hayvan hastaneleri kurulmaktadır. Ayrıca mezarların ayak uçlarına, kuşların su içmesi için yaptırılan mermer su kadehleri ince bir geleneğin göstergesi olarak halen devam etmektedir.

KAYNAKÇA : *Bursa'nın 3.Boyutu (1904-1912)Bursa Büyükşehir Belediyesi yayınları. *FOTOĞRAFTAN ÖNCE BURSA GRAVÜRLER /NEZAKET ÖZDEMİR-TC BURSA VALİLİĞİ *İmparatorluğun meşalesi The Torch of The Empire-yky yayınları

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.