Başlıktaki bu sorunun cevabını düşündünüz mü hiç?
Peki ya şehir dışından bir arkadaşınız gelse onu nereye götürürdünüz?
İşte ne yazık ki insanların sadece Bursa özelinde değil büyükşehirler başta olmak üzere birçok alanda bu durum yaşanıyor. Daha ufak yerlerde mahalledeki çocuklar bile oralarla ilgili hikayeler anlatabiliyor ama genel itibarıyla insanlar yaşadıkları şehirlerin aslında neler barındırdığını ‘özel ilgileri yoksa’ bilmiyor.
Mekanları bilse dahi oraların neler ifade ettiğini yani o mekanların aslında ne olduğunu yanınızdaki arkadaşınıza anlatabilir misiniz?
Bursa için her şeyi bir kenara bırakalım Ulu Cami denilince akla ilk gelen şeyin ne olduğunu biliyor musunuz?
***
Bundan tam 11 yıl önceydi. O zaman Söğüt’te üniversitenin ilk yılında ortama uyum sağlamaya çalışırken, bize sanat tarihini sevdiren değerli hocamız Hakan Karşıyaka’nın da desteğiyle bir Bursa gezisi düzenlendi.
Bir Bursalı olarak ilk Bursa gezime o zaman çıkmıştım. Program İnkaya’daki kahvaltının ardından Muradiye, Uluumay, Topkapı, Ulu Cami gibi bir rota izledik. O zaman tur rehberimizin olaylar ile ilgili anlattıkları kadar bütün eserlerin Sanat tarihindeki yeri, mimari unsurlarını bizzat hocamız anlatmıştı.
Ertesi sene ise İznik’e gittik. Yine kafilede yer alan öğrencilerdendim. O zaman Ayasofya henüz camiye çevrilmemişti. Çini fırınlarında, Roma Tiyatrosu’nda kazılar o zaman da devam ediyordu. Şehrin 3 kapısını uzun uzun anlatırlarken Lefke Kapıya hayran kalmıştık. İstanbul ve Yenişehir Kapı ise şimdiki gibi değildi.
Nilüfer Hatun İmareti’nin içinde İznik Arkeoloji müzesi vardı. Nicea’yı uzun uzun dinlerken ilk ve kabul gören bazı konsüllerin Nicea’da toplandığına dair hikayelerden bahsetmişti Hakan Hoca.
Bu iki ziyaretimde ne öğrendiysem bir çoğu aklımda kaldı. Ne zaman misafirim olsa dilim döndüğünce Bursa’daki hanları, Muradiye’yi, Mudanya’daki Baş Melekler Kilisesi’ni, Tirilye’deki fatih Camisini, Dündar evini, Kapanca’yı gezdirdim.
Zaman varsa Mudanya/Kurşunlu/Gemlik/Sölöz/İznik aksından gölün kenarına gidip bildiklerimi anlattım.
***
Peki bütün bunları şimdi neden anlattım derseniz;
TÜRSAB ve Bursa Büyükşehir Belediyesi şehir için oldukça anlamlı bir kampanya başlattı.
“Herkes kendi şehrinin bir günlük turisti olsun” dediler.
Yani insanların yaşadıkları şehirlerdeki değerleri öncelikli olarak farkına varmaları konusunda özel bir proje başlattılar. Etkinliğin basın grubu tur programında yer alanlardan biriydim ben de.
Tur ‘Hüzün Bahçesi’nden başladı. İznik’te noktalandı. Eksik bilgilerimi tazeleme fırsatı bulmanın yanı sıra üniversitedeyken katıldığım güzergahın bir benzerinde yar almak beni asıl heyecanlandıran konu oldu.
Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi ile başlayan programda Muradiye Külliyesi’nin ardından yanı başındaki Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi (Tıpkı sahipleri gibi bence de Uluumay bir müzeden ziyade geçmişimiz adına oldukça anlamlı bir koleksiyon) ile devam etti.
Bu arada Uluumay Vakfı’nın koleksiyonla ilgili bir kitap hazırlığında olduğunu da öğrendik.
***
Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi gezinin Bursa’daki son durağıydı. Ben dahil kafiledeki birçok kişi muhtemelen ilk kez kozadan nasıl ipek üretildiğini canlı canlı izledi.
Mehmet Ünal’a burada ayrı bir parantez açmak gerekli. Çünkü ipek dediğimiz zaman oluşan sürecin böcek yetiştirme kısmının dışında kalan her adımını bize canlı canlı gösterdi.
Hatta Mehmet Bey’in sıcak sohbeti sebebiyle planlanandan biraz daha fazla orada kaldığımız da söylenebilir.
Turun sabah programında yer alan Atatürk Köşkü’nü tadilat dolayısıyla ziyaret edemedik. Yine saat uymadığı için Alplerin nöbet değişimi de es geçildi.
***
Programın öğleden sonrası sadece İznik’e ayrılmıştı. Yediğim içtiğim benim olsun ama Çakırca’da Hüsnü’nün Yeri kendi adıma İznik’te benim haritama işaretlenmiş göl kenarında güzel bir yemek mekanı oldu.
Daralan süre yüzünden İznik’te de aslında yeni halini çok görmek istediğim ama hep kapanışına denk geldiğim ‘İznik İslam Eserleri Müzesi’ne yine vakit yetiremedik.
Sualtı Bazilikası konusunda muhtemelen alanda en mutlu olan isim bendim. Daha önce defalarca gittiğim ve ancak tel örgülerden içerisini gördüğüm Bazilika’nın kazı alanına girdiğimizde yanımızdaki isim Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin oldu.
