Ülkede bir çok kişi halen oluşabilecek sorunlardan bihaberken, sanayi cephesinde endişe hiç olmadığı kadar had safhaya ulaştı.
İran’dan gelen doğalgaz musluklarının kapanmasının ardından sanayi kuruluşlarına uygulanan enerji kısıtlaması 2022’de dövizle başlayan endişenin farklı bir boyuta taşınmasına neden oldu.
Son yaşananlarda gördük ki ‘fazla para vermeye razıyım’ diyenler bile ‘parayla saadet olmaz’ deyiminin karşılığını yaşadı.
***
Sanayideki çatı kuruluşlarından enerji kesintisi ile ilgili bir çok açıklama geldi. Gelmeye de devam ediyor. Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı durumu değerlendirdi.
Matlı süreci aktardıktan sonra, “Sektör temsilcilerimiz ilgili bakanlıklarla sürekli istişare ederek, sürecin en az kayıpla atlatılması noktasında yoğun çaba sarf etmektedirler. Temennimiz bu 3 günlük sürenin daha fazla uzamamasıdır” dedi.
Ama Matlı’nın açıklamasının asıl can alıcı kısmı başkaydı.
“Üretimin ve ihracatın geleceği için enerji arz güvenliğinin sağlanması kritik bir önem taşımaktadır. Buna benzer olayların bir daha yaşanmaması için uzun vadeli alternatif çözümler üretilerek yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik destekler arttırılmalı ve sanayinin bu kaynakları yaygın bir şekilde kullanması sağlanmalıdır”
Sözünün altına bugün her sanayici imza atmalı.
***
BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay da odanın son meclis toplantısında bu konuya parantez açtı.
“Enerjideki kısıtlama kararları üretimin sürdürülebilirliği açısından milli enerji politikalarının ve yenilenebilir enerji yatırımlarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi” dedi.
Sanırım buna da artık kimsenin itirazı olamaz.
***
Şu an ülkemizde ne yazık ki enerji için arz güvenliği yok. Şu an vanalar kapandığı için bu durumla karşı karşıyayız ama sanayide daha da gelişmiş olursak bu kez arz yetersizliği ile karşı karşıya kalacağız. Çünkü en büyük sorunumuz yerli kaynaklarla kendi enerjimizi üretemiyoruz.
Özellikle elektrik konusunda devletin yeniden yapıcı bir biçimde bireyselden kurumsala kadar herkesi kendi enerjisini üretmeye ve fazlasını şebekeye satmaya teşvik etmesi gerekli.
İmkanı olanların gerekirse ticari olarak da kendilerine ait tarıma elverişsiz arazilerde ya da şehir içinde otopark olarak kullanılan açık alanlarda güneş panelleri ile üretim cazip hale gelmeli.
Yeni binalar için tartışılıyor ama mevcutta da çatı yüzeyi belli bir büyüklüğün üzerindeki her fabrika, AVM gibi ticari oluşuma güneş enerjisi ile elektrik üretimi zorunlu hale getirilmeli.
Bireyselde paneller çok daha uygun maliyetli ama elektrik dağıtım şirketleri için de özellikle yüksek kapasiteli modern rüzgar tribünleri (şimdi kullandığımız bir çok tribün Avrupa’daki emsallerine oranla daha az enerji üretiyor) kurma konusunda teşvikler artırılmalı.
***
Bunlar elbette ilk akla gelen örnekler. Yüzölçümü bir çok ülkenin kat kat üzerinde olan, iklim konusunda da bir çok ülkeye oranla şanslı sayılabilecek ülkemizde alternatif ve temiz enerji kaynaklarının kullanımı şu anda gündemin birinci maddesi olmalı.
Artık kabul etmeliyiz ki iklim değişikliğini durdurmak için temiz enerjiye yönelmeliyiz. Aynı zamanda, rüzgarın, güneşin insanlık tarihine oranla sonsuz olduğunu buna karşın petrolün ve türev mamullerin biteceğini unutmamalıyız.
***
Şu an elektrik üretimi konusunda Akkuyu’daki çalışmalar da elbette önemli ama doğru yatırımla oradaki kapasitenin çok daha fazlasını elde etme şansımız var.
Teknoloji özellikle elektrikli araçların da gelişmesi ile birlikte bu alanda fazlasıyla ivmelenmiş durumda. Elon Musk’ın Solar Ctiy’si var mesela. Bu alanda her geçen gün yeni teknolojiler geliştirmeye çalışıyor. Artık yönümüzü ülke olarak bu tarafa çevirmeliyiz.
Doğalgazdan elektrik üretimi artık çok daha maliyetli. Üstelik pandemi sonrasında oluşan kısıtlı arzın ne gibi sorunlar doğurabileceği de ortada.
Bu günlerde özellikle yeşil enerji için atılacak adımlar, teşvikler aynı zamanda ülkemizin en büyük ithalat kalemlerinden birinin de yarı yarıya azalması demek.
Aynı zamanda olası coğrafik krizlerde ‘kaparım vanayı’ tehdidini de savuşturmak demek.
***
Sadece ‘10 günlük’ kesintinin sonuçları ortada. Üretim bantları durdu. Dahası oluşturduğu bilinmezlik de piyasayı etkiliyor.
Ülke olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koordinesinde Karadeniz’deki gaz karaya çıkana kadar elektrik üretiminde de yeşile dönüşmüş olmamız dik durabilmek adına önemli.
Ayrıca şunu da unutmayalım; bu soğukta insanların evlerindeki gazı kesmeden çarkı çevirmeyi başardık. Ama bir daha bu durum yaşanırsa olacaklar için planlama var mı?
Yoksa bile bu hatalardan ders çıkarıp ‘yeşil enerji’ özelinde bir yol haritası planlanmalı.