Bugün bir hikaye anlatayım size.
Arrakis’te efsanevi insan ırkından geriye kalan sadece büyük çöller ve baharattı. Yaşamak için o gezegendeki insanların ihtiyacı olan su iki türlü tedarik edilebiliyordu.
Bunlardan ilki kurulan buhar kapanlarıydı. Diğeri de özel olarak hazırlanmış damıtıcı giysiler.
Buhar kapanları gökyüzündeki az miktarda olan nemi toplamaya çalışıyordu. Damıtıcı giysi ise insanın vücudundan çıkan her damla suyu (ter-idrar-tükürük) yeniden kullanılabilir hale getirmek için tasarlanmıştı.
Ortamın nem seviyesini artırmak için tükürmek yani en kıymetli şey olan sudan vazgeçmek en saygın hareketti.
En değerli içecek ise birden fazla insanın tükürüğü ile yapılan kahveydi.
Bu ortamda bile insanlar kavga etmeyi bırakmamıştı. Ama kavga ettikleri şey ellerindeki bütün ileri teknolojiye rağmen su ve baharattı…
Arrakiste yaşananlar insanların bugünlerinin kıymetini bilmesi için bir dersten çok daha fazlasıydı…
***
Frank Herbert bu hikayeyi yazdığında yıl 1980’lerin hemen başıydı. Arrakis’in adı zamanla Dune diye anıldı. Hatta yakın zamanda yapılan filmi sayesinde kitap hiç olmadığı kadar satıldı.
‘Su’ kadar kıymetli bir şey olmayacağı bize bundan yaklaşık yarım asır önce Herbert tarafından anlatıldığında kuşkusuz şartlar bugünkü gibi değildi. Şimdi çok daha iyi anlıyoruz bazı şeyleri.
***
Bursa’da Gölbaşı Göleti küçüldükçe küçüldü. İznik Gölü’nde iskeleler karada kaldı. Türkiye’de bir çok su kaynağı yok olmaya başladı.
Bursa’da hemen suçlu avına çıktık mesela. Hemen fabrikaları şuçlamaya başladık. Sonra çiftçilere biraz çattık ama elle tutulur bir proje ortaya koyamadık.
Daha doğrusu koyamamıştık!
Bursa’da Mustafakemalpaşa Belediyesi bu derde bir nebze de çare bulmak adına önemli bir hamleyi 2022’nin ilk günlerinde hayata geçirdi.
Yağmur suyu hasadı!
***
Projenin ilk örneğini hayata geçirmenin mutluluğunu Belediye Başkanı Mehmet Kanar sosyal medya üzerinden paylaştı.
Aynen şu ifadeleri kullandı, ‘Yağmur Suyu Hasadı Projesi'nin ilk örneğini hayata geçirdik. Pilot nokta olarak Destek Hizmetleri ve Fen İşleri Müdürlükleri şantiyelerinde başlattığımız projemizle yüzde 15 oranında su tasarrufunu hedefliyoruz.
Çatılardan elde ettiğimiz suyu hizmet araçlarımızın yıkanmasında kullanmaya başladık. İklim Değişikliği Müdürlüğümüzün çatısı altında; dirençli ve yenilenebilir kentler yaratma vizyonuyla çalışmaya devam!’
***
Bu aslında büyükşehirlerde yapılacak yüzey büyüklüğü belli bir alanın üzerinde olan yeni yapılarda artık kullanılması gereken bir sistem. Ancak yenileri beklemeden halihazırda kullanılan binalarda da bu uygulamanın yapılabilir olması ve hepsinden önemlisi buna ‘kurtuluşumuz tarımda’ diyen bir belediyenin örnek olarak imza atması çok daha değerli.
Devlet kademelerindeki dönüşüm sürerse özel sektörde de bu teşvik edici olacaktır.
Küçük bir kapasite ile Mustafakemalpaşa’da hasat yapıldı ama alanlar büyüdükçe elde edilen suyun kullanım alanları da çok çeşitlilik kazanacaktır.
***
‘Yapma çatıdaki suyu içemeyiz’ diyenlere de cevabımı peşin olarak vereyim biz suyu sadece içmek için kullanmıyoruz. İçme suyunu sadece içmek için kullansak zaten bu gezegene en büyük iyiliği yaparız. Çünkü büyükşehirlerde asfalta düşen her su tarımda bile kullanılamaz biçimde kirleniyor.
Bu yüzden o suyu daha yukarıdan topladığımızda elimizde refüj sulamasında, araç yıkamada, bina ve sosyal alanların temizliğinde, bazı endüstrilerde soğutma amaçlı kullanılan ve kalitesi önemli olmayan üretim alanlarında bu suları kullanabiliriz.
Mesela zirai ilaçlamalar için köylüye verebiliriz.
***
Yani denize karışıp yok olacak suyu tutarak geleceğimizin Arrakis ya da bilinen adıyla Dune gibi olmamasını sağlayabiliriz.
Su hayatsa onu korumayı da bilmeli, bugün koskoca bir kente örnek oldukları için Mastafakemalpaşa Belediyesi ve Başkan Mehmet Kanar’a teşekkür etmeliyiz.