Çalışmaları öyle bir anlattı ki sanki Üniversite günlerime dönmüş ve yeniden sanat tarihi dersinin içinde gibiydim. Bu kez Hakan Hoca’nın yerinde Mustafa Hoca vardı.
Bize Bazilika’nın neden bu kadar önemli olduğunu anlatırken mitolojisinden de bahsetmesi ve ‘1. Konsül Burada toplanmış olabilir’ sözü beni 10 yıl geriye götürdü.
Ama bu aslında günümüz için de çok önemliydi. Çünkü Ayasofya cami olduktan sonra özellikle yabancı turist taşıyan turların İznik’e gelme sıklığı azalmıştı. Eğer bu tez ispatlanabilirse o turist otobüsleri için yeni bir kapı açılacak.
Suyun altında bir müze kurma fikri hakkında çalıştıklarını da söyledi Mustafa Hoca. İtalya’da bu hafta benzer projeler hakkında görüşmeler yapacağını söyledi.
***
Burada küçük bir not paylaşmak isterim; Şu anda Bazilika’da kazılar yapılmıyor ancak temmuz ayı itibarıyla yeniden başlayacak. Kazılar konusunda en büyük gereksinim, kazılar için kullanılan güçlü pompalarının motorlarını çalıştırmak için gereken enerji.
Sualtı kazıları genelde yüksek maliyetler nedeniyle sorun yaşar. Bizim bu konuda yapabilecek bir şeyimiz olmalı diye düşünüyorum. Keşfedildiği yılda ‘dünyanın en önemli 10 arkeolojik keşfi’ arasına giren, hakkındaki makaleler haberler 17 dile çevrilen bir yapıdan bahsediyoruz.
Bu kazılar için Bursa gibi bir şehirde ‘elektirik faturasını’ kazı maliyetleri içinde düşünmemiz gerekli. Mesela ‘Limak Enerji’ bence bu konuda bir sponsorluk üstlenerek hem iyi bir PR yapıp hem de bu kazılara bir katkı koymuş olacaktır.
***
Bazilika konusunu ben de Mustafa Hoca’dan dinlediğim kadar saatlerce anlatmak isterim ama yazı çok uzayacağı için Ayasofya’ya geçelim. İlk Ayasofya olmasına karşın ne yazık ki Bursa’dakilerin bile pek bilmediği yapıda duvarın hemen yanında gömülü çık sayıda insanın bulunduğunu, halen duran freskleri duymak, yani Ayasofya için bakmanın yeterli olmadığını bilmek demekmiş.
İznik olur da çini olmaz mı?
Elbette çininin hikayesini de dinledik. İznik çinisinin en büyük farkının yapıldığı yüzeyin bir anlamda yarı değerli taş olduğunu öğrendik. Kullanılan teknikler nedeniyle dünya sıcaklığı bin dereceye çıkmadan o çinilerin yok olmayacağını söylediler mesela.
Uzun uzun anlatmadan bile uzun oldu biliyorum;
TÜRSAB ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra tur boyunca bizi sektör konusunda bilgilendiren TÜRSAB Güney Marmara Bölge Temsil Kurulu Başkanı Murat Saraçoğlu ve rehberimiz Aykan Özyürek’e ayrıca teşekkür etmek gerekiyor.
***
Toparlarsak; 10 farklı grupla bu turların devamı yapılacak. Özellikle etki gücü yüksek insanların bu işin içinde yer alıp birer elçi olması açısından oldukça değerli.
Ama bu güzelliklerin hayat bulmasında tanıtım kadar altyapı da önemli.
İznik hak ettiği değerin çok altında biliniyor, Bursa ipeğinin halen yaşadığı ve tamamen mekanik sistemler ile halen üretilebilir olduğunu bilmiyoruz.
Bursa’da yakın zamanda ipekten ‘yerli’ ameliyat ipliği üretildiğini duyduğumuzda şaşıracağız ama bunun için Umurbey’e bir tesis planlanıyor ve bunun destek bulması gerekiyor.
Şehir Arap turist hegemonyasından çıktı. Güney Amerika’dan artık bu şehre turist gelirken konaklama anlamında şimdilik yeterli ama gelecekte sıkıntı yaşanacak bir seviyenin gözüktüğünü sektörün içindekiler söylüyor.
Münferit olarak sorun yok ama bugün Bursa’da kalabalık gruplar için yer bulma sorunu yaşanıyor. Tur düzenlemek için yetkili turist rehberi eksiği var.
***
Ülke olarak enflasyonun yanı sıra artan kur ile mücadele ediyoruz. Ama Turizm önümüzde sıfıra yakın ithalat ile durup net ihracat kapısı olarak yer alırken halen insanları ‘her şey dahil’e yönlendirip duruyoruz.
Oysa bölgelerin canlanması için insanlara yeni rotalar oluşturmak ve Turizm ekonomisini canlandırırken ‘yabancı’ya da inanç turizmi kapısını açmak gerekir.
Bugün bir yabancı turistin İstanbul’a gelip Ayasofya’dan sonra yine uçakla Efes’e, Meryem Ana’ya gitmesini değil de arada İznik’e, Mudanya’ya da uğramasını sağlamamız gerekli.
***
En başta bir soru sormuştum. Ben cevaplarını buldum. Şimdi sıra sizde.
En son ne zaman şehrinizin turisti oldunuz?
Mudanya’ya her hafta sonu gidersiniz. Bu hafta sonu İznik’e gidin. Haftaya Aktopraklık’a. Sonraki hafta Suuçtu’ya…
Rota çok, yeter ki gezmek isteyin….