Bugünlerde Süper Lig’in yeni yayıncı kuruluşu belli olacak. Futbolla ilgisi olmayan “bunun ne önemi var” diyebilir. Bunun önemi şu; yayıncı kuruluş ihaleyi almak için ne kadar çok para teklif ederse kulüplerimizin kasasına sezon sonunda başarı sırasına göre o kadar çok para girecek…
Türkiye’de bu sezon toplam yayın geliri havuzunda 97 milyon dolar civarında bir para var. Türk Lirası bazlı düşünüldüğünde ortaya çıkan rakam çok ciddi değil mi? Ama bu para hem Süper Lig hem de TFF 1’inci Lig’de mücadele veren kulüp arasında pay ediliyor. Hele ki Süper Lig’deki oynayan futbolcuların sözleşmelerinin birçoğunun dövize endeksli olduğunu düşünürsek bu para son derece komik kalıyor diyebiliriz.
Peki neden Türkiye’nin ilk iki liginde yayın gelirleri bu kadar düşük hiç düşündük mü? Avrupa’nın önde gelen liglerinin yayın gelirlerini merak ettik mi? İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya ve Fransız kulüpleri yayın gelirlerinden ne kadar kazanıyor? Bu soruların cevaplarını birazcık açacağım.
Gelir şampiyonu her hafta 174 ülkede neredeyse yarım milyar insana ulaşan İngiltere Premier Lig’i. Mevcut sezonda 1.83 milyar Euro olan yayın havuzu önümüzdeki sezondan itibaren 1.95 milyar Euro’ya yükselecek.
Premier Lig’in ardından Almanya Bundesliga var. Burada da yayın havuzundaki para 1.1 milyar Euro.
Avrupa’nın bir diğer önemli futbol merkezi İspanya La Liga’nın yayın geliri ise 995 milyon Euro.
İtalya Serie A takımları sezonluk 928 milyon Euro’yu paylaşıyor.
Son olarak Fransa ligi Ligue 1’de mücadele eden takımlar, 580 milyon Euroluk bir pastayı paylaşıyor.
Bunlar Avrupa’nın beş büyük liglerinin mevcut yayın gelir havuzlarında bulunan paralar. Bizim ligimizle aralarında fark tarif etmek mümkün değil. Premier Lig’de lig düşen takım, bizim şampiyonumuzun neredeyse iki katı yayın gelirine sahip oluyor.
Bu durumun birçok sebebi var. Oynanan futbolun kalitesi, liglerin ve kulüplerin dünya çapındaki marka değerleri, Avrupa’daki başarıları… Ayrıca en önemli kriter bizde ligler direk Türkiye Futbol Federasyonu’na bağlı. Özellikle İspanya ve İngiltere’de La Liga, Premier Lig kendi kararlarını kendileri alabiliyor. Yine uzun zamandır ligimiz için saha zeminleri büyük bir sorun. Oynayan futbolcuların sağlığı bir kenara televizyonda izlerken yeşilden çok kahverengi ve sarı rengi görüyoruz.
Çok basit gelebilir, bu büyük liglerin hepsinde, özel maç topu, lig marşı, forma sırtlarında yazan futbolcu isim ve numaralarının yazı fontu bir standart halinde. Bunlar neden önemli diyebilirsiniz. Marka olma yolunda, marka değeri oluşturmak için çok önemli kriterler.
Ayrıca, Avrupa Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi’ndeki kulüp başarılarımız. Çok nadirdir bir Türk kulübünün Mart, Nisan ayını Avrupa arenasında görmesi… Bir diğer faktör, Milli Takımımızın turnuvalara katılım konusunda istikrarsız bir grafik çizmesi.
Tüm bunlar bir araya gelince, maalesef ligimizin kalitesi diğer liglerinin kalitesinin çok altında kalıyor. Ve bu kalite sorunu size ekonomik gelir düzeyi olarak geri dönüyor. Aynı yayıncı kuruluş, Fransa’ya 580, size 97 milyon Euro veriyorsa bunun nedenlerini çok iyi irdeleyip araştırmak gerekiyor.
Mevcut şartlar devam etsin, marka değeri falan hikâye diye düşünüldüğü sürece, hiçbir kulübümüz on katı, yirmi katı geliri olan Avrupa kulüpleriyle adil şekilde yarışamayacak.