Bazı konuları izlerken meselenin bu kadar sığ bir düzlemde bırakılmasına gerçekten anlam veremiyorum.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TÜİK ve Milli Eğitim Bakanlığı’na karşı yaptığı ‘Geliyorum’ açıklamaları bana göre ‘Adalet yürüyüşü’ kadar anlamlı.
Ama bu iş o kadar ucu açık ve bıçak sırtı ki önü arkası iyi düşünülmeyince bazı açıklamalar fazlasıyla kadük kalabiliyor.
Devletin zirvesindeki kurumların protokoldeki yeri herkesin malumu olan ‘Ana Muhalefet Lideri’ ne karşı tutumu ‘devlet’ geleneği açısından bakıldığında oldukça yanlış bir durum. Ama dedim ya bu söylediklerim devletin en üst kademesi için geçerli.
Yerele inince canı sıkılanın ben geliyorum diye A kurumuna gitmeyeceğinin garantisini veren çıkar mı ki?
***
Sistem içinde yaşanan çok büyük sorunlar artık vatandaşın dahi önüne inmişken ve özellikle ana muhalefet partisi bu sorunların üzerine giderken örgütlenme içindeki yanlış hamleler mücadeleye zarar verebilir. Bunun da bir örneğini Bursa’da görüyoruz desek yanlış olmaz.
Herkesin malumu BESAŞ ile ilgili yaşananlar. Bir ekmek kavgası aldı gündemi taşıdı.
Bursa’nın ekmek ihtiyacının yaklaşık yüzde 25’ini karşılayan BESAŞ’tan randevu talep eden ancak ‘pandemi’ nedeniyle talebi reddedilen CHP İl Başkanı İsmet Karaca ‘geliyorum’ dedi. Dün de gitti.
Kısaca “İnsanlar sırada beklediler. Hatta sonlara doğru kalanlara ekmek kalmadı. Dediler ki, ‘Ekmek bulamıyoruz, artık yarına kadar ne yapacağımızı bilmiyoruz’ ve elleri boş olarak evlerine döndüler” dedi.
***
Peki bu durum bir şeylerin değişmesi için yeterli mi? Elbette hayır.
Çünkü artan ekmek fiyatları ise asıl mesele soru sorulacak yer BESAŞ değil.
Kısıtlı ekmek üretimi yaptıkları konusunu tartışacaksak yine suçlu BESAŞ değil. Bunu örneklemeyle anlatırsam çok daha sağlıklı olacak.
Şimdi paralel bir evrene gidelim ve gözlerimizi kapatıp bir şehir hayal edelim. Burasının nüfusu 3 milyon olsun. Yüzlerce fırıncının olduğu bu şehirde günlük 6 milyon da ekmek satılsın. Sonra Belediye başkanı çıksın ve desin ki “Ben vatandaşıma ucuz ekmek yedirmek için kapasitemi 2 katına çıkarıyorum ve 3 milyon ekmek üretiyorum”
Ne olur akabinde? Bazı fırınlar kepenk indirmekle işe başlar. Sonra fırınlardaki artan işgücü fazlalığı maaşlara indirim, devlete işsizlik olarak yansır. Dahası o boyuttaki üretimlerde mecburen oluşacak görev zararı haneye de açık olarak yazar.
***
Olayları sığ zemine çekmenin mantığı yok diye bu yüzden diyorum. BESAŞ şehri ekmeğe de boğsa sorun orada değil.
Sorun bu şehirde ekmeğin yüzde 75’ini üreten fırınların artış yapamadığı gibi her geçen gün zarar etmesinde.
Eğer gerçekten amaç ekmeğin kalanını üreten kesimin de zarar görmemesi ise farklı konuları incelemek gerekli.
Mesela Devlet, Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla ithal ettiği unu ucuz fiyatlarla fırıncıya veriyordu. Mecburen bu un fiyatlarında da yapılan artış fırıncıya ilave yük getirdi. Yetmedi sektördeki sendikalarla yapılan toplu sözleşmelerde en düşük maaş 4 bin 700 TL olarak belirlendi. Bu da fırıncılara artı bir maliyet getirdi.
İnsanlar bu yüklerin altında artık çok daha fazla ezilirken, fırıncılar ürettikçe batarken olayı sadece Büyükşehir belediyesiyle uğraşmak adına BESAŞ’a indirgeyenleri de tebrik etmek gerekli.
***
Bir küçük öneri vereyim;
Bugün Bursa’nın batı kesiminde özellikle Mustafakemalpaşa ve Karacabey’de tahmini buğday ekimi yapılacak alanı hesaplatmak ile işe başlanabilir mesela. Taşıma su ile bu değirmenin dönmeyeceği, asıl sorunun üretim eksikliği olduğu, mağduriyetin sadece ekmekle sınırlı olmadığını vatandaşlara anlatabilirsiniz.
Ziraat odalarının kapısını çalın mesela, üretici birliklerinin halini hatırını sorun. Şehir merkezine indirgediğimizde uzayan halk ekmek kuyrukları muhalefetin güçlü bir argümanı. ‘Bizim zamanımızda ekmek karneyleydi’ diyenlere verilen güzel cevaplar ama meselenin kalbi bu kadar sığ değil.
Çiftçiye verilen mazot desteği yüzde 20-25’ler düzeyine indi. Tohum gübre yok. Köy kahvelerinde gülen insanların sayısı bir bir azalıyor.
Bugün siyaseti şehir merkezine indirgeyip o unutulan köyleri sadece seçim zamanlarına ayıranlara küçük bir hatırlatma olur belki.
‘Köylü Milletin Efendisidir’ demişti biri bu sözü ve söyleyeni unutmamak gerekli!
bursadaki chp belediyeleri ilçelerinde birer fırın açsınlar vatandaşa destek olsunlar heykel yerine fırın yapılsın.