Hava Durumu

"Ben hiçbir hastamı 4 saat bekletmiyorum!"

Yazının Giriş Tarihi: 10.04.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.04.2020 06:00

Korona günleri insanı yoruyor... En çok da ruhunu!.. YeniDönem gazetesi ekibi olarak bizler evdeyiz. Koşullar elverdiğinde gazeteci olarak üstümüze düşeni yapıyoruz. 20 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlar da evlerde. Genel olarak kurallara uyuluyor.

Sosyal ilişkilerimizi telefon, sosyal medya ve internet üzerinden sürdürüyoruz. Biz evde otururken bunaldık. Bir de koronavirüse karşı mücadelede ön saflarda yer alan, bire bir hastalarla muhatap olan sağlık çalışanlarını düşünün!..
Elbette hayatın idamesi için çalışmak zorunda olan pek çok kişi var. Emniyet teşkilatı ve askerlerimiz görevinin başında.

Belediye hizmetleri yürüyor. Hasta ve hasta yakınları ilacı eczanelerden temin ediyor. PTT dağıtıcıları sokaklarda. Çeşitli firmaların kuryeleri de öyle. İşçiler fabrikalarda çalışıp çarkı döndürüyor. Kasabından marketine tüm gıda sektörü çalışanları da işinin başında...

Ama en çok risk altında olanlar canımızı emanet ettiğimiz başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanları!

Şimdi konuya gelecek olursak... İnsanı en çok yoran şeylerden biri de haksızlığa uğramışlık duygusudur! Hele de bugünlerde koronavirüs salgınıyla mücadele eden cephede iseniz daha bir yorucu olur!..

Birkaç gün önce Nilüfer'de bir Aile Sağlığı Merkezi'nde görev yapan C.Ö. yaşadıklarını anlatan bir elektronik posta göndermişti. İletiye telefon numarasını da yazmış. Aradım, konuyu konuştuk.

BİR TRAFİK KAZASI VE SONRASINDA YAŞANANLAR

C.Ö. iletisinde bir trafik kazası ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"Doğma büyüme Bursalı olarak kendisiyle ve memleketiyle gurur duyanlardanım. Size başımdan geçen bu ilginç ve talihsiz olayı anlatmayı istiyorum.

Günlerden 22 Mart Pazar. Ailem ile birlikte gittiğimiz Yenişehir'deki hobi bahçemizden akşam vakti evimize dönüyoruz, çocuklarım artık patlama noktasında iken onları azıcık mutlu edeyim istedim. Hem tarlada çalışıyorum hem de yurt dışından gelen kovid-19 şüpheli temas olabilecek insanları şahsi telefonumla arayıp hal hatır ve genel durum sorguluyorum.

Eve dönerken Gürsu batçığına girdiğimizde eski model, bağ bahçe için aldığım arabamın arkasından çok hızlı bir şekilde lüks model bir araç bize çarptı.

Çocuklar, ben, eşim neye uğradığımız şaşırdık. Zor zahmet hasarlı arabamı soğukkanlılıkla güvenli bir köşeye çektim. Bana çarpan araç o kadar hızlı ki aynı zamanda önümde seyreden diğer arabaya da çarpıp ikisi beraber duvara toslayıp durdular!

 Bana çarpan lüks arabanın bütün airbag'leri açılmıştı, neyse ki can kaybı olmadığı söylendi çok şükür!

Bana çarpan arabadaki 4 genç delikanlıdan ikisi, hafif yaralı oldukları için hemen acile götürülmüşler.

Onları arkadan takip eden araç hemen arkalarında duruyordu. Olay yerine polis çağırdım resmen kâbus yaşıyoruz. Polis 20 dakika sonra geldi ama bu arada trafik batçık resmen felç oldu. O esnada yanımızda gelip giden araçlar 'Abi o size çarpanlar makas atıyorlardı, biz birine vuracaklarını tahmin ettik' deyip geçtiler..."

Buraya kadar yazdıkları klasik bir trafik kazasında yaşananlar. Asıl sorun bundan sonra başlıyor:

"Polis gelir gelmez ehliyetlerimizi ruhsatlarımızı istedi, bütün evrakım tamdı. Göğsümü gere gere teslim ettim. Niyetim adalete yardımcı olup bir an önce ailemi alıp eve gidebilmek.

Rutin alkol muayenesi için üfleme testine alındık. Önce ben atıldım. Aman Allah'ım o da ne! Ben 0.60 promil alkollü çıktım. 'Memur bey bu imkânsız, ben alkol kullanmıyorum, sigara bile içmem! Aynı zamanda ben doktorum!' dedim..."

C.Ö. ile eşi ve çocukları kazadan sonra ikinci bir şok geçiriyorlar. C.Ö. "Bir daha bakar mısınız?" diye rica ediyor... Sonrası ise şöyle gelişiyor:

"Ama nafile, imkânsızmış!  Polis 'O zaman kanda bakılacak' dedi. 'Hay hay' dedim. 'Ama şu trafiği bi rahatlatalım, kazalı araçları çekici ile gönderelim sizinle ilgileneceğim' diye yanıtladı.

Ama bu işlem tam 1.5 saat sürdü. Araçlar olay yerinden kaldırılınca ben hastaneye gideceğimizi düşünürken bizi polis merkezine götüreceklerini söylediler.

'Orda bir 5 dakikalık işiniz var sonra doğru hastaneye' dedi görevli polis memuru. Ben de ailemi başka bir araçla eve gönderip kazalı aracım ve iki görevli polis ile polis merkezine gittik.

Oraya gelen trafikçiler bize bir sürü evrak imzalattıktan sonra ortadan kayboldu. Tam 2,5 saat ifade alınmak için bekletildim. Avukatımı çağırdım geldi, ona rağmen tam gece 24.00'te ifadem zar zor, rica minnet alındı. Ben yine kendi imkânımla Yüksek İhtisas Hastanesi'ne kendimi zor attım, kan verdim ve çıkan sonuçlarda tahmin ettiğim gibi sıfır alkol.

Ama işin en kötü yanı, kan verdiğim saatin çok geç olması yüzünden ehliyetim bana verilmedi. Beni alkollü kabul ettiler! Oysa Yasa diyor ki 'İtirazı halinde Adli Tıp veya hastaneye gidip tahlil yaptırılır.'

Ancak beni sadece alıkoydular. Ve ben şu an ehliyetsiz bir şekilde, seyahat ve araba kullanma özgürlüğü elinden alınmış bir sağlık çalışanı olarak mağdur bırakıldım."

Peki şimdi ne yapıyordu?

"Abla iş yeri Nilüfer'de; ev Millet Mahallesi'nde. Ben aynı zamanda bisiklet sporu yapıyorum. Bisikletle gitmeye çalıştım. Olmadı. Sabah trafiği çok yoğun. Yarı yoldan geri döndüm. Bir arkadaşımı çağırdım, o aldı beni. Allah'tan eşim de hemşire ve araba kullanıyor, ehliyeti var. O getirip götürüyor, ama kimi zaman saatlerimiz örtüşmüyor. 3 toplu taşıma aracına binerek eve geliyorum. Şu andaki durum ortada. Kendimizi koruyoruz, ama gün boyu hasta muayene ediyoruz. Üstümüzde başımızda bulaş olmadığının garantisi yok!.."

Ardından da ekledi:

 "Ehliyetimi geri alabilmem için mahkemeye başvurmam gerekiyormuş. Bir avukat arkadaşımız yardımcı oldu. Dava açtık. Ama salgın nedeniyle kısa sürede bitmeyecek gibi görünüyor... Adalet her zaman her yerde gerekli! Ben hiçbir hastamı 4 saat alıkoymadım,  Polis Teşkilatı'na da sonuna kadar güvendim ve şu an psikolojim altüst olmuş durumda. Yaşadığım bu haksızlığı hazmedemiyorum!.."

Zamanında yapılmış bir tahlil ile sorun çözülür, devletin yargısı da meşgul edilmez, bir hekim de zor günlerde hayatını daha da zorlaştıran bir sorun yaşamazdı!

Öte yandan, Emniyet Teşkilatı mensuplarının da işi bugünlerde çok yoğun. Onlar da ön saflarda mücadele ediyor. Bir yandan suçla mücadele edip güvenliği sağlarken, bir yandan da koronavirüs tedbirlerinin uygulanmasına nezaret ediyorlar. Onları da anlamak lazım...

*****************************

YeniDönem mobil uygulamasını Google Play ya da App Store üzerinden indirdikten sonra haberlere dilediğiniz zamanda ve mekan sınırlaması olmadan ulaşabilmenin keyfini yaşayın.

Google Play için tıklayınız!

App Store için tıklayınız!


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.