Bursa’nın susuzluk krizi…

Bursa, tarih boyunca bereketli toprakları ve su kaynaklarıyla anılmış bir şehir. Ancak bugün, bu güzel kentin su kaynakları alarm veriyor. Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Ekim ayı oturumunda, BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu’nun sunduğu tablo, adeta bir felaket senaryosunu andırıyor.

Doğancı ve Nilüfer barajlarının doluluk oranı yüzde 0.70’e kadar düşmüş, şehir sadece 3 günlük su rezervine sahip. Bu rakamlar, sadece kuraklığın değil, aynı zamanda Evliya Çelebi’nin ‘Velhasıl Bursa sudan ibarettir’ sözünün de bir anlamı kalmadığını ve bundan sonra kuraklık ve susuzlukla mücadele edeceğinin kanıtıdır.

Başkan Mustafa Bozbey’in, “Suyun hiçbir zaman siyaset malzemesi olarak kullanılmaması gerektiği” vurgusu, bu krizin ne kadar hassas bir mesele olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, suyun siyaset üstü bir konu olması gerektiği kadar, çözümü için de bilimsel ve kararlı adımlar gerektiriyor.

Genel olarak baktığımızda…

Subaşıoğlu’nun verdiği bilgiler, Bursa’nın su kaynaklarının ne denli kritik bir noktada olduğunu gözler önüne seriyor. 2023’te barajlara 32 milyon metreküp su girerken, 2025’te bu rakam 460 bin metreküpe düşmüş. Yağış miktarı 2023’te metrekareye 437 milimetre iken, 2025’te 229 milimetreye gerilemiş.

Bu dramatik düşüş, iklim krizinin Bursa’yı vurduğunun açık bir kanıtı.

PEKİ, BU NOKTAYA NASIL GELDİK?

Bozbey’in, “Çınarcık Barajı 20 yıl önce tamamlandıysa, neden hâlâ suya erişim altyapısı kurulmadı?” sorusu Meclis’te tansiyonu yükseltti. Fakat asıl gerilim, o salondakilerden çok, her gün musluğundan su akıp akmayacağını düşünen Bursalıların yaşadığı gerilimdir.

Çınarcık’tan suyun şehre ulaşması için yapılan bypass hattı, aslında bir “yangın söndürme” hamlesi. Eğer bu hat zamanında yapılmış olsaydı, belki de bugün bu kadar kritik bir tabloyla karşı karşıya kalmazdık. Buna rağmen, alınan önlemler umut verici. Çınarcık Barajı’ndan suyun Dobruca İçmesuyu Arıtma Tesisi’ne ulaştırılması, yeni derin su kuyularının açılması, sulama göletlerinden Nilüfer Barajı’na su aktarılması ve yeşil alan sulamalarının durdurulması gibi adımlar, krizin etkilerini hafifletmek için atılmış kararlı adımlar.

Özellikle, okullara takılan perlatör aparatları gibi küçük ama etkili çözümler, toplumun su tasarrufu bilincine katkı sağlıyor. Ancak, tüm bu önlemler, geçici çözümler olmaktan öteye gidemiyor.

Çınarcık Arıtma Tesisi’nin tamamlanması için öngörülen tarih, 4 Mayıs 2026. Bu, önümüzdeki dönemde su krizinin kolayca çözülemeyeceğini gösteriyor. Bozbey’in, “Yağmur yağışlarıyla birlikte barajlara yeterli miktarda su gelirse su kesintileri bitecek” sözü, bir umut ifadesi olsa da, aynı zamanda çaresizliğin bir yansıması.

Yağışların zamanlamasını ve miktarını öngörmek mümkün değil. Bu nedenle, Bursa’nın su sorununu kökünden çözmek için daha kalıcı ve vizyoner adımlara ihtiyaç var. Örneğin, suyun geri dönüşümü, yağmur suyu hasadı ve daha verimli sulama sistemleri gibi yenilikçi çözümler, şehrin su politikasına entegre edilmelidir. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerine karşı uzun vadeli bir strateji geliştirilmesi şart.

Bursalıların su tasarrufu konusundaki hassasiyeti, bu süreçte en büyük kazançlardan biri. Ancak, vatandaşların fedakârlığına bel bağlamak yerine, yöneticilerin daha proaktif bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor.

Bozbey’in, “Aldığımız ve alacağımız kararlarla bu sorunu kökünden çözeceğiz” vaadi, umut verici bir taahhüt. Ancak, bu sözlerin hayata geçmesi için şeffaf, bilimsel ve toplumla iş birliği içinde bir yönetim anlayışına ihtiyaç var. Bursa, su krizini aşabilecek potansiyele sahip bir şehir. Ancak bu potansiyelin hayata geçmesi, geçmişteki hatalardan ders çıkarılmasına ve geleceğe yönelik cesur adımlara bağlı.

Suyun siyaset malzemesi yapılmaması gerektiği doğru, ama suyun herkesin ortak sorunu olduğu da bir o kadar gerçek. Şimdi, bu sorunu çözmek için tüm paydaşların el ele verme zamanı…

Çünkü susuz bir Bursa, sadece bugünü değil, geleceği de tehdit eder.