Hava Durumu

Tak etti canımıza...

Yazının Giriş Tarihi: 03.01.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.01.2021 06:00

Dünyayı bizden daha önce etkisi altına alan Covid-19 ile ülkemiz 11 Mart'ta tanıştı. Bir gün önce sinema, tiyatro salonlarını doldurup, doğum günleri kutlayıp, çarşı pazar dolaşarak düğünlerde halay çekiyorken birden neye uğradığımızı şaşırdık.

Hep beraber evlerimize çekildik, dostlarımızdan, sevdiklerimizden epey uzak kaldık.

Her akşam Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca'nın açıklayacağı sayıları merak ve iyi haberler vermesini umut ettik.

En çok duyduğumuz üç şey sosyal mesafe (söylenmek istenen fiziki mesafe), maske ve vücut temizliği oldu.

Kimimiz bu dönemden 'çok ders aldığını' iddia ederken, kimimiz "salgın da neymiş bırak Covid 19'u, covidin ağa babası gelse bana bir şey olmaz" dedi.

Taşıyıcıların çok tehlikeli olduğu açıklandı, kafamızda "Acaba hangimiz virüsü taşıyoruz?" sorusu dönmeye başladı.

"Herkes evlerine çekildi" diye dünya şehirlerinde vahşi hayvanların görülmesi, ozon tabakasının kendini onarmaya başlaması, balinaların kıyılara yakın dolaşması, insana, kendi varlığını sorgulattı, kendinin gereksizliğine inandırdı.

Uzmanlar tüm dünyayı tir tir titreten virüsün toplam ağırlığının sadece 1 gram olduğuna dikkat çekerek sosyal algıyı artırmak, insanların işi ciddiye almasını sağlamak istediler.

Nihayetinde sokağa çıkma yasakları geldi. Hafta sonları tatillerle birleşti, bayramlar bile kimsesiz, evde geçti. Gerçi gizlice kutlamalar yapılmış, bayramlaşılmış, 'bana bir şey olmazcılar' topluca covid 19'a yakalanmış!

***

Derken...

1 Haziran geldi, yasakların çoğu kaldırıldı, döneme 'Yeni Normalleşme' ismi verildi. Aylarca sokağa çıkamamış genç ve yaşlıların kısıtlaması önce azaltıldı, sonra da kaldırıldı.

Yaz dönemi daha rahat atlatıldı. Yine salgın vardı ama maske zorunluluğu ile birlikte tatillere gidildi. Eş dostla görüşüldü. Az da olsa bir virüs molası gibiydi.

Ardından okullar açıldı.

Bir an her şeyin normale dönmeye başladığını umarken vakalardaki ve ölümlerdeki artış yeniden her şeyi alt üst etti.

Önce 65 yaş üstü ve 20 yaş altına yine yasak geldi. Günde üçer saat dönüşümlü dışarı çıkma izninin üzerine durum vahimleşince her akşam saat 21.00'den sonra ve hafta sonları kesintisiz #evdekal günlerine dönüldü.

Çocuklar ve yaşlılar bu süreçte iç dünyalarında ne yaşadı, psikolojileri ne durumda, pek de konuşulmadı...

Aslında Covid 19 hepimizi topladı, çıkardı, çarptı, böldü...

Ve aşı haberleri ile gündem epey meşgul olmaya başladı.

Çin'le birlikte birkaç ülkeden daha aşının bulunduğu haberi geldi. Türk bilim insanlarının yurtdışında da olsa aşıyı bulmaları göğsümüzü kabarttı. Bu arada da Çin'den aşımızı ithal ettik. İlk parti geldi ve testlerden sonra aşılanma işlemi başlayacak.

(Bizde de bilim insanlarımız aşı çalışmalarına devam ediyor ve başarılı olmalarını tüm kalbimle diliyorum.)

***

Tabi salgın sürecinde evlerimizde o kadar çok vakit geçirdik ki kendimizi sosyal medyadaki her türlü tarifi yapıp yemeğe adadık, internetten ayrılamaz olduk. Tüketici alışkanlıklarımız değişmeye başladı derken e-ticaret aldı başını gitti...

Ali Baba, Amazon ve daha nice alışveriş sitesi tarihinde görülmemiş siparişi, bu 1 yıl içinde aldı... Siparişlerin çokluğundan ürünlerin teslim sürelerinde gecikmeler için özür notları otomatik gelmeye başladı. Kargo şirketleri akşam saatlerinde bile internetten satın alınan ürünlerin teslimine devam etmek zorunda kaldı. İnternetten alışveriş yüzde 80 oranında arttı. Bir araştırmaya göre; salgın süresince e-ticaret birilerinin küresel çapta servetine 3 trilyon dolarcık daha ekletmiş.

Salgın bitmedi. Söylenen o ki daha uzun bir süre başrolde olmaya devam edecek.

Peki, tüketici bir şekilde hız kesmeden büyük alışveriş sitelerinden satın almaya ve birilerini zenginleştirmeye devam ederken, mahallemizin, çarşılarımızın küçük esnafı ne hale geldi? Esnaflık bizim kültürümüzün bir parçası, bunu unutmamak gerek.

Bursa'da 'Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi'nde 4 bin esnaf "Sesimizi duyun" diye çağrı yaptı. Görükle esnafı "öğrenci dönmezse mahvoluruz" dedi.

AVM'lerde küçük işyerleri büyüklerle rekabet edemediğini ve pek çok sıkıntı yaşadıklarını söyledi.

Ama kâh kapalı, kâh açık dükkânlarında yaşam mücadelesi devam eden esnaf "Tak etti canıma" şarkısını söylerken Esnaf Odaları Başkanından yeni bir yapılanma haberi gelmedi. Alışkanlıklarımızın değiştirilerek ortamı 'dijital dönüşüm ortamı' haline getirenlere inat 'Esnaf Odalar'ı tüm esnafın üyesi olacağı bir "Dijital Gross Market"i açamaz mıydı?

Aynı platform üzerinden esnafın ürünlerinin satılabilir olması Bursa esnafına 'can suyu' olmaz mıydı?

Madem dijital dönüşüm denilen bir şeyin içindeyiz küçük esnafımızın da bu dönüşüme ayak uydurması için bir şey yapmalı!

***

Öyle ki; Pandemi süresi boyunca öyle çok şey alt-üst oldu, değişti ki...

Mesela eğitim, üzerinde başlı başına konuşulması ve sorgulanması gereken bir konu. Sağlık, ticaret, sanayi...

Ve çılgın ekonomimiz!

Öylece açıklanan ekonomik verilere değil, cebinize bakınca anlıyorsunuz mevcut durumu. "Dolarla, altınla işimiz yok" demek değil mesele, her şeyin altına ve dolara endekslendiği dünyada altı ay önce 20 TL.'ye yediğiniz zeytinin kilosu bugün 35 TL.

Memlekette enflasyon yüzde 10'un altında ama karnını doyurmak yüzde 50 zamlı...

Müthişşş!

Konuşulacak çok şey var tabi!

İnsanı sürekli dijitalleşmeye itenler ve dijitalleşme sonucunda başımıza gelebilecekler mesela...

Peki, bundan sonra; gerçekten eskiye dönebilecek miyiz?

Asıl soru da binlerce yıllık kültürümüzü yarınlarımıza taşıyabilecek miyiz?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.