Hava Durumu

Çocuklarınızı, torunlarınızı müzelere götürün!

Yazının Giriş Tarihi: 10.12.2019 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.12.2019 06:00

Dijital çağın çocuklarının sosyalleşmesi yani sanal sokaklardan dış dünyaya çıkması şart!

Eskiden büyüklerimiz sokaktaki yabancılar için bizi uyarır dururdu; "Aman dikkat edin, yabancılardan bir şey almayın. Sakın yabancılarla bir yere gitmeyin!" derlerdi... Biz de Y kuşağı olan çocuklarımıza uyarılarımızı bir adım öteye götürüp, sokakta bir yetişkinin müdahalesine, dokunmasına maruz kaldıklarında ne yapacaklarını anlattık.

Şimdinin dijital çağ çocuklarını gerçek hayatın sokaklarından artı dijital / sanal sokaklardan artı kendilerinden korumak zorundayız...
Kendilerinden... Zira dijital bağımlılık tekno yalnızlık getiriyor; sonuçları çok ağır. Buna karşı tek silahımız sevgi ve çocuklarımızla hadi ben bir adım daha ileriye götüreyim torunlarımızla etkili zaman geçirmek.

Dijital çağda çocukların hayatla başa çıkabilmelerini istiyorsanız, onlarla konuşun, sevginizi hissettirin, onların sesini duyun, dinleyin, anlayın.

Kitap okumalarını, sporla ve bir sanat dalıyla ilgilenmelerini teşvik edin. Dijitalin anlık görüntü ağlarıyla püskürttüğü ve düşünceyi devre dışı bırakan hazırcılık yerine düşünmesini, sorgulamasını, üretmesini sağlar... Düşünüyorsa, sorguluyorsa, sanal sokaklarda kaybolmaz!

BURSA ARKEOLOJİ MÜZESİ

Mesela... Artık ilk, orta ve liselerde sene başından sene sonuna dek üçlendi. Araya resmi bayram, kar buz tatilleri de girecektir.

Alın çocuklarınızı, torunlarınızı müzelere götürün. Ben öyle yapıyorum. Torunumla bulabildiğimiz her boşlukta soluğu müzelerde alıyoruz... Mesela... İlk gittiğimiz yer Kültür Bakanlığı Bursa Arkeoloji Müzesi'ydi...

Uzun yıllar önce bir kez gitmiştim... Sanki ilk kez gitmiş gibi oldum. İşin en üzücü yanı, çevremdeki çok sayıda insana sordum; giden birkaç kişiydi!

Bursa Müzesi'nin kuruluşu çok eskiye dayanıyor... 1902'de Bursa Erkek Lisesi'nde açılıyor; 1930 yılında Yeşil Medresesi' ne; 1972 yılında ise Kültürpark'taki yerine taşınıyor.

Bursa için yeterli değil. Pek çok buluntunun depolarda bekletildiğini öğrendim. Zira sergilenecek alan kısıtlı.

15 milyon yıl öncesine dair fosillerin bile olduğu Bursa'nın bir an önce büyük kompleks, bütüncül Urfa'daki gibi büyük derli toplu bir müzeye ihtiyacı var.

Bursa Arkeoloji Müzesi'nde yeniden düzenlemeye gidilmiş ve restore edilmiş haliyle 2013 yılında ziyarete açılmış... Son hali modern müzecilik anlayışına daha uygun...

Biz müzeyi gezmeye 1. salondan başladık. Mustafakemalpaşa Paşalar köyünde Prof. Dr. Berna Alpagut tarafından 36 yıldır kazı çalışmalarının sürdürüldüğü fosil yatağını bu sene yerinde görmüştüm. Ve şimdi de torunumla birlikte bu topraklarda 15 milyon yıl önce Paşalı filinin,  gergedan, zürafa,  aslan ve kaplanların yaşadığını gördük. Çocuk hayret içerisinde kaldı ve sürekli neden yok olduklarını sorguladı ve can alıcı bir soru sordu:

"Eğer bunlar yok olmuşsa, bir zaman sonra başka hayvanlar da yok olabilir mi? İnsanlar da yok olabilir mi?

Müzede orta paleolitik çağa (MÖ 250.000-45.000) ait buluntular da vardı... Bursa'da çok anlatılmayan konulardan biridir... Nedeni ayrı bir tartışma konusudur. 

Orhaneli'nde Erenler köyü Şahinkaya Mağarası'nda da çok sayıda hayvan kemikleri ve taş aletler de orta paleontolojik çağa (Orta Taş Devri'ne) ait buluntular olarak müzedeki yerini almıştı. 

Müzede sergilenen en önemli eserlerden biri de radyokarbon analizi sonuçlarına göre MÖ 6400'lü yıllara tarihlenen Aktoprak höyüğü buluntularıydı.

Yani Bursa Arkeoloji Müzesi'nde önce MÖ 15 milyon yıl öncesine gidiyorsunuz. Sonra günümüzden en erken 45 bin yıl öncesine... Bir adım sonrasında ise 8 bin 400 yıl öncesinin Bursalılarının geride bıraktıklarıyla yüzleşiyorsunuz. 

Müze'de teşhir edilen buluntuları gördükçe, her kuşağın geçmişten gelen bilgilerin üstüne yenilerini ekleyerek geliştiğine tanık oluyorsunuz.

Yine 1. salonda Asur, Hitit uygarlığı, Transkafkas kültürü, Urartu Krallığı,  Phyrg Krallığı ve Protogeometrik Dönem'e ait eserler sergileniyor.
Aktopraklık Höyük kazılarında açığa çıkartılan iskelet, özgün mezara benzer bir yapı içerisinde, mezar buluntularıyla sergileniyor. Taş ve mermer eserler ise başka bir salonda yer alıyordu. Roma dönemine ait Apollon heykeli, bronz Athena büstü dâhil pek çok heykel, rölyef, lahit parçaları vardı.

2. salonda ise arkaik çağdan Bizans'a dek pek çok eser kronolojik olarak yer alıyor. Yağ kandilleri,  madeni eserler, mühürler, süs eşyaları, oyuncaklar, tıbbi aletler aklınıza gelecek her şey var. Ayrıca asma katta altın, bronz ve gümüş paraların yer aldığı sikke koleksiyonunu da gördük.

Keza günümüzden 2600 yıl öncesine tarihlenen 'Üç Pınar Tümülüsü Araba Buluntuları'ndan yola çıkılarak o döneme ait savaş arabası rekonstrüksiyonu da yapılmış...  Aynı salonda üç adet mezar steli de var...

Bahçede de çok sayıda sütun, lahit, heykel açık alanda sergileniyor...

PANORAMA 1326 BURSA FETİH MÜZESİ

Torunum ile birlikte Bursa'nın fethinin 3 boyutlu anlatıldığı dünyanın en büyük panoramik müzesi Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi'ni de ziyaret ettik. Tek kelimeyle muhteşem ve eser niteliğinde bir yer.

Aynı zamanda yaşayan bir müze; sürekli yeni sergilere ev sahipliği yapıyor ve kültür merkezi gibi çalışıyor... 1 yılda 99 farklı ülkeden 650 binin üzerinde ziyaretçinin ağırlandığı müzede 160'tan fazla da etkinlik gerçekleştirilmiş...  Son olarak da Kazakistan Halk Dansları Ekibi'ni ağırladı...

Torunum da Panoramik Müze'ye bayıldı. Ama şu anda yaşadığı Bursa'nın, aynı Bursa olduğuna inanmakta zorluk çekti.

Haklı olarak bir tek benzettiği yer babasıyla birlikte yürüyüşe çıktığı Uludağ oldu.

Gördüğü yerleri tek tek bugünle ilişkilendirerek anlattım... Daha sonra dönemsel tarihin ve fetih sürecinin anlatıldığı sinevizyonu da izledik birlikte. Panorama'da gördükleri, teorik anlatımla pekişti...

Osmangazi Belediyesi Özel Kalem Müdürü Orhan Mollasalih oradaydı.  Asya ile birlikte anı parası bastılar. Eski para baskı aletinin bire bir aynısı yapılmış. Metali koyuyorsunuz. Üstüne kalıbı yerleştirip çekiçle güçlüce vuruyorsunuz; anı para basılıyor. Alt salonlarda Selçuklu dönemi giysi sergisi hazırlanıyordu. Onu da gezdik.

Torunum, Panoramik Müze'de 1326 yılının Bursa'sına bakarken en çok kenarlarında çınarların, ağaçların olduğu Gökdere'yi sordu durdu... 

Bulunduğumuz yerde olduğunu söylediğimde yine inanmadı... Müze'den çıktıktan sonra; yürüyerek eve giderken zaten Gökdere'nin üzerindeki beton yaya köprüsünden geçtik... "İşte burası" dedim... İnsanların çöplük haline getirdiği ve cılız  bir suyun aktığı  dereyi görünce çocuk yüreğiyle, aklıyla isyan  etti!..


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.