Sosyal medya, günümüzde yediden yetmişe herkesin kullandığı en büyük paylaşım ve iletişim ağı.
Gençler ve orta yaş grubu çoğunlukla Instagram kullanırken, emekli kesim diyebileceğimiz grup daha çok Facebook’u tercih ediyor. Tabi ki her iki platformu da aktif kullanan insan sayısı oldukça fazla. Sonuçta Facebook ilk göz ağrımız. Fakat Instagram özellikle birçok kişi ve alana ulaşım, görsel ve video paylaşım açısından daha zengin görülüyor.
We Are Social tarafından hazırlanan “Digital 2022 Turkey” raporuna göre ülkemizde 69 milyona yakın sosyal medya kullanıcısı bulunuyor.
***
Medya takip kurumu Ajans Press’in, Statista verilerinden elde ettiği bilgilere göre, dünyadaki sosyal medya kullanıcı sayısının günden güne arttığı izleniyor. 2026 yılına geldiğinde bu rakamların 10 milyondan fazla artacağı açıklanmış.
Türkiye’de internette geçirilen günlük ortalama süresi 8 saate ulaşırken, sosyal medya kullanım süresi 3 saati buluyor.
Nüfusun yüzde 70’inin sosyal medyayı kullandığını da göz önünde bulundurursak sosyal medya bağımlılığı baş göstermekte. Bu bağımlılık özellikle pandemi süreciyle de artmış gibi görünüyor.
Fakat…
Herkes sosyal medyayı doğru amaçlar için kullanmıyor. Bundan kastım, tahmin edebileceğiniz üzere rahatsız edici bazı durumları içeriyor.
‘Siber taciz’ diye bir gerçek var
Son yıllarda çok duyar olduk.
Artık teknolojinin faydaları bir yana, zararlarını da görmeye başladık. Hal böyle olunca karşımıza yeni yeni icatlar çıkıyor. Taciz sadece fiziksel yönden olmadığı gibi psikolojik olarak saldırı mümkün. Bunun bir diğer varyasyonu; siber zorbalık.
Fiziksel ve sözel zorbalık gibi siber zorbalık da özellikle çocuklara ve kadınlara duygusal, zihinsel ve fiziksel açıdan pek çok zarar verebiliyor. Siber zorbalık mağdurları, taciz, aşağılama, küçük düşürme, utandırma, dışlama, korkutma ve şantaj gibi olumsuz davranışlarla karşılaşabiliyor.
***
Nasıl? Örneğin, kısa mesaj, mail, sosyal medya, online oyun gibi çeşitli kanallar aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Sonuçta sınırı olmayan bir alandan söz ediyoruz.
Ayrıca…
Yüz yüze yapılan tacizlerden farklı olarak siber taciz, günün her saati ve internetin olduğu herhangi bir yerde geçekleşebilir. Dolayısıyla buna maruz kalan kişi kendini sürekli baskı altında ve nerede olursa olsun güvensiz hissedebilir. Özellikle çocuklar, kimsenin kendilerine yardım edemeyeceğini düşünebilir. Bu olumsuzluklar kişinin yalnızlık duymasına neden olabilir.
Yani durum anksiyeteye varacak noktalara ulaşabilir.
***
Peki, siber taciz nasıl karşımıza çıkıyor?
Kullanıcıların hesapları ele geçirilip özel hayatlarına ilişkin bilgilerin kötüye kullanılmasıyla.
Kişiyi suçlayarak, hakkında yalan yanlış konuşarak küçük düşürücü sözler sarf ederek.
Kişiye kendisine ait olduğu öne sürülen çeşitli fotoğraf, video, yazışma ve benzeri gibi şeylerle tehdit ederek.
Yine kişi ile mesajlaşma sırasında onu kandırıp, özel bilgiler elde ederek bu bilgileri başkaları ile paylaşarak.
Sık rastlananlardan, ahlaksızca mesajlar ile “ısrarcı” olarak, karşıdaki reddedilse dahi rahatsız etmeye devam ederek.
Başkası gibi konuşarak, başkası adına mesaj atarak.
Sosyal medyada görülmesi istenmeyen fotoğrafları yayınlayarak (buna videolar ve mesajlar da dahil).
Rahatsız edici mesajlar göndererek.
Virüsler ya da çeşitli yazılımlar aracılığı ile kişinin bilgisayarındaki dosyalara, klasörlere ve verilere erişerek…
***
Hepimizin başına en az bir kere gelmiştir
Başınıza gelmediyse dahi mutlaka bir yakınınızın başına gelmiştir. Bu da tabi gelen mesajlara temkinli yaklaşmamıza neden oluyor. Hatta psikolojik baskı altında kalanlar şüpheci bir insan olup çıkıveriyor.
Bunların yanında, yukarıda bahsettiğim maddelerden ısrarcı mesajlar çoğumuzun, cinsel içerikli olanlar da bir kısmımızın başına gelmiştir.
Mesaj atanın yabancı olması gerekmiyor. Şöyle ki…
Tanıdığın biri tarafından atılan mesajlara yanıt verilmemesi nezaketsizlik olarak karşılanabilir lakin tanıdık olsun veya olmasın cevap yazılmasa da aslında gereken cevap verilmiş oluyor. Bu tarz ısrarcı mesajlar direk tacize giriyor.
***
The Economist’in interneti en çok kullanan 51 ülkede gerçekleştirdiği araştırmaya katılan kadınların yüzde 85’i tacize ya da online şiddetin diğer biçimlerine tanık olduğunu söylüyor. Bunların bir kısmı cinsel içerikli mesajlara maruz kalıyor.
Elbette cinsiyet ayrımı gözetmeksizin yaşanıyor bu tacizler. Çevremizden duyuyoruz.
Ve…
İnternet kullanımının özellikle çocuklarda ve gençlerde yoğun olduğu da bilinen bir diğer gerçek. Pandemi koşullarında eğitimin online olarak yapılması ve evlere kapandığımız düşünüldüğünde söz konusu kullanımın arttığını da söylemek mümkün.
Özetle…
Artık internet kullanıcılarının yüzde 32’si internette bir paylaşım yaparken bir kere daha düşündüğünü, yüzde 30’u online görünürlüğünü azalttığını, yüzde 20’si ise online platformları kullanmayı bıraktığını ifade ediyor.
***
Peki, cezası nedir?
Kanunlara göre, cinsel taciz suçunun işlenebilmesi için fiziksel bir temas aranmıyor, mağdurun internet yoluyla cinsel anlamda taciz edilmeli suç olması için yeterli sebep görülüyor. Fotoğraf gönderiminin yanı sıra herhangi bir laf atılması bile taciz sayılabiliyor.
Herhangi bir rahatsızlık duyduğunuz durumları belgeleyerek savcılığa başvurabilirsiniz.
3 aydan 2 yıla kadar; çocuklara yapılması halinde ise 6 aydan 3 yıla kadar cezası olabiliyor